TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KORAY ERDOĞAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1989)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı: 19/4/2016-29689
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Koray ERDOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, polis kadrosuna yeniden atamanın yapılması talebinin
reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada ilk derece mahkemesinin
işlem gerekçesinden farklı bir gerekçeyle davayı reddetmesi ve kanun yolu
aşamasında ileri sürülen itirazın karşılanmaması nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/3/2013 tarihinde Trabzon
Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/10/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 27/11/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 23/12/2015
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 4/1/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu,
Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Trabzon Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak
görev yapmakta iken rahatsızlığı nedeniyle Trabzon Numune Hastanesine sevk
edilmiş; anılan Hastane tarafından başvurucuya
atipik depresyon+anxiete
bozukluğu teşhisi konmuştur.
9. Başvurucunun durumu Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce
incelenmiş, malul olmadığı tespitinin yapılmasının ardından sağlık durumu
nedeniyle başvurucu, Bakanlığın 27/12/2002 tarihli
onayı ile genel idari hizmetler sınıfında memur kadrosuna atanmıştır.
10. Başbakanlık Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün 18/12/2002 tarihli yazısıyla, başvurucunun teşkilatlarına
naklen atanma talebinde bulunduğunun bildirildiğive atanmasındasakıncayokise muvafakatleriyle birlikte hakkında
yapılmış olan adli ve idari kovuşturma olup olmadığının bildirilmesi istenmiş
ve başvurucuya muvafakat verilmesi üzerine başvurucu Artvin Gençlik ve Spor İl
Müdürlüğüne atletizm antrenörü olarak atanmıştır.
11. Başvurucunun yeniden polis kadrosuna atamasının yapılmasına
ilişkin talebi, polis memuru ihtiyacının polis meslek yüksekokulları ile polis
meslek eğitim merkezi müdürlüklerinden mezun olacak aday polis memurları
arasından karşılandığı ve başvurucunun hizmetine ihtiyaç duyulmadığı
gerekçesiyle İçişleri Bakanlığının 28/11/2007 tarihli
işlemi ile reddedilmiştir.
12. Başvurucu tarafından söz konusu işlemin iptali istemiyle
açılan davada Rize İdare Mahkemesi 14/11/2008 tarihli
ve E.2008/141, K.2008/822 sayılı kararıyla davanın reddine karar vermiştir.
Karar gerekçesi şöyledir:
"...Dava dosyasının incelenmesinden, davacının Trabzon Polis
Okulu'nda öğrenimini tamamladıktan sonra polis adayı olarak 15/07/1997
tarihinde Trabzon Polis Okulunda göreve başladığı, bir süre anılan okulda, bir
süre de Trabzon Emniyet Müdürlüğü Çarşı Polis Karakolu'nda çalıştıktan sonra
27/12/2002 tarihli onayla genel idari hizmetler sınıfında görevlendirildiği,
ardından Artvin Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'ne memurolarak
atanma isteğinin İçişleri Bakanlığı'nca 03/11/2004 tarih ve 17539 sayılı onayla
kabulü sonucu 07/12/2004 tarihinde Emniyet Teşkilatından ilişiğinin kesildiği,
daha sonra davacının 26/11/2007 tarihli dilekçesiyle tekrar polis memurluğuna
atanma isteminde bulunduğu, bu istemin 28/11/2007 tarih ve 194007 sayılı dava
konusu işlemle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı
anlaşılmaktadır.
Davalı idare her ne kadar dava konusu işlemle davacının talebini,
emniyet teşkilatının polis memuru ihtiyacının sınırlı sayıdaki kadrolarının
polis okullarından mezun olacaklara tahsis edilerek kullanılacağı gerekçesiyle
reddetmişse de bu gerekçe yeterli olmayıp,davacının
bu yöndeki başvurusunun, takdir yetkisi çerçevesinde, ilgilinin polis memurluğu
için gerekli şartları kaybedip kaybetmediği, ihtiyaç, kadro durumu, kurumda
çalıştığı döneme ilişkin hizmetleri (takdir, teşekkür, taltif vb.) hizmet
süresi, sicilleri yönünden incelenerek hizmet gerekleri ile kamu yararı
çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda davalı idarenin savunmasında,
davacının polis memuru olarak görev yaptığı dönemde geçirdiği rahatsızlık
nedeniyle malülen emeklilik talebinde bulunduğunu
ancak emekli sandığınca malülen emekliliğinin kabul
edilmemesi üzerine polis memurluğundan alınarak genel idari hizmetler sınıfında
görevlendirildiğini bu haliyle sağlık yönünden zaten polis olma şartlarını
kaybettiğini iddia etmesi ve davacının da davalı idareye yaptığı başvuru
dilekçesinde bu durumu doğrular mahiyette sağlık sorunları nedeniyle polis
memuru kadrosundan genel idari hizmetler sınıfına geçtiğini belirtmesi
karşısında davacının polis memuru olarak görev yapmasına engel bir sağlık
probleminin bulunduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durumda emniyet teşkilatının yürüttüğü
hizmetlerin özelliği de dikkate alındığında sağlık sorunu bulunan ve bu sorunu
nedeniyle aktif polislik görevinden alınarak genel idari hizmetler sınıfına
geçirilen davacının, kurumlar arası geçiş yapıp bir müddet çalıştıktan sonra
yeniden polis memurluğuna geçirilmesi isteminin reddine ilişkin dava konusu
işlemde kamu yararı ile hizmet gerekleri açısından hukuka ve mevzuata aykırılık
bulunmamaktadır."
13. Başvurucunun bu karar üzerine Trabzon Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesinden aldığı 16/12/2008 tarihli ve
11709 sayılı sağlık kurulu raporunda
"Polis Memuru olur. Oy birliği ile alınmış sağlık kurulu kararıdır."
şeklinde karar verilmiştir.
14. Başvurucu; İlk Derece Mahkemesi kararına yapılan temyiz
başvurusunda, işlemde yer almayan bir gerekçeyle davanın reddedildiğini,
sağlığının polis memuru olmaya engel olmadığını ve buna ilişkin sağlık kurulu
raporu aldığını ileri sürmüştür.
15. Danıştay Beşinci Dairesi, başvurucunun iddiaları hakkında
bir değerlendirme yapmaksızın 22/3/2011 tarihli ve
E.2009/1132, K.2011/1528 sayılı kararıyla temyiz talebini reddederek kararı
onamıştır.
16. Başvurucu, karar düzeltme talebinde de aynı iddiaları ileri
sürmüş; Danıştay Beşinci Dairesi yine iddialar hakkında bir değerlendirme
yapmadan 6/12/2012 tarihli ve E.2011/8786, K.2012/8458
sayılı kararıyla düzeltme talebini reddetmiştir.
17. Karar, başvurcuya 11/2/2013 tarihlinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 7/3/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu'nun 74. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Memurların bu Kanuna tabi kurumlar arasında,
kurumların muvafakatı ile kazanılmış hak dereceleri
üzerinden veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi
suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle
girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakilleri mümkündür. Kazanılmış hak
derecelerinin altındaki derecelere atanabilmeleri için ise atanacakları kadro
derecesi ile kazanılmış hak dereceleri arasındaki farkın 3 dereceden çok
olmaması ve memurların isteği de şarttır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; polis memuru olarak
göreve dönmek için yaptığı başvurunun idarece reddedildiğini, bu işleme karşı
açtığı davada İlk Derece Mahkemesinin davalı idarenin ret gerekçesinde yer
almayan bir nedeni gerekçe gösterdiğini, malulen emekli olma yönünde talebi
olmadığı ve sağlık yönünden de polislik mesleğini yapmaya engel bir durumu
bulunmadığı hâlde böyle bir talep varmış gibi gerekçenin oluşturulduğunu, bu
hususları Danıştay aşamasında ileri sürmesine rağmen iddialarının ve sunulan
sağlık raporunun dikkate alınmayarak temyiz ve karar düzeltme taleplerinin de
reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş; ihlalin tespiti ile görevine iadesinin sağlanması ve uğradığı 115.000
TL maddi zararının ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun
iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında çelişmeli yargılama ilkesinin
ihlal edildiği iddiası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Başvurucunun
iddiası açıkça dayanaktan yoksun olmayıp başka bir kabul edilemezlik nedeni de
bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
24. Başvurucu, polis memurluğuna dönme
talebinin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada İlk Derece Mahkemesinin
işlem gerekçesinde olmayan farklı bir gerekçeyle davayı reddettiğini, kanun
yolu aşamasında sunduğu sağlık kurulu raporunda polis memuru olabileceğinin
belirtildiğini, temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde bu yönde itirazlarda
bulunduğunu ancak Danıştay Beşinci Dairesinin bu durum hakkında bir
değerlendirme yapmaksızın başvurularını reddettiğini ileri sürmüştür.
25. Bakanlık görüş yazısında; İlk Derece Mahkemesinin sebep
ikamesi yaparak dava hakkında karar vermesinin çelişmeli yargılama ilkesi
çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, bu ilkenin kural olarak bir hukuk ya
da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler
hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı
verdiği; yine ilkenin -taraflarca sunulmuş delil ve görüşler yanında- bağımsız
bir yargıç,hükümet
temsilcisi, idare yahut alınan kararı veren mahkeme tarafından sunulmuş delil
ve görüşler için de geçerli olduğu, mahkeme tarafından resen ortaya konan
gerekçe ile ilgili olarak başvuranların cevap hakkını kullanmalarına müsaade
edilip edilmediğinin yargılamanın bütünü dikkate alınarak irdelenmesi suretiyle
başvurunun incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevap vermemiştir.
27. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)“Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir…”
29. Yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak
üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında
kabul edilmekte olup bu hak ve gerekçeli karar hakkı da -makul sürede
yargılanma hakkı gibi- adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle gerek Sözleşme’nin
lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı, silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkeleri gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
30. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule
ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Kural olarak
başvurucular, davanın karşı tarafına tanınan bir avantajın kendisine zarar
vermiş olduğunu veya bu durumdan olumsuz etkilendiğini ispat etmek zorunda
değildir. Taraflardan birine tanınan diğerine tanınmayan avantajın fiilen
olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği
ilkesi ihlal edilmiş sayılır (Zagorodnikov/Rusya,
B. No: 66941/01, 7/6/2007, § 30).
31. AİHM içtihatlarına göre silahların eşitliği ilkesinin arka
planında, tarafların adaletin işleyişine olan güvenlerinin korunması
bulunmaktadır. Bu ise ancak diğer güvencelerle birlikte tarafların dosyadaki
tüm bilgi ve belgelerle ilgili görüş bildirme fırsatına sahip olduklarından
emin olabilmeleri hâlinde sağlanabilir (Nideröst-Huber/İsviçre, B. No: 18990/91, 18/2/1997, § 29).
32. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli
yargılanma hakkı; kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara,
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları
için bkz. J.J./Hollanda, B. No: 9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika, B. No:
19075/91, 20/2/1996, § 33; Faik Gümüş, B.
No: 2012/603, 20/2/2014, § 47).
33. Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli
yargılama ilkesi, taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum
yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif
olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece tarafların
dinlenilmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama
faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir (Benzer
yöndeki AİHM kararları için bkz. Ruiz-Mateos/İspanya, B. No: 12952/87, 23/6/1993, § 63; Feldbrugge/Hollanda, B. No: 8562/79, 29/05/1986, §
44). Yukarıda da belirtildiği üzere çelişmeli yargılama ilkesi, silahların
eşitliği ilkesi ile yakından ilişkili olup bu iki ilke birbirini tamamlar
niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda
davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır.
Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor
olması, medeni bir hakka ilişkin yargılamada da tarafların duruşmada hazır
bulunmalarını, daha genel bir ifade ile yargılamanın bütününe aktif olarak
katılmalarını ifade etmektedir (Abdullah
Özen, B. No: 2013/4424, 6/3/2014, § 21).
34. Çelişmeli yargılama ilkesi; taraflarca sunulmuş delil ve
görüşler yanında, bağımsız bir yargıç, bir hükümet temsilcisi, bir idare yahut
alınan kararı veren mahkeme tarafından sunulmuş delil ve görüşler için de
geçerlidir (Kök /Türkiye, B. No:
1855/02, 19/10/2006).
35. AİHM’e göre bizzat yargıç,
bilhassa bir temyiz talebini reddettiğinde veya resen kabul edilmiş bir
gerekçeye istinaden bir uyuşmazlık hakkında hükme vardığında da bu ilkeye
riayet etmelidir (Kök /Türkiye)
36. Başvuru konusu olayda başvurucunun,
yeniden polis memuru olarak atamasının yapılmasına ilişkin talebi; hizmetine
ihtiyaç duyulmadığı ve polis memuru ihtiyacının polis meslek yüksekokulları ile
polis meslek eğitim merkezi müdürlüklerinden mezun olacak aday polis
memurlarından karşılandığı gerekçesiyle reddedilmiş; İlk Derece Mahkemesi ise
anılan gerekçenin yeterli olmadığını kararında belirttikten sonra işlem
gerekçesinde olmayan bir sebebe dayanarak daha önce tartışılmayan bir husus
olan başvurucunun sağlık durumunu incelemeye almış ve neticede başvurucunun
sağlık durumunun aktif polislik mesleğini yapmaya engel olduğu gerekçesiyle
davanın reddine karar vermiştir.
37. Başvurucu, bu kararın ardından polis
memuru olabileceğine ilişkin sağlık kurulu raporu alarak kararı temyiz etmiş ve
temyiz dilekçesinde, İlk Derece Mahkemesi kararına gerekçe olan sağlık durumu
hakkında belge ve görüşlerini sunarak kararda yapılan sebep ikamesinin hukuka
aykırı olduğuna ilişkin itarazlarını ileri sürmüş;
Danıştay Beşinci Dairesi ise İlk Derece Mahkemesi kararına atıf yapmak
suretiyle temyiz talebini reddetmiştir. Başvurucu tarafından aynı
gerekçelerle yapılan karar düzeltme talebi de Daire tarafından reddedilmiştir.
38. Açılan bir davada idarece ileri
sürülmemiş ancak idari yargı yerince dosyanın incelenmesi sonucu başka bir
neden saptanmış ve idarece ileri sürülen nedenin hukuken geçerli olmadığı
belirlenmiş ise idarenin ileri sürdüğü nedenin bir yana bırakılarak dosyadan
saptanan nedene göre uyuşmazlığın çözümlenebilmesine idare hukukunda "sebep ikamesi" adı verildiği
bilinen bir olgudur. Dosyadan saptananbu nedenin
dava konusu işlemin tesisini haklı kılacak nitelikte olması durumunda davanın
reddine karar verilebilecektir (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/6/2009 tarihli, E.2009/189 sayılı kararı).
39. AİHM, Andret
ve diğerleri/Fransa (B. No: 1956/02, 25/5/2004)
başvurusunda üst mahkemenin taraflara gerekçe ikamesi yapacağını bildirdiğini
ve başvuranların da buna cevap verebildiklerini tespit ederek çelişmeli
yargılama ilkesi yönünden başvurunun kabul edilmezliğine karar vermiştir.
40.İdari yargı yerlerince sebep ikamesi
yapılması durumunda çelişmeli yargılama ilkesi çerçevesinde yeni durumun
taraflara bildirmek suretiyle görüş ve itirazların alınarak yeterli tartışma
olanağının tanınması yahut ilk derece mahkemesince karar aşamasında sebep
ikamesi yapılmış ise karara karşı taraflara etkili ve sonuç alabilecek kanun
yollarına başvuru yapma imkânı verilerek yeni sebebe ilişkin yeterli
itirazların sunulmasının sağlanması ve bu yeni sebebe karşı tarafların ileri
sürdüğü uyuşmazlığın sonucuna etkili iddiaların temyiz mercince
değerlendirilmesi durumunda çelişmeli yargılama ilkesinin gerekleri yerine
getirilebilecektir.
41. Somut olayda İlk Derece Mahkemesi,
dava konusu edilen işlemde belirtilen gerekçede ve uyuşmazlığın çözümü için
tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalarda yer alan hususlar arasında
bulunmayan başvurucunun sağlık durumu yönünden bir inceleme yaparak sonuca ulaşmış
olup, bu yönde bir inceleme yapacağını daha öncesinden taraflara bildirmeyerek
tarafların görüş ve iddialarını almamıştır. Başvurucu, temyiz ve karar düzeltme
taleplerinde Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinden aldığı 16/12/2008 tarihli ve 11709 sayılı "Polis Memuru olur. Oy birliği ile alınmış sağlık kurulu
kararıdır." şeklindeki sağlık kurulu raporunu sunmuş ve sağlık
durumunun polis memuru olmaya elverişli olduğunu ileri sürmüş olmasına karşın
Danıştay Beşinci Dairesince bu iddia hakkında bir değerlendirme yapılmaksızın
kanun yolu incelemeleri reddedilmiştir.
42. Bu durumda,İlk
Derece Mahkemesince sağlık durumu nedeniyle polis memuru olamayacağı
gerekçesiyle reddedilen davaya ilişkin olarak temyiz ve karar düzeltme
taleplerinde başvurucu tarafından dayanak sağlık kurulu raporu sunmak suretiyle
sağlık durumunun polis memuru olmaya elverişli olduğuna dair ileri sürülen
iddianın ciddi olduğu ve daha öncesinde bu durumun tartışmaya açılmadığı halde
kanun yolu aşamasında Danıştay Beşinci Dairesince bu konuda ayrı bir
değerlendirmede bulunulmamıştır.
43. Sonuç olarak, İlk Derece Mahkemesi kararında yapılan sebep
ikamesine yönelikbaşvurucunun etkili ve sonuç almaya
yönelik itirazlarını temyiz ve karar düzeltme aşamalarında sunmasına karşın, bu
konu hakkında bir değerlendirme yapmaksızın kanun yolu incelemelerinin
reddedilmesi nedeniyle başvuruya konu olaydaçelişmeli
yargılama ilkesinin ihlal edildiği anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında çelişmeli yargılama
ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
46. Başvurucu ihlalin tespiti ile görevine iadesinin sağlanması
ve uğradığı 115.000 TL maddi zararının ödenmesine karar verilmesi talebinde
bulunmuştur.
47. Başvuru konusu olayda adil yargılanma hakkının
güvencelerinden olan çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
48. Çelişmeli yargılama ilkesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Rize İdare Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
49. Başvurucu tarafından uğradığı zararların tazmini talebinde
bulunulmuş olup mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği
tespit edilmiş ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmiş olduğundan, bu
aşamada tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
50. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında çelişmeli yargılanma ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Rize
İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/3/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.