logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Gamze Erol [GK], B. No: 2013/3072, 2/7/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

GAMZE EROL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/3072)

 

Karar Tarihi: 2/7/2015

R.G. Tarih- Sayı: 11/8/2015-29442

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekili

:

Alparslan ALTAN

Başkanvekili

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Gamze EROL

Vekili

:

Av. İlhan GÜNGÖR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, somut gerekçelere dayandırılmadan uzun süre tutuklu olarak yargılanma ve makul sürede mahkeme huzuruna çıkarılmama nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği hakkındadır.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 26/4/2013 tarihinde Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 15/5/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 15/5/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığının 11/6/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

6. 20/5/2015 tarihinde yapılan toplantıda başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun görüşülmek üzere Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği iddiasıyla Mersin 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 12/1/2012 tarihli ve 2012/26 sayılı kararıyla tutuklanmıştır.

9. Mahkemenin tutuklama gerekçesi şu şekildedir:

“…Üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, CMK.100/1 maddesi uyarınca, kuvvetli suç şüphesinin varlığının bulunması, sanığın kaçması ve saklanması ve delillerin yok edilmesi ihtimalinin ayrıca şüphelinin üzerine atılı suçun CMK.100/3-11 maddesinde yer alan suçlardan da olması dikkate alınarak şüphelinin CMK 100/1-2-a-b/1, 100/3-11 ve 101. maddeleri gereğince tutuklanmasına karar verilmiştir.

10. Başvurucu hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığı (250. madde ile görevli) tarafından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesinde belirtilen “PKK terör örgütü adına suç işlemek” suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.

11. İddianamede başvurucu hakkında kamu davasının açılma nedenleri şu şekilde anlatılmıştır:

“…terör örgütünün amaç, eylem ve talimatları doğrultusunda örgütsel faaliyet yürütmek, örgüte katılımları organize etmek, gençleri provoke ederek yönlendirmek amacıyla Mersin iline şüpheli U. K.’nın yanına geldiği, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/17784 nolu soruşturma evrakında PKK terör örgütünün amaç, eylem ve talimatları doğrultusunda PKK/KCK terör örgütü adına eylem ve faaliyet göstermekte iken soruşturması sonrası tutuklandığı anlaşılan şüpheli F.A. ile ilgili olarak şüpheli U.K.’nıın ifadesinde; "....F. isimli şahıs üç hafta önce bana gençlik yapılanmasından sorumlu düzeyde KADRO olan bir şahsın geleceğini ve iki gün boyunca evden çıkmaması gerektiğini, Mersin gençlik yapılanmasından sorumlu olacağını, kendisine ilişki kurmasında yurtsever olarak yardımcı olmamı istedi, 08.01.2012 günü bu şahıs evimize geldi ve kendini F.’nın gönderdiğini söyledi......" şeklindeki beyanından anlaşılacağı üzere şüpheli Gamze EROL'un terör örgütü PKK/KCK'nın gençlik yapılanması YDG-M içerisinde sorumlu düzeyde faaliyet gösterdiğinin anlaşıldığı….”

12. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/78 sayılı dosyasında 4/4/2012 tarihinde tensiben yapılan incelemede “mevcut delil durumu, atılı suçun vasıf ve mahiyeti, tutuklu kalınan süre” dikkate alınarak başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

13. Anılan Mahkemece; “yapılacak işlemler, mevcut duruşma günleri ve işin kapsamı dikkate alınarak tutuklu sanığın tutukluluk durumunun” 4/5/2012 ve 4/6/2012 tarihlerinde dosya üzerinden incelenmesine karar verilmiştir.

14. Mahkemenin 12/6/2012 tarihli celsesinde “üzerine atılı suçların niteliği, kanıt durumu, kaçma ve delilleri karartma olasılığı gözetilerek” başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir

15. Başvurucunun tahliye talepleri sırasıyla 25/9/2012, 18/12/2012 ve 14/3/2013 tarihli celselerde reddedilmiş ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir

16. Başvurucu, 14/3/2013 tarihli celsede “üzerine atılı suçların niteliği, kanıt durumu, kaçma ve delilleri karartma olasılığı, sanığa isnat edilen suçlarla ilgili kanunda öngörülen ceza miktarı gözetilerek” verilen tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara karşı 15/3/2013 tarihinde Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunmuştur.

17. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 20/3/2013 tarihli ve 2013/156 Değişik İş sayılı kararıyla “üzerine atılı suçun CMK 100 ve devamı maddesi kapsamında olması, dosya kapsamı, kaçma ve delilleri karartma olasılığı, isnat edilen suçlarla ilgili kanunda öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında Adli Kontrol Hükümlerinin yetersiz kaldığı, tutuklama tedbirinin suç ve cezaya göre ölçülü olduğu” gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.

18. Bu karar başvurucuya 16/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

19. Başvurucu, 26/4/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

20. UYAP üzerinden edinilen bilgiye göre Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi, 30/5/2013 tarihli kararıyla hukuki ve fiilî irtibatın bulunmasını gerekçe göstererek dava dosyasının İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/19 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir.

21. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 11/2/2014 tarihli duruşmada tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

B. İlgili Hukuk

22. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin (1) ila (6) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.

(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.

(6) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.(Ek cümle: 11/4/2013-6459/11 md.) Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır.”

23. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),

...”

24. 5271 sayılı Kanun’un 101. maddesi şöyledir:

“(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

(2) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.

(3) Tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.

(4) Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli veya sanık derhâl serbest bırakılır.

(5) Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir.”

25. 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”

26. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesinin ilgili tarihte yürürlükte bulunan hâliyle (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 2/7/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 26/4/2013 tarihli ve 2013/3072 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

28. Başvurucu; hukuka aykırı olarak, somut gerekçelere dayanmadan, soyut ifadelerle tutukluluk hâlinin devamına karar verildiğini, 12/1/2012 tarihinde tutuklanmış olmasına rağmen 12/6/2012 tarihinde mahkeme huzuruna çıkarıldığını belirterek Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesine bağlı kalmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyeti, tutukluğunun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmaması ve tutuklu olduğu hâlde uzun süre mahkeme huzuruna çıkarılmaması ile ilgilidir. Bu nedenle başvurunun Anayasa’nın 19. maddesi çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

1. Makul Sürede Mahkeme Huzuruna Çıkarılmama İddiası

30. Başvurucu, 12/1/2012 tarihinde tutuklanmış olmasına rağmen 12/6/2012 tarihinde mahkeme huzuruna çıkarıldığını belirtmiştir.

31. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

32. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

33. Ceza muhakemesinde, yargılama süresinin makul olmadığı yönündeki şikayetlerde, 23/9/2012 tarihinde derdest olmak şartıyla, suç isnadının gerçekleştiği tarih ile suç isnadına ilişkin nihai kararın ilgilisi tarafından öğrenildiği tarihe veya devam eden davalarda Anayasa Mahkemesinin başvuruyu karara bağladığı tarihe kadar geçen süre dikkate alınmalıdır (Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1/2014, § 45). Bu durum, tutukluluğun makul sürede sonuçlandırılmadığı şikâyetleri bakımından da geçerlidir ancak Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi başlamadan önce sona eren veya bu süreçlere özgü şikâyetlerde bunun kabul edilmesi mümkün görünmemektedir.

34. Başvurucu, görevli ve yetkili mahkeme önüne çıkarılmayarak 5 ay süreyle özgürlüğünden yoksun bırakıldığını ileri sürmekte olup bu durum 12/1/2012-12/6/2012 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu tarihler Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden öncesine aittir.

35. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bu şikâyetinin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

36. Alparslan ALTAN ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe katılmamıştır.

2. Tutukluluk Süresinin Makul Olmadığı İddiası

37. Başvurucu, somut gerekçelere dayanılmadan tutukluluğun devamına karar verildiğini ileri sürmüştür.

38. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”

39. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları güvence altına alınmıştır.

40. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 61).

41. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla, yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarda bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (Murat Narman, § 62).

42. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir başvuruda, itiraz kanun yolunda çelişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği gibi ilkelere uygun olarak bir inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate alınacaktır. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

43. Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunması durumunda ve bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Savaş Çetinkaya, B. No: 2012/1303, 21/11/2013, § 53).

44. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak, serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman, § 63-64).

45. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda gözaltına alındığı tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hükmün verildiği tarihtir (Savaş Çetinkaya, § 56).

46. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin tutukluluğun devamına ilişkin kararlarında gerekçe olarak suçun niteliği, kanıt durumu, dosya içeriği, atılı suçun yasada öngörülen ceza miktarı, sanığın kaçma kuşkusu ve delilleri karartma olasılığı hususlarının yer aldığı görülmektedir.

47. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen ve sanığın tutuklu olarak katıldığı yargılamada bireysel başvurunun yapıldığı tarihe kadar dört celse duruşma yapıldığı, bu duruşmalarda; diğer sanık hakkında çıkarılan yakalama emrinin beklendiği, dava dosyalarının birleştirilmesi hususunda İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi ile yazışma yapıldığı ve birleştirmeye muvafakat verilmediği için duruşmaların ertelendiği tespit edilmiştir.

48. Kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak tutukluluk belli bir süreye kadar makul kabul edilebilir. Başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu olarak yargılandığı ve tutuklandığı, nihayetinde bu suç için kanunda öngörülen ceza miktarına göre başvurucunun tutukluğunun devamına gerekçe olarak belirtilen hususlar ve tahliye tarihine kadar devam eden 2 yıl 1 ay 29 gün tutukluluk süresi dikkate alındığında makul sürenin aşılmadığı ve gösterilen gerekçelerin bu süre bakımından yeterli olduğu kabul edilmelidir.

49. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devam ettiği ilk derece yargılaması sürecinde, tutukluluk nedeniyle yargılamanın yürütülmesinde gösterilmesi gereken özel hassasiyetin yargılama makamınca gösterilmediği sonucuna varılması için bir neden bulunmamaktadır.

50. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun;

1. Makul sürede mahkeme huzuruna çıkarılmama şikâyetinin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Alparslan ALTAN ve Osman Alifeyyaz PAKSÜT’ün KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞUYLA,

2. Tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyetinin “açıkça dayanaktan yoksunluk”, nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, OY BİRLİĞİYLE,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, OY BİRLİĞİYLE,

2/7/2015 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞI OY GEREKÇESİ

1. Başvurucu, 12/1/2012 tarihinde tutuklanmasına rağmen 12/6/2012 tarihinde mahkeme huzuruna çıkarıldığını ve hukuka aykırı olarak, somut gerekçelere dayanmadan soyut ifadelerle tutukluluk halinin devamına karar verildiğini belirterek Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Mahkememiz çoğunluğu tarafından, başvurucunun bu şikayetleri makul sürede mahkeme huzuruna çıkarılmama iddiası ile tutukluluk süresinin makul olmadığı iddiası başlıkları altında incelenmiş ve makul sürede mahkeme huzuruna çıkarılmama iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

3. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir başvuruda, itiraz kanun yolunda çelişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği gibi ilkelere uygun olarak bir inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate alınacaktır. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

4. Çoğunluk kararında, başvurucunun, görevli ve yetkili mahkeme önüne çıkarılmadan 5 ay süreyle özgürlüğünden yoksun bırakıldığını ileri sürdüğü 12/1/2012-12/6/2012 arasında gerçekleşen tarihlerin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden öncesine ait olması nedeniyle, başvurucunun bu şikâyetinin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.

5. Anayasa Mahkemesi 10/1/2015 tarihli ve 29232 sayılı 16/10/2014 tarihli ve 2012/1221 sayılı benzer durumda olan Mehmet Halim Oral Başvurusunda verilen karar aynen şöyledir;

 “Makul Sürede Mahkemeye Çıkarılmama Şikâyeti Yönünden

42. Adalet Bakanlığı, başvurucunun 2/12/2011 tarihinde gözaltına alındığını ve 5/12/2011 tarihinde serbest bırakıldığını, itiraz üzerine, 9/12/2011 tarihinde tutuklandığını, bu tarih ile ilk duruşmasının yapıldığı 11/7/2012 tarihi arasındaki sürenin uzunluğundan şikayet edildiğini, bu tarih aralığının Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurunun başladığı 23/9/2012 tarihinden önce olduğunu belirtmektedir.

43. Başvurucu başvuru formunda yer alan tutuklulukla ilgili karar tarihlerinin zaman bakımından yetki kapsamında olduğunu ifade etmektedir.

44. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

45. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme’nin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

46. Başvurunun kabul edilebilmesi için ihlal iddiasına dayanak teşkil eden nihai işlem veya kararların 23/9/2012 tarihinden evvel kesinleşmemiş olmaları da gerekmektedir. Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştikleri tespit edildiği takdirde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 32).

47. Başvurucu, görevli ve yetkili mahkeme önüne çıkarılmadan altı ayı aşan süreyle özgürlüğünden yoksun bırakıldığını ileri sürmekte olup, bu durum 9/12/2011-11/7/2012 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Bu tarihten sonra da başvurucunun tutukluluk hali devam ettiğinden zaman bakımından yetkisizlik itirazı yerinde görülmemiştir.

48. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun “makul sürede yetkili ve görevli mahkemeye çıkarılmama” şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve başkaca bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir”.

6. Esas bakımından yapılan incelemede ise somut olayda başvurucunun 9/12/2011 tarihinde tutuklanması sonrasında açılan kamu davası kapsamında ilk duruşmanın 11/7/2012 tarihinde yapıldığı, bu tarihler arasında başvurucunun tutukluluk durumunun duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden incelendiği, başvurucunun isnat edilen suç kapsamında tutukluluk durumunun duruşmasız olarak incelenmesi ve yedi ay boyunca bu şekilde devam eden bir usule göre özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yeterli güvencelerin sağlanmaması sonucunu doğurduğu gerekçesiyle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir.

7. Görüldüğü gibi kararda başvurucunun dosya üzerinden incelenen tutukluluk tarihleri Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önceye ilişkin bulunmasına rağmen tutukluluk halinin başvuru tarihinde devam etmesi nedeniyle başvuru yetki kapsamında görülmüş ve esası incelenmiştir.

8. Süregelen ihlal iddiaları içeren tutukluluk veya yargılama sürelerinin makul olmadığı iddialarını içeren başvurularda Anayasa Mahkemesi zaman bakımından yetki kuralını katı uygulamamakta ve zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önceye ilişkin süreleri de gözetmektedir. Bu yaklaşım bireysel başvuru yolunun işlevi ve etkinliği bakımından yerinde bir uygulamadır.

9. Eldeki işte de durum farklı değildir. Başvurucu, 12/1/2012 tarihinde tutuklanmasına rağmen 12/6/2012 tarihinde mahkeme huzuruna çıkarılmış olması ve hukuka aykırı olarak, somut gerekçelere dayanmadan soyut ifadelerle tutukluluk halinin devamına karar verilmesinin ve yapılan bu hukuka aykırılıklara rağmen halen tutuklu bulunmasının temel hak ve özgürlüklerini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

10. Başvurucunun dosya üzerinden incelenen tutukluluk tarihleri Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önceye ilişkin bulunmasına rağmen bu tarihten sonra bireysel başvuru tarihinde de başvurucunun tutukluluk hali devam ettiğinden başvurunun zaman bakımından yetkisiz olduğuna ilişkin görüş yerinde görülmemiştir.

11. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun “makul sürede mahkeme huzuruna çıkarılmama” şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve başkaca bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerektiğini düşündüğümüzden çoğunluğun, başvurucunun bu şikâyetinin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna yönelik görüşüne katılmadık.

 

Başkanvekili

Alparslan ALTAN

Üye

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Genel Kurul
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Gamze Erol [GK], B. No: 2013/3072, 2/7/2015, § …)
   
Başvuru Adı GAMZE EROL
Başvuru No 2013/3072
Başvuru Tarihi 26/4/2013
Karar Tarihi 2/7/2015
Resmi Gazete Tarihi 11/8/2015 - 29442

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, somut gerekçelere dayandırılmadan uzun süre tutuklu olarak yargılanma ve makul sürede mahkeme huzuruna çıkarılmama nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği hakkındadır.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Tutukluluk (süre) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 220
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
101
102
108
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi