TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
FATMA BAYRAM VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/15006)
Karar Tarihi: 24/5/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Soner GÖÇER
Başvurucular
1. Fatma BAYRAM
2. Mahsum BOZKURT
3. Mazlum BOZKURT
4. Nurhak TOPKAYA
5. Sidar BOZKURT
6. Zehra BOZKURT
Başvurucular Vekili
Av. Hülya GÖKHAN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; lösemi hastasının bir ceza infaz kurumunda tutulmasının sakıncalı olduğuna ve cezasının infazına ara verilmesi gerektiğine dair tıbbi raporlar bulunmasına rağmen infaz kurumuna alınma ve bu kurumda tutulmakta iken vefat etme nedeniyle yaşam ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucuların yakını olan Ü.B. uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçu nedeniyle verilen 10 yıl hapis cezasının kesinleşmesi üzerine 9/12/2019 tarihinde hükümlü olarak Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alınmıştır. Ceza İnfaz Kurumunca tanzim edilen 10/12/2019 tarihli ilk muayene formunda Ü.B.nin "ilik kanseri ve epilepsi hastası olduğunu ve Depakin 500 mg isimli ilacı kullandığını söylediği" kayıt altına alınmıştır.
3. Ü.B. Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı 11/12/2019 havale tarihli dilekçesi ile 2017 yılından bu yana lösemi olup tedavisinin devam etmesine rağmen hastalığının ilerlediğini ve hayati tehlikesi bulunduğunu, tedavisinin aksamadan ve enfeksiyonun az olduğu ortamda devam etmesi gerektiğini belirterek 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi nedeniyle gerekirse güvence göstermek veya başka şart koşulmak suretiyle infazın ertelenmesi talebinde bulunmuştur. Ü.B. dilekçesine şu raporları da eklemiştir:
i. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş TıpMerkezince (Üniversite Tıp Merkezi) hazırlanan 10/12/2019 tarihli heyet raporunda tanı-teşhis akut lenfoblastik lösemi olarak belirtilmiştir. Rapordaki klinik bulgular şu şekildedir:
"Akut Lenfoplastik Lösemi (Kan Kanseri) hastalığı olan hastaya ilik nakli yapıldı. Hastanın takiplerinde trombositopeni ve sık enfeksiyon geçirme atakları (üsye ve pnömoni) mevcut olduğundan tarafımızdan yakın takipte olup, yatırılarak tedavi verildi. Hastanın lösemi hastalığının tekrar nüksetme olasılığı vardır. Ayrıca enfeksiyon geçirdiğinde (özellikle pnömoni v.b) uygun tedavi almadığı durumda hayati riski mevcuttur. Böyle hastaların ateş v.b gibi enfeksiyon belirtileri olduğunda, kanama, vücudunda morarma, sarılık gibi durumlarda hastaneye gelmesi gerekmektedir. Yine hastada HBSAG (HEPATİT B hastalığı) pozitif olduğundan, takip ve tedavisinin Enfeksiyon hastalıkları tarafından yapılması gerekmektedir. Enfeksiyon hastalıkları polikliniğine de kontrole gelmesi gerekmektedir. Hepatit B hastalığı kişisel eşyaların v.b ortak kullanımı durumunda başkasına da bulaşma ihtimali vardır. Hastanın hijyenik olmayan ve kalabalık ortamlarda kalması durumunda enfeksiyon hassasiyeti artmaktadır. Bu sebeplerden dolayı hastanın düzenli aralıklarla 3-4 haftada bir kontrole gelmesi gerekmektedir. Kontrol aralıkları hastanın genel durumuna ve hastalığın gidişatına göre değişebilir."
ii. Sağlık Bilimleri Üniversitesi İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Hastanesince Ü.B.nin%85 oranında özürlü olduğuna dair tanzim edilen 11/2/2019 tarihli engelli sağlık kurulu raporunun sonuç kısmı şu şekildedir:
"akut Lenfoplastik Lösemi kök hücre nakli yapılan hasta tedavisi devam eden olgular. Bileteralnükleer katarakt. Epilepsi günlük aktiviteleri engelleyen seyrek nöbetler"
4. Bunun üzerine Ü.B. ceza infaz kurumunda kalmasına engel sağlık sorunu olup olmadığının tespiti için rapor aldırılması amacıyla 12/12/2019 tarihinde Van Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Eğitim ve Araştırma Hastanesi), 13/12/2019 tarihinde ise Üniversite Tıp Merkezine sevkedilmiştir.
5. Ceza erteleme talebine ilişkin süreç devam ederken Ü.B. 16/12/2019 ve 18/12/2019 tarihlerinde tetkik ve tedavi için Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiş; 23/12/2019 tarihli açık ceza infaz kurumuna ayırma kararı kararıyla Ü.B.nin bakiye cezasının açık ceza infaz kurumunda infazına karar verilmiş, 24/12/2019 tarihinde Ü.B. Van Açık Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. Van M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, Van Açık Ceza İnfaz Kurumuna yazdığı 25/12/2019 tarihli yazıyla, ceza tehiri işlemlerine devam edilmesi hususunu hatırlatmış; sağlık evraklarının infaz dosyası ile gönderildiğini bildirmiştir.
6. Ü.B., Van Açık Ceza İnfaz Kurumunda barındırıldığı süre içinde de teşhis ve tedavi için 27/12/2019, 30/12/2019, 31/12/2019 ve 1/1/2020 tarihlerinde Eğitim Araştırma Hastanesi ile Üniversite Tıp Merkezine sevk edilmiştir. Nihayetinde Ü.B., 2/1/2020 tarihinde sevk edildiği Üniversite Tıp Merkezinde yatarak tedaviye alınmıştır.
7. Ceza erteleme talebine ilişkin olarak Üniversite Tıp Merkezi tarafından düzenlenen 8/1/2020 çıkış tarihli ve 162405 sayılı sağlık kurulu raporunda "Klinik bulgular" başlığı altında "All (lösemi) tanılı hasta 2018'de kemik iliği nakli yapılmış olup 2 haftada bir tarafımızca kontrolü sağlamaktadır. hastada sık enfeksiyon geçirme ve trombositopeni bulunmaktadır. kemik iliği nakline bağlı komplikasyonlar ve enfeksiyon hassasiyeti nedeniyle cezanın bir yıl ertelenmesi uygundur." ifadelerine yer verilmiş ancak "Karar" başlığı altında "...mahkumun cezasının infazına ceza kurumunda devam edilmesinin mahkumun hayatı için kesin bir tehlike teşkil edip etmeyeceğine...tehlike teşkil ediyor ise infazın 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerini İnfazı Hakkında Kanun 16 maddesi gereğince ertelenmesinin gerekip gerekmeyeceğine dair kararın Adli Tıp Kurumu tarafından verilmesinin uygun olduğu..." mütalaa edilmiştir.
8. Ü.B. 2/1/2020 tarihinde sevk edildiği Üniversite Tıp Merkezinde yatarak tedavisi devam etmekte iken 16/1/2020 tarihinde hayatını kaybetmiştir. 16/1/2020 tarihli ölüm (ex) raporunda ölüm sebebi kardiyak arrest olarak belirtilmiştir.
9. Başvurucular 20/2/2020 tarihinde Van Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) sundukları şikâyet dilekçe ile suç duyurusunda bulunmuştur.
10. Başsavcılık iki ayrı soruşturma yürütmüştür:
i. İnfaz kurumu görevlileri bakımından görevi kötüye kullanma suçundan yürütülen soruşturma sonucunda 2020/1560 sayılı dosyada, 7/2/2020 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu personelinin ölüm olayında kusurunun olmadığı gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Başvurucuların bu karara itirazı Sulh Ceza Hâkimliğinin 2020/856 D. İş sayılı dosyasında 18/3/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
ii. Başsavcılık, şüpheli ölüm iddiası bakımından yürüttüğü soruşturmada ölüm sebebine ilişkin olarak Van Adli Tıp Şube Müdürlüğünden rapor almıştır. 19/3/2021 tarihli raporda "1-Kişinin kesin ölüm sebebinin kendisinde mevcut akut lenfoblastik lösemi ve komplikasyonları neticesinde doğal yollardan olduğu" "Kişide saptanan (4,6 ng/ml) Salbutamol, (30,3 ng/ml) Parasetamol, (31,3 ng/ml) Metronidazol, (4,0 ng/ml) Atropin, (40,2 ng/ml)Metoklopramid, (62,5 ng/ml) Siprofloksazin, (20,7 ng/ml) Feniramin, (40,0 ng/ml) Tramadol, (13,4 ng/ml) Omeprazol, (21,4 ng/ml) Midazolam, (38,7 ng/ml) Flukonazol ilaç etken maddesi olduğu, ölümü üzerine doğrudan bir etkisinin olmadığı" tespitine yer verilmiştir. Yürütülen soruşturma sonucunda 2020/1043 sayılı dosyada 18/6/2021 tarihinde, ölümün doğal sebeplerden olduğu gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
11. Başvurucuların bu kararlara karşı itirazları sulh ceza hâkimliklerince 18/3/2020 ve 23/11/2021 tarihli kararlarla reddedilmiştir. Başvurucular, ilk itirazın reddi kararını 1/4/2020 tarihinde, ikinci itirazın reddi kararını ise 26/11/2021 tarihinde öğrenmiş ve ilki 29/4/2020 tarihinde, ikincisi ise 16/12/2021 tarihinde olmak üzere Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda bulunmuştur. Başvurular süresi içinde yapılmıştır.
12. Komisyonca 2020/15006 numaralı başvurunun 2020/15006 numaralı başvuru ile birleştirilmesine, başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten geçici olarak muaf tutulmasına, ayrıca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
13. Başvurucular; en başından beri risk bilinmesine rağmen yakınları olan Ü.B.nin yaşam hakkının korunması için gerekli tedbirlerin alınmadığını, ivedi olarak adli tıp kurumuna sevkinin yapılmadığını, kendisinin ceza infaz kurumu koşullarında kalamayacağına dair raporlara rağmen kapalı ceza infaz kurumunda tutulduğunu, nitekim enfeksiyona bağlı olarak vefat ettiğini, Başsavcılıkça soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmediğini, bu suretle adil yargılanma ve yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde öncelikle idari yargıda tam yargı davası açıldığı, söz konusu yargılamanın derdest olduğu, bu hususun başvurunun kabul edilebilirliği konusunda yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği, cezanın infazının ertelenmesine yönelik işlemlere gecikmeksizin başlandığı, müteveffanın ceza infaz kurumunda kaldığı kısa süre içinde tedavisi için birçok kez hastaneye sevk edildiği ifade edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında cezanın tehiri bakımından işlemler sürerken Ü.B.nin yaşam hakkını korumaya yönelik olarak izole bir odada veya hastanede tutulması gibi bir uygulamaya gidilmediğini, kalabalık ve kapalı bir ortamda direkt olarak enfeksiyon riskine maruz bırakıldığını ileri sürmüştür.
14. Başvuru, yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir. Adil yargılanma hakkı bakımından ayrı bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
15. Devletin, yetki alanında bulunan bireylerin yaşam hakkını, kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda, makul ölçüler çerçevesinde ve tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler alması şeklindeki koruma yükümlülüğü; özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin tıbbi tedavilerine özen gösterilmesini ve yaşamı üzerinde oluşabilecek olası tehditleri engellemeyi de içerir ve uygun bir tıbbi tedavinin sağlanması konusundaki eksikliklerin yaşam hakkını koruma yükümlülüğüne aykırılık teşkil edebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 43). Devletin yaşam hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin yönü (usul yükümlülüğü) ise doğal olmayan her ölüm olayının tüm yönleriyle ortaya konulmasına, sorumlu kişilerin belirlenmesine ve gerektiğinde bu kişilerin cezalandırılmasına imkân tanıyan bağımsız soruşturma yürütülmesini gerektirir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 94). Öte yandan sağlık durumunun ciddiyeti bilinen ya da bilinmesi gereken hastaya gerekli acil sağlık hizmetinin sunulmaması sonucu meydana geldiği ya da sağlık hizmetlerinde var olan ve yetkililerce bilinen veya bilinmesi gereken ancak ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınmadığı sistemsel veya yapısal bir işlevsizliğin hastanın sağlık hizmetlerinden yoksun kalarak ölmesine neden olduğu durumlarda da, sorumlular aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşam hakkının (maddi ve/veya usul boyutu yönünden) ihlaline neden olabilir (Kenan Sayın, B. No: 2013/5376, 14/10/2015, § 47; Ayhan Keçeli ve diğerleri, B. No: 2019/24231,23/2/2022, § 85). Bu yaklaşım, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin ceza infaz kurumu görevlilerince sağlık hizmetlerine erişimden mahrum bırakılması sonucu ölmeleri hâlinde de geçerlidir (Ahmet Canpolat ve diğerleri, B. No: 2018/10959, 27/7/2022, § 71).
16. Somut olayda başvurucuların yakını olan Ü.B. akut lenfoblastik lösemi (kan kanseri) hastası olup daha önce kendisine ilik nakli yapılmıştır. Ü.B. hakkında kesinleşen mahkûmiyet kararının infazı maksadıyla ceza infaz kurumuna alınmıştır. Ü.B. infaz kurumuna alındığı günden iki gün sonra Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı dilekçesi ile hastalığından bahisle infazın ertelenmesini talep etmiştir (bkz. § 3). Ü.B.nin başvurusu üzerine -yalnızca bir gün sonra 13/12/2019 tarihinde- Cumhuriyet Başsavcılığı, Ü.B.nin ceza infaz kurumunda kalmasına engel bir sağlık sorunu olup olmadığının tespiti için rapor aldırılması amacıyla hastaneye sevkini sağlamıştır (bkz. § 4).
17. Bu süre zarfında Ü.B. 16/12/2019 ve 18/12/2019 tarihlerinde tetkik ve tedavi için hastaneye sevk edilmiş, bakiye cezasının açık ceza infaz kurumunda infazına karar verilerek 24/12/2019 tarihinde açık ceza infaz kurumuna nakledilmiştir. Ü.B.nin infazın ertelenmesine dair işlemler açık ceza infaz kurumunca yürütülmeye devam edilmiştir (bkz. § 5). Ü.B.nin açık ceza infaz kurumunda barındırıldığı süre içinde de teşhis ve tedavisi için 27/12/2019, 30/12/2019, 31/12/2019 ve 1/1/2020 tarihlerinde hastaneye sevki sağlanmış, nihayetinde 2/1/2020 tarihinde sevk edildiği hastanede yatarak tedaviye alınmıştır (bkz. § 6). Nitekim hayatını kaybettiği 16/1/2020 tarihine kadar da hastanede yatarak tedavisi devam etmiştir (bkz. § 8).
18. Her ne kadar Üniversite Hastanesince tanzim edilen 8/1/2020 çıkış tarihli sağlık kurulu raporunda kemik iliği nakline bağlı komplikasyonlar ve enfeksiyon hassasiyeti nedeniyle cezanın bir yıl ertelenmesinin uygun olduğu klinik bir bulgu olarak tespit edilerek infazın ertelenmesinin gerekip gerekmeyeceğine dair kararın Adli Tıp Kurumu tarafından verilmesi gerektiği mütalaa edilmiş ise de Ü.B. bu tarih itibarıyla hastanede yatarak tedavi görmüş, hayatını kaybedene kadar da hastanede kalmıştır.
19. Burada üzerinde durulması gereken, infazının ertelenmesi bakımından işlemler sürerken Ü.B.nin izole bir odada, revirde veya hastanede tutulması gibi bir uygulamaya gidilmemesi, kalabalık ve kapalı bir ortamda barındırılması nedeniyle enfeksiyona maruz kalıp bu sebeple hayatını kaybettiği iddiasıdır.
20. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan inceleme ve Ü.B.nin kaldığı infaz kurumlarına yazılan müzekkere cevaplarından, Ü.B.nin tutulduğu ceza infaz kurumlarında -hastanede yatarak tedavisinin başladığı tarihe kadar- normal oda ve koğuşlarda diğer mahpuslar ile birlikte tutulduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada alınan adli tıp raporunda Ü.B.nin kesin ölüm sebebi kendisinde mevcut olan akut lenfoblastik lösemi ve komplikasyonları olarak gösterilmiş; kan ve idrarda tespit edilen maddelerin ilaç etken maddesi olduğu, ölümü üzerine doğrudan bir etkisinin olmadığı belirtilmiştir (bkz. § 10) yani ölümün enfeksiyon kaynaklı olduğuna dair bir bulgu yoktur.
21. Kanser hastası olan Ü.B.nin ceza infaz kurumuna alındıktan sonra on beş günü kapalı infaz kurumunda, dokuz günü de açık infaz kurumunda olmak üzere yirmi dört gün infaz kurumunda tutulduğu, infaz kurumunda tutulduğu bu süre zarfında teşhis ve tedavi maksadıyla sekiz kez hastaneye sevk edildiği, akabinde hastanede yatarak takip ve tedaviye alındığı ve hastanede yatışının 14. gününde hayatını kaybettiği, cezanın infazının ertelenmesinin gerekip gerekmeyeceğine dair yasal prosedürün gecikmeksizin başlatılıp sürdürüldüğü, bu süre zarfında (hastaneye yatışının öncesinde) infaz kurumunda tutulması ve/veya izole bir ortamda tutulmaması nedeniyle enfeksiyon riskine maruz kaldığı ileri sürülebilir ise de ölüm sebebinin enfeksiyondan kaynaklandığına dair bir bulgunun da olmadığı, diğer yandan ölümden sonra Cumhuriyet Başsavcılığınca gecikmeksizin soruşturmaya başlanılıp otopsi işlemi ve adli tıp raporu ile kesin ölüm nedeninin belirlendiği ve soruşturmanın makul bir sürede tamamlandığı anlaşılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.