TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
CİHAN KURNAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/7564)
Karar Tarihi: 12/1/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Fatih ALKAN
Başvurucu
Cihan KURNAZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, mahpus olan başvurucu tarafından avukatına gönderilen mektubun ceza infaz kurumunca denetlenmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Yağma, ruhsatsız ateşli silah bulundurma, kişiyi hürriyetin yoksun kılma suçlarından hükümlü olan başvurucu, tutulduğu ceza infaz kurumundan avukatı olduğunu belirttiği kişinin hukuk bürosuna bir mektup göndermek istemiştir. Mektup zarfının üzerindeki alıcı kısmında daha önce hukuki yardım aldığı avukatın ismi ve ilgili hukuk bürosunun adresi yer almaktadır.
3. Ceza infaz kurumu disiplin kurulu, söz konusu mektubu denetleyerek muhatap kişiye yönelik tehdit içeren cümleler olduğu ve ifadelerin mektubun geneline sirayet ettiği gerekçesiyle mektubun tamamının sakıncalı olduğuna ve kurumda muhafazasına karar vermiştir. Kararda 6/4/2006 tarihli ve 26131 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan (mülga) Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 123. maddesine dayanılmıştır.
4. Başvurucu, avukatına gönderdiği mektubun incelenip sakıncalı bulunmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek infaz hâkimliğine şikâyet dilekçesi sunmuştur. İnfaz hâkimliği, mektubu inceleme ve değerlendirme yetkisinin ilgili ceza infaz kurumunda olduğu ve kullanılan takdir yetkisinde mevzuata aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin reddine karar vermiştir. Söz konusu karara yapılan itiraz ağır ceza mahkemesince kesin olarak reddedilmiştir.
5. Başvurucu, nihai kararı 10/2/2020 tarihinde öğrendikten sonra 13/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Komisyonca adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Başvurucu; avukatına gönderdiği mektubun ilgili mevzuat gereğince denetlenemeyeceğini, aksi yönde yapılan uygulamanın savunma dokunulmazlığını zedelediğini, bu hususta açıkça ileri sürdüğü itirazların değerlendirilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde; mektubun alıcısı olarak belirtilen kişinin başvurucunun vekili olduğuna ilişkin herhangi bir belgenin, vekâletnamenin ya da yetki belgesinin bulunmadığı ifade edilmiş ve konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesinin içtihadına yer verilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı sunduğu beyan dilekçesinde; mektubu gönderdiği kişinin avukatı olduğunu, yargılama süreçleri ile ziyaret kayıtları incelendiğinde bu hususun tespit edilebileceğini ifade etmiştir.
8. Başvuru, haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir.
9. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
10. Somut olayda başvurucu tarafından gönderilmek istenen mektup denetlenerek sakıncalı bulunmuş ve muhafaza altına alınmıştır. Bu suretle başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır. Bu tespitten sonra müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
11. Anayasanın 13. ve 22. maddeleri uyarınca haberleşme hürriyetine yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 37, 38).
12. Anayasa Mahkemesinin İrfan Kaplan kararında, hükümlü tarafından savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgrafların denetime tabi olmadığının -istisnaları bulunmakla birlikte- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da açıkça düzenlendiği ve mahpus ile avukatı arasındaki yazışmaya ayrı bir önem verildiği vurgulanmıştır (İrfan Kaplan, B. No: 2017/34518, 23/6/2020, § 61). Anılan kararda ifade edildiği üzere, 5275 sayılı Kanun'da belirtilen suçlardan hükümlü ya da tutuklu olanların avukatına gönderdiği veya avukatından gelen mektup, faks ve telgrafın savunmaya ilişkin olup olmadığı değerlendirilmeden infaz kurumunca fiziki olarak denetlenmesi, iletişimin kötüye kullanıldığı düşünülüyorsa ve bu yönde makul gerekçelerin varlığı hâlinde söz konusu belgelerin incelenmek üzere infaz hâkimliğine yollanması gerekmektedir. İnfaz hâkimliği mektubun savunmaya yönelik olup olmadığı yönünde inceleme yapmalıdır. Mektubun savunmaya ilişkin olmadığının tespiti hâlinde ise mevzuatın diğer hükümleri kapsamında gösterilecek makul gerekçeyle mektubun sakıncalı olup olmadığına ilişkin karar verilmelidir (İrfan Kaplan, § 65).
13. Söz konusu kararda Anayasa Mahkemesi, avukatından geldiği açık olan mektubun infaz kurumunca fiziki olarak sınırlı bir denetlemenin ötesinde doğrudan inceleme yapılmasını ve sakıncalı olduğu gerekçesiyle mektubun başvurucuya verilmemesini kanuni düzenlemelerle infaz kurumuna verilen yetkiye aykırı görmüş ve haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kanuni dayanağının olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun savunma hazırlaması amacıyla mektubun avukatından geldiği yönündeki açık itirazına rağmen derece mahkemelerince mektubun savunmaya ilişkin olup olmadığı yönünde bir inceleme yapılmadığını ifade ederek ihlal kararı vermiştir (İrfan Kaplan, §§ 66, 67).
14. Somut başvuruya konu olay İrfan Kaplan kararında belirtilen ilkeler ışığında değerlendirildiğinde gönderilmek istenen mektup zarfının üzerinde yer alan alıcı bilgilerinin -mektubu avukatına gönderdiği konusunda- başvurucunun iddialarını desteklediği açık olmasına ve şikâyet dilekçesinde mektubun infaz kurumunca denetlenmesinin kanuna uygun olmadığı ileri sürülmesine rağmen bu hususta derece mahkemelerince herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla İrfan Kaplan kararında ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerekten bir durumun olmadığı ve başvurucunun haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kanuni dayanağının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
15. Müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı tespit edildiğinden haberleşme hürriyetine yönelik bir müdahalenin varlığı hâlinde bulunması gereken ve Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen Anayasa'nın ilgili maddesinde belirtilen meşru amaçlardan biri kapsamında olma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama gibi kriterlere riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
17. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 15.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
18. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
19. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmadığından ve maddi zarara ilişkin olarak bilgi ve belge sunulmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Silivri 3. İnfaz Hâkimliğine (E.2019/5246, K.2019/6795) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Silivri Ağır Ceza Mahkemesine (2020/205 D. İş) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/1/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.