TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN SOYALTIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1375)
|
|
Karar Tarihi: 16/5/2013
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Mehmet ERTEN
|
|
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Recep ÜNAL
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin SOYALTIN
|
Vekili
|
:
|
Av. Kürşad Veli EREN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, emekliye sevk
edilmek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesi işleminin
iptali istemiyle açtığı dava reddedildikten sonra hakkında devam eden ceza
davalarında beraat kararı verildiğinden bahisle yaptığı “yargılamanın
yenilenmesi” talebinin reddine ilişkin Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM)
Birinci Dairesinin kararı ile Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan hak arama
hürriyetinin ve 38. maddesinin dördüncü fırkasında tanımlanan masumiyet
karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 15/2/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 18/3/2013 tarihinde başvurunun karara
bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden,
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3)
numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki
ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu hakkında, 5/11/2009 tarihinde Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı
Askeri Savcılığınca “nüfuzu kötüye kullanmak
suretiyle zincirleme cinsel saldırı”, “nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle cinsel saldırı” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarını
işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Anılan ceza davası devam ederken
disiplinsizlik nedeniyle 25/2/2010 tarih ve 2009/115
sayılı üçlü kararname ile resen Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ayırılması
onaylanmış, 12/3/2010 tarihinde de ilişiği kesilmiştir.
6. Başvurucunun anılan işlemin
iptali için 19/3/2010 tarihinde açtığı dava, AYİM
Birinci Dairesince 28/12/2010 tarihinde reddedilmiştir.
7. Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri
Komutanlığı Askeri Mahkemesince 17/6/2010 tarihinde,
başvurucuya isnat edilen suçların askeri suçlardan olmadığı, askeri bir suçla
bağlantısının da bulunmadığı, askeri mahkemelerde yargılanmasını gerektiren
ilginin kesildiği ve yargılama görevinin adli yargı yoluna ait olduğu
gerekçeleri ile görevsizlik kararı verilmiş ve yargılama dosyası Ümraniye
(İstanbul) Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
8. Yargılama dosyasının
görevsizlik kararı ile gönderildiği Ümraniye 4. Asliye Ceza Mahkemesince, 8/9/2011 tarihinde başvurucu hakkında nüfuzu kötüye
kullanmak suretiyle cinsel saldırı suçlarından beraat kararı verilmiş ve bu
karar 21/10/2011 tarihinde kesinleşmiştir.
9. Resmi belgede sahtecilik
suçuna ilişkin yargılama hakkında ise ayırma kararı verilerek, sözü edilen suça
ilişkin yargılama görevinin Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle
görevsizlik kararı verilmiş ve sözü edilen yargılama dosyası Üsküdar Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmiştir.
10. Üsküdar 2. Ağır Ceza
Mahkemesince, anılan suça ilişkin yargılama görevinin askeri ceza yargısına ait
olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiş ve ortaya çıkan olumsuz görev
uyuşmazlığının karara bağlanması için dosya Uyuşmazlık Mahkemesine
gönderilmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesi, görevli yargı yolunun adli yargı olduğu
gerekçesi ile Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının
kaldırılmasına karar vererek dosyayı anılan mahkemeye göndermiştir.
11. Üsküdar 2. Ağır Ceza
Mahkemesince, isnat edilen resmi belgede sahtecilik suçunun unsurları
oluşmadığı gerekçesi ile 25/9/2012 tarihinde
başvurucunun beraatına karar verilmiş ve bu karar 3/10/2012 tarihinde
kesinleşmiştir.
12. Başvurucu, 10/10/2012 tarihinde yukarıda belirtilen (§ 6) 28/12/2010
tarihli ret kararına esas teşkil eden yargılamanın yenilenmesi talebinde
bulunmuştur. Bu talep AYİM Birinci Dairesinin 16/1/2013
tarih ve E.2013/32, K.2013/48 sayılı kararıyla reddedilmiş ve buna ilişkin
karar başvurucuya 4/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
13. 4/7/1972 tarih ve 1602 sayılı Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Yargılamanın
iadesi” kenar başlıklı 64. maddesi şöyledir:
“Daireler ile Daireler Kurulundan verilen kararlar hakkında,
aşağıda yazılı sebepler dolayısıyle yargılamanın
iadesi istenebilir.
a) Zorlayıcı sebepler dolayısiyle
veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen
bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması;
b) Karara esas olarak alınan belgenin sahteliğine
hükmedilmiş veya sahte olduğu, mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar
olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm karardan evvel verilmiş olup da
yargılamanın iadesini isteyen kimsenin, karar zamanında bundan haberi
bulunmamış olması;
c) Karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün kesin hüküm
halini alan bir kararla bozularak ortadan kalkması;
d) Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyan ve ihbarda
bulunduğunun, hükümle tahakkuk etmesi;
e) Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile
kullanmış olması;
f) Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler huzuru ile
davanın görülüp karara bağlanmış bulunması;
g) Çekilmeye mecbur olan Başkan veya üyenin katılması ile
karar verilmiş olması;
h) Tarafları ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen
karara aykırı yeni bir karar verilmesine sebep olabilecek bir madde yokken,
aynı Daire veya diğer Daireler yahut Daireler Kurulu tarafından evvelki ilamın
hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması.”
14. 31/1/2013 tarih ve 6413 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 45. maddesinin (6)
numaralı fıkrasının (c) bendi ile yürürlükten kaldırılmış olan 27/7/1967 tarih
ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanunu’nun 50. maddesinin (c) bendi şöyledir:
“c) Disiplinsizlik veya ahlaki durum sebebiyle ayırma:
Disiplinsizlik veya ahlaki durumları sebebiyle Silahlı
Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subayların hizmet sürelerine
bakılmaksızın haklarında T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulanır.
(Değişik: 29/7/1983 - 2870/4 md.) Bu sebeplerin neler olduğu ve bunlar hakkında sicil
belgelerinin nasıl ve ne zaman tanzim edileceği, nerelere gönderileceği, inceleme
ve sonuçlandırma ile gerekli diğer işlemlerin nasıl ve kimler tarafından
yapılacağı subay sicil yönetmeliğinde gösterilir. Bu gibi subaylardan
durumlarının Yüksek Askerî Şura tarafından incelenmesi Genelkurmay
Başkanlığınca gerekli görülenlerin Silahlı Kuvvetlerden ayırma işlemi, Yüksek
Askerî Şura kararı ile yapılır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 16/5/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
15/2/2013 tarih ve 2013/1375 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, disiplinsizlik
nedeniyle TSK’dan ilişiğinin kesildiğini, meslek hayatı boyunca iki kez
disiplin amirlerince, bir kez de “erleri
kanuna muhalif olarak hizmetçiliğe veya sair suretlerle çalışmaya vermek”
suçundan Askeri Mahkemece cezalandırıldığını, buna karşılık 31 kez takdirle
ödüllendirildiğini, sicil not ortalaması “çok
iyi” olduğundan “disiplinsiz”
olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, TSK’dan ayırılmasına neden olan
işlemin disiplinsizlik değil, hakkında “nüfuzu
kötüye kullanmak suretiyle cinsel saldırı” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından kamu
davası açılmasına dayandığını, idarenin atılı suçların vahim, yüz kızartıcı,
şeref ve haysiyet kırıcı suçlar olması nedeniyle TSK bünyesinde görevine devam
etmesini sakıncalı bularak ceza yargılamasının sonucunu beklemeksizin ayırma
işlemi tesis ettiğini, AYİM’nin de aynı gerekçelerle
iptal istemini reddettiğini, ancak kendisinin delil yetersizliği nedeniyle
beraat ettiğini, bu nedenle masum olduğunu belirterek AYİM tarafından
yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan hak arama hürriyetinin ve 38. maddesinin dördüncü
fırkasında tanımlanan masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır.
Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz”
18. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları
ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel
hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve
başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un “Esas
hakkındaki inceleme” kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel
başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve
bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
20. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri ile bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların
incelenemeyeceği ve bu çerçevede Mahkemece açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verilebileceği hükme bağlanmaktadır.
21. Bir anayasal hakkın ihlali
iddiası içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden
incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve
Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin
olduğu açıktır (B. No: 2012/1027, § 25, 12/2/2013).
22. Bu kapsamda, bireysel
başvuruya konu yargılamanın yenilenmesi talebinin incelenmesi aşamasında hukuk
kurallarının yorumlanması ve uygulanmasına ilişkin olarak Anayasa’da yer alan
hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da hâkimin takdirinde açıkça
keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu
olamaz (B. No: 2012/1027, § 26, 12/2/2013).
23. Bireysel başvuruya konu olan
yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine dair AYİM kararının gerekçesi
şöyledir:
“… davacı hakkında tesis edilen
ayırma işleminin reddine ilişkin karar gerekçesi sadece davacı hakkında
yürütülmekte olan iki ceza yargılamasına değil, genel anlamda davacının
disiplinsizlik durumuna ve cinsel saldırı kapsamında içinde bulunduğu eylemlere
dayandırıldığı görülmektedir. Diğer yandan davacının ‘Nüfuzu
kötüye kullanmak suretiyle zincirleme cinsel saldırı’ suçundan delil
yetersizliği nedeniyle beraat etmesi, davacının içinde bulunduğu eylemlerin
idare hukuku açısından dikkate alınmasının engelleyecek bir durum olmadığı gibi
bir bütün olarak için bulunduğu disiplinsizlik durumu ve cinsel saldırı
eylemlerinin niteliğinden kaynaklanan vehamet göz
önüne alındığında, davacı vekilinin yargılamanın yenilenmesi talebinin reddi
cihetine gidilmiştir…”
24. Başvurucu, disiplinsizlik
nedeniyle TSK’dan ilişiğinin kesilmesine neden olan ceza yargılamalarından
beraat etmiş olmasına rağmen yargılamanın yenilenmesi talebini inceleyen AYİM
tarafından bu talebinin reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ve
masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun
iddiaları, AYİM’nin yargılamanın yenilenmesi
talebinin reddine dair karara, dolayısıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Başvurunun bu haliyle temyiz incelemesi talebi niteliğinde
olduğu ve anılan ret kararının da açıkça keyfilik içermediği anlaşılmaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun iddialarının kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
olduğu ve AYİM kararının açıkça keyfilik de içermediği anlaşıldığından,
başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun,
“açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 16/5/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.