TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DOĞUKAN BİLİR BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2021/12594)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Mustafa Erdem ATLIHAN
|
Başvurucu
|
:
|
Doğukan BİLİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali ÇUVALCI
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle eziyet yasağı ile bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, Gezi Parkı olayları kapsamında 2/6/2013 tarihinde Eskişehir'de düzenlenen gösteriye katılmış ve gösteriler sırasında polislerle sivil bir vatandaş tarafından sokak ortasında ağır şekilde darbedildiğini öne sürerek şikâyetçi olmuştur. Olay nedeniyle üçü polis olmak üzere dört şüpheli hakkında kasten yaralama suçundan cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasında Eskişehir 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/12/2014 tarihli kararıyla, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanık Polis Memuru H.E.nin beraatine karar verilmiştir. Polis Memuru S.B. ve Ş.G. ile kamu görevlisi olmayan S.K. ise 3.000 TL adli para cezasına mahkûm edilmiştir. S.B. ve Ş.G. hakkındaki hükümlerin açıklanması geri bırakılmıştır. Adli sicil kaydı nedeniyle S.K. hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) müessesesi uygulanmamıştır.
3. Başvurucu, şikâyeti üzerine yürütülen ceza soruşturmasıyla ilgili yargı süreci nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu diğer iddiaları yanında yargılama neticesinde tüm sanıklar hakkında alt sınırdan adli para cezası tayin edilmesinin, polis memuru sanıklar hakkında bir de HAGB müessesesinin tatbik edilmesinin işkence yapan kişilerin korunması manası taşıyan, caydırıcılıktan uzak bir yaptırım teşkil ettiğini, bu yaptırımın insan haklarına dayalı hukuk düzeni ve kendisi açısından hayal kırıklığı olduğunu, işkence suçunu oluşturduğu hâlde faillerin eylemlerinin basit bir yaralama suçu gibi değerlendirildiğini iddia etmiştir.
4. Anayasa Mahkemesi sözü edilen başvuru hakkındaki kararını 29/5/2019 tarihinde vermiştir (Doğukan Bilir [1. B.], B. No: 2014/15736, 29/5/2019). Anılan kararda Anayasa Mahkemesi; katıldığı gösteri yürüyüşünden ayrıldığı sırada gösterinin barışçıl niteliğini bozduğu yönünde bir tespit bulunmayan, bu nedenle hakkında soruşturma da yürütülmeyen başvurucuyu gece vakti asayişi sağlamakla görevli ve devletin sokaktaki yüzünü temsil eden kolluk görevlilerinin gereksiz biçimde darbetmesi neticesinde kanundaki gerekçeler soyut biçimde tekrarlanarak sivil şahıs ve kolluk görevlileri hakkında adli para cezası ya da HAGB kurumunun uygulanmasının kötü muamele oluşturan eylemlerin hiçbir şekilde hoş görülemeyeceğini göstermekten ziyade fiilin sonuçlarını hafifletecek biçimde olduğuna ve sanıkların eylemleri nedeniyle yetersiz bir yaptırımla karşılaştıklarına işaret edip, iki polis memuru hakkında verilen HAGB kararının ve sivil fail S.K. hakkında tayin edilen adli para cezasının başvurucu açısından yeterli giderim sağlamadığını dikkate alarak başvurucunun mağdur sıfatının devam ettiğini değerlendirmiş ve sonuç olarak eziyet yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi ihlal sonucuna varırken ayrıca şu hususları dikkate almıştır:
i. Temel ceza belirlenirken hapis ve adli para cezası arasında hangi nedenden ötürü asgari hadden adli para cezasının tercih edildiği konusunda gerekçe sunulmamıştır. Ayrıca tercih edilen gün para cezasının miktarı da asgari had olan 20 TL dikkate alınarak belirlenmiştir (anılan kararda bkz. § 73).
ii. Yargıtay uygulaması dikkate alındığında dişteki kırık ve çıkıklar tek başına yaralamayı basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek niteliğe [26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86. maddesinin (1) numaralı fıkrası] büründürmektedir (anılan kararda bkz. §§ 68, 72).
5. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için ihlal kararının bir örneği kendisine gönderilen Eskişehir 9. Asliye Ceza Mahkemesi, eylemin işkence ve eziyet suçunu oluşturabileceği ve bu suçlarla ilgili delillerin takdiri ile değerlendirilmesinin ağır ceza mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Yargılamayı yapan Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme), 16/2/2021 tarihli kararla -önceki hüküm ile aynı olacak şekilde- sanık polis memurları S.B. ve Ş.G.nin 5237 sayılı Kanun'un 86. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca 3.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ve bu hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Mahkeme ayrıca sanık S.K.yı aynı suçtan 3.000 TL adli para cezasına kesin olarak mahkûm etmiştir. Bu sanık hakkında HAGB müessesesi uygulanmamıştır. Mahkeme sözü edilen kararda işkence suçunun oluşabilmesi için fiilin ani olarak değil sistematik bir şekilde ve belirli bir süreç içerisinde işlenmesi gerektiğine, somut olayın bu şartı taşımadığına, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2/12/2020 tarihli ve 2020/14591 esas sayılı kararında da belirtildiği üzere diş kırığının kemik kırığı olarak değerlendirilemeyeceğine işaret etmiştir. Başvurucunun HAGB kararına yönelik itirazı Eskişehir 4. Ağır Ceza Mahkemesince 8/3/2021 tarihinde reddedilmiştir.
6. Anılan karar 9/3/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 10/3/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; Anayasa Mahkemesinin kararına uyulması zorunlu olduğu hâlde yeniden yapılan yargılama sonucunda önceki kararın aynısına karar verilmesi nedeniyle eziyet yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; öncelikle olaya ilişkin sürece ve konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadına yer verilmiş ve Anayasa'nın 9. maddesinin verdiği yetki ile Türk milleti adına yargı yetkisini kullanan Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla bir temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine karar verdiğinde herhangi bir mercinin bu kararın Anayasa'ya veya kanuna uygun olup olmadığını inceleme ve denetleme yetkisi bulunmadığı, aksinin kabulünün Anayasa'nın 6. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” hükmü ile bağdaşmayacağı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
9. İhlal iddialarının değerlendirilmesinde öncelikle sözü edilen iddiaların hukuki vasıflandırması yapılmalı ve incelemenin kapsamı belirlenmelidir.
10. Anayasa Mahkemesi, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı üzerine yeniden yapılan yargılamada sanıklara fiilleriyle orantılı ceza verilmemesinin konu edildiği Naif Bal (3) ([2. B.], B. No: 2020/6966, 15/5/2024) başvurusunu önceki ihlal kararındaki nitelemeye bağlı kalarak eziyet yasağı kapsamında fakat bu yasağın usul boyutu kapsamında incelemiştir. Anılan başvuruya konu ihlal kararında (Naif Bal (2) [1. B.], B. No: 2015/2465, 11/9/2019) Anayasa Mahkemesi, HAGB kurumunun cezasızlık sonucu doğuracak ve sorumluların fiilleriyle orantılı ceza almaları koşulunun yerine getirilmesine engel olacak şekilde uygulandığı ve başvurucu açısından yeterli giderim sağlanmadığı gerekçesiyle ihlal sonucuna ulaşmıştır. İhlal kararının yeniden yargılama için gönderildiği mahkeme ise ihlal kararının gerekçesini dikkate alarak sanıkları adli para cezasına mahkûm etmiş ve bu hükümlerin açıklanmasını geri bırakmamıştır.
11. Anayasa Mahkemesinin eziyet yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin ihlal kararı sonrasında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliğinin konu edildiği E.A.A. ([GK], B. No: 2022/73603, 20/3/2025) başvurusunda Anayasa Mahkemesi, Naif Bal (3) kararında olduğu gibi önceki ihlal kararındaki nitelemeye bağlı kalarak eziyet yasağı kapsamında fakat bu yasağın usul boyutu kapsamında inceleme yapmıştır. Sözü edilen başvuruya konu olayda ihlal kararı (E.A.K. [2. B.], B. No: 2015/12263, 16/1/2020) soruşturmayı yürütecek Cumhuriyet başsavcılığına 25/2/2020 tarihli yazı ile bildirilmesine rağmen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılması için sulh ceza hâkimliğine başvurmak için yaklaşık 1 yıl 4 ay beklenmiş, bu süre içinde de kolluk görevlilerinin üzerlerine atılı suçlar dava zamanaşımına uğramıştır.
12. Somut olayda ise Doğukan Bilir kararına konu yargı kararı ile işbu başvuruya konu yargı kararı birebir aynıdır. Bu bakımdan mevcut başvuru, Naif Bal (3) ve E.A.A. başvurularından bariz şekilde farklıdır. Dolayısıyla başvurucunun ihlal iddialarının eziyet yasağının maddi ve usul boyutları ile bireysel başvuru hakkı kapsamında ve önceki ihlal kararının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği bağlamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan eziyet yasağının maddi ve usul boyutları ile bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında verdiği bir ihlal kararının gereğinin açıkça veya fiilî (eylemli) olarak hiçbir şekilde yerine getirilmemesi hem tespit edilen ihlalin sürmesine hem de anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri süren herkese ihlalin tespiti ve giderilmesi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapma imkânı tanıyan bireysel başvuru hakkının ihlaline neden olur. Zira etkili başvuru hakkının özel bir türü olan bireysel başvuru hakkı, Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili şekilde uygulanmasını da gerektirir. Aksi hâlde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak anlamsız hâle gelir. Tam da bu sebeple Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarına takdir yetkisi tanınmamış veya bu konuda istisnaya yer verilmemiştir (benzer değerlendirmeler için bkz. Şerafettin Can Atalay (3) [GK], B. No: 2023/99744, 21/12/2023, § 56).
15. Somut olayda Mahkeme, Doğukan Bilir kararında ihlal nedenleri belirtilmesine ve açıkça adli para cezasının veya HAGB'ye karar verilmesinin cezasızlığa neden olduğu ifade edilmesine rağmen;
i. Diş kırığı veya kaybı hâlinde yaralama eyleminin 5237 sayılı Kanun'un 86. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında kalıp kalmayacağıyla ilgili hiçbir değerlendirme yapmamıştır.
ii. Temel cezayı belirlerken hapis ve adli para cezası arasında hangi nedenden ötürü asgari hadden adli para cezasını tercih ettiği konusunda gerekçe sunmamıştır. Ayrıca tercih edilen gün para cezasının miktarını da asgari had olan 20 TL'yi dikkate alarak belirlemiştir.
iii. Sanıkları 3.000 TL adli para cezasına mahkûm edip polis memurları S.B. ve Ş.G. hakkındaki hükümlerin açıklanmasını geri bırakmıştır.
16. Sonuç olarak Doğukan Bilir kararında tespit edilen eziyet yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlalinin gereği fiilî olarak hiçbir şekilde yerine getirilememiştir. Bu durumda eziyet yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlali sürmektedir ve bireysel başvuru hakkı ihlal edilmiştir.
17. Açıklanan gerekçelerle eziyet yasağının maddi ve usul boyutları ile bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Ömer ÇINAR eziyet yasağının maddi boyutunun ve bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna katılmamıştır.
III. GİDERİM
18. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 200.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
19. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
20. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında taleple bağlı kalınarak net 200.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Eziyet yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
2. Bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B.1. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan eziyet yasağının maddi boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan eziyet yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE OYBİRLİĞİYLE,
3. Anayasa'nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Ömer ÇINAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin eziyet yasağının maddi ve usul boyutları ile bireysel başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2019/652, K.2021/61) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya taleple bağlı kalınarak net 200.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/6/2025tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
Başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığı ve bu olay hakkında etkili ceza soruşturması yürütülmediği iddiasıyla daha önce yaptığı başvuruya (Doğukan Bilir [1. B.], B. No: 2014/15736, 29/5/2019, § 73-78) konu olayda Polis Memuru S.B. ve Ş.G. 3.000 TL adli para cezasına mahkûm edilmiş ancak bu hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir. Kamu görevlisi olmayan sanık S.K. hakkında ise, 3.000 TL adli para cezasına mahkûm edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, ihlalin kendisinden önce yetkili yargı merciince özü itibarıyla kabul edilmesine rağmen iki polis memuru hakkında verilen HAGB kararının ve sivil fail S.K. hakkında tayin edilen adli para cezasının başvurucu açısından yeterli giderim sağlamadığı sonucuna vararak başvurucunun mağdur sıfatımın devam ettiği sonucuna varmış ve bu nedenle başvuruyu kötü muamele yasağının hem maddi hem usul boyutu kapsamında incelemiştir. Yapılan inceleme sonunda; faillerin tamamı hakkında seçenek yaptırımlardan olan hapis ve adli para cezaları arasında hangi nedenden ötürü asgari hadden adli para cezasının tercih edildiği konusunda kararda bir gerekçe bulunmamasına, tercih edilen gün para cezasının miktarımın asgari had olan 20 TL dikkate alınarak tespit edilmesine, kolluk görevlileri hakkında adli para cezası ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasının ölçüsüz bir müeyyide olmasına işaret edilerek ve başvurucunun maruz kaldığı eylem eziyet olarak nitelendirilerek eziyet yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiği sonuna varılmıştır. Sözü edilen ihlaller nedeniyle başvurucuya 25.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Başvuruya konu olayda ihlal kararanın gönderildiği Eskişehir 9. Asliye Ceza Mahkemesi, ihlal kararında işkence ve eziyet suçlan yönünden değerlendirme yapılması gerektiğine ilişkin bir husus bulunmamasına rağmen bu konuda ağır ceza mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Yargılamayı yapan Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesi de polis sanıklara isnat edilen eylemin işkence suçunu oluşturmayacağını değerlendirerek, ihlal kararına konu olan asliye ceza mahkemesi tarafından verilen kararlara aynı şekilde hükmetmiştir.
Başvurucu, ihlal kararının gereğinin yerine getirilmediğini belirterek, işbu başvurusunda da eziyet yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun daha önce yaptığı başvuruda eziyet yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine, dolayışıyla başvurucunun yaralanmasından devletin sorumlu olduğuna zaten karar vermiştir. Bu durumda Anayasa Mahkemesi, işbu başvuruyu daha önce yapılan nitelemeye bağlı kalarak eziyet yasağının usul boyutu kapsamında ve ihlal kararının gereğinin yerine getirilip getirilmediği bağlamında incelemesi gerekmektedir.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi Naif Bal başvurusunda (2. B., B. No: 2020/6966, 15/5/2024), insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı üzerine yeniden yapılan yargılamada sanıklara fiilleriyle orantılı ceza verilmediğine ilişkin şikâyeti, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının sadece usul boyutu kapsamında incelemiştir. Anayasa Mahkemesi, Naif Bal’ın ilk başvurusunda yerel mahkemenin HAGB kurumunu cezasızlık sonucu doğuracak ve sorumluların fiilleriyle orantılı ceza almaları koşulunun yerine getirilmesine engel olacak şekilde uyguladığı gerekçesiyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlanın ihlal edildiğine karar vermiş, ihlal kararı üzerine yapılan yargılamada sanıkların adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir Yine E.A.A. başvurusunda (Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, B. No: 2022/73603, 20/3/2025) Anayasa Mahkemesi, eziyet yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine ilişkin ihlal kararı sonrasında yürütülen ceza soruşturmasında ihlal kararında belirtilen eksikliklerin hiçbirinin yerine getirilmeksizin soruşturmanın dava zamanaşımına uğratılmasına ilişkin şikâyeti, eziyet yasağımın sadece usul boyutu kapsamında incelemiştir.
Yukarıda yer verilen bireysel başvurularda görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi, sanıkların yeterli yaptırımlarla karşılaşmadığı hallerde, ilk başvuruda usul ve maddi boyutları ile ihlal vermiş ise, ikinci başvuruda artık hakkın maddi boyutu ile ya da bireysel başvuru hakkı yönünden ayrı bir inceleme yapmamaktadır. Anılan inceleme yöntemi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince (AIHM) verilen ihlal kararlarının yerine getirilmediğine ilişkin şikâyetler yönünden de geçerlidir. AİHM tarafından hakkın maddi boyutu ile verilen ihlal kararları sonrasında Anayasa Mahkemesi sadece hakkın usul boyutu ile ve tespit edilen eksikliklerin giderilip giderilmediği ile inceleme yapmıştır.
Anayasa Mahkemesi, Abdulaziz Bengi ve diğerleri (Anayasa Mahkemesi 2. B., Bölüm No: 2014/14048, 10/6/2020) başvurusunda, soruşturma kapsamında ölüm olayının nedeninin ortaya çıkarılması için gerekli adımların zamanında ve yeterli bir şekilde atılmaması nedeniyle 12/11/2013 tarihinde AİHM tarafından verilen ihlal kararından zamanaşımı süresinin dolmasına kadarki süreçte de yürütülen soruşturma kapsamında olayda sorumluluğu olabilecek kişiler tespit edilemediğini, sonuç itibarıyla adli makamlarca soruşturmanın başından itibaren sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü gösterildiği ya da kayıtsız kalındığı görünümü verilmesinin engellenmesi açısından gerekli sürat ve özenin gösterilmediği, yürürlükteki yargı sisteminde daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olunan önemli rolün zarar görmesine neden olabilecek şekilde makul özen ve hızda hareket edilmediği, olayın zamanaşımına uğraması sonucunda sorumluların cezalandırılmamasına sebebiyet verildiği, dolayısıyla AİHM'in ihlal kararının gereklerinin yerine getirilemediği sonucuna varıldığını, açıklanan gerekçelerle adı geçen başvurucular açısından yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir (§141-143). Anayasa Mahkemesi, AİHM tarafından yaşam hakkının usul ve maddi boyutu ile ihlal kararı verildiği Asya Göres ve diğerleri başvurusunda da (GK., B. No: 2018/15851, 1/12/2022) yaşam hakkının sadece usul boyutu ile ihlal edildiğine karar vermiştir.
Açıklanan nedenlerle, başvurucunun sadece Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan eziyet yasağının usul boyutunun ihlal edildiği kanaatinde olduğumdan, başvurucunun eziyet yasağının maddi boyutu ve bireysel başvuru haklarının da ihlal edildiğine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.