Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Aydın AYGÜN
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Salih EROL
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun telefon görüşmesinde kullandığı ifadeler nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü, disiplin cezası kararına karşı yapılan şikâyetin infaz hâkimliği tarafından kabul edilmesi üzerine ilgili Cumhuriyet başsavcılığınca yapılan itirazın başvurucuya bildirilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, olayın yaşandığı tarihte silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak Silivri 7 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
3. Başvurucu 1/11/2021 tarihinde eşi ile telefon görüşmesi gerçekleştirmiştir. Bu görüşme 11/11/2021 tarihinde dinlenerek tutanak altına alınmıştır. Söz konusu telefon görüşmesinde geçen konuşmalar nedeniyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Anılan görüşmede başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda karşılaştığı sorunları eşine aktarmış ve sorunların devam etmesi hâlinde ileride belki açlık grevi yapabileceğini bildirmiştir. Yine bu görüşmede başvurucu; Ceza İnfaz Kurumunda yaşadığı sorunlara tepki olarak ileride görüşlere çıkmayabileceğini, bu olayların avukatına ve sivil toplum örgütlerine bildirilmesini istediği anlaşılmaktadır.
4. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda "kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle başvurucu hakkında bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezasına karar vermiştir. Disiplin Kurulu kararında; hükümlünün haftalık telefon görüşmesinde kurum işleyişine ve idareye tepki amacıyla açlık grevi, ölüm orucu gibi eylemlerde bulunacağı, bu hususu telefon görüşmesi esnasında diğer hükümlü ve tutuklulara söyleyerek kurum içerisinde korku, kaygı ve panik yarattığı, provokasyona teşvik ve özendirici söylemlerde bulunduğu gerekçesiyle söz konusu disiplin cezası verildiğini belirtmiştir.
5. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği/Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği disiplin soruşturmasının13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 47. maddesinde öngörülen sürelerde yapılmadığını belirterek başvurucunun şikâyetinin kabulüyle, Disiplin Kurulu kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Başvurucunun telefon görüşmesi sırasında söylediği sözlerle ilgili bir değerlendirmeye ise İnfaz Hâkimliğinin kararında yer verilmemiştir.
6. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı yapılan soruşturmanın 5275 sayılı Kanun'da öngörülen süreler içinde yapıldığını belirterek İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurmuştur. İtiraz dilekçesi, başvurucuya tebliğ edilmemiştir.
7. İtirazı inceleyen Silivri Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) başvurucu hakkında başlatılan disiplin soruşturmasının söz konusu Kanunda öngörülen süreler içinde yapıldığını belirterek itirazın kabulüyle İnfaz Hâkimliği kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Anılan kararda görüşme sırasında söylenen sözlere ilişkin bir değerlendirmeye yer verilmemiştir.
8. Başvurucu, nihai kararı 4/3/2022 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 8/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucu; eşi ile yaptığı telefon görüşmesinin içeriğinin herhangi bir suç unsuru taşımamasına rağmen kendisine haksız ve keyfî olarak disiplin cezası verildiğini, yaptığı görüşmenin çevresindeki insanlar tarafından duyulamayacak nitelikte olduğunu belirterek ifade özgürlüğü ile özel hayatın gizliliği ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylarda verdiği bazı kararlara yer verilmiştir. Daha sonra Bakanlık, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
13. Ceza İnfaz Kurumunda gerçekleştirmiş olduğu telefon görüşmesinde kullandığı sözler nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasına yönelik şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yönde bir karar için bkz. Bahtiyar Öztürk [1. B.], B. No: 2019/29262, 11/7/2024, § 18).
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. Ceza İnfaz Kurumunda gerçekleştirdiği telefon görüşmesi sırasında söylediği sözler nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.
16. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacı kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
17. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5) [2. B.], B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin ağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
18. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber [1. B.], B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).
19. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun'un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir [2. B.], B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun söylediği sözlerin kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
20. Somut olayda Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun eşiyle yapmış olduğu telefon görüşmesinde söylediği sözler nedeniyle başlatılan disiplin soruşturmasında başvurucunun kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle 5275 sayılı Kanun'un 43. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
21. İlgili idare kararında, başvurucunun telefon görüşmesi sırasında söylediği sözlerin diğer tutuklu ve hükümlüleri provokasyona teşvik ve özendirici nitelikte olduğu tespitine yer verilmiştir. Buna karşın idarenin bu değerlendirmesini denetleyen yargı makamlarının başvurucunun sözlerinin ne şekilde kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma niteliğinde olduğu konusunda bir açıklama yapmadıkları görülmektedir. Yargılama mercilerinin kararlarına bakıldığında, mahkemelerin disiplin soruşturmasının 5275 sayılı Kanun'da öngörülen süreler içinde yapılıp yapılmadığına odaklandığı vurgulanmalıdır. Diğer bir ifadeyle başvurucunun disiplin cezası ile cezalandırılmasına neden olan sözlerin kurum güvenliği ve disiplini üzerindeki etkileri yönünden hiçbir değerlendirme yapılmaksızın kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma niteliğinde olduğunun kabul edildiği anlaşılmaktadır.
22. Sonuç olarak somut olayda başvurucunun telefon görüşmesinde söylediği sözlerle kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma eylemini işleyip işlemediğine yönelik uyuşmazlığın esası yargı makamlarınca denetlenmemiştir.
23. Anayasa Mahkemesi, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerinin ilgili ve yeterli olup olmadığını denetler (diğerleri arasından bkz. Kemal Kılıçdaroğlu [1. B.], B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan [1. B.], B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120; Sırrı Süreyya Önder [GK], B. No: 2018/38143, 3/10/2019, § 60; hükümlü ve tutuklulara uygulanan disiplin cezaları bağlamında bkz. Eşref Arslan [2. B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, §§ 50-54; Abdulhamit Babat (3) [1. B.], B. No: 2015/3370, 9/1/2020, §§ 33-37). Somut olayda -yukarıda açıklanan nedenlerle- idare ve mahkemeler, başvurucunun eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir. Bu nedenle başvurucunun ifade özgürlüğüne bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilemediği değerlendirilmiştir.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu; hakkında verilen disiplin cezasına yaptığı şikâyet sonucu kaldırılması kararına Cumhuriyet başsavcılığınca yapılan itirazın kendisine tebliğ edilmemesinin ve Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararın bir delile dayanmamasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
26. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylarda verdiği bazı kararlara yer verilmiştir. Daha sonra Bakanlık, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
27. Başvuru adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmiştir.
28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
29. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumu disiplin kurulu kararına karşı yapılan şikâyet ile ilgili benzer iddialarla yapılan bir başvuruyu İnan Gök kararında değerlendirmiştir. Söz konusu kararda; başvurucu lehine verilen infaz hâkimliği kararına karşı Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itirazda savcının itiraz dilekçesinin hükümlüye tebliğ edilmeyip hükümlünün itiraza karşı beyanları alınmadan disiplin cezasının iptaline ilişkin infaz hâkimliği kararının kaldırılması nedeniyle başvurucunun iddia makamına karşı önemli ölçüde dezavantajlı duruma düşürüldüğü, bu durumun yargılamayı bir bütün hâlinde adil olmaktan çıkardığı belirtilerek silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır (İnan Gök [1. B.], B. No: 2018/1936, 28/1/2021, §§ 49-53). Somut olayda da anılan kararda belirtilen ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
31. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 5.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
32. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). İncelenen başvuruda, tespit edilen ihlalin itiraz merci olan Ağır Ceza Mahkemesinin kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 271. maddesinin (2) numaralı fıkrasında itiraz mercine itirazı yerinde görmesi hâlinde itirazın konusu hakkında da karar verme yetkisi verilmiştir. Bu nedenle ihlal kararının Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
33. Bununla birlikte yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve eski hâle getirme kuralı çerçevesinde başvurucuya talebiyle bağlı kalınarak net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. 1. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Silivri Ağır Ceza Mahkemesine (2022/486 D.İş) iletilmek üzere Silivri 2. İnfaz Hâkimliğine (E.2021/3528, K.2022/15) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.