TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM ATAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1235)
|
|
Karar Tarihi: 13/6/2013
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Mehmet ERTEN
|
|
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Selami TURABİ
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim ATAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mesut BEŞTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işlemek suçundan yargılandığı Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin
uyarlama davasında, mahkemenin, indirim sebeplerindeki takdir yetkisini,
yeterli gerekçeye dayanmadan üst sınır yerine alt sınırdan kullanması nedeniyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 7/1/2013 tarihinde
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 11/6/2013
tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı
alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek
suçu nedeniyle hakkında açılan ve Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen
kamu davasında 13/12/2007 tarih ve E.2006/128,
K.2007/464 sayılı kararla başvurucu 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum
edilmiştir.
6. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 31/5/2012 tarih ve E.2009/13445, K.2012/7148 sayılı ilamıyla
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı onanmış ve karar aynı tarihte
kesinleşmiştir.
7. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 4/7/2012
tarih ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin
Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 85. maddesiyle 26/9/2004 tarih
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK)
220. maddesinin (6) numaralı fıkrasında yapılan değişiklerin lehe hükümler
içermesi nedeniyle hükümlü hakkında verilen cezanın yeniden değerlendirilmesi
talebinde bulunmuştur.
8. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 14/9/2012
tarih ve E.2006/128, K.2007/464 sayılı Ek Kararı ile yeniden değerlendirme
yaparak anılan Kanun hükümleri uyarınca örgüte üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işlemek suçundan verdiği önceki mahkumiyet kararını iptal ederek
yeniden hüküm kurmuş ve atılı suçtan dolayı yasada öngörülen takdiri indirimi
1/6 oranında uygulayarak neticeten başvurucuyu 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezasına
mahkûm etmiştir.
9. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…
Suç ve Cezada kanunilik ilkesinin gereği
olarak, hükümlüler hakkındaki cezadan indirim yapılması için gerekli koşulların
kanunda sayılması gerekir. Ancak kanun koyucu tarafından 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 220/6. Maddesinin ikinci cümlesindeki takdiri indirim düzenlemesi
yapılırken, indirim koşulları sayılmamıştır. Bu durumda kanun koyucu hakime, indirim oranının belirlenmesinde olayı ve suçluyu
hukuki normları kıstas alarak adil ve insaflı bir oranın tespitinde özgür
bırakmıştır.
Buna göre mahkememizce; suçun işleniş biçimi,
suçun işlendiği yer ve zaman, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, suçun
işlenmesinde kullanılan araç, suç konusunun önem ve değeri, failin kusurunun
ağırlığı kıstasları dikkate alınarak indirim oranı tespit edilmiştir.
Hükümlülerin,
cezalandırılmasına konu edilen silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte
örgüt adına suç işlemek eylemi sırasında; güvenlik görevlilerine taş
attıklarının anlaşıldığı, bu nedenle suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği yer
ve zaman, meydana gelen tehlikenin ağırlığı, suçun işlenmesinde kullanılan
araç, failin kusurunun ağırlığı kıstasları dikkate alınarak verilen cezadan takdiren 1/6 oranında indirim yapılmıştır.”
10. Başvurucu, TCK’nın 220. maddesinin (6) numaralı
fıkrasında hâkime tanınan takdir yetkinin gerekçesiz ve keyfi kullanıldığı iddiası
ile anılan karara itiraz etmiş, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 1/11/2012 tarih ve 2012/881 Değişik İş sayılı kararı ile
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının usul ve yasaya uygun olduğu
gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.
11. Ret kararının gerekçesi şöyledir:
“…
Yukarda sayılan yasal düzenlemeler ve kanun
koyucunun indirim oranının belirlenmesinde hakime tanıdığı takdir yetkisi göz
önüne alınarak, hükümlüler … İbrahim ATAŞ hakkında
6352 sayılı yasa gereğince verilen Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 14/9/2012 tarih ve E.2006/128, K.2007/464 karar sayılı ek
kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonuç ve kanaatine varılarak itirazın
reddine karar verilmiştir.”
12. Ret kararı başvurucuya 7/12/2012
tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
13. TCK’nın “Silahlı örgüt”
kenar başlıklı 314. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci
bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı
örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye
olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.”
14. TCK’nın “Suç işlemek
amacıyla örgüt kurma” kenar başlıklı 220. maddesinin (6) ve (7)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına
suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte
üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım
eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı
verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar
indirilebilir.”
15. TCK’nın “Cezanın
belirlenmesi” kenar başlıklı 61. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“(1)Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin
ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun
ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî
tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.”
16. TCK’nın “Takdiri
indirim nedenleri” kenar başlıklı 62. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“(2)Takdiri indirim nedeni olarak, failin
geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki
davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar
göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.”
17. 23/3/2005 tarih ve 5320 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8. maddesi,
4/12/2004 tarih 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 267 ila 271. maddeleri,
TCK’nın 314. ve 220. maddesi, 6352 sayılı Kanun’un 85. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 13/6/2013 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/1/2013 tarih ve 2013/1235 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, terör örgütüne üye
olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçundan yargılandığı Diyarbakır 5.
Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/128 esas sayılı uyarlama davasında, mahkemenin
indirim sebeplerindeki takdir yetkisini kullanırken üst sınır olan 1/3 yerine
alt sınır olan 1/6 üzerinden indirim yaparken yeterli gerekçeye dayanmadığını,
kalıp ifadeler kullandığını, takdir yetkisinin kullanılması sırasında somut
dosyada yer alan sanığın şahsi hallerini dikkate alıp cezayı
kişiselleştirmediğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yeniden yargılanma ve
tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
21. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün
mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.”
22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
23. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak mahkeme
kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece
mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin
değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını,
uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir
yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu
gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfilik görüntüsünün olmaması ve
makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının
ihlalinden söz edilemez.
24. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece
nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal
düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm
arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava
yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini
anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş,
hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri
özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve
buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
25. Bununla birlikte derece mahkemelerinin, taraflarca ileri
sürülen tüm iddialara cevap verme zorunluluğu bulunmayıp, hükme esas teşkil
eden gerekçelerin nelerden ibaret olduğunu ortaya koyması yeterlidir. Diğer
taraftan kanun yolu mercilerince; onama, itiraz veya başvurunun reddi kararları
verilmesi hâlinde alt derece mahkemelerinin kararlarında gösterdikleri
gerekçeler kabul edilmiş olacağından, anılan kararlarda ayrıca gerekçe
gösterilmesine gerek bulunmamaktadır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatları da bu yöndedir. (Van de Hurk/Hollanda, B.No: 16034/90, 19/4/1994, § 61)
26. Başvuru konusu olayda, ilk derece mahkemesi kararında,
indirim yapılırken 1/6 oranının belirlenmesinin gerekçesi somut olayla da
bağlantı kurularak açıklanmış (bkz. § 9), itiraz mercii tarafından da ilk
derece mahkemesinin kararı hukuka aykırı bulunmayarak kararın gerekçesi kabul edilmiştir
(bkz. § 11). Dolayısıyla derece mahkemelerinin kararlarında yer verilen
gerekçenin yetersiz veya keyfi olduğu söylenemez.
27. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen
iddialar çerçevesinde bir temel hak ihlalinin olmadığı anlaşıldığından,
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “açıkça
dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 13/6/2013
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.