TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALİ KARAKEÇİLİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/1335)
Karar Tarihi: 6/2/2014
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Zehra Ayla PERKTAŞ
Burhan ÜSTÜN
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Raportör
Özcan ÖZBEY
Başvurucu
Ali KARAKEÇİLİ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 17/4/2008 tarihinde sulama suyu nedeniyle çıkan tartışma üzerine beş kardeşinin öldürülmesi ile sonuçlanan olayda, sanıklar C. K., F. K. ve B. K.’nin asli fail olarak cezalandırılmaları yerine, Mahkemece delillerin değerlendirilmesinde ve hukuki nitelendirmede hata yapılarak C. K. hakkında “suçluyu kayırma” suçundan uygulama yapılması ve F. K. ile B. K.’nin de beraatlarına karar verilmiş olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 7/2/2013 tarihinde Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 27/6/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, 17/4/2008 tarihinde meydana gelen olay sonucunda öldürülen beş kişinin kardeşidir.
6. Olay tarihinde sulama suyu nedeniyle çıkan tartışma üzerine, sanıklar M. R. K. ile Ferhan K.’nin silahla ateş açması sonucunda başvurucunun beş kardeşi yaşamını yitirmiştir.
7. Aynı gün Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılarak, yakalanan şüphelilerden bir kısmı tutuklanmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10/7/2008 tarih ve 2008/221 ve 11/7/2008 tarih ve 2008/222 sayılı iddianamelerle sekiz sanık hakkında “kasten öldürme” ve “kasten öldürmeye iştirak” suçlarından kamu davası açılmıştır.
8. Nevşehir Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda sanıklardan M. R. K. ile Ferhan K., 5237 sayılı Kanun’un 81. maddesi uyarınca birden fazla kişiyi kasten öldürme sucundan cezalandırılırken, sanık C. K.’nin “suçluyu kayırma” suçundan aynı Kanun’un 283. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince 3 yıl hapis cezası ile mahkûmiyetine ve sanıklar F. K. ile B. K.’nin de “müsnet suçlardan cezalandırılmalarına yeterli her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediği” gerekçesiyle beraatlarına karar verilmiştir.
9. Mahkemenin gerekçesi özetle şöyledir:
“Dava dosyası içerisinde bulunan sanıkların savunmaları, katılanlar ve tanıkların beyanları, sanıklara ait nüfus ve sabıka arşiv bilgi formları, ekspertiz raporları, bilirkişi raporu, genel adli muayene ve otopsi tutanağı, Nevşehir Devlet hastanesinin sanık Ferhan'ın yaşına ilişkin raporu, iletişim tespit tutanakları ile diğer tutanak ve belgeler ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Sanıklar M. R. K., Ferhan K. ve O. S. K.’nin kardeş olup sanık İ. H. K.’nin çocukları olduğu, diğer sanıklar F. K. ve Y. K.'nin de sanık İ. H. K.’nin kardeşleri oldukları, sanıklar C. K. ve B. K.'nin ise diğer sanıklarla akrabalık ilişkilerinin bulunmadığı, maktullerin kardeş oldukları, olayda yaralanan katılan Cengiz K.'nin ise maktullerin amca çocukları olduğu, sanıklar İ. H. K., O. S. K. ve Y. K. hakkında açılan kamu davasının tefrik edildiği, sanıklar ve maktuller arasında sulama suyu meselesi yüzünden husumet bulunduğu, maktuller ve katılan Cengiz K.’nin olay tarihi olan 17/4/2008 tarihinde saat 15:00 sıralarında Şanlıurfa ili Merkez Düger Köyü Emeli Mezrasında tarlalarını sulamak maksadıyla sulama birliğine ait su kulübesinde bulunan vanalardan kendilerine tahsis edilen vanaları kullanmak istedikleri, söz konusu vanalara boruları takarak tarlalarını sulamaya başladıkları, bu sırada sanık M. R. K.’nin siyah bir jeeple gelerek maktullere ‘neden suyu tarlanıza çevirdiniz’ diye sorduğu, maktullerin de suyun kendilerine ait olduğunu söylemeleri üzerine sanığın ‘birazdan sizinle görüşürüz’ diyerek geldiği jeepe binip olay yerinden ayrıldığı, aradan yaklaşık 10-15 dakika geçtikten sonra sanıklardan F. K. haricindeki diğer sanıkların bir jeep, sanık C. K.’ye ait olup kendisinin kullandığı otomobil ve bir motosiklet ile olay yerine geldikleri, sanıklar M. R. K.’nin uzun namlulu silah, sanık Ferhan K.'nin ise tabanca ile maktullere ve katılan Cengiz K.’ya hiçbir şey söylemeksizin ateş ettikleri, olay sırasında beş maktullün aldıkları ateşli silah yaraları nedeniyle öldükleri, katılan Cengiz K.’nin ise ayağından ve göğsünden hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı, … sanıkların olay yerinde bulunan boş kovanlardan toplayabildiklerini topladıktan sonra geldikleri araçlarla olay yerinden uzaklaştıkları, olayın bu şekilde oluşu mahkememizce kabul edilerek,
Sanıklar M. R. K. ve Ferhan K.'nin eylemlerine uyan fikir ve eylem birliği içerisinde her bir maktule karşı insan öldürmek suçundan 5 kez cezalandırılmalarına…
Her ne kadar sanık B. K. hakkında sanıklar tarafından maktullerin öldürülmesine yardımcı olmak suçundan… cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de, sanık B. K.’nin olay yerine giderken sanıklar tarafından söz konusu eylemin gerçekleştirileceğini bildiğine ve olay yerinde sanıklardan herhangi birisinin eylemine yardımcı olduğuna dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden sanığın müsnet suçlardan ayrı ayrı beraatına karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar sanık C. K. hakkında sanıklar tarafından maktullerin öldürülmesine yardımcı olmak suçundan… cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de, sanık C. K.’nin olay günü sanık İ. H. K.’nin evine sanık tarafından satın alınan kuzulara bakmaya geldiği, bilahare sanık İ. H. K.’ye gelen telefon üzerine, sanığın ricası üzerine sanığı arabası ile bırakmak için olay yerine geldiği, olay yerine giderken sanıklar tarafından söz konusu eylemin gerçekleştirileceğini bildiğine ve olay yerinde sanıklardan herhangi birisinin eylemine yardımcı olduğuna dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediği, sanık C. K.’nin olay sonrasında suç işleyen sanık Ferhan K.'yi olay yerinden arabası ile kaçırdığı ve saklanmasına yardımcı olduğu anlaşılmakla eylemine uyan suçluyu kayırma suçundan TCK'nın 283/1 maddesi uyarınca cezalandırılması cihetine gidilmiştir.
Her ne kadar sanık F. K.'nin diğer sanıkların eylemlerine yardım ettiğinden bahisle cezalandırılması istemi ile kamu davası açılmış ise de, olay sırasında yaralanan katılan Cengiz K.’nin alınan ilk beyanlarında sanık F. K.’nin olay yerinde olduğuna dair herhangi beyanının bulunmaması dikkate alınarak, sanık F. K.’nin savunmalarının aksine sanığın olay yerinde bulunduğuna ve müsnet suçlardan cezalandırılmasına yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden sanığın üzerine atılı müsnet suçlardan ayrı ayrı beraatına karar vermek gerekmiştir.”
10. Başvurucu ve sanıklar tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 14/11/2012 tarih, E.2012/3525, K.2012/8245 sayılı ilamıyla sanıklar C. K., F. K. ve B. K. hakkındaki hüküm onanmış olup, bu karar başvurucu tarafından 23/1/2013 tarihinde öğrenilmiştir. Başvurucu, 7/2/2013 tarihli dilekçesi ile 30 gün içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
11. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kasten öldürme” kenar başlıklı 81. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.”
12. 5237 sayılı Kanun’un “Suçluyu kayırma” kenar başlıklı 283. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 6/2/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/2/2013 tarih ve 2013/1335 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, 17/4/2008 tarihinde kardeşlerinin ölümüyle sonuçlanan olayda, yargılama yapan Mahkemece delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu, olayın asli faili olan sanıklar F. K. ve B. K. hakkında beraat kararı verilmesinin; ayrıca sanık C. K. hakkında ise eylemin kasten öldürme suçuna uygun düşmesine rağmen, sanığa atılı eylemin 5327 sayılı Kanun’un 283. maddesi kapsamında vasıflandırılarak, bu sanığa eksik ceza tayin edilmesinin, adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini belirterek yeniden yargılama yapılmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bu nedenle katılan konumunda olan başvurucunun “sanıkların adil yargılanmadığı” şeklindeki iddiası Anayasa’nın 17. maddesi ile ilişkili görülerek yaşam hakkı kapsamda değerlendirilmiştir.
16. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden kişilere Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmıştır.
17. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
18. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
19. Öncelikle başvurucunun başvuru ehliyeti ve ihlal iddiasının incelenmesinde menfaatinin bulunup bulunmadığı denetlenmelidir. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenlerin bireysel başvuru hakkına sahip oldukları kurala bağlanmıştır. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişiler açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle mağdur olan ölen kişilerin yakınları tarafından yapılabilecektir (B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucu, başvuru konusu olayda ölen kişilerin kardeşi olup, olayla ilgili olarak baştan itibaren şikâyet dilekçesi vererek, soruşturma ve kovuşturma aşamalarına katılmıştır. Bu nedenle gerçekleşen ölüm olayı ile ilgili yürütülen soruşturma ve yargılamanın Anayasa’nın 17. maddesindeki yaşam hakkının ihlali niteliğinde olduğunun tespitinde başvurucunun meşru menfaati olup, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.
20. Bütün diğer haklar için bir temel oluşturan yaşam hakkı, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmış ve bu maddede belirlenen istisnalar dışında hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemeyeceği belirtilmiştir. Devletin yaşam hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle kamu otoritelerinin yaşam hakkına müdahale etmemelerini, yani maddede belirtilen istisnalar dışında kişilerin ölümüne neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin yaşam hakkından kaynaklanan negatif ödevidir. Yaşam hakkına saygı, ikinci olarak devletin üçüncü kişilerden gelecek tehlikelere karşı bireylerin hayatını korumasını gerektirir. Bir kimsenin hayatına yönelik çok özel ve ciddi bir tehdidin varlığı kanıtlanmışsa, devletin bu tehdide karşı bireyin hayatını korumak için makul tedbirleri alması gerekir. Bu, yaşam hakkından kaynaklanan devletin pozitif yükümlülüğüdür. Bir ölüm meydana gelmişse, devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında ölümün nedenlerini soruşturma ve sorumluları tespit ederek cezalandırma ödevi de vardır. Bu usul yükümlülüğünün gerektiği şekilde yerine getirilmemesi halinde devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığı tespit edilemez. Bu nedenle, devletin anılan madde kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini, soruşturma yükümlülüğü oluşturmaktadır (B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 29).
21. Bireyin, bir devlet görevlisi ya da özel bir kişi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması halinde, Anayasa’nın 17. maddesi, “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmi bir soruşturmanın yapılmasını gerektirir (B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 30).
22. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan, burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nın 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı ya da tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir. (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Tanlı/Türkiye, B. No: 26129/95, 10/4/2001, § 111).
23. Ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için, soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölümü aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedenini veya sorumlu kişilerin ortaya çıkarılması imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yürütme kuralıyla çelişme riski taşır (B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 57). (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No: 24746/94, 4/5/2001, § 109; Dink/Türkiye, B. No: 2668/07, 6102/08, 30079/08, 7072/09 ve 7124/09, 14/9/2010, § 78).
24. Yürütülecek ceza soruşturmalarının etkinliğini koruyan hususlardan biri de, teoride olduğu gibi pratikte de hesap verilebilirliği sağlamak için, soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olmasıdır. Buna ilaveten her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları sağlanmalıdır (B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 58). (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No: 24746/94, 4/5/2001, § 109).
25. Somut olayda başvurucu, kardeşlerinin öldürülmesi olayında toplanmış olan delillerin Mahkemece yanlış değerlendirildiğini, nitelendirmenin hatalı yapıldığını bu nedenle adil bir yargılamanın gerçekleşmediğini iddia etmiştir.
26. Bireylerin cezai sorumluluklarının kapsamının belirlenmesine yönelik hukuki sorunların incelenmesi kural olarak Anayasa Mahkemesinin yetkisi kapsamında olmayıp, suçluların tespiti ve cezalandırılması derece mahkemelerin görev ve yetkisindedir. Ancak yukarıda belirtilen yaşam hakkına yönelik müdahaleleri soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği Anayasa Mahkemesince incelenmelidir.
27. Derece Mahkemelerinin kararları bu açıdan değerlendirildiğinde; maktuller ile başvuruya konu edilmeyen sanıkların arazilerinin aynı bölgede olduğu, sulama suyu nedeniyle aralarında tartışma çıktığı, bir kısım sanıkların açtığı ateş sonucu başvurucunun beş kardeşinin öldürüldüğü, sanık F. K.'nin sanık İ. H. K.’nin kardeşi olduğu, sanıklar C. K. ve B. K.'nin ise diğer sanıklarla akrabalık ilişkilerinin bulunmadığı, adı geçen üç sanığın arazi ve sulama suyu konusunda maktullerle bir husumetlerinin olduğunun dosyada saptanamadığı, öte yandan, yapılan ihbar üzerine kolluğun “kasten öldürme” suçundan derhal soruşturmaya başladığı, öldürülenlerin yedi yakınının soruşturmaya dâhil oldukları, ele geçen suç eşyaları üzerinde inceleme yapıldığı, olay yeri inceleme, ölenlerin ölü muayene, otopsi ve Adli Tıp raporlarının alındığı, ev ve araçların arandığı, görgü ve bilgisi olan kişilerin tespiti yapılarak dinlendiği görülmüştür. Ayrıca soruşturma sonucunda, ölüme sebebiyet verme şüphesi altında olan failler hakkında davanın açıldığı, yapılan yargılamada, katılan Cengiz K. ve diğer tanık beyanları ile sanıkların savunmalarından, anılan üç sanığın ateş açtığı hususunun sabit olmadığının Mahkemece kabul edildiği, buna göre; sanık B. K.’nin olay yerine giderken diğer sanıklar tarafından söz konusu eylemin gerçekleştirileceğini bildiğine ve olay yerinde sanıklardan herhangi birisinin eylemine yardımcı olduğuna dair ve yine olay sırasında yaralanan katılan Cengiz K.’nin alınan ilk beyanlarında sanık F. K.’nin olay yerinde olduğuna ilişkin herhangi beyanının bulunmaması da dikkate alınarak, her iki sanığın savunmalarının aksine cezalandırılmalarına yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden beraatlarına ve sanık C. K.’nin de olay günü sanık İ. H. K.’nin evine İ. H. K. tarafından satın alınan kuzulara bakmaya geldiği, bilahare sanık İ. H. K.’ye gelen telefon üzerine, İ. H. K.’nin ricası üzerine kendisini arabası ile suçun işlendiği yere bırakmak amacıyla olay yerine geldiği, olay yerine giderken sanıklar tarafından söz konusu eylemin gerçekleştirileceğini bildiğine ve olay yerinde sanıklardan herhangi birisinin eylemine yardımcı olduğuna dair savunmasının aksine cezalandırılmasına yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediği, ancak sanık C. K.’nin olay sonrasında suç işleyen sanık Ferhan K.'yi olay yerinden arabası ile götürdüğü ve bu suretle saklanmasına yardımcı olduğu anlaşılmakla eylemine uyan suçluyu kayırma suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, temyiz merciince denetlenen kararın onandığı belirlenmiştir. Böylece soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölümü aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri topladıkları, başvurucunun soruşturmaya etkin bir şekilde katılabildiği, Mahkemece toplanan delillerin tüm yönleri ile değerlendirildiği ve bir kısım sanıkların cezalandırıldığı saptanmıştır.
28. Buna göre, başvuru dosyasında oluşa ilişkin belge ve bilgiler dikkate alındığında, ölüme sebebiyet veren olayların doğru bir şekilde tespitine, muhtemel sorumluların belirlenmelerine ve cezalandırılmalarına yol açacak nitelikte bağımsız, etkili, hızlı ve kamuya açık bir soruşturmanın gerçekleşmediğinden ve kararın somut kanıtlarla çelişecek biçimde ve açıkça hukuka aykırılık oluşturacak şekilde bariz takdir hatası veya açık keyfilik sonucu verildiğinden söz edilemeyeceği gibi, bu konuda ihmali bir davranış veya yetkililere yüklenebilecek bir eksiklik de saptanmamıştır. Dolayısıyla, kişinin yaşam hakkının korunması kapsamında yürütülen cezai soruşturmanın etkisiz olduğuna ilişkin bir sonuca varılmasını gerektirecek bir husus tespit edilememiştir.
29. Açıklanan gerekçelerle, yargılama sonucunda verilen karar nedeniyle başvurucunun yaşam hakkına yönelik bir ihlal açıkça tespit edilmediğinden, başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 6/2/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.