|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
HANEFİ ERDEM BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2022/9328)
|
|
|
|
Karar Tarihi: 17/9/2025
|
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
|
|
KARAR
|
|
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
|
Metin KIRATLI
|
|
Raportör
|
:
|
Tolga BAŞBOZKURT
|
|
Başvurucu
|
:
|
Hanefi ERDEM
|
|
Vasisi
|
:
|
Aysel ERDEM
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda yapılan aramada ele geçen ajanda içindeki ifadeler nedeniyle disiplin cezası verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuru tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak Afyonkarahisar 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
3. Başvurucunun barındığı Ceza İnfaz Kurumunda 5/10/2021 tarihinde kısmi bir arama gerçekleştirilmiştir. Yapılan arama sonucunda başvurucuya ait bir ajanda ele geçirilmiştir. Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu tarafından ajanda içeriğinde yapılan incelemede "eğer bizler terör örgütüysek Allah bizim belamızı versin. Eğer değilsek bu iftiraları masum cemaate yakıştıranların Allah belasını versin" ve "kimse yere düşmesin, kimse korkmasın kimse bu iş bitti evhamına kapılmasın. Allah şahittir ki herşey o kadar güzel olacak ki ve herkes o kadar muzafferiyetler görecek ki Allah'ım ne kadar az bedel ödemişiz diyecek" şeklinde sözler tespit edilmiştir. Bunun üzerine Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
4. Ceza İnfaz Kurumu idaresi, disiplin soruşturması kapsamında başvurucunun savunmasına başvurmuştur. Başvurucu savunmasında, kendisinin Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliği suçundan 2017 yılında tutuklandığını, aynı soruşturma kapsamında öğrenci olan kızına da adli kontrol tedbiri uygulandığını, bu nedenle kızına moral olması için ajandada tespit edilen sözleri yazdığını, söz konusu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtmiştir.
5. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) disiplin soruşturması sonucunda başvurucu hakkında 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinde düzenlenen "suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak" eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle "20 gün hücreye koyma" disiplin cezası verilmesine 28/10/2021 tarihinde karar vermiştir. Disiplin Kurulu kararında başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda FETÖ/PDY örgütü hükümlüsü olarak barındırıldığını, iyi hâlli olduğunu, tarafsız bir koğuşta kaldığını, ajanda içeriğinde yer alan sözlerin diğer hükümlülere aktarılabilecek nitelikte olduğunu, bu nedenle ifadelerin kurumun güvenlik zafiyetine neden olabileceğini belirtmiştir. Kararda ayrıca söz konusu ifadelerle örgütsel dayanışmanın diri tutulmaya ve örgütsel motivasyonun yükseltilmeye çalışıldığı ve terör örgütünün yüceltildiği belirtilmiştir. Kararda son olarak söz konusu içeriklerin Ceza İnfaz Kurumunda yazılmasının, çoğaltılmasının ve paylaşılmasının telafisi güç zararlara yol açabileceği belirtilmiştir.
6. Başvurucu, Disiplin Kurulunun kararına karşı Afyonkarahisar İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) şikâyette bulunmuştur. Şikâyet dilekçesinde başvurucu, disiplin sürecindeki savunmasında bahsetmiş olduğu nedenlerle hakkında verilen disiplin cezasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
7. İnfaz Hâkimliği tarafından 24/11/2021 tarihinde duruşma gerçekleştirilmiştir. Duruşmada başvurucu, 2017 yılında başvuruya konu sözleri mektup aracılığıyla kızına gönderdiğini ancak bu sözleri kimseyle paylaşmadığını ve yayma kastının olmadığını belirtmiştir.
8. Başvurucunun şikâyetini İnfaz Hâkimliği 24/11/2021 tarihinde reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği kararında; disiplin sürecindeki işlemlerde ve nihayetinde başvurucu hakkında uygulanan disiplin cezasında herhangi bir isabetsizlik olmadığını belirtmiştir.
9. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurmuştur. Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna uygun olduğunu belirterek itirazı 6/12/2021 tarihinde reddetmiştir.
10. Başvurucu, nihai kararı 6/1/2022 tarihinde öğrendikten sonra 31/1/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyon adli yardım talebinin kabulüne, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından ele geçirilen ajandadaki içerikleri kimseyle paylaşmadığını, propaganda veya eğitim faaliyetinde bulunmadığını ve buna ilişkin herhangi somut bir fiil ileri sürülmeden hakkında disiplin cezasına hükmedildiğini belirterek özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca yargı mercilerince kendisi hakkında matbu ve gerekçesiz bir şekilde karar verildiğini ve disiplin cezası sürecinde savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, Anayasa Mahkemesinin somut olayla benzer olaylarda verdiği bazı kararlara yer verilmiş; başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği noktasında inceleme yapılırken görüşte değinilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
14. Ceza İnfaz Kurumundaki koğuşunda yapılan aramada ele geçirilen ajandadaki içerikler nedeniyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezasına yönelik şikâyetlerin bir bütün olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Eşref Arslan [2. B.], B. No: 2014/14655, 18/7/2018, § 33; Gıyasettin Aydın (2) [1. B.], B. No: 2017/17252, 1/7/2020, § 26; Beyar Uğurlu [2. B.], B. No: 2019/25673, 25/1/2024, § 12).
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Ceza İnfaz Kurumunda bulundurduğu ajandadaki içerikler nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanan başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur. Anılan müdahale, Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlalini teşkil edecektir. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
17. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacı kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bundan sonra yapılması gereken, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını değerlendirmektir. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Ferhat Üstündağ [1. B.], B. No: 2014/15428, 17/7/2018, § 45).
18. Herkes gibi hükümlü ve tutuklular da Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri [2. B.], B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) ve bu bağlamda ifade özgürlüğüne de sahiptir (Murat Karayel (5) [2. B.], B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27). Öte yandan ifade özgürlüğünün mutlak bir hak olmadığı ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen sebeplerle sınırlandırılabileceği unutulmamalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29).
19. Disiplin suç ve cezaları yönünden genel hüküm niteliğinde olan 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesi uyarınca, kanun kapsamındaki bir disiplin suçunun oluşabilmesi ve cezasının uygulanabilmesi için sadece her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. 5275 sayılı Kanun'un 37. maddesine göre ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlal ettiğinde eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre hükümlü hakkında kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Memiş Berber [1. B.], B. No: 2017/38744, 20/10/2021, § 22).
20. Bu doğrultuda Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumunda yapılacak bir eylemin 5275 sayılı Kanun'un 39. ile 44. maddeleri arasında öngörülen disiplin suçunu oluşturduğu açık olsa dahi bu durumun disiplin cezası verilmesi için tek başına yeterli olmayacağını, eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44; Cihat Özdemir [2. B.], B. No: 2015/214, 9/5/2018, § 22). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun bulundurduğu dokümanın kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
21. Somut olayda; başvurucunun barındığı koğuşta yapılan kısmi arama neticesinde başvurucuya ait ajandaya el konulmuş ve ajandadaki içerikler nedeniyle disiplin soruşturması başlatılmıştır. Disiplin soruşturması neticesinde terör örgütü propagandası veya eğitim faaliyetinde bulunduğu gerekçesiyle başvurucuya 20 gün hücre hapsi cezası verilmiştir. Bu karara karşı başvurucu, İnfaz Hâkimliğine şikâyet ve Ağır Ceza Mahkemesine itiraz başvurularında bulunmuşsa da yargı mercilerince ret kararları verilmiştir.
22. Dolayısıyla somut olay bakımından incelenmesi gereken ilk husus, başvuruya konu ajanda içeriğinin suç örgütü eğitimi ve propagandası yapılmasına elverişli olup olmadığıdır. Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu tarafından yapılan inceleme doğrultusunda ele geçirilen ajanda içeriğinde, FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olup olmadığına yönelik sorgulayıcı ifadeler ile birlikte bir gruba -ceza infaz kurumunda bulunan örgüt mensuplarına olduğu düşünülen- hitaben motive edici açıklamalar yapıldığı tespit edilmiştir (bkz. § 3). Başvurucunun cezalandırmaya konu ifadeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde sözlerin; örgütsel motivasyonu güçlendirmek, örgüte bağlılığı canlı tutmak, örgütün amaçlarını gerçekleştireceği ümidini aşılamak, örgütün korkutuculuk gücünü yaymak, örgütsel eylemleri yüceltmek, örgütün kurucu, yönetici veya üyelerini övmek amacıyla yapılan, ceza infaz kurumlarının güvenliği ve disiplinini tehdit eden, mahkûmların ıslahı amacıyla çatışan nitelikte olmadığı söylenemez. Her ne kadar başvurucu savunmasında söz konusu içerikleri kızına yönelik yazdığını belirtmişse de söz konusu ifadelerin bir kişiye yönelik olmadığı bir gruba hitaben yazıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunda bulunmasının gerektirdiği sorumluluğuna uygun davranmaması nedeniyle verilen cezanın demokratik toplumda zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı değerlendirilmiştir.
23. Öte yandan Disiplin Kurulu başvurucunun işlediğini kabul ettiği eylem bakımından mevzuatta öngörülen en üst hadden ceza verme yoluna gitmiştir. Her ne kadar ıslah amacı doğrultusunda mahpusların davranışlarına dikkat etme zorunlulukları bulunduğu, dolayısıyla aksi yöndeki eylemlerin cezalandırılabilir olduğu kural olarak kabul edilebilse de eylem ile verilen ceza arasında makul bir dengenin gözetilmesi şarttır. Buna göre özellikle de cezada teşdit yoluna gidildiğinde, söz konusu dengenin gözetildiğinin idare ve idarenin kararını denetleyen yargı makamları tarafından ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulması gerekir. Somut olayda Disiplin Kurulu kararında başvurucunun iyi hâlli olduğuna, başvurucunun tarafsız koğuşta cezasını infaz ettiğine yönelik tespitlerde bulunulmasına (bkz. § 5) rağmen Kanun'un öngördüğü en üst hadden -20 gün hücre hapsi- başvurucunun cezalandırılmasına neden olan tehlikelilik durumunun ne olduğu konusunda somut herhangi bir gerekçe ortaya konulmamıştır. Bu kararı denetleyen yargı mercileri de kararlarında cezanın orantılılığı konusunda herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Bu itibarla başvurucuya eylemi nedeniyle üst hadden ceza verilmesinin ceza infaz kurumunun düzeninin ve disiplinin sağlanması amacını gerçekleştirmek bakımından neden gerekli olduğu anlaşılamamıştır.
24. Bu durumda başvurucunun ceza infaz kurumlarının güvenliği ve disiplinini tehdit eden, mahkûmların ıslahı amacıyla çatışan nitelikteki ifadeleri nedeniyle başvurucuya disiplin cezası verilmesi her ne kadar demokratik toplumda zorunlu sosyal bir ihtiyaca karşılık gelse de disiplin cezasının süresi dikkate alındığında müdahalenin orantılı olmadığı değerlendirilmiştir.
25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
26. İfade özgürlüğünün ihlal edildiği şikâyetine ilişkin yukarıda varılan sonuç ve aşağıdaki giderim dikkate alındığında başvurucunun disiplin soruşturması sürecinde savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle adil yargılanma hakkının da ihlal edildiği yönündeki iddialarının bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
27. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 10.000 TL maddi ve 200.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
28. Anayasa Mahkemesinin içtihadına göre bir temel hak ve hürriyetin ihlalinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
29. Başvuruda, başvurucunun hücre hapsine tâbi tutulmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verilmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi Ceza İnfaz Kurumu ekranında yapılan sorgulamada başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulmasının sona erdiği görüldüğünden yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
30. Bununla birlikte yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve eski hâle getirme kuralı çerçevesinde başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,
D. Başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Afyonkarahisar İnfaz Hâkimliğine (E.2021/6549, K.2021/6603) ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/9/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.