TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
NİHAT EKMEZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/27067)
Karar Tarihi: 10/7/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
Aydın AYGÜN
Başvurucu
Nihat EKMEZ
Vekili
Av. Osman CİNGÖZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun, aylık açık görüş sırasında yapmış olduğu zafer işareti nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, hükümlü olarak İzmir 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
3. Başvurucu, aylık açık görüş gününde görüşmecileriyle kendilerine ayrılan saat ve yerde açık görüşü tamamlamasından sonra zafer işareti yapmıştır. Görüşmeye gelen ziyaretçilerin de zılgıt atıp zafer işareti yaptıkları tutanakla tespit edilmiştir. Bunun üzerine başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
4. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine asma veya teşhir etme eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında 11 gün hücreye koyma cezası verilmesine karar vermiştir. Disiplin Kurulu kararında, başvurucu ve ziyaretçilerinin PKK silahlı terör örgütüne olan desteklerini göstermek ve örgütün propagandasını yapmak amacıyla zafer işareti yaptıklarını belirtmiştir.
5. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Karşıyaka İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği Disiplin Kurulu kararının yasa ve yönetmeliklere uygun olduğunu ifade ederek 1/6/2020 tarihinde şikâyetin reddine karar vermiştir.
6. Başvurucu İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) İnfaz Hâkimliği kararının mevcut durum, usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle anılan itirazı 15/6/2020 tarihinde reddetmiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 23/6/2020 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 14/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
10. Başvurucu; yapmış olduğu davranış ve hareketlerin hiçbir şekilde şiddeti teşvik etmediğini ve şiddet içermediğini, ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını, verilen cezanın keyfî olduğunu, Hâkimliğin gerekli incelemeyi yapmadan muhakkik raporuna dayanarak itirazını reddettiğini yine Mahkemenin de itirazında belirtiği hususları incelemediğini belirterek ifade özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ve diğer anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylarda verdiği bazı kararlara ve Disiplin Kurulunun ve yargı mercilerinin gerekçelerine yer verilmiştir. Daha sonra Bakanlık, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.
12. Ceza İnfaz Kurumunda gerçekleşen açık görüş sırasında yaptığı davranış nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasına yönelik şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Ceza İnfaz Kurumunda açık görüş sırasında yaptığı bir işaret nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.
15. Müdahaleye dayanak olan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (k) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
16. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
17. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber, B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).
18. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun’un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçlarından birini oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir, B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun yaptığı eylemin kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
19. Somut olayda başvurucu hakkında, açık görüş sırasında yaptığı zafer işareti nedeniyle disiplin cezası uygulanmıştır. İdarenin kararında, genel bazı açıklamalarda bulunulmuş olup yapılan işaretin ve ziyaretçilerin gerçekleştirdiği zılgıt eyleminin hangi bağlamda suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine asma veya teşhir etme kapsamında kaldığı noktasında bir değerlendirme yapılmamıştır. İnfaz Hâkimliği ile Mahkemenin de bu hususları somutlaştırmadıkları görülmektedir.
20. Öte yandan şikâyet başvurusunda başvurucu yapılan eylemlere ilişkin savunmasında zılgıt atmanın siyasi bir anlamının olmadığı, sevinci ifade eden kültürel bir davranış olduğunu belirtmiştir. Yine zafer işaretinin de terör örgütü sembolü olarak değerlendirilemeyeceğini savunmuştur. Ancak yargı mercilerinin kararlarına bakıldığında başvurucunun savunmasına karşın bir değerlendirme bulunmadığı gibi yapılan davranışın Kurumun düzeni ve güvenliği üzerindeki etkisi yönünden de hiçbir açıklamaya yer verilmediği anlaşılmaktadır.
21. Sonuç olarak somut olayda başvurucunun gerçekleştirdiği davranışın suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine asma veya teşhir etme eylemini işlediği ilgili ve yeterli gerekçeyle ortaya konulamamıştır. Başvurucunun 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesinde öngörülen kurumda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması için zorunlu mevzuat ve emirleri ihlâl ettiği de Disiplin Kurulu ve yargı mercilerince değerlendirilmemiştir.
22. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3), B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Somut olayda idare ve yargı mercileri, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğüne 11 gün hücreye koyma cezası vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Yıldız SEFERİNOĞLU bu görüşe katılmamıştır.
III. GİDERİM
24. Başvurucu; ihlalin tespiti, infazın durdurulması ve disiplin cezasının iptali ile 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
25. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
26. Bununla birlikte yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve eski hâle getirme kuralı çerçevesinde başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Yıldız SEFERİNOĞLU'nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, diğer tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Karşıyaka 1. İnfaz Hâkimliğine (E.2020/1500, K.2020/1920) GÖNDERİLMESİNE,
F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/7/2024 tarihindekarar verildi.
KARŞIOY
1. Başvurucunun, açık görüş gününde ziyaretçileriyle açık görüşü tamamlanmasından sonra zafer işareti yapmış ve ziyaretçilerin de zafer işareti karşısında zılgıt atıp zafer işareti yaptıkları tutanakla tespit edilmesi karşısında, Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu tarafından; “Başvurucu ve ziyaretçilerinin PKK silahlı terör örgütüne olan desteklerini göstermek ve örgütün propagandasını yapmak amacıyla zafer işareti yaptıklarını” belirtilerek başvurucu hakkında “11 gün hücreye koyma cezası” verilmesine karar verilmiştir.
2. Çoğunluğun “Ceza İnfaz Kurumunda gerçekleşen açık görüş sırasında yaptığı davranış nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasına yönelik şikayetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Anayasa’nın 26. Maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine” şeklindeki görüşüne katılmamaktayım.
3. Ceza İnfaz Kurumları kanunla belirlenmiş kendine özgü şartları ve kuralları olan kurumlardır. Kişi hürriyetinin kanundan kaynaklanan yetkiye dayanılarak kısıtlanması söz konusudur. Ceza İnfaz Kurumlarında belirli bir disiplinin sağlanmasının da yine mevzuat ve işin doğası gereği zorunlu olduğu unutulmamalıdır.
4. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 44/3-k maddesi, 11 günden 20 güne kadar hücre cezasını gerektiren eylemler; “Suç örgütlerine ait her türlü yayın, bez afiş, pankart, resim, sembol, işaret ve benzeri eşyayı kurumların herhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek.” olarak belirtilmiştir.
5. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen istisnalar gereğince ifade özgürlüğü mutlak bir hak niteliğinde olmayıp sınırlanabilir niteliktedir. Ceza İnfaz Kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik mahkumların sahip olduğu haklara (somut olayda ifade hürriyeti) sınırlama getirilmesi mümkündür.
6. Başvurucunun eliyle zafer işareti yapması ve ziyaretçilerinin toplu bir şekilde zılgıt atmaları eylemleri birlikte değerlendirildiğinde, Ceza İnfaz Kurumlarında güvenliği ve disiplini bozacak nitelikte olduğu aşikârdır. Bunun neticesi olarak da Ceza İnfaz Kurumlarında güvenliği ve disiplini bozacak eylemlerin müeyyideye bağlanması tek başına ifade özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurmayacaktır. Kaldı ki, söz konusu eylem için ilgili Kanunda 11 günden 20 güne kadar hücre cezası öngörülmüş olmakla birlikte Başvurucuya disiplin cezasının alt sınırından (11 gün) tatbik edilmiştir.
7. Sonuç olarak Başvurucu hakkında uygulanan disiplin cezasının, haklı sebeplere dayanması, Kanuni dayanağının bulunması ve meşru amacının da bulunduğunu düşündüğüm için çoğunluğun görüşüne iştirak etmemekteyim.
Üye