TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ZAHİR AKTAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/10189)
Karar Tarihi: 30/4/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Ali Erdem ŞAHİN
Başvurucu
Zahir AKTAŞ
Vekili
Av. Duygu DEMİREL BAŞAR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamu görevlisinin bir basın açıklamasına katılması nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı Muş Defterdarlığı Muhasebe Müdürlüğünde veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, Büro Emekçileri Sendikası (BES) Muş il temsilcisidir.
3. Başvurucu 9/1/2016 Cumartesi günü, Fransa'da suikast sonucu öldürülen üç kadının ölüm yıl dönümlerine ilişkin olarak Muş Belediye Meydanı'nda düzenlenen basın açıklamasına katılmıştır. Söz konusu toplantıda önce Halkların Demokratik Partisi (HDP) bünyesinde faaliyet yürüten Kadın Özgürlük Meclisi Üyesi G.B. basın açıklaması metnini okumuş, ardından HDP Muş Milletvekili A.Y. bir konuşma yapmıştır. Elli kişinin katıldığı toplantı olaysız şekilde sona ermiştir.
4. Başvurucu hakkında söz konusu toplantıya katılması nedeniyle disiplin soruşturması başlatılmıştır. Başvurucu ifadesinde, basın açıklamasının HDP veya Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) il teşkilatları tarafından değil İnsan Hakları Derneği (İHD) Muş Şubesi Kadın Hakları Komisyonu ve Muş'ta faaliyet yürüten kadın dernekleri tarafından kadına yönelik şiddete ve kadın ölümlerine dikkat çekmek amacıyla yapıldığını bildiğini ifade etmiştir. Başvurucu, bunun yanında kendisinin İHD Muş Şube üyesi ve BES il temsilcisi olarak toplantıya katıldığını belirtmiş; son olarak bu gibi toplantılara toplumun farklı kesimlerinin kadına şiddet ve kadın hakları konularında ne düşündüklerini gözlemlemek ve bilgi almak amacıyla Sendika adına katıldığını vurgulamıştır.
5. Soruşturma neticesinde başvurucunun anılan toplantıda olumsuz bir tutumu, suç unsuru niteliğinde bir davranışı ve hakkında adli yönden başlatılan bir soruşturma bulunmasa dahi devlet memuru sıfatıyla Fransa'da öldürülen terör örgütü mensubu kişiler ile ilgili bir toplantıya katılmasının devlet memurluğu sıfatına yakışmayan davranışlardan olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Bu itibarla başvurucunun 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin (C) bendinin (ı) alt bendi olan "hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak" uyarınca aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
6. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle idare mahkemesine başvurmuştur. İlk derece mahkemesi, başvurucunun HDP ve DBP Muş il teşkilatlarınca organize edilen, bazı grup üyelerince anmaya konu terör örgütü mensuplarının resimlerinin taşındığını, "Direne direne kazanacağız, Kadın Yaşam Özgürlük" şeklinde sloganların atıldığını, basın açıklamasına katılmasının ve toplantı sona erene kadar grup içinde kalmasının hizmet içinde devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak davranışlardan olduğu, eylemin sendikal faaliyet kapsamında değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 9/2/2021 tarihinde öğrendikten sonra 22/2/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu; sendikal amaçlarla katıldığı basın açıklaması nedeniyle cezalandırılmasının sendika hakkını, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ve ifade özgürlüğünü; soruşturma kapsamında verdiği savunmanın dikkate alınmamasının ise adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucunun iddialarına ilişkin Adalet Bakanlığına bildirimde bulunulmuştur.
10. Başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. 657 sayılı Kanun’un toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin dayanağı olan 125. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (ı) alt bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Müdahalenin kamu hizmetlerinin yeknesak, ayrımsız ve etkin sunulmasında yaşamsal olarak kabul edilen devlet memurunun itibar ve güveninin sağlanmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu, Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı değerlendirilmiştir. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Bu itibarla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.
13. Somut olayda başvurucu, katıldığı basın açıklamasıyla "hizmet içinde devlet memuruna duyulan itibar ve güveni sarstığı" gerekçesiyle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır (bkz. § 5). Yargılama sürecinde ise ilk derece mahkemesince toplantının konusu, düzenleyicisi ve toplantıda atılan sloganlar ile taşınan dövizlere vurgu yapılarak eylemin sübuta erdiği sonucuyla davanın reddine karar verilmiştir. Anılan karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir (bkz. § 6).
14. Anayasa Mahkemesi Derya Yulcu (B. No: 2018/16158, 15/9/2021) kararında somut olaya konu basın açıklamasına katılan başka bir kamu görevlisine yapılan, disiplin cezası şeklinde olan müdahaleyi toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelemiştir. Söz konusu kararda, ilk olarak toplantıda şiddet olaylarının yaşandığına veya terör örgütü propagandası olarak nitelendirilebilecek eylemlerde bulunulduğuna ilişkin bir iddia ileri sürülmediği belirtilmiştir. Bunun yanında başvurucuyu cezalandıran idarenin ve işlemin hukuka uygunluğunu denetleyen mahkemelerin somut olayı, öldürülen kadınların PKK terör örgütü üyesi olduğu iddialarına dayandırmanın ötesinde başvurucunun iddialarını tartışmadıkları ifade edilmiştir. Nihayetinde anılan mercilerin kararlarında terör örgütü propagandasına dönüştüğü gösterilmeyen bir toplantıya kadına şiddeti kınamak amacıyla katıldığını belirten başvurucuya -idare ve mahkemeler tarafından aksinin kabulünü ve böylece kamu görevlisi statüsünden doğan yükümlülüklere aykırı davranıldığının kabulünü mümkün kılacak olgular ortaya konulmadan- yapılan müdahalenin zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşılamadığı sonucuyla başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
15. Bu itibarla somut olayın şartlarının Derya Yulcu kararında sözü edilen şartlarla (basın açıklaması, başvurucunun eylem ve iddiaları, soruşturma raporu, idarenin ve mahkemelerin gerekçeleri) aynı olduğu anlaşıldığından bahse konu kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
16. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan müdahale nedeniyle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
İrfan FİDAN ve Yılmaz AKÇİL bu görüşe katılmamıştır.
III. GİDERİM
17. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
18. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında taleple bağlı olarak net 15.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Yılmaz AKÇİL'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Van 2. İdare Mahkemesine (E.2017/67, K.2017/3202) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 15.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 487,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.287,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/4/2024 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvuru, kamu görevlisinin basın açıklamasına katılması nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Çoğunluk tarafından; idare ve derece mahkemelerinin kararlarında terör örgütü propagandası haline dönüştüğü gösterilmeyen bir toplantıya kadına şiddeti kınamak amacıyla katıldığını belirten başvurucu hakkında -idare ve derece mahkemeleri tarafından aksinin kabulünü ve böylece kamu görevlisi statüsünden doğan yükümlülüklere aykırı davranıldığının kabulünü mümkün kılacak olgular ortaya konulmadan- disiplin cezasına hükmedilmesinin zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşılamadığı belirtilerek, başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
3. Anayasa Mahkemesi, kamu görevlisi olmanın sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirdiğini belirtmiştir. Kişinin kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayıldığını, kamu hizmetinin kendine has özelliklerinin bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kıldığını ifade etmiştir (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38).
4. Türk hukukunda kamu görevlilerinin yalnızca çalışma yaşamında değil çalışma düzeninin dışındaki özel yaşam alanlarında da bazı sınırlamalara tabi olmalarının temeli ise kamu görevlileri açısından geçerli olan Anayasa’ya sadakat ile devlete bağlılık ve tarafsızlık ödevleridir. Bu kapsamda ilk olarak Anayasa'nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülüklerinin olduğu belirtilmiştir (Mehmet Alanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/15462, 29/9/2021, § 47).
5. Başvurucunun katıldığı basın açıklaması, Fransa'da öldürülen üç PKK/KCK terör örgütü mensubu kadının ölüm yıl dönümünde anılması amacıyla Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Demokratik Bölgeler Partisi Muş il teşkilatları tarafından organize edilmiş, toplantıda hem Kadın Özgürlük Meclisi Platformunun üyesi hem de HDP milletvekili tarafından da bir basın açıklaması yapılmıştır. Basın açıklaması yapıldığı sırada grup içinde bulunan şahıslar, Fransa'da öldürülen PKK/KCK terör örgütü mensubu S.C., F.D. ve L.S.nin resimlerinin olduğu dövizleri taşımış ve "Direne direne kazanacağız, Kadın Yaşam Özgürlük" şeklinde sloganlar atmıştır.
6. Kamu görevlisi olan başvurucunun böyle bir toplantıya katılmış olması nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını tespit etmek gerekmektedir.
7. Toplum ve devlet hayatı için önemli kararlar alan ve kritik görevlerde bulunan kişilerin resmî sıfatlarının gerektirdiği şekilde tarafsız kalmak ve Anayasa'ya sadakatin gerektirdiği güvene layık olmak bakımından çok daha titiz davranmak zorunda olduğu kabul edilmelidir. Fakat devlet memurlarının tamamına sağlanan anayasal ve yasal ayrıcalıklar, her kademedeki devlet memuruna görevini yerine getirmesi için sağlanan kamusal yetkiler ve devlet memurlarına toplumun geniş katmanlarınca verilen yüksek itibar birlikte değerlendirildiğinde terörizm söz konusu olduğunda en alt kademedeki devlet memurunun dahi işgal ettiği görevin ağırlığına ve Anayasa’ya sadakat ödevine uygun biçimde hareket etmesi beklenir. Nitekim terör örgütlerinin örgütlenme tarzları, etki alanları, en küçük kamusal imkânlar da dâhil olmak üzere kullandıkları yöntemlerin karmaşıklığı ve öngörülemezliği aksinin kabulünü imkânsız kılmaktadır (Mehmet Alanç ve diğerleri § 59).
8. Terör örgütünün veya örgütün silah ve şiddete bulaşmış üyelerinin övülmesi, desteklenmesi ya da yüceltilmesi ile cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlere başvurmanın teşvik edilmesi arasında bir mesafe bulunmamaktadır. Böyle bir faaliyete katılmak veya faaliyet söz konusu niteliğe büründükten sonra bu toplulukta bulunmaya devam etmek, terör örgütünün amaçları kapsamında meşru kabul edilen hedeflere ulaşmak için devlete karşı şiddete başvurulmasının gerekli ve haklı olduğu düşüncesinin desteklendiği izlenimi verilmesine sebep olur. Bu izlenimin ortaya çıkması devlet yetkililerini söz konusu devlet memurunun Anayasa'ya sadakatle bağlı kalıp kalmadığı, ulusal güvenliği tehdit edip etmediği ve demokratik hukuk devletine ileride tehdit oluşturup oluşturmayacağı yönlerinden endişeye sevk edecektir (Mehmet Alanç ve diğerleri § 69).
9. Somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun, Fransa'da öldürülen PKK/KCK terör örgütü mensubu kadınların resimleri taşınarak örgütün silah ve şiddete bulaşmış üyelerinin övüldüğü, “direne direne kazanacağız…” ifadesiyle şiddet içeren yöntemlere başvurmanın teşvik edildiği toplantıda kalmaya devam ederek statüsünden kaynaklanan ödev ve yükümlülüklerinin gerektirdiği özeni göstermediği, somut olayın koşullarında kendisinden beklenebilecek önlemleri almadığı kanaatine varılmıştır.
10. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bir disiplin cezası ile cezalandırılması şeklindeki müdahalenin somut olayın koşullarında zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiği kanaatine ulaşılmıştır.
11. Sonuç olarak başvurucu hakkında tesis edilen disiplin cezasının demokratik toplum gereklerine uygun olduğu ve başvurucunun Anayasa'nın 34. maddesinde öngörülen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediği kanaatine vardığımızdan çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.
Üye