logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Barış Pehlivan [GK], B. No: 2020/17359, 12/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

BARIŞ PEHLİVAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/17359)

 

Karar Tarihi: 12/12/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 26/5/2025 - 32911

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Hüseyin Ozan ADIYAMAN

Başvurucu

:

Barış PEHLİVAN

Vekili

:

Av. Hüseyin ERSÖZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir infaz koruma memurunun ceza infaz kurumuna kayıt ve kabul işlemleri yapılan tutukluya vurup kötü muamelede bulunması ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 16/6/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

4. İkinci Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ile eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Ceza Soruşturması Süreciyle İlgili Olay ve Olgular

6. Başvurucu, kamu tarafından tanınan bir gazeteci ve yazardır.

7. Başvurucu, istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etme suçundan İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 6/3/2020 tarihli kararıyla tutuklanmıştır. Bu kararın infazı kapsamında Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) sevk edilen başvurucu, anılan tarihte saat 22.30 sıralarında İnfaz Kurumunun Mahkûm Kabul Kayıt Birimine giriş yapmıştır.

8. Başvurucu vekili 9/3/2020 tarihli dilekçeyle infaz koruma memuru hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Dilekçede infaz koruma memurunun 6/3/2020 tarihinde ceza infaz kurumuna kayıt ve kabul işlemleri devam eden başvurucuyu rencide eden davranışlarda bulunduğunu, kendisini uyaran başvurucuya “Sen kim oluyorsun, ben devletim.” diye bağırdığını, kayıt işlemlerinin sona ermesini bekleyen başvurucunun sırtına iki kez vurduğunu iddia etmiştir.

9. Başsavcılık 10/3/2020 tarihinde İnfaz Kurumuna yazı yazarak başvurucu vekilinin şikâyet dilekçesine ilişkin olarak ayrıntılı izahat verilmesi, kamera kayıtlarının tespit edilerek çözümlenmesi, başvurucunun kati hekim raporunun aldırılması ve olaya ilişkin tüm tutanak ve belgelerin gönderilmesi talimatını vermiştir.

10. İnfaz Kurumu 17/3/2020 tarihinde Başsavcılığın 10/3/2020 tarihli yazısına cevap vermiştir. İnfaz Kurumu cevabında şu tespitlere yer vermiştir:

i. Başvurucu 6/3/2020 tarihinde saat 22.30 sıralarında polis teslimi ile İnfaz Kurumuna giriş yapmıştır.

ii. Başvurucunun üst araması yapılmış, bu esnada başvurucu ile fiziksel veya sözlü münakaşa yaşanmamıştır.

iii. Başvurucu, kayıt işlemlerinin tamamlanmasından sonra saat 23.00 sıralarında da kendi beyanı doğrultusunda darp ve cebir görmediğine dair tutanağı imzalamış ve X-Ray cihazından geçirilerek tutulacağı odaya götürülmüştür.

iv. Başvurucunun 9/3/2020 tarihinde ilk muayenesi yapılmış, darba ve cebre maruz kalmadığı Kurumun aile hekimi tarafından tespit edilmiştir.

v. Başvurucunun 6/3/2020 tarihinde İnfaz Kurumuna kabul edilmesi esnasında şiddet gördüğünü iddia etmesi üzerine Disiplin Amirliği 10/3/2020 tarihinde disiplin soruşturması başlatmıştır.

11. İnfaz Kurumunun 17/3/2020 tarihli yazısına, kamera kayıtlarını ihtiva eden CD ve Çözümleme Tutanağı, 9/3/2020 tarihli tutuklu ve hükümlü ilk kabul gözlem formu, başvurucu hakkında düzenlenen 11/3/2020 tarihli genel adli muayene raporu ve altında başvurucunun imzası bulunan, infaz kurumuna kabulü esnasında başvurucunun darba ve cebre maruz kalmadığına ilişkin tutanak eklenmiştir. 6/3/2020 tarihli tutanağa göre başvurucu infaz kurumuna kabulü esnasında darp ve cebre maruz kalmadığını ifade etmiştir. Bunun yanında 9/3/2020 tarihinde düzenlenen formda Dr. A.E.S.nin imzasıyla başvurucunun vücudunda darp ve cebir izi olmadığı kayıt altına alınmıştır. 11/3/2020 tarihinde düzenlenen genel adli muayene raporunda ise beş gün önce gerçekleştiği iddia edilen darp olayına ilişkin bulgunun muayene tarihinde saptanmasının mümkün olmadığı açıklanarak herhangi bir lezyon bulunmadığı belirtilmiştir.

12. Ayrıca 17/3/2020 tarihli Görüntü İnceleme Tutanağı’nda; başvurucunun saat 22.30’da mahkûm kabul kayıt birimine alındığı, saat 23.05’te buradan çıkış yaptığı, saat 23.22’de arama odasına alındığı, saat 23.26’da arama odasından çıktığı, saat 23.28’de X-Ray cihazına eşyalarını bırakarak duyarlı kapıdan geçtiği, saat 23.32’de infaz koruma memurlarının kontrolünde mahkûm kabul koridorundan geçtiği, saat 23.33 sıralarında alıkonulduğu odaya yerleştirildiği ve oda kapısının kilitlendiği belirtilmiştir. Tutanakta ayrıca görevli infaz koruma memurlarının başvurucuya karşı fiziki müdahalede bulunmadıkları da ifade edilmiştir.

13. Başsavcılık 18/3/2020 tarihinde başvurucunun müşteki sıfatıyla ifadesini almıştır. Başvurucu; ifadesinde İnfaz Kurumuna kaydolması ve kabul edilmesi esnasında kendisine aşağılayıcı tarzda ve bağırarak konuşan infaz koruma memurunu uygun bir dille uyardığını, bunun üzerine “Sen kimsin?” ve “Ben devletim.” gibi söylemlere maruz kaldığını belirtmiştir. Kayıt işlemlerinin devam ettiği sırada memurun, arkasından gelerek sırtının sol tarafına iki defa avucunun içiyle vurduğunu belirtmiştir. Ayrıca 17/3/2020 tarihinde Bakanlığın yaptığı idari soruşturma gereği adalet müfettişlerine ifade verdiğini, darbedildiği anın kamera kaydının 22.38 ve 22.39 dakikaları arasında görüldüğünü ifade etmiştir.

14. Başsavcılık, başvurucunun İnfaz Kurumuna kayıt işlemlerinin gerçekleştirildiği esnada kamera kaydındaki görüntülerde yer alan infaz koruma memurları O.B., E.K. ve K.K.nın tanık sıfatıyla ifadelerini almıştır. O.B. ve E.K. ifadelerinde benzer şekilde başvurucunun kendisine “bey” veya “siz” diye hitap edilmesini istediğini, bunun üzerine infaz koruma memuru M.B.nin başvurucunun arkasında durduğu sırada öne doğru eğilerek “Burası devlet dairesidir, burada ayrım yapılmadan herkese isim ve soy ismi ile hitap edilir.” dediğini belirtmiştir. Ayrıca başvurucunun “Bu yaptığınız işkence ve şiddettir.” demediğini, M.B.nin de “Ben devletim.” şeklinde bir söylemi olmadığını ifade etmiştir.

15. K.K. ise ifadesinde soruşturma konusu olayın meydana geldiği anda mahkûm kabul odasında olduğunu ve telefon görüşmesi yaptığını, olay anında yaşanan diyaloğu tam olarak duymadığını, başvurucuya karşı fiziki bir müdahalede bulunulmadığını beyan etmiştir.

16. İnfaz koruma memuru M.B. Başsavcılıkta 20/3/2020 tarihinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde; başvurucunun yüksek sesle “Benimle konuşurken Barış Bey veya siz diyeceksiniz, ben bu ülkede fetöcüleri yakalatmış bir gazeteciyim, benimle bu şekilde konuşamazsınız.” dediğini duyduğunu açıklamıştır. M.B. bunun üzerine kamera kaydına göre 22.38.55’te arkasında durduğu başvurucunun önüne doğru eğilerek “Burası devlet dairesidir, burada herkese ayrım yapmadan ismi ve soy ismi ile hitap ediyoruz.” dediğini ve sakin olmasını söylediğini, başvurucunun sırtına vurmadığını, “Ben devletim.” şeklinde bir söylemi olmadığını ve suçlamayı kabul etmediğini belirtmiştir.

17. Başsavcılık, soruşturmaya konu olayla ilgili kamera görüntülerini inceleyip rapor hazırlaması için Silivri Adliyesinde bilgisayar işletmeni olan E.Ç.yi görevlendirmiştir. E.Ç. hazırladığı 23/3/2020 havale tarihli CD İnceleme Tutanağı'nda görüntüdeki infaz koruma memurunun başvurucunun arkasından eğilerek bir şeyler söylediğini, aralarında on saniyelik bir diyalog geçtiğini, kamera kaydında ses olmadığı için konuşmanın tespit edilemediğini, bu esnada başvurucu ile memur arasında herhangi bir darp ya da itişme yaşanmadığını belirtmiştir.

18. Soruşturmada 23/3/2020 tarihinde elde edilen delillere göre başvurucunun darbedilmediğinin sabit olduğu açıklanarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “...[O]lay tarih ve saatine ilişkin kamera kayıtları, bilirkişi raporu, müştekinin doktor raporları ile müştekinin ceza infaz kurumuna kabul-kayıt işlemleri sırasında tanzim edilmiş olan tutanakların temin edilerek müştekinin ve şüpheli infaz koruma memuru ile diğer tanıkların ifadelerine başvurulduğu, 06.03.2020 tarihli tutanağın tutuklu müşteki Barış Pehlivan tarafından 'Darp ve cebir görmedim' yazılarak imzaladığının görüldüğü, yine tutuklu müşteki Barış Pehlivan’ın darp cebir görmediğine dair adli hekim raporu bulunduğunun görüldüğü, kamera kayıtlarının çözümlenerek incelendiği ve bir örneğinin CD halinde dosya arasına alındığı, kamera görüntülerinde müştekinin ceza infaz kurumuna kabulünden koğuşuna alındığı aşamaya kadar herhangi bir darp-cebir eylemine maruz kalmadığının tespit edildiği, tanıkların yeminli ifadelerinin şüphelinin savunmasını doğrular mahiyette olduğu, dolayısıyla müştekinin şahsi soyut iddiasından başka darp-cebir gördüğüne dair bir delilin bulunmadığı gibi adli hekim raporları, kamera görüntüleri ve tanık beyanlarına göre müştekinin darp edilmediğinin sabit olduğu anlaşıldığından... kovuşturma yapılmasına yer olmadığına... [karar verildi.]

19. Başvurucu vekili anılan karara 21/5/2020 tarihli dilekçe ile itiraz etmiştir. İtiraz kapsamında şikâyet dilekçesinde yer alan yakınmaların yanında kamera görüntülerinden fiziksel müdahale olduğu açıkça anlaşılmasına rağmen kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinden sonra başvurucu vekilinin talebiyle Adli Bilişim Uzmanı K.P. tarafından hazırlanan 19/5/2020 tarihli uzman mütalaasında; şüpheli memurun sol kolunu kaldırıp elini yumruk yaptığının, sonrasında yumruğunu başvurucunun sırtına indirdiğinin, başvurucunun bu hareket karşısında aniden geri çekildiğinin, görevlinin eğilerek bir şeyler söylemeye devam ettiğinin tespit edildiğini belirtmiştir. İtiraz dilekçesinde ayrıca olaydan sonra düzenlenen sağlık raporlarında darp ve cebir izi bulunmadığına dair kabul edilebilir bir değerlendirmenin yer almadığını, başvurucunun darp ve cebir görmediğine dair tutanağı ise soruşturma konusu olaydan önce imzalandığını iddia etmiştir.

20. Başvurucunun itirazı Silivri Sulh Ceza Hâkimliğince 29/5/2020 tarihinde reddedilmiş, karar başvurucu vekiline 6/6/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.

21. Başvurucu 16/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. Disiplin Soruşturması Süreciyle İlgili Olay ve Olgular

22. Başvurucunun İnfaz Kurumuna kabulü esnasında darbedildiği iddiası ile ilgili olarak başlayan ceza soruşturmasında 10/3/2020 tarihinde Ceza İnfaz Kurumuna müzekkere yazılmıştır. Bu yazıyla başvurucunun darp iddiasından haberdar olunduğu açıklanarak Disiplin Amirliğince 10/3/2020 tarihinde disiplin soruşturması başlatılmıştır. Disiplin soruşturması kapsamında başvurucunun İnfaz Kurumuna kayıt işlemlerinin gerçekleştirildiği esnada kamera kaydındaki görüntülerde yer alan infaz koruma memurları O.B., E.K. ve K.K.nın ifadeleri alınmıştır. İnfaz koruma memurları benzer şekilde kendisine “Barış Pehlivan” diye hitap edilmesi üzerine başvurucunun “Bu ülkedeki fetöcüleri yakalatan gazeteci benim, bana Barış Bey veya siz, diye hitap edeceksiniz, ben size öyle hitap ediyorum.” dediğini beyan etmiştir. Ayrıca M.B.nin “Sakin ol Barış Pehlivan, burası devlet kurumu, burada siz ya da bey yoktur, herkes eşit, biz görevimizi yapıyoruz, tüm tutuklu ve hükümlülere isim ve soy isim ile hitap ediyoruz.” dediğini, K.K.nın da “Dışarıda ne iş yaptığın ya da görevin bizim için önemli değil, burada bey ya da siz yok, tüm tutuklu ve hükümlülere isim ve soy isimle hitap edilir.” şeklinde söylemde bulunduğunu, kimsenin başvurucuya fiziki bir müdahalesinin olmadığını belirtmiştir.

23. M.B. 13/3/2020 tarihinde alınan ifadesinde kendisine “bey” ya da “siz” diye hitap edilmesini isteyen başvurucuya “Sakin ol Barış Pehlivan, burası devlet kurumu, burada siz ya da bey yoktur, bütün tutuklu ve hükümlüler eşit, biz görevimizi yapıyoruz, bütün tutuklu ve hükümlülere isim ve soy isim ile hitap ediyoruz.” dediğini, başvurucunun sırtına vurmadığını, aralarında iki üç saniyelik bir konuşma geçtiğini, sonrasında görev yerine döndüğünü belirtmiştir. M.B. 8/12/2020 tarihli savunmasında da 13/3/2020 tarihli ifadesindeki beyanlarına benzer anlatımlarda bulunmuştur.

24. Disiplin soruşturması kapsamında tespit edilen ifadeler, Görüntü İnceleme Tutanakları, nöbet çizelgeleri, başvurucunun imzası ile darp ve cebir görmediğine dair beyanını içeren tutanak, Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma evrakı ile sağlık raporları incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Disiplin soruşturması sonunda M.B.nin başvurucuya darp ve cebirde bulunmadığına kanaat getirilmiştir. Bununla birlikte M.B.nin muhatabını sert ve agresif tavırlarla sindirmeye, baskı altına almaya, tedirgin etmeye yönelik davranışının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamayacağına dair temel ilkeyle bağdaşmadığı açıklanmıştır. Sonuç olarak M.B.nin elini başvurucunun omzuna koyması nedeniyle öncelikle kınama cezasıyla cezalandırılmasına, geçmiş hizmetlerinde başarılı olduğu ve hakkında açılmış başka bir disiplin soruşturması ve disiplin cezası bulunmadığı hususları dikkate alınarak bir alt cezanın uygulanmasına, buna göre uyarma cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.

25. M.B.nin bu karara karşı yaptığı itiraz Bakırköy Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından kabul edilmiş, M.B.nin elini Barış Pehlivan'ın omzuna koyduğu kabulünün ve gerekçesinin dosya içeriğiyle uyumlu olmadığı tespit edilerek dosyanın usuli eksikliklerinin giderilmesi ve yeniden karar verilmesi için mahalline iadesine karar verilmiştir. Bunun üzerine Disiplin Amirliği 7/4/2021 tarihinde, M.B.nin Barış Pehlivan’a herhangi bir darp ve cebirde bulunmadığının tespit edildiğini, suçunun ya da disiplin cezası verilmesini gerektiren bir davranışının bulunmadığını açıklayarak ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Bu karar 15/4/2021 tarihinde kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

26. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Muhafızın görevini kötüye kullanması” başlıklı 295. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün muhafaza veya nakli ile görevli kişilerin, görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmeleri halinde, görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

27. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” başlıklı 160. maddesi şöyledir:

 “(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

 (2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.

28. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “İnfazda temel ilke” başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.

29. 5275 sayılı Kanun'un “Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler” başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin ilgili kısmı şöyledir:

 “... Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir...

V. İNCELEME VE GEREKÇE

30. Anayasa Mahkemesinin 12/12/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

31. Başvurucu;

i. Tutuklu olarak sevk edildiği Ceza İnfaz Kurumunda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele gördüğünü, kayıt işlemlerini gerçekleştiren infaz koruma memurunun kendisini devlet olarak tanımladığını ve sırtına yumruk attığını,

ii. Gücünü, ifa ettiği kamu görevinden alan memurun eylemlerinden dolayı korku, çaresizlik ve aşağılanma duygularını yoğun şekilde yaşadığını,

iii. 6/3/2020 tarihininde yaşanan başvuru konusu olaya ilişkin görüntülerin 7/3/2020 tarihinde basın organlarında yer almasına rağmen suç duyurusunda bulunduğu 9/3/2020 tarihine kadar resen soruşturma başlatılmadığını,

iv. İstanbul ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılıklarının bağımsız bir soruşturma yürütmediklerini, bu kapsamda görüntü kayıtlarından anlaşılmasına rağmen darp fiilinin gerçekleşmediğine dair asılsız açıklamalarda bulunduklarını,

v. Soruşturmaya konu olaydan sonra düzenlenen sağlık raporlarında darp ve cebir bulunmadığına ilişkin kabul edilebilir bir değerlendirme olmamasına rağmen anılan raporlara, şüpheli ile şüphelinin mesai arkadaşlarının güvenilirliği değerlendirilmeyen beyanlarına, başvuruya konu olayın yaşanmasından önce imzalandığı sabit olan darp ve cebir görmediğine dair tutanağa dayanılarak kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini,

vi. Kamera görüntülerinin eksik değerlendirildiğini, görüntülerin analizine ilişkin gerçeğe aykırı ve özensiz tespitler içeren bilirkişi raporunun esas alındığını açıklayarak kötü muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Bakanlığın 5/4/2023 tarihli görüşünde; başvurucunun şikâyetiyle ilgili olarak yürütülen ceza soruşturması kapsamında delillerin toplandığı ve değerlendirildiği, bu değerlendirmenin sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara karşı yapılan itirazın da Sulh Ceza Hâkimliğince incelenerek reddedildiği ifade edilmiştir. Ayrıca başvuruya konu olayla ilgili olarak Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Amirliği tarafından disiplin soruşturması yapıldığı, infaz ve koruma memuru M.B.nin uyarma cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği vurgulanmıştır.

33. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı başvuru formundaki beyanlarına ek olarak somut olaya ilişkin yürütülen disiplin soruşturması neticesinde M.B.nin sert ve agresif bir tavırla kendisini sindirmeye, baskı altına almaya ve tedirgin etmeye çalıştığına, bu davranışın aşağılayıcı ve onur kırıcı nitelikte olduğuna, bu durumun cezalandırmayı gerektirdiğine ilişkin kesin bir tespit yapıldığını ileri sürmüştür. Ayrıca disiplin soruşturmasında M.B.nin elini omzuna koyduğunun, bu kapsamda fiziksel temasta bulunduğunun kabul edildiğini, bu kabulün kamera görüntüleri ile birlikte değerlendirildiğinde fiziksel saldırıya maruz kaldığının açık olduğunu ifade etmiştir.

B. Değerlendirme

34. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

35. Anayasa’nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, …kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının özü, Ceza İnfaz Kurumuna kayıt ve kabul işlemlerinin yapıldığı sırada bir infaz koruma memurunun kendisine vurup kötü muamelede bulunması ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesine ilişkindir. Bu nedenle başvuru Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

38. İnsan onurunun korunması amacıyla Anayasa’nın 17. maddesinin ilk fıkrasında maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı güvence altına alınmış; aynı maddenin üçüncü fıkrasıyla da kişilere işkence ve eziyet yapılması, kişilerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulması yasaklanmıştır. Bu yasak için herhangi bir istisnanın kabul edilmemesi ve Anayasa’nın 15. maddesinde savaş, seferberlik hâllerinde veya olağanüstü hâllerde de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağının ifade edilmesi, yasağın mutlak niteliğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yasak, tüm kötü muamele durumlarını kapsamaz. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi, asgari bir ağırlık derecesine (ciddiyet seviyesine) ulaşmasına bağlıdır. Asgari ağırlık derecesine ulaşılıp ulaşılmadığı, görecelidir ve somut olayın koşullarının değerlendirilmesiyle belirlenir. Yapılacak değerlendirmede muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi etkenler önem taşır. Bu etkenlere ardındaki kasıt veya saik ile birlikte muamelenin amacı da eklenebilir. Ayrıca gerilimin ve duyguların yükseldiği atmosfer gibi muamelenin yapıldığı bağlam da dikkate alınması gereken diğer bir etkendir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 83; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 72, 74, 75).

39. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin, tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları, kişi üzerindeki etkisi ne olursa olsun ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder. Kesin gerekli olduğu hâllerde de güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 81).

40. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bireyin bir devlet görevlisinin hukuka aykırı ve Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir iddiası hakkında etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili olarak ceza soruşturması açılmalıdır. Ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturmayı yürüten kişiler olaya karışan kişilerden bağımsız olmalı, soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olmalı, mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli ve soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25; Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 111, 112, 114-117; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

41. Başvurucu, tutuklu olarak sevk edildiği Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru M.B.nin sırtına yumruk attığından ve manevi baskı oluşturduğunu öne sürdüğü diğer eylemlerinden yakınmıştır. Başvurucunun iddiaları üzerine ceza soruşturması başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında Başsavcılık, başvurucunun ve olaya tanık olduğu belirlenen infaz koruma memurlarının beyanlarını tespit etmiştir. Bunun yanında şüpheli infaz koruma memuru M.B.nin savunmasını almış, başvurucu hakkında düzenlenen adli muayene raporlarını temin etmiştir. Ayrıca Başsavcılık Ceza İnfaz Kurumu ile yazışma yaparak olay anına ilişkin görüntüleri getirtmiş ve bu görüntüler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Soruşturma sonunda elde ettiği kamera görüntüleri, beyanlar, sağlık raporları, tutanak ve diğer belgeleri inceleyen ve değerlendiren Başsavcılık, M.B.nin başvurucuya vurma eyleminin tespit edilemediği gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.

42. Başvuru konusu eylemle ilgili olarak disiplin soruşturması da yürütülmüştür. Disiplin soruşturmasında da benzer deliller değerlendirilerek Başsavcılığın ulaştığı sonuca ulaşılmış, M.B.nin başvurucuya karşı darp ve cebirde bulunmadığı açıklanarak ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

43. Başvuru formunun ekinde gönderilen haricî bellek içindeki olay görüntüleri izlenmiştir. Buna göre uzman mütalaasında (bkz. § 19) aksinin açıklanmasına karşılık başvuruda, soruşturma makamlarının ulaştığı, ceza infaz kurumundaki görevlilerin başvurucuya vurduğunun tespit edilemediğine dair sonuçtan farklı bir sonuca ulaşmaya imkân veren ikna edici bir bulgunun bulunmadığı değerlendirilmiştir.

44. Bununla birlikte başvurucu infaz kurumuna kayıt ve kabul işlemleri sırasında infaz koruma memuru M.B.nin kendisine “Ben devletim.” dediğini ve manevi baskı oluşturan eylemlerde bulunduğunu da ileri sürmüştür. Bu hâlde M.B.nin başvurucunun arkasından eğilerek agresif bir şekilde el kol hareketleri yapıp bir şeyler söylemesi de değerlendirilmelidir. İnfaz koruma memurunun tutumunun yaklaşık on saniye sürdüğü ve tutumunu olaydan sonra da devam ettirdiğine ilişkin bir iddianın bulunmadığı, başvurucunun ruhsal durumunun olaydan olumsuz etkilediğine ilişkin bir verinin de tespit edilemediği gözetildiğinde başvurucunun şikâyet ettiği davranışın Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için aranan asgari ağırlık eşiğine ulaşmadığı sonucuna varılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Selahaddin MENTEŞ ve Kenan YAŞAR bu görüşe katılmamıştır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Selahaddin MENTEŞ ve Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA ,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/12/2024 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. İncelenen başvuruda tutuklu olarak infaz kurumuna giriş yapan başvurucu ile görevli arasında hitap şekli konusunda tartışma yaşandığı, akabinde görevli memur tarafından sol eliyle sırtına serçe vurulduğu ve “sen kim oluyorsun ben Devletim” denilmek suretiyle küçük düşürücü harekette bulunulduğu ileri sürülmüştür. Mahkememiz çoğunluğu tarafından da incelenen video görüntüsünde görevlinin başvurana eğilerek bir şeyler söylediği görülmekle birlikte yumruk vurma biçimindeki muamelenin anlaşılamaması ve adli raporda bir bulgu olmaması nedeniyle iddianın asgari ağırlık eşiğine ulaşmadığı gerekçesiyle kötü muamele yasağının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

2. İncelenen olayda başvurucunun şikayeti üzerine C. başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonunda tanıklar dinlenmiş, tutanak ve video kaydı incelenmiş, görevlinin eğilip konuştuğu ancak darp veya itişmenin olmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş, karara yapılan itiraz da reddedilmiştir. Ceza ve tutukevi idaresi tarafından başlatılan disiplin soruşturmasında ise darp ile ilgili somut bir delil olmamakla birlikte görevli tarafından sert ve agresif bir tavır uygulanarak başvuranın baskı altına alınmaya, sindirmeye, tedirgin etmeye yönelik olarak belirlenen davranışının infaz kurumunda aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamayacağına dair temel ilke ile bağdaşmadığı belirtilmiş, uyarma cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bununla birlikte görevlinin itirazı Adalet Komisyonu Disiplin Kurulu Başkanlığınca kabul edilerek ceza kaldırılmıştır.

3. Anayasa’nın 17/3. maddesinde işkence, eziyet veya insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele veya cezaya maruz kalmama hakkı düzenlenmektedir. Bu hak genel bir dille kötü muamele yasağı biçiminde de ifade edilmektedir. Bu yasağın amacı, güç kullanma tekeline sahip devletin kamusal faaliyetleri sırasında bireylere keyfi cebir kullanılmasını önlemektir. Yakalama, tutuklama, gözaltına alma ya da mahkumiyetin infazı gibi bir nedenle devletin koruması altındaki kimseye karşı gereksiz güç kullanıldığı iddiaları bu nedenle oldukça önemlidir ve derhal soruşturulmayı gerektirir. Ancak bu şekilde devletin insan haklarını koruduğu gösterilebilir. Hatta kamu gücünün hesap verebilirliği ve kamu görevlilerinin sorumluluğu şeffaf bir şekilde denetlenebilir ve bu tür eylemlerden kaçınılması için emsal oluşturulabilir.

4. Bir kimseyi aşağılayan onur kırıcı davranışlar insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele teşkil edebilir. Bu tür muameleler fiziksel şiddet uygulaması veya aşağılayıcı ya da insanlık dışı diğer hareketlerle işlenebilir. Söz konusu muamelenin niteliğinin belirlenmesinde olaya ve taraflara özgü koşullar da etkilidir. Özünde bir kimseye basit bir şiddet uygulanması dahi insan onurunu incitebilir.En hafifinden en ağırı olan işkence yasağı gibi kötü muameleler arasında bir yoğunluk ve derece farkı bulunmaktadır. Anayasal kötü muamele yasağı öncelikle dikey ilişkide kamu gücüne hitap etmekte ve negatif yükümlülük olarak bu yasağa uyma, başka deyişle kamusal faaliyetlerde bireyin maddi ve manevi varlığına ve bütünlüğüne müdahale etmeme yükümlülüğü getirmektedir. İkinci olarak devletin pozitif yükümlülüğü, yasağın ihlaline ilişkin savunulabilir bir iddianın etkili biçimde soruşturulmasıdır.

5. Somut olayda bir suç isnadına bağlı olarak hakkında tutuklama kararı verilmesi nedeniyle infaz kurumuna alınan başvurucunun kendisine şiddet ve baskı içeren bir muamele uygulandığı iddiası bulunmaktadır. Başvuranın iddiasına göre giriş işlemleri sırasında kendisinin görevlilere “siz” diye hitap etmesine karşın onların “sen” ibaresiyle karşılık vermeleri üzerine nezaket uyarısı yaptığı halde görevli tarafından sırtına sol eliyle sertçe vurulmuş ve “sen kim oluyorsun ben Devletim” denilmiştir. Başvuranın iddiasında bunun dışında bir hareket, kaba veya ağır hakaret, vb. bir isnat yer almamıştır. İddialarında baştan itibaren de tutarlıdır.

6. Olay anını görüntüleyen ve Mahkememiz Heyeti huzurunda izlenen video görüntüsünde de görevlinin sandalyede oturan başvuranın başı hizasına eğilerek bir şeyler söylediği ve aynı anda sol elini sırtına doğru uzattığı, ancak oda camının bir kısmının folyo ile karartılmış olması nedeniyle hareketin bu kısmının net görülemediği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte video görüntüsünden görevlinin eğilip kolunu sırt bölgesine uzatmasıyla birlikte başvuranın irkilme hareketiyle sağa doğru döndüğü ve aralarında bir konuşma olduğu görülebilmektedir. Olayın bütünlüğü içerisinde bakıldığında başvuranın isnatları ile video görüntülerinin örtüştüğü, tanıkların da diyalogları kısmen doğruladığı anlaşılmaktadır. Bu durumda öncesinde aralarında basit bir nezaket uyarısından başka bir şeyin olmadığı gözetildiğinde başvurana karşı güç kullanmanın gerekli olmadığı açıktır. Bu durumda görevlinin işlemleri yerine getirmek yerine görevinin verdiği avantajdan yararlanarak sert bir tavırla sırtına eliyle de temas ederek kulağına eğilip bir şeyler söylediğinin video görüntülerinden anlaşılması karşısında başvurucunun kötü muamele iddiasının savunulabilir olduğu görülmektedir.

7. Nitekim bu nedenle C. Başsavcılığı derhal soruşturma başlatmıştır. Bununla birlikte soruşturmada elde edilen deliller karşısında, başvuranın iddialarının samimi olmadığına ilişkin bir emare olmaması ve video görüntülerinin de göründüğü kadarıyla dahi fiziksel bir teması doğruladığı gözetilmemiştir. Ayrıca idarenin disiplin soruşturması sırasında yaptığı tespitler de gözetilmeden kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verilmiştir. Etkili soruşturmanın varlığı için her durumda kamu davasının açılması veya açılan davanın mahkumiyetle sonuçlanması zorunlu değildir. Ne var ki Ceza Muhakemesi Kanunu ile kurulan sistem uyarınca savunulabilir kötü muamele iddiasını destekleyen delillerin bulunduğu durumda kovuşturmanın başlatılmaması kötü muamele iddialarının etkili biçimde soruşturulmadığı/kovuşturulmadığı anlamına gelecektir. Açıklanan gerekçelerle başvuranın kötü muamele yasağının ihlal edildiği görüşündeyim.

 

 

 

 

Başkanvekili

 Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvuru, ceza infaz kurumuna kayıt ve kabul işlemlerinin yapıldığı sırada infaz koruma memurunun saldırısına maruz kalınması ve bu olaya ilişkin olarak yürütülen ceza soruşturmasının etkili olmaması nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Mahkememiz çoğunluğu başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar vermiştir. Aşağıda açıklanan sebeplerle çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.

2. Başvurucu; tutuklu olarak sevk edildiği infaz kurumunda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye uğradığını, kayıt işlemlerini gerçekleştiren infaz koruma memurunun kendisini rencide eden davranışlarda bulunduğunu, kendisine "Sen kim oluyorsun, ben devletim." diye bağırdığını, kayıt işlemlerinin sona ermesini bekleyen başvurucunun sırtına bir müddet sonra iki kez vurduğunu, infaz koruma memuru M.B.nin sert ve agresif tavırlarına maruz kaldığı iddiası ile Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunmuş, yapılan soruşturma neticesinde başvurucunun darp edilmediğinin sabit olduğu gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

3. Kayıt işlemlerinin gerçekleştirildiği esnada başvurucu ile infaz koruma memuru M.B. arasında diğer iki infaz koruma memurunun yanında hitap edilmeye ilişkin bir tartışma yaşanmıştır. Dosyada bulunan kamera kaydındaki görüntülerden anlaşıldığı üzere bu tartışma sonrası diğer iki memur, M.B.’nin refakatında kayıt odasından ayrılmış, kamera görüntüsüne dahil olan dış kapıdan çıkmışlar ve M.B. dış kapıyı kilitleyerek kayıt odasına sandalyede oturan başvurucunun yanına dönmüştür. Kamera kaydına göre kayıt odası ile kameranın bulunduğu bölüm arasında bir cam vardır. Camın alt bölümü kamera açısını engelleyecek şekilde siyahtır. Kamera kaydında, sandalyede oturan başvurucunun omuz ve baş bölgesi görülebilmektedir. Kayıt odasına dönen M.B. elini hızlıca başvurucunun omzuna doğru indirerek başvurucuya doğru eğilerek çok yakın bir mesafeden bir şeyler söylediği anlaşılmaktadır.

4. Başsavcılık soruşturmaya konu olayla ilgili kamera görüntülerini inceletmiş bilirkişi hazırladığı raporda “infaz koruma memurunun başvurucunun arkasından eğilerek bir şeyler söylediğini, aralarında on saniyelik bir diyalog geçtiği, kamera kaydında ses olmadığı için konuşmanın tespit edilemediğini, bu esnada başvurucu ile memur arasında herhangi bir darp ya da itişme yaşanmadığını” belirtilmiştir.

5. Başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinden sonra kendi talebiyle Adli Bilişim Uzmanı K.P. tarafından hazırlanan 19/5/2020 tarihli uzman mütalaasında “şüpheli memurun sol kolunu kaldırıp elini yumruk yaptığının, sonrasında yumruğunu başvurucunun sırtına indirdiğinin, başvurucunun bu hareket karşısında aniden geri çekildiğinin, görevlinin tekrar eğilerek bir şeyler söylemeye devam ettiğinin tespit edildiğini” belirtmiştir.

6. Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararını kamera kayıtları, tanık beyanları, sağlık raporunda darp izi olmamasına dayandırmıştır.

7. Olaya ilişkin yapılan disiplin soruşturması sonunda M.B.nin başvurucuya darp ve cebirde bulunmadığına kanaat getirilmiştir. Bununla birlikte M.B.nin muhatabını sert ve agresif tavırlarla sindirmeye, baskı altına almaya, tedirgin etmeye yönelik davranışının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamayacağına dair temel ilke ile bağdaşmadığı açıklanmıştır. Sonuç olarak M.B.nin elini başvurucunun omzuna koyması nedeniyle öncelikle kınama cezasıyla cezalandırılmasına, geçmiş hizmetlerinde başarılı olduğu ve hakkında açılmış başka bir disiplin soruşturması ya da disiplin cezası bulunmadığı hususları dikkate alınarak bir alt cezanın uygulanmasına, buna göre uyarma cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Disiplin cezasının akıbetine yönelik dosyada bir bilgi bulunmamaktadır.

8. Başvuru; devlet gözetimi altında bulunan başvurucunun maruz kaldığı sözlü ve fiili saldırı nedeniyle maddi ve manevi varlıklarını koruma ve geliştirme haklarının ihlal edilmesi iddiası ile ilgilidir.

9. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

10. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan, maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir. Bununla beraber fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu neviden fiiller prensip olarak kötü muamele yasağını ihlal edecektir. Devletin 17. madde kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde yürütülmesi gereken ceza soruşturmasının etkili kabul edilebilmesi için derhâl başlatılması, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi, olayı çevreleyen tüm koşulları aydınlatması, nesnel ve tarafsız analizlere dayanması, olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması, özenle yürütülmesi ve suç tespit edildiği takdirde eylemle orantılı bir ceza ile sonuçlandırılması gerekir. Kontrol altındaki kişilerin vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse ve kötü muamele iddiaları da varsa yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü idari ve yargısal kurumlarıyla devlete aittir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013).

11. Gözaltında oldukları için, dış dünyayla ilişkileri kesilen veya kendilerine destek olabilecek ve gerekli kanıtları oluşturabilecek doktor, avukat, aile yakını veya arkadaşlarla görüşmeleri her an olanaklı olmayan başvurucuların gözaltı sırasında maruz kaldıkları kimi kötü muamele davranışları yönünden yaptıkları şikâyetleri desteklemeleri, kanıt toplamanın güçlüğü nedeniyle zor olacağı açıktır. Başvurucuların bu kapsamdaki iddialarına ilişkin olarak, ancak dosyadaki tüm verilerin birlikte incelenmesi halinde bir sonuca ulaşılması mümkündür (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 99).

12. Yine gözaltında olduğu için zaten çok kırılgan bir durumda olan başvurucunun, kendi davranışlarından kaynaklanmadığı ve zorlayıcı bir neden de bulunmadığı halde sözlü ve fiziksel saldırıya maruz kalması insan onuruna bir müdahale oluşturduğu açıktır. (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 103)

13. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, §113).

14. Orhan Kur/Türkiye (B. No: 32577/02, 3/6/2008) Bu karara konu olayda başvurucu, karakolda polislerce falakaya yatırıldığı ve dövüldüğü iddiasıyla savcılığa şikâyette bulunmuş, bunun üzerine ilgili polisler hakkında kamu davası açılmış ancak bu yargılamanın askıya alınmasına ve sanıkların beş yıl içinde aynı ya da daha ağır suç işlememesi halinde yargılamanın durdurulmasına karar verilmiştir. Olay hakkında yürütülen disiplin soruşturması sonucunda ise polislerin başvurucuya kötü muamelede bulunduğu gerekçesiyle disiplin cezası ile tecziye edilmesine karar verilmiştir. AİHM bu olayda kötü muamele yasağının maddi yönünün ve olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle usul yönünün ihlal edildiğine karar vermiştir. AİHM, bu olayda usul yükümlülüğünün ihlal edilip edilmediğini değerlendirirken polislerin disiplin yönünden cezalandırılmış olması üzerine hiç durmamış, ceza soruşturmasını esas almıştır. Bu olayın mevcut başvuruya konu olaydan ağır olduğu kabul edilmekle birlikte AİHM'in disiplin sürecini etkililik yönünden hiç dikkate almamasının yine de bir veri olduğu düşünülmektedir.

15. Yukarıdaki kararın yanı sıra AİHM'in, kamu görevlilerince kötü muamelede bulunulduğu iddialarıyla yapılan birçok başvuruda, Hükûmetin hukuki ve idari yollara başvurulmadığı gerekçesiyle iç hukuk yollarının tüketilmediği itirazını, etkili yolun cezai yol olduğunu belirterek reddettiğini belirtmek gerekir (Birçok karar arasından bkz. Tüzün/Türkiye, B. No: 24164/07, 5/11/2013 § 30).

16. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere bir muamelenin asgari ağırlık eşiğine ulaşılıp ulaşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi etkenler önem taşımaktadır. Değerlendirmeye alınacak hususlara muamelenin amacı ve kastı ile ardındaki saik de eklenebilir. Bu olayda mahkememiz çoğunluğu M.B.’nin başvurucuya karşı eyleminin kötü muamele yasağı yönünden inceleme yapmayı gerektirecek asgari ağırlık eşiğine ulaşmadığı sonucuna ulaşmıştır.

17. Somut olayda başvurucu devlet gözetimi altında tutukludur. Bu durumdaki bir kişinin karşılaşacağı bir kötü muameleye ilişkin kanıt toplaması zordur. İspat külfetinin daha çok idareye geçtiği böyle durumlarda idarenin birtakım tedbirler alması başvurucunun aksine pekâlâ mümkündür. Kayıt odasına net gösterecek bir kameranın varlığı bu konudaki itilafı giderebilirdi. Aksi bir durum bireyleri; tanığın olmadığı bir ortamda sağlık raporunda çıkmayacak şekilde infaz memurlarının sözlü ya da fiziki saldırılarına açık hale getirebilir. Ya da tersinden bu tarz haksız isnatlara sebebiyet verebilir.

18. Başsavcılık başvurucunun darp-cebir gördüğüne dair bir delilin bulunmadığı gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir. Kötü muamele kapsamına sadece darp-cebir eylemi değil sözlü saldırı da girer. Nitekim M.B. hakkında M.B.nin muhatabını sert ve agresif tavırlarla sindirmeye, baskı altına almaya, tedirgin etmeye yönelik davranışının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamayacağına dair temel ilke ile bağdaşmadığı açıklanmış ve M.B.nin elini başvurucunun omzuna koyması nedeniyle neticede uyarma cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Disiplin soruşturmasında tespit edilen husus, Başsavcılıkça yapılan soruşturmada değerlendirilmeye alınmamıştır.

19. Fiziksel temas, kişinin üzerine eğilerek bir karış mesafeden yüksek sesle bir şeyler söylemek içerikten bağımsız bir şekilde aşağılayıcı ve onur kırıcı bir davranıştır.

20. Ceza infaz memuru M.B. hakkında disiplin cezasının verilmiş olması, kamera görüntüleri ve başvurucunun beyanları birlikte değerlendirildiğinde kötü muamele konusunda mahkememiz çoğunluğunun ulaştığı sonucun aksine asgari eşik aşılmıştır. Tüm bu hususlar dikkate alındığında Başsavcılıkça etkili bir soruşturma yürütülmemiş olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği kanaati ile çoğunluk kararına iştirak edilmemiştir.

 

Üye

Engin YILDIRIM

Üye

Rıdvan GÜLEÇ

 

Üye

Selahaddin MENTEŞ

Üye

Kenan YAŞAR

         

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Genel Kurul
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Barış Pehlivan [GK], B. No: 2020/17359, 12/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı BARIŞ PEHLİVAN
Başvuru No 2020/17359
Başvuru Tarihi 16/6/2020
Karar Tarihi 12/12/2024
Resmi Gazete Tarihi 26/5/2025 - 32911

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bir infaz koruma memurunun ceza infaz kurumuna kayıt ve kabul işlemleri yapılan tutukluya vurup kötü muamelede bulunması ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı İnfaz kurumunda güç kullanımı İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi