logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Botan Timur [1.B.], B. No: 2022/34216, 17/9/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BOTAN TİMUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/34216)

 

Karar Tarihi: 17/9/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yüksel GÜNARSLAN

Başvurucu

:

Botan TİMUR

Vekili

:

Av. Zeynep KUTLUK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Van Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır.

3. Başsavcılık, haklarında soruşturma yürütülen şüphelilerle irtibatlı olan ve halen yakalanamayan bazı şüphelilerin kaçması ve delilleri karartmasının önlenmesi amacıyla müdafinin dosyayı inceleme yetkisinin kısıtlanmasını talep etmiştir. Bu talep Van 1. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) tarafından müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek nitelik arz ettiği belirtilerek talebin kabulüne karar verilmiştir.

4. Hakkında aynı suçtan soruşturma yürütülen T.T. etkin pişmanlık kapsamında 22/5/2016 tarihinde Başsavcılıkta verdiği ifadesinde başvurucu hakkında açıklamalarda bulunmuş ve kendisine gösterilen fotoğraf üzerinden başvurucuyu teşhis etmiştir. Anılan açıklamalarında T.T., başvurucunun Hejar kod adı ile örgüt içinde aktif olarak faaliyet yürüttüğünü, bu kişinin Amed ve Zindan kod adlı örgüt mensupları ile irtibatlı olduğunu, Amed kod adlı kişinin yardımcısı olarak bomba yapımında görev aldığını beyan etmiştir.

5. Başvurucu, aynı soruşturmada şüpheli olarak yer alan ağabeyinin evinde 14/6/2016 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır.

6. Hakkında aynı suçtan soruşturma yürütülen M.D., müdafiinin de hazır bulunmasıyla verdiği 16/6/2016 tarihli ifadesinde başvurucu hakkında açıklamalar yapmış ve kendisine gösterilen fotoğraf üzerinden başvurucuyu teşhis etmiştir. Anılan açıklamalarında M.D., başvurucunun Hejar kod adı ile örgütün şehir yapılanması olan Sivil Savunma Birlikleri (Yekîneyên Parastina Sîvîl-YPS) bünyesinde Van'da faaliyet yürüttüğünü, Kader ve Harun Pale kod isimli örgüt mensuplarından sabotaj ve bomba eğitimi aldığını, Amed ve Zindan kod adlı örgüt mensupları ile birlikte bomba hazırlama, döşeme ve patlatma faaliyetlerine katıldığını, Van il merkezinde patlatılan ve güvenlik güçlerinin ölümüne neden olan bombaları yapan kişilerden olduğunu beyan etmiştir.

7. Başsavcılık 16/6/2016 tarihinde, başvurucuyu silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması talebiyle Hâkimliğe sevk etmiştir. Sevk yazısında tanıklar T.T. ve M.D.nin ifadelerinin yanı sıra başvurucunun kaldığı yer konusunda çelişkili beyanda bulunduğuna ilişkin tespitlere yer verilmiştir. Sevk yazısının ilgili kısmı şöyledir:

"Şüphelinin alınan ifadesinde 2-3 aydır Van da bulunduğunun ve teyzesi [F.B.nin] yanında kaldığını beyan ettiği, oysa tanık olarak ifadesine başvurulan [F.B.nin] beyanında 'düğünümüz haricinde hiç gelmemiştir, oğlum da gelinim de buna şahittir, Botan TİMUR benim bildiğim kadarı ile Hakkari İlinde ikamet etmektedir' şeklinde beyanda bulunduğu, dolayısıyla şüphelinin maddi gerçekliği saptırmaya yönelik beyanda bulunmasının yanı sıra sabit bir ikametgahının olmadığının da anlaşılmış olduğu, kaçma ve saklanma ihtimalinin somutlaştığı ve bununda açıkça bir tutuklama nedeni olduğu"

8. Başvurucu, Hâkimlikteki sorgusunda, aleyhinde ifade veren T.T. ve M.D.yi tanımadığını ve isnat edilen suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir. Hâkimlik, sorgusunun ardından başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"şüpheli Botan TİMUR üzerine atılı suçu işlediğine dair;tüm soruşturma dosyası kapsamında şüphelinin fotoğraf teşhis yolu ile müdafii huzurunda alınan [M.D.nin] ifadesi ve teşhisi, [T.T.] isimli kimsenin ifade ve teşhisi, şüphelinin Van ilinde kaldığı ikamete ilişkin [F.B.nin] vermiş olduğu beyanla mevcut çelişkisi dikkate alındığında şüphelinin atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular ve tutuklama nedeninin bulunduğu, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, verilmesi muhtemel cezanın yasadaki üst haddi ve atılı suçun CMK 100. maddesinde sayılan katalog suçlardan olması sebebiyle bir tutuklama nedeninin var sayıldığı, işin önemi ve verilmesi beklenen ceza dikkate alındığında, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulanmasının yetersiz kalacağı kanaatine varılarak... [tutuklanmasına karar verildi.]

9. Soruşturma neticesinde başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, nitelikli kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs etme ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçlarından cezalandırılması talebiyle 17/1/2018 tarihli iddianame düzenlenmiştir. Anılan iddianamede başvurucunun 10/5/2016 ve 30/5/2016 tarihlerinde gerçekleşen ve dört güvenlik görevlisinin şehit olması ve üç güvenlik görevlisinin yaralanması ile sonuçlanan bombalı saldırı eylemlerine iştirak ettiği belirtilmiştir.

10. İddianamenin kabulü ile açılan kamu davası Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüştür. Duruşmanın 13/3/2018 tarihli ilk oturumuna müdafii ile birlikte katılan başvurucu isnat edilen suçlara ilişkin savunmasını yapmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

11. Başvurucu ve müdafiinin katıldığı 7/6/2018, 14/8/2018, 23/9/2018 ve 6/12/2018 tarihli oturumlarda 13/3/2018 tarihli karardaki gerekçelerle tahliye taleplerinin reddine ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

12. Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi 24/12/2018 tarihinde görülmekte olan kamu davasının, başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, görevi yaptırmamak için direnme, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından Hakkâri 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) E.2016/216 sayılı dosya üzerinden yürütülmekte olan kamu davası ile birleştirilmesine karar vermiştir.

13. Birleştirme kararı sonrasında yargılamayı yürüten Mahkeme muhtelif oturumlarda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

14. Başvurucunun 24/2/2022 tarihli tutukluluk hâlinin devamı kararına yaptığı itiraz Hakkâri 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 7/3/2022 tarihinde reddedilmiştir.

15. Başvurucu, itirazın reddi kararını 8/3/2022 tarihinde öğrendikten sonra 22/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Mahkeme 28/11/2022 tarihli oturumda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tahliyesine, 17/1/2018 tarihli iddianameye konu devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan ise tutuklanmasına karar vermiştir.

17. Mahkeme 20/3/2023 tarihinde başvurucunun devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu ile birlikte muhtelif suçlardan mahkûmiyetine karar vermiştir. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla anılan davanın temyiz kanun yolu aşamasında derdest olduğu tespit edilmiştir.

18. Komisyon, adli yardım talebinin kabulü ile başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

19. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, tutuklama kararının ve bu karara itirazı üzerine verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararın gerekçe içermediğini belirterek ölçülü olmayan tedbir nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

20. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; anılan şikâyetle ilgili olarak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen kanun yolu tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür. Anılan iddianın esasına ilişkin yapılan değerlendirmede ise başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacı içerdiği ve tutuklamanın ölçülü olduğu ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarını yinelemiştir.

21. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

22. Yakalama suretiyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale -temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe- Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve yakalama tedbirinin niteliğine uygun düşen kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, § 50; tutuklama tedbirine ilişkin olarak benzer değerlendirme için bkz. Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).

23. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, PKK/KCK silahlı terör örgütünün üyesi olma suçundan 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

24. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir. Çünkü Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasına göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür. Bir başka anlatımla tutuklamanın ön koşulu, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasıdır. Bu, tutuklama tedbiri için aranan olmazsa olmaz unsurdur (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72; Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 46).

25. Soruşturma mercileri başvurucu hakkındaki tutuklamaya sevk yazısı ve tutuklama kararında başvurucunun Hejar kod adı ile örgüt yapılanması içinde aktif olarak yer aldığı, bu kapsamda belirli örgüt üyeleriyle irtibat hâlinde olduğu, örgüt faaliyeti kapsamında sabotaj ve bomba eğitimi aldığı, örgüt adına bomba hazırlayan grubun içinde olduğuna ilişkin beyanda bulunan tanıklar T.T. ve M.D.nin ifade ve teşhis tutanaklarına dayanmıştır (bkz. §§ 4, 6, 7 ve 8). Anılan tanıkların başvurucu hakkındaki beyanlarının ayrıntılı ve birbiriyle uyumlu olması karşısında tutuklama kararında gösterilen delillerin suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.

26. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

27. Somut olayda Hâkimlikçe başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliğine, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına, başvurucunun ikamet ettiği yere ilişkin ifadesinin ikamet sahibi F.B. ifadesi ile çelişmesine, kaçma şüphesine ve delillerin karartılması ihtimaline ve isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen katalog suçlar arasında yer almasına dayanılmıştır.

28. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına ve ikamet ettiği yerin belirsizliğine atfen- kaçma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).

29. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

30. Somut olayda başvurucunun terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklanması dikkate alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214).

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

32. Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; anılan şikâyetle ilgili olarak 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen kanun yolu tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı ileri sürülmüştür. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarını yinelemiştir.

33. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddiasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

34. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 20/3/2023 tarihinde mahkûmiyetine karar verilen (bkz. § 17) başvurucu yönünden anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durumun olmadığı anlaşılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia

36. Başvurucu; soruşturma dosyasında gizlilik kararının bulunması nedeniyle hakkındaki suçlamaları ve bu suçlamaların delillerini öğrenemediğini, bu nedenle tutuklamaya etkin bir şekilde itirazda bulunamadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde esasa ilişkin olarak somut olay süreci, insan hakları yargısı içtihadı ile mevzuat detaylı olarak aktarılmış; yapılacak değerlendirmede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarını yinelemiştir.

37. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında incelenmesi gerekir.

38. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime yönelik olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini birçok kararında incelemiştir. Bu kararlarda, öncelikle yakalanan veya tutuklanan kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki iddiaların bildirilmesi gerektiği, ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat edilen suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu bağlamda başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları bilip bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 168-176; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 248-257).

39. Somut olayda Başsavcılık, başvurucu hakkındaki soruşturma dosyasına ilişkin olarak "yakalanamayan şüphelilerin kaçmasına ve delilleri karartmasına neden olabileceği" gerekçesiyle müdafiinin dosya içeriğini incelemesinin ve belgelerden örnek almasının kısıtlanmasına karar verilmesi için başvuruda bulunmuştur. İlgili Hâkimlik tarafından müdafinin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisinin soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek nitelik arz ettiği belirtilerek kısıtlılık kararı verilmiştir. Anılan kararın ilgili ve yeterli gerekçe ihtiva ettiği, ayrıca ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin kararlar, başvurucu veya müdafii tarafından verilen tutukluluğa ilişkin dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden bilgi ve belgelerden, bunların içeriğinden haberdar olduğu, tutukluluk durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı görülmektedir.

40. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia

41. Başvurucu, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde esasa ilişkin olarak somut olay süreci, insan hakları yargısı içtihadı ile mevzuat detaylı olarak aktarılmış; yapılacak değerlendirmede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki açıklamalarını yinelemiştir.

42. Başvurucu hâlihazırda hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması dolayısıyla Anayasa Mahkemesince verilecek bir ihlal kararı başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacak ve serbest kalması sonucunu da doğurmayacaktır. Bu durumda yalnızca kişinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinilecektir. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerekir. Bu madde kapsamında açılacak dava yoluyla başvurucunun anılan şikâyetlerine ilişkin bir hukuka aykırılık tespit edildiğinde görevli mahkemece lehine tazminata da hükmedilebilecektir (benzer yöndeki değerlendirme için Kadir Ayhan, B. No: 2020/20083, 10/3/2021, §§ 44-60).

43. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adlı yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 17/9/2024tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Botan Timur [1.B.], B. No: 2022/34216, 17/9/2024, § …)
   
Başvuru Adı BOTAN TİMUR
Başvuru No 2022/34216
Başvuru Tarihi 22/3/2022
Karar Tarihi 17/9/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması ve tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi