TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
RAMAZAN GÜMÜŞTEPE BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/5091)
Karar Tarihi: 28/2/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Eren Can BENAKAY
Başvurucu
Ramazan GÜMÜŞTEPE
Vekili
Av. Cihan KOÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle dış kaynaktan subay temini sınavında başarısız sayılma işlemine karşı açılan iptal davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/2/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik Mühendisliği Bölümünden mezun olan başvurucu, 2017 yılında Millî Savunma Bakanlığı tarafından açılan dış kaynaktan subay temini sınavına katılmış ve başarılı olmuştur.
7. 12/4/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 12. maddesi uyarınca başvurucu hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Yönetmelik'in 15. maddesine uyarınca yapılan değerlendirme sonucunda başvurucunun güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu sonucuna varılmış ve başvurucu başarısız kabul edilmiştir.
8. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle 9/2/2018 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde güvenlik soruşturmasının neden olumsuz sonuçlandığını bilmediğinden yakınmıştır. Güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasını gerektiren herhangi bir neden olmadığını ifade etmiştir. Babası ve ablasının devlet memuru, annesinin de ev hanımı olduğunun altını çizmiş, idarenin takdir yetkisini kamu yararına aykırı kullandığını ileri sürerek işlemin iptalini istemiştir.
9. Ankara 16. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 22/2/2019 tarihinde işlemin iptaline karar vermiştir. Mahkeme; kararında, başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PYD) müzahir ve kamu kurumlarında şahısların atama ve yer değişikliği işlemlerinin yapıldığı değerlendirilen dernekte ele geçirilen dokümanlarda adının geçtiği tespitine yer vermiştir. Ancak başvurucunun dokümanlarda adının ne şekilde geçtiği hususunun ortaya konulmadığının altını çizmiştir. Başvurucu hakkında herhangi bir tahkikat veya adli bir soruşturma bulunmaması nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz kabul edilerek tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir.
10. Davalı idare, karara karşı 12/6/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucu, istinaf başvurusuna karşı cevap vermemiştir.
11. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 31/12/2019 tarihinde istinaf talebini kabul ederek mahkeme kararını kaldırmış ve davayı kesin olarak reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Dava dosyasının incelenmesinden; Milli Savunma Bakanlığı 2017 yılı Dış Kaynaktan Muvazzaf Subay temini kapsamında yapılan seçim aşaması sınavlarında başarılı olan davacının, adaylık işlemlerinin; Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği kapsamında hakkında elde edilen, '2015 yılında FETÖ/PDY'ye müzahir ve kamu kurumlarında şahısların atama ve yer değişikliği işlemlerinin yapıldığı değerlendirilen dernekte ele geçirilen dokümanlarda adının geçtiği' şeklindeki istihbari nitelikteki bilginin Milli Savunma Bakanlığı Üst Değerlendirme Komisyonu üyelerince değerlendirilerek güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğuna karar verilmesi üzerine sonlandırıldığı, bunun üzerine de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Milli güvenliğin sağlanması görevini yerine getiren Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev alacak personelde bazı özel koşulların aranması hususu, sürdürülen hizmetin özelliği ve öneminin bir gereğidir.
Bu durumda, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelere göre, her ne kadar davacı hakkında FETÖ/PDY terör örgütüne irtibatı ve iltisaklı olduğu yönünde herhangi bir soruşturma veya kovuşturma yürütülmediği açık ise de; davalı idarece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu elde edilen bilgiler dikkate alındığında; Türk Silahlı Kuvvetlerince sunulan hizmetin özelliği, önemi ve niteliği ile buradaki çalışma ortamı ve idarenin personel alımı hususunda en uygun adaydan yana kullanması yönündeki takdir hakkı birlikte değerlendirildiğinde, davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz kabul edilerek adaylığının sonlandırılması yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, aksi yöndeki mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir."
12. Nihai karar başvurucuya 26/1/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 7/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. Dava konusu işlemin dayanağı olan Yönetmelik'in "Amaç" başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Bu Yönetmeliğin amacı; ... Türk Silahlı Kuvvetlerinde, ... çalışacak personel ... hakkında yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını düzenlemektir."
14. Aynı Yönetmelik'in "Kapsam" başlıklı 2. maddesi şöyledir:
"Bu Yönetmelik; ... Türk Silahlı Kuvvetlerinde, ... çalışacak personeli, ... için yapılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının esas ve usullerini, bunu yapacak mercileri, hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacak gizlilik dereceli yerlerde çalışan kamu personeli ile meslek grupları ve üst kademe yöneticilerini kapsar."
15. Aynı Yönetmelik'in "Yöntem" başlıklı 12. maddesi şöyledir:
"Bu Yönetmelik kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarınca yaptırılacak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında aşağıdaki yöntem izlenir :
a) 9 / A ve 9 / B maddeleri kapsamındaki talepler doğrudan Cumhurbaşkanlığına iletilir.
b) Emniyet Genel Müdürlüğü ve/veya mahalli mülki idare amirliklerince (a) bendi kapsamındaki talepleri hariç yapılması öngörülen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ilgili bakanlık veya kamu kurumu ve kuruluşlarının talebi üzerine gerçekleştirilir. İllerden gelen talepler valilikler aracılığı ile yapılır.
c) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması taleplerinin ilgili makama ulaşmasından itibaren arşiv araştırması sonuçları en geç 30 iş günü, güvenlik soruşturması sonuçları en geç 60 iş günü içinde cevaplandırılır. Soruşturma ve araştırma sonucu içeren bilgi ve belgeler ilgilinin işlemini yapan makamlardaki dosyasında asgari 'gizli' gizlilik derecesinde aidiyet konusuna göre fiziki ve / veya elektronik ortamda muhafaza edilir.
ç) Güvenlik soruşturmasını ve arşiv araştırmasını isteyen makama, kişi hakkında karar vermeye yeterli bilgiler aktarılır.
d) Güvenlik soruşturmasını ve arşiv araştırmasını nasıl ve ne şekilde yapılacağı, soruşturma ve araştırma yapmaya yetkili makamların görev ve talimatları ile belirlenir.
e) Mahalli mülki idari amirliklerince yapılmış olan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında durumu saptananların evrakının bir örneği dosya açılmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilir.
f) Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması taleplerine, ilgili kişinin adı, soyadı ve kimlik numarası bilgilerini içeren liste dijital ortama kaydedilerek eklenir. Ancak Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığına iletilmek üzere gönderilen güvenlik soruşturması talep yazılarına, söz konusu liste yerine bu Yönetmeliğin ekinde yer alan güvenlik soruşturması formu dijital ortama kaydedilerek eklenir."
16. Aynı Yönetmelik'in "Değerlendirme" başlıklı 15. maddesi şöyledir:
"Yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla gerektiğinde kişinin gizlilik dereceli birim, kısım ve gizlilik dereceli yerler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatları, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılıp çalıştırılmamaları, yer değiştirerek bu görevlere devam edip etmemeleri ile 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesi kapsamında belirtilen şartları taşıyıp taşımadığı gibi hususları incelemek ve sonucunu sorumlu amirin takdirine sunmak üzere; bakanlıklarda görevlendirilecek bakan yardımcısının, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında en üst amirin, üniversitelerde rektörün, illerde valinin başkanlığında, personel birim amiri, hukuk müşaviri ve varsa güvenlik işlerinden sorumlu birim amirinden oluşan değerlendirme komisyonu kurulur. Cumhurbaşkanlığında kurulacak Değerlendirme Komisyonu İdari İşler Başkanının görevlendireceği bir üst kademe yöneticisinin başkanlığında belirlenecek genel müdürlerin katılımıyla oluşur. Türk Silahlı Kuvvetlerinde ise bu Komisyonun oluşumu kendi yönergeleri ile belirlenir. Değerlendirme Komisyonunun çalışma tutanakları ve kararları gizlidir"
B. Uluslararası Hukuk
17. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir."
18. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre Sözleşme'nin 6. maddesinin medeni hukuk alanına giren konularda uygulanabilirliği ilk olarak bir uyuşmazlığın varlığına bağlıdır. İkinci olarak uyuşmazlık en azından savunulabilir bir şekilde iç hukukta tanınmış olduğu söylenebilecek hak ve yükümlülükler ile ilgili olmalıdır. Son olarak bu hak ve yükümlülüklerin -her ne kadar bizzat 6. madde bu hak ve yükümlülüklere Sözleşmeci devletlerin hukuk sistemi içinde belirli bir anlam atfetmese de- Sözleşme anlamında medeni olması gerekir (James ve diğerleri/Birleşik Krallık [GK], B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 81).
19. AİHM'e göre mahkemelerin kararlarının gerekçeli olması zorunluluğu, yargılama sürecinde ileri sürülen her bir iddiaya ayrıca cevap verilmesi anlamına gelmemektedir. Gerekçe gösterme yükümlülüğünün ne ölçüde uygulanacağı kararın niteliğine göre değişebilir. Bu nedenle bir mahkemenin Sözleşme'nin 6. maddesinde güvence altına alınan gerekçe gösterme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği ancak davanın özel şartları altında değerlendirilebilecektir (Ruiz Torija/ İspanya,B. No: 18390/91, 9/12/1994, § 29).
20. AİHM gerekçeli karar hakkı ile ilgili olarak verdiği H./Belçika (B. No: 8950/80, 30/11/1987) kararında, barodaki kaydı daha önce silinen başvurucunun tekrar kayıt talebinin mevzuatta yer alan istisnai şartların bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesinin adil yargılanma hakkı yönüyle problemli olduğunu belirtmiştir. AİHM, yaptığı değerlendirmede istisnai şartlar kavramının doğası gereği belirsiz olduğunu, ne olduğuna dair hem mevzuatın hem de içtihadın netlik taşımadığını, bu kapsamda başvurucunun da etkili bir savunma geliştirmesinin ve şartların oluştuğuna dair kanıt ortaya koymasının çok zor olduğunu belirtmiş; dolayısıyla somut olayda başvurucunun ortaya koyduğu şartların neden istisnai olarak kabul edilemeyeceğinin gerekçeli kararda belirtilmesi gerektiğini zira söz konusu kararın sonuçları itibarıyla ciddiyet arz ettiğini ifade etmiştir (H./Belçika, § 53).
21. Georgiadis/Yunanistan (B. No: 21522/93, 29/5/1997) kararında da AİHM, mahkemelerin gerekçe gösterme yükümlülüğünün davanın niteliğine göre farklılık arz edebileceği yönündeki içtihadını tekrar etmiş ve başvuruya konu olayda haksız tutuklama nedeniyle tazminat talebi mevzuattaki ağır ihmal kavramına istinaden reddedilen başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mevcut davada, yerel mahkemeler, başvurucunun kendi ağır ihmali nedeniyle tutuklu kaldığı gerekçesiyle devletin tazminat sorumluluğunun bulunmadığına karar vermiştir. AİHM, bahsi geçen kavramın kesinlik içermemesi, özellikle başvurucunun tazminat hakkı açısından belirleyici olması nedeniyle mahkemelerin daha ayrıntılı gerekçeler vermesi gerektiğini belirtmiştir (Georgiadis/Yunanistan, § 43).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Anayasa Mahkemesinin 28/2/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu, istihbari nitelikteki bilgi notuna dayanılarak davanın reddedilmesinin hukuki belirlilik ilkesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen bilginin somut olarak desteklenmemesinden yakınmıştır. FETÖ/PDY'yle bir bağı olmadığını, Bölge İdare Mahkemesince bilginin doğruluğunun kararda tartışılmadığını ifade ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
24. Bakanlık görüşünde; kamu görevine atanabilmek için güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının olumlu olması şartının aranmasının Bakanlık tarafından Anayasa'ya aykırı olarak değerlendirilmediği, Anayasa Mahkemesinin özetle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilebilecek kişisel verilerin alınması, kullanılması ve işlenmesine yönelik ilkelerin kanunda düzenlenmemesini iptal gerekçesi olarak belirttiği ifade edilmiştir. Başvurucunun yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına konu iddialardan ve üzerine atılı eylemlerden haberdar olduğu, işleme karşı iptal davası açarak anılan işleme yönelik bilgi ve kanıtlar ile iddia ve savunmalarını yargı mercilerine sunma fırsatı elde ettiği, derece mahkemelerinin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında elde edilen delilleri ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirmek suretiyle sonuca ulaştığı belirtilmiştir. Başvurucunun çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırı bir uygulamaya maruz kalmadığı, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunun olumsuz olmasına neden olabilecek durum hakkında dayanaklarını, idare tarafından bilgilendirilmemişse dahi iddia ve delillerini ileri sürebilecek kadar bilgi sahibi olduğu vurgulanmıştır. Bireysel başvuru kapsamında yapılacak incelemede aktarılan hususların dikkate alınması gerektiği söylenmiştir.
25. Başvurucu; Bakanlığın görüşüne karşı beyanında, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının derhâl yürürlüğe girmesi nedeniyle tesis edilen işlemin hukuki dayanağı kalmadığını belirtmiştir. Öte yandan işlemin Yönetmelik hükümleri uyarınca yapıldığını hatırlatmıştır.
B. Değerlendirme
26. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun temel iddiası Bölge İdare Mahkemesi kararının değerlendirmesine yöneliktir. Bu nedenle başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin ihlal iddiasının adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
29. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).
30. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak niteliği olmasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
31. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açık bir keyfîlik görüntüsü olmaması ve makul gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).
32. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olan bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).
33. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
34. Somut olayda dış kaynaktan subay temini sınavına başvuran başvurucu, sınavda başarılı olasına rağmen hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz kabul edilmesine bağlı olarak başarısız sayılmıştır. Başvurucu, işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. Mahkeme başvurucunun FETÖ/PDY'ye müzahir ve kamu kurumlarında şahısların atama ve yer değişikliği işlemlerinin yapıldığı değerlendirilen dernekte ele geçirilen dokümanlarda adının geçtiği tespit edildiğini ifade etmiştir. Ancak başvurucunun dokümanlarda adının ne şekilde geçtiği hususunun ortaya konulmaması ve başvurucu hakkında başka bir tespit olmaması nedeniyle işlemi iptal etmiştir. Buna karşılık Bölge İdare Mahkemesi başvurucu hakkındaki tespitin güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak kabul edilmesi bakımından yeterli olduğunu kabul etmiştir.
35. Yönetmelik'in amaç ve kapsamından anlaşıldığı üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalıştırılacak personel hakkında güvenlik soruşturması yapılması gerekmektedir. Güvenlik soruşturmasında araştırılacak hususlar hakkında belirtilen yönteme göre araştırma yaptırıldıktan sonra elde edilen veriler değerlendirilecek ve güvenlik soruşturmasının sonucunun olumlu olması şartı aranacaktır.
36. Bireysel başvuruya konu kararın gerekçesinden de derece mahkemelerinin Yönetmelik hükümlerini güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması biçiminde yorumladığı anlaşılmıştır.
37. Uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanmasında öncelikli yetkinin derece mahkemelerine ait olduğunun altı bir kez daha çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin kendi yorumunu derece mahkemelerininkinin yerine koyması söz konusu olamaz. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının etkilerinin adil yargılanma hakkıyla çelişip çelişmediğini incelemek Anayasa Mahkemesinin görevindedir. Bu bakımdan bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede derece mahkemelerinin söz konusu fıkranın güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanmasını gerektirdiği biçimindeki yorumu veri kabul edilecektir (Sebiha Kaya [GK], B. No: 2018/34124, 20/5/2021, § 48).
38. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması şartının aranmasının kuralı belli ölçüde muğlaklaştırdığı söylenebilir. Zira güvenlik soruşturmasının olumlu neticelenip neticelenmediği konusunda ulaşılacak sonucun atamaya yetkili konumda bulunan kişi veya kişilere bağlı olarak değişmesi riski bulunmaktadır. Bu da keyfî ve ayrımcı uygulamaların gelişmesine, dolayısıyla bireylerin devlete olan güvenlerinin zedelenmesine sebep olabilecektir (Sebiha Kaya, § 49).
39. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013). Bu noktadagerekçeli karar hakkının hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin tesisinde önemli bir araç olarak işlev gördüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Zira kişiler ancak gerekçeli karar vasıtasıyla somut olayın hukuk kuralları karşısında nasıl konumlandırıldığını öğrenebilmekte ve buna karşı etkili bir savunma geliştirme imkânı bulabilmektedir.
40. İdari yargı mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfi uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekir. Nitekim AİHM de mahkemelerin gerekçe gösterme noktasında yükümlülüğünün somut davanın şartlarına göre farklılık arz edebileceğini belirtmiş ve her davanın özelinde ayrıca incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bununla birlikte AİHM, özellikle ilgili mevzuat ya da uygulamadan kaynaklanan ve muğlak/yoruma açık ifadeler içeren kavramların detaylı bir şekilde somutlaştırılması gerekliliğini vurgulamıştır. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda gerekçenin makul olması şartı aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken, mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.
41. Bu nedenle güvenlik soruşturmasının olumsuz olmasına bağlı olarak atanmamaya dair tesis edilen işleme karşı açılan bir davada davacının hangi sebeple güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığının ve güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen verinin kişinin yapacağı görevi neden olumsuz etkilediğinin açıkça ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin neler olduğunu kararında belirtmesi ve söz konusu bilgiyi, davacının yerleştirildiği kurumu ve alacağı görevi gözönünde bulundurarak değerlendirmesidir. Burada önemli olan husus güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasını doğuran tespitlerin davacının şahsından kaynaklanması ya da davacının şahsıyla güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmasıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı şekilde gerekçelendirilmesi keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir.
42. Bölge İdare Mahkemesi başvurucunun FETÖ/PDY'ye müzahir ve kamu kurumlarında şahısların atama ve yer değişikliği işlemlerinin yapıldığı değerlendirilen dernekte ele geçirilen dokümanlarda adının geçmesine yönelik tespiti güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak kabul edilmesi için yeterli olduğunu belirtmiş ancak neden olumsuz olarak kabul edilmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklama yapmamıştır. Mahkeme kararında da belirtildiği üzere başvurucunun dokümanlarda adının ne şekilde geçtiği hususu netleştirilmemiştir. Ayrıca başvurucu hakkında yapılan bu tespitin başvurucunun yapacağı göreve olan olumsuz etkisinin ne olduğuna ilişkin değerlendirmede bulunmamıştır.
43. Sonuç olarak istihbari bilgilerin idari işlemi neden ve nasıl haklılaştırdığı hususunun Bölge İdare Mahkemesinin gerekçesinde yer almadığı görülmüştür. Bölge İdare Mahkemesi başvurucu hakkında elde edilen bilgileri herhangi bir şekilde değerlendirmemiş, bilginin tesis edilen işleme ulaşmadaki hukuki etkisi ve benzeri boyutları ile işin esası ile ilgili kendi değerlendirmesini ortaya koymamıştır. Diğer bir ifadeyle başvurucunun güvenlik soruşturmasının sonucuna ilişkin iddiaları yeterli açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
45. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
46. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
47. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesine (E.2019/3597, K.2019/4365) iletilmek üzere Ankara 16. İdare Mahkemesine (E.2018/307, K.2019/346) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.