TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET TAŞDEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3436)
|
|
Karar Tarihi: 18/5/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı: 15/6/2016-29743
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet TAŞDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Jandarma Okullar Komutanlığında önleme araması
yapılması ve cep telefonuna el konması nedeniyle özel hayata saygı ve mülkiyet
haklarının; bu işleme yapılan itirazın tek hâkim tarafından reddedilmiş olması
nedeniyle adil yargılanma hakkının unsurlarından olan kanuni hâkim güvencesinin
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/5/2013 tarihinde Sincan 1. Asliye Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 19/1/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/2/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 13/4/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
28/4/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 4/5/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Jandarma Okullar Komutanlığında binbaşı rütbesiyle
öğretmen olarak görev yapmaktadır.
9. Jandarma Okullar Komutanlığının Jandarma Genel Komutanlığına
hitaben 26/2/2013 tarihli ve 14774 sayılı yazısı ile Askerî Mahkemeden arama
kararı alınması talep edilmiştir. Jandarma Genel Komutanlığının 27/2/2013
tarihli ve 97462 sayılı emriyle mevzuatta arama kararı taleplerinin
teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt'a komutanı
veya askeri kurum amirleri tarafından yapılacağını zorunlu tutan bir hüküm
bulunmadığından önleme arama kararı çıkarılmasına ilişkin talebin doğrudan
Jandarma Okullar Komutanlığı tarafından yapılması gerektiği bildirilmiştir.
10. Jandarma Okullar Komutanlığının 28/2/2013 tarihli talep
yazısına istinaden Jandarma Genel Komutanlığı Ankara Askerî Mahkemesinin
(Askerî Mahkeme) heyet hâlinde verdiği 1/3/2013 tarihli ve 2013/79-İd.,
2013/61-Kr. sayılı kararı ile Okullar Komutanlığı Başkanlık binasında 6/3/2013
tarihinde saat 14.00'te yapılacak toplantı öncesi ve bitiminde toplantıya
katılacak personel ile toplantının yapılacağı binada görev yapacak personel
üzerinde, toplantının yapılacağı binanın odalarında ve depolarında 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 119., 25/10/1963 tarihli ve
353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluş ve Yargılama Usulü Kanunu'nun 66.
maddelerine istinaden önleme araması yapılmasına karar verilmiştir. Kararın
gerekçesi şöyledir:
“Ankara Beytepe J. Okll.
K.lığının 28/2/2013 tarih ve
... sayılı yazısı ile 6/3/2013 tarihinde saat 14:00'de ve J. Okll. K.lığı
Öğr.Bşk.lığında yapılacak olan faaliyet öncesi ve
sonrasında önleyici arama kararı verilmesinin talep edildiği görülmekle üst
yazı ve ekindeki talep yazısı incelendi:
Talep yazısında 6413 sayılı TSK Disiplin
Kanununun 19/J maddesi ile görüntü ve sesleri kaydetmek ve aktarmakta
kullanılan cihaz ve aletlerin birlik içerisinde bulundurulmasının ve
kullanılmasının yasak olduğu hatırlatılarak 'pasakeyfim.net' adlı internet sitesinde
J. Okll. K.lığı personeli
hakkında yasadışı yollarla kaydedilen ses ve görüntülerin ilgisiz, abartılı ve
yanlış bilgilerin yayınlanmasıyla personele yönelik iftira ve hakaret dolu
yayınlara devam edildiği, 2013 yılı içerisinde bahse konu internet sitesinde
söz konusu yayınların arttığı, adı geçen internet sitesinde yayınlanan ses ve
görüntüler ile TCK'nın 133, 134, 135 ve 136'ncı maddelerinde düzenlenen özel
hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar ile 1632 sayılı ASCK'nun da yer alan 84, 85, 95, 96'ncı maddelerinde
düzenlenen suçların işlendiği yönünde değerlendirme yapılmak sureti ile;
-Bahse konu suçları önlemek,
-Personelin huzur ve güven içerisinde görev
yapması ile haklarını korumak ve özgürlüklerini sağlamak,
-Milli güvenlik, kamu düzeni ve genel ahlakın
korunması amaçları doğrultusunda ayrıca gerek TSK'nın gerekse J. Okll. K.lığının
manevi şahsiyetine zarar verecek muhtemel faaliyetleri önlemek ve birlik içi
disiplinin tesisi maksadı ile 6/3/2013 tarihinde saat 14:00'de yapılacak
toplantı öncesinde öğretim başkanlığı bina girişlerinde ve toplantı sonrası
toplantı çıkışında tüm personelin üzerinde ve bina içerisinde gerekli görülen
oda ve depolarda önleme araması yapılması hususunda karar verilmesinin talep
edildiği görüldü.
Arama, saklanan bir kişinin veya gizli ve
saklı tutulan bir eşyanın, tehlikeyi önlemek için veya adli amaçlarla meydana
çıkarılması için yapıldığından, yapılan işlem sırasında 'özel hayatın gizli
alanına' girilmiyorsa, bu işlem teknik olarak arama değildir. Arama, genel
emniyet ve asayişin korunması ve tehlikelerin önlenmesi için yapıldığında
önleme aramasından; suçun işlenmesinden sonra, suçun, delillerinin ve failinin
ortaya çıkartılması için yapıldığında ise, adli aramadan söz edilmektedir.
Teknik anlamda 'arama' sayılmayan denetim ve
idari kontroller, doğal olarak, Anayasanın koruduğu alan dışındadır. Devlet
tarafından yapılan işlem, teknik anlamda 'arama' olmalıdır. Anayasamız katı bir
arama düzenlemesi yapmış, bütün aramalar için önceden alınmış bir hakim kararı veya gecikmede sakınca olan hallerde önceden
alınmış bir yazılı emrin bulunması şartını aramıştır.
Önleme aramasında da kolluğun kendiliğinden
arama yapma yetkisi yoktur. Yetkili makam acele hallerde arama emri vermişse,
bu emrin hakim tarafından incelenmesi gerekir.
Kolluğun hakim kararı veya yazılı emir almadan kendiliğinden adli arama yapması
mümkün olan istisnai durumlarda da (Arama Yönetmeliği madde 8), yapılan bu
işlemin yirmidört saat içinde hakim kararına
sunulması ve kırksekiz saat içinde hakim kararına
bağlanması gerekir. ..
Aramayı düzenleyen 353 sayılı Kanun'un 66.
maddesinde belirtilen şartların Polis Vazife ve Selahiyetleri
Kanununun 9. maddesi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 20.maddesinde
belirtilen önleme araması gerekçeleri ile örtüştüğü görülmektedir. 353 sayılı
Kanunun 68. maddesinin 29/6/2006 tarihli 5530 sayılı Kanunun 68. maddesi ile
mülga edilip 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun aramaya vezapta
ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmasıdolayısıyla,
askeri yargıda adli aramaların bu atıf nedeniyle CMK'nın
hükümlerine göre; önleme aramalarının ise 353 sayılı Kanunun 66. maddesine göre
yapılması zorunluluğu bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
353 sayılı Kanunun 66. maddesine göre aramaya
karar verme yetkisi esas olarak Askeri Mahkemeye aittir. Gecikmesinde sakınca
bulunan hallerde Askeri Savcılar, teşkilatında Askeri Mahkeme kurulan kıta
komutanı veya askeri kurum amirleri ile bunların verecekleri yazılı emirle
diğer askeri makamlar arama işlemi yapabileceklerdir. Ancak bu suretle yapılan
arama işlemlerinin yirmidört saat içinde yetkili
Askeri Mahkemenin onayına sunulması zorunluluğu mevcuttur.
Her ne kadar birlik içerisinde cep telefonu,
bilgisayar, radyo, teyp, fotoğraf makinesi gibi görüntü, ses ve benzeri
verileri ve bilgileri kaydeden, depolayan veya ileten her türlü cihaz ve aletin
ve bunların aksamlarının kullanılması ve bulundurulması TSK Disiplin Kanununun
19/J maddesi gereğince yasaklanmış ise de, talep
yazısında belirtilen 'pasakeyfim.net' adlı internet sitesinde ...TSK personeli
ile J. Okll. K.lığı
personeli hakkında izinsiz yapılan görüntü ve ses kayıtlarının yayınlandığı,
birlik girişlerinde yapılan kontrollerin adı geçen elektronik cihaz ve
aletlerin birlik içine sokulmasının engellenmesinde zaman zaman yetersiz
kaldığı, milli güvenlik ve kamu düzeni ile genel ahlakın korunması amacı ile
zaman zaman temel kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlamayacakşekilde
idarece tesis edilecek ölçülü ve orantılı tedbirler ile önleyici arama
yapılmasının talep yönünden TCK'nın 132-136. maddelerinde yer alan suçların
önlenmesinde etkili olacağı ve birlik içi disiplinin tesisi ve idamesine katkı
sağlayacağı değerlendirildiğinden; 6/3/2013 tarihinde J. Okll.
K.lığı Öğr.Bşk.lığı
bina girişlerinde, saat 14:00'de başlayacak toplantının öncesinde ve toplantının
bitiminde toplantıya katılacak ve toplantının yapılacağı binada görev yapacak
personel üzerinde, öğretim başkanlığı binasının oda ve depolarında önleme
araması yapılmasına karar verilmiştir.”
11. Bu kararın 6/3/2013 tarihinde icrası kapsamında yapılan
aramaya ilişkin aynı tarihli tutanakta aramaya saat 17.20'de son verildiği,
personel üzerinde yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı,
brifing salonu içinde yapılan aramada sahipleri bilinmeyen çeşitli markalarda
cep telefonları ve bir adet haricî belleğin bulunarak muhafaza altına alındığı
belirtilmiştir.
12. Jandarma Okullar Komutanlığının 7/3/2013 tarihli yazısıyla
Askerî Mahkemeden arama ve el koyma tutanağının onaylanması, cep telefonlarına
ait kayıtlı bilgilerin incelenmesi, sahibi olan personelin tespit edilmesi, suç
unsuru tespit edilmesi hâlinde yasal işlem başlatılması talep edilmiştir.
13. Askerî Mahkemenin 7/3/2013 tarihli yazısıyla suç ihbar ve
şikâyetlerinin teşkilatında askerî mahkeme kurulan komutanlığa yapılması
gerektiği, 353 sayılı Kanun'un 67. ve 95. maddelerinde belirtilen usule
uyulması gerektiğinden talep yazısının iade edildiği bildirilmiştir.
14. Bu defa Jandarma Okullar Komutanlığı tarafından 8/3/2013
tarihli yazıyla Jandarma Genel Komutanlığından konu hakkında inceleme ve tespit
talebinde bulunulmasıistenilmiştir.
15. Jandarma Genel Komutanlığının Jandarma Okullar Komutanlığına
hitaben "Jandarma Genel Komutanı
emriyle" ibareli 8/3/2013 tarihli yazısıyla, Askerî Mahkemeden
yeniden ivedi olarak el koyma onay kararının talep edilmesi, el koyma kararı
verildiği takdirde ilgili belgelerin suç dosyası hâline getirilerek vaka kanaat
raporu ile birlikte soruşturma emri verilmesi işlemi için gönderilmesi
istenmiştir. Bunun üzerine Jandarma Okullar Komutanlığının 8/3/2013 tarihli
yazısıyla Askerî Mahkemeden el koyma onay kararıtalep
edilmiştir.
16. Askerî Mahkemenin heyet hâlinde verdiği 8/3/2013 tarihli ve
2013/91-İd., K. 2013/230 sayılı kararıyla yapılan aramada bulunan cep
telefonları ile haricî belleğe ilişkin "arama
ve zapt tutanağının 353 S.K.nun 66'ıncı maddesi
gereğince onaylanmasına" karar verilmiştir.
17. Jandarma Genel Komutanlığı Askerî Savcılığınca (Askerî
Savcılık) 13/3/2013 tarihinde soruşturma açılmış; Askerî Mahkemeden el konulan
malzemelerden kopya çıkarılmasına, kayıtların çözülerek metin hâline
getirilmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Askerî Mahkemenin 15/3/2013
tarihli ve 2013/100-İd., 2013/72-Kr. sayılı kararı ile talep kabul edilmiştir.
18. Askerî Savcılık tarafından bir adet N..
marka telefonda takılı bulunan sim kartın seri
numarası üzerinden ilgili kurumlarla yapılan yazışmalara dayanılarak telefona
takılı sim kartın sahibinin başvurucu olduğu tespit edilmiştir.
19. Başvurucu, bireysel başvuru formunda disiplin cezasıyla
karşılaşabileceği düşüncesiyle üzerinde sim kart takılı olan N...
marka bir adet cep telefonunubrifing salonunda
oturduğu koltuğa bıraktığını, söz konusu cep telefonunun el konulan telefonlar
arasında bulunduğunu belirtmiştir.
20. Başvurucu, Askerî Mahkemenin 8/3/2013 tarihli ve
2013/91-İd., 2013/230-Kr. sayılı onama kararına karşı Kara Kuvvetleri
Komutanlığı Askerî Mahkemesine itirazda bulunmuştur.
21. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askerî Mahkemesinin tek hâkimle
verdiği 4/4/2013 tarihli ve 2013/170 İd., 2013/159 Müt. sayılı kararı ile
başvurucunun itirazının reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"Mehmet Taşdemir'in ...dilekçesinde her
ne kadar ele geçirilen cihazlardan muterize ait olan olup olmadığı
anlaşılamamış ise de itiraz ettiği kararların, önleme arama kararı verilen
...1/3/2013 tarihli ve ...sayılı kararı ile zapt tutanağının onaylandığı ....8/3/2013 tarihli ...sayılı kararı olduğu anlaşılmış ve
inceleme bu çerçevede yapılmıştır.
...
İtiraza konu arama kararına ilişkin öncelikle
usule yönelik yapılan değerlendirmede, ilgili mahkemesinden istemde bulunacak
yetkili merci bakımından soruşturma dosyasında J.Gn.K.lığı
Askeri Mahkemesinin yetki sahası içerisinde bulunan ve müstakil birlik komutanlığı
olan Jandarma Okullar Komutanlığınca arama kararı talebinde bulunulduğu,
öncesinde adı geçen komutanlığın Jandarma Genel Komutanlığı ile irtibat halinde
olduğu ve kendisine yetkili olması nedeniyle doğrudan J.Gn.K.lığı
Askeri Mahkemesinden talepte bulunması cevabının verildiği görülmektedir. Arama
kararını talep edecek merci bakımından gerek 353 sayılı gerek ise 5271 sayılı
Kanunların ilgili maddelerinde ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin
üçüncü bölümünde bir sınırlama getirilmediği, sadece Yönetmeliğin 20.
Maddesinde aramanın yapılacağı yer mülki amirinin mahkemeden talepte
bulunacağının düzenlendiği, mülki amir kavramının ise Türk Silahlı
Kuvvetlerinde doğrudan bir karşılığı olmamakla birlikte aramayı yapacak
komutanlığın talepte bulunmaya yetkili olduğunun kabulü gerektiği, dolayısıyla
Jandarma Okullar Komutanlığının mahkemesinden arama talebinde bulunmasının
usule uygun olduğu değerlendirilmiştir.
Önleme arama kararı verilen J.Gn.K.lığı Askeri Mahkemesinin 1/3/2013 tarihli ve 2013/79
İd.-61 sayılı kararına ilişkin esasa yönelik yapılan değerlendirmede, talepte
bulunan komutanlığın 26/2/2013 tarihli 'Önleyici arama talebi' başlıklı
yazısında 353 sayılı Kanunun 66. Maddesinde ifade edilen sebeplerin varlığı
detayları ile izah edilmiş ve soruşturmanın mevcut hali itibarıyla mahkememizce
de öne sürülen sebeplerin arama kararı verilmesine mesnet olabilecek derecede
ciddi olduğu kanaatine varılmıştır. Diğer unsurlar yönünden, mezkur
önleme arama kararının elzem unsurları ihtiva ettiği görülmüştür.
Usul ve esasa uygun verilen kararı müteakip
icra edilen arama neticesinde ele geçirilen cihazlara dair arama ve zapt
işlemlerinin ilk bakışta 353 sayılı Kanunun 66/2. Maddesinin amir hükmü gereği
24 saat içerisindeJ.Gn.K.lığı Askeri Mahkemesine
onaya sunulmadığı şeklinde izlenim ediniliyorsa da, esasen aramayı yapan
Jandarma Okullar Komutanlığının 7/3/2013 tarihinde mahkemesine arama ve zapt
işlemlerini onaya sunduğu ancak, kurumlar arası farklı değerlendirmeler
nedeniyle aynı mahiyette 8/3/2013 tarihinde yeniden talepte bulunulduğu ve
mahkemesince 8/3/2013 tarihli ve 2013/91-230 İd-Kr.
sayılı kararı ile onaylama kararı verildiği görülmektedir. İzah edilen hususlar
çerçevesinde arama ve zapt tutanağının onaylandığıJ.Gn.K.lığı Askeri Mahkemesinin 8/3/2013 tarihli ve
2013/91-230 İd-Kr. sayılı kararının da usul ve esasa
uygun verildiği kanaatine varılmıştır."
22. Bu karar başvurucuya 19/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Başvurucu 17/5/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
23. Başvurucu ve diğer ilgililer hakkında açılan soruşturma
sonucunda Jandarma Genel Komutanlığı Askerî Savcılığının 2/8/2013 tarihli ve
E.2013/377, K.2013/123 sayılı kararıyla elde edilen cep telefonu, sim kart,
hafıza kartı ve taşınabilir bellek içinde bulunan verilerde herhangi bir ses
veya görüntü kaydı ile başkaca suç içeren bulguya rastlanılmadığı gerekçesiyle
kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
24. El konulan ceptelefonu 2/7/2013
tarihinde, sim kartı ise 15/11/2013 tarihinde başvurucuya iade edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
25. 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Disiplin Kanunu'nun "Hizmet yerini terk
etmeme cezasını gerektiren disiplinsizlikler" kenar başlıklı
19. maddesinin (1) numaralı fıkrasının j bendi şöyledir:
"Hizmet yerini terk
etmeme cezasını gerektiren disiplinsizlikler şunlardır:
...
j) Yasak edilen malzemeyi bulundurmak: Kıta,
karargâh ve kurumlarda ya da görev esnasında bulundurulması veya kullanılması
emirle yasak edilen cep telefonu, bilgisayar, radyo, teyp, fotoğraf makinesi
gibi görüntü, ses ve benzeri verileri ve bilgileri kaydeden, depolayan veya
ileten her türlü cihaz ve aletler ile aksamlarını bulundurmak veya
kullanmaktır."
26. 353 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
"Türk Milleti adına yargı
yetkisini kullanacak askeri mahkemeler; kolordu, ordu, (deniz ve havada eşidi) ve kuvvet komutanlıkları ile Genelkurmay Başkanlığı
nezdinde Milli Savunma Bakanlığınca kurulur.
Kuvvet Komutanlıklarının yapacakları teklif
veya Genelkurmay Başkanlığının, doğrudan doğruya göstereceği lüzum üzerine,
diğer kıta komutanlıkları veya askeri kurum amirlikleri nezdinde de Milli Savunma Bakanlığınca askeri mahkeme kurulabilir ve
aynı yolla kaldırılabilir.
Bir garnizonda aynı Kuvvetten nezdinde askeri
mahkeme kurulması gereken birden fazla kıta komutanlığı bulunursa Genelkurmay
Başkanlığının uygun göreceği bir kıta komutanlığı nezdinde Milli
Savunma Bakanlığınca yeteri kadar askeri mahkeme kurulması ile yetinilebilir.
Askeri Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58 ve 59 uncu maddeleri ile 148 inci maddesinin (B)
fıkrasında yazılı suçları işliyenlerin yargılanmaları
Milli Savunma Bakanlığının önceden tesbit ve Resmi
Gazete ile yayınlayacağı askeri mahkemelerde yapılır."
27. 353 sayılı Kanun'un 2. maddesi şöyledir:
"Askerî
mahkemeler, bu Kanunda aksi yazılı olmadıkça üç askeri hakimden
kurulur. Askerî mahkeme
kurulunda bulunanların en kıdemlisi, mahkeme başkanlığı görevini yapar."
28. 353 sayılı Kanun'un "Nezdinde
askeri mahkeme kurulan kıta komutanı ve askeri kurum amiri"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
"Nezdinde askeri
mahkeme kurulan kıta komutanı veya askeri kurum amiri bir suçun işlendiğini
öğrendiklerinde refakatlerindeki askeri savcıya soruşturma açtırır ve
yapılmakta olan soruşturma hakkında askeri savcıdan her zaman bilgi
isteyebilirler.
Nezdinde askeri mahkeme kurulan kıta komutanı
veya askeri kurum amirlerinin refakatlerindeki adli müşavirler, bu yetkinin
kullanılmasında bu komutan ve askeri kurum amirlerinin yardımcısıdırlar ve
kanun yollarına başvurmada adı geçen komutan ve askeri kurum amirleri adına
ilgili soruşturma ve dava dosyalarını incelemeye yetkilidirler.
Adli müşavirler, aynı zamanda refakatlerinde
bulundukları, nezdinde askeri mahkeme kurulan kıta komutanı veya askeri kurum
amirlerinin hukuk işlerinde de yardımcısıdırlar.
Kıta komutanının ve askeri kurum amirinin
kanuni ve şahsi engelleri yetkilerinin kullanılmasına imkan
vermez ise bu yetkiler kanuni vekillerine geçer.
Teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, subay ve astsubayların
işledikleri suçlar dışında, diğer kişilerin işledikleri suçlara ait suç
evrakını, soruşturma yapılması istemiyle askerî savcılığa göndermek üzere
askerî hâkim sınıfından olan adlî müşavirlere yazılı yetki verebilir. Yetki
verilen konularda kıt’a komutanı veya kurum amirine
tanınan kanunî yetkiler adlî müşavirler tarafından kullanılır."
29. 353 sayılı Kanun'un "Genel
görev" kenar başlıklı 9. maddesi şöyledir:
"Askeri mahkemeler
kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile
bunların asker kişiler aleyhine (…) yahut askerlik hizmet ve görevleri ile
ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler."
30. 353 sayılı Kanun’un "Tek
hakimle ve kurulla bakılacak işler" kenar başlıklı 19. maddesi
şöyledir:
“Subay ve astsubayların işledikleri suçlara ait davalar ile ağır ceza
mahkemesinin görevine giren suçlara ait davalar hariç olmak üzere, üst sınırı
beş yıla kadar (beş yıl dahil) hapis cezaları ve bunlara bağlı adli para
cezaları ile bağımsız olarak hükmedilecek adli para cezalarını ve güvenlik
tedbirlerini gerektiren Askeri Ceza Kanununda ve diğer
kanunlarda yazılı suçlara ait davalara ve suç konusu olmayan eşyanın
müsaderesine tek hakim tarafından bakılır.
Kurulla veya tek hakimle bakılacak işlerin
belirlenmesinde, cezayı ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenler
gözetilmeksizin, kanunda yer alan suçun cezasının üst sınırı göz önünde
bulundurulur.
...
Tek hakim
tarafından bakılan davalarla ilgili soruşturmalarda, hakim kararı gerektiren
her türlü işleme ait kararlar, tek hakim tarafından verilir. Bu kararlara karşı
itirazları incelemeye en yakın askeri mahkeme yetkilidir.
İddianamenin kabulünden sonra, yargılamanın
tek hakim tarafından yürütülmesi gerektiği gerekçesi
ile görevsizlik kararı verilemez.
Görülmekte olan davalar nedeniyle tek hakim ile askeri mahkeme kurulu arasında çıkan görev
uyuşmazlıklarını, Askeri Yargıtay çözümler.”
31. 353 sayılı Kanun’un "Arama
ve zapt" kenar başlıklı 66. maddesi şöyledir:
“Aramaya ve zapta karar verme yetkisi; millî güvenlik, kamu düzeni, suç
işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına
bağlı olarak, askerî mahkemeye aittir.
Yukarıda belirtilen sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde askerî savcılar, teşkilâtında askerî
mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum
amirleri ve bunların verecekleri yazılı emir üzerine diğer askerî makamlar da
arama ve zapt işlemi yapabilirler. Arama ve zapt işlemleri, yirmidört
saat içinde yetkili askerî mahkemenin onayına sunulur. Askerî mahkeme, kararını
arama ve zapt işleminden itibaren kırksekiz saat
içinde açıklar; aksi halde, zapt kendiliğinden kalkar.
Askerî mahallerde yapılacak arama ve zapttan o
yerdeki askerî birlik komutanı veya kurum amiri haberdar edilir.
Askerî mahkemenin onayına sunulmayan arama ve
zapt işlemleri hakkında, aleyhine arama ve zapt işlemi yapılan kimse, askerî
mahkemeden her zaman bu hususta bir karar verilmesini isteyebilir.
Yukarıdaki fıkralara göre verilecek kararlara
karşı yedi gün içinde en yakın askerî mahkemeye itiraz edilebilir.”
32. Anılan maddenin gerekçesi şöyledir:
"Madde ile; 353 sayılı
Kanunun 66 ncı maddesinde
yapılan değişiklikle; arama ve el koyma yetkisi yeniden düzenlenerek, 4709
sayılı Kanunla Anayasamızın 19 ve 20 nci maddelerinde
yapılan düzenlemelere uyum sağlanmaktadır. Bunagöre;askerîmahkemenin
arama veya el koymakararı verebilmesi için; millî
güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel
ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması
sebeplerinden biri veya birkaçı aranmakta, ayrıca aynı koşullara bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde askerî savcı veya yetkili kılınmış birlik
komutanlarının verdiği arama ve el koyma kararının yirmi dört saat içinde
yetkili askerî mahkemenin onayına sunulması, askerî mahkemenin de kararını el
koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklaması öngörülmekte, aksi halde el
koyma kararı kendiliğinden ortadan kalkmaktadır."
33. 353 sayılı Kanun’un "Arama
esnasında bulunan diğer şeyler" kenar başlıklı 67. maddesi
şöyledir:
“Arama esnasında soruşturulan olay ile ilgili olmıyan
ve fakat kovuşturmayı gerektiren diğer bir eylemin bulunduğunu gösteren
maddeler de zaptedilir. Bunlar nezdinde askeri
mahkeme bulunan kıta komutanı veya askeri kurum amirine veyahut yetkili
Cumhuriyet savcısına evrakı ile birlikte gönderilir.
Bu takdirde 95 inci madde hükmü uygulanır.”
34. 353 sayılı Kanun’un "Bir
suç işlenildiğinin öğrenilmesi ve ilk tedbirler"
kenar başlıklı 95. maddesi şöyledir:
"Cumhuriyet savcılıklarına veya zabıta
makam ve memurlarına yapılacak askerî yargıya tâbi suç ihbar ve şikâyetleri
şüphelinin amiri olan makama gönderilir.
Askerî birlik komutanı veya askerî kurum amiri
maiyetinden birinin kendisine ihbar veya şikâyet olunan veyahut diğer suretle
öğrendiği, askerî mahkemelerin görev alanına giren suçları hakkında şüphelinin
kimliğini, isnat olunan suçu ve bu suçun delillerini gösterir bir vak’a raporu düzenler ve adlî yönden bağlı bulunduğu askerî
mahkemenin teşkilâtında kurulduğu kıt’a komutanı veya
askerî kurum amirine gönderir.
Teşkilâtında askerî mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askerî kurum amiri, suç evrakını
inceledikten sonra askerî savcıya gönderir ve şüphelinin tutuklanmasını isterse
bu husustaki istemini de bildirir.
Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlar
veya gecikmesinde sakınca umulan hallerde askerî savcılar derhal soruşturmaya
başlarlar. Zorunluluk halinde bu soruşturma bir disiplin subayı tarafından da
yapılabilir. Bu hallerde durum derhal yetkili askerî mahkemenin teşkilâtında
kurulduğu komutan veya askerî kurum amirine bildirilir.
Cumhuriyet savcıları, zabıta makam ve
memurları ve askerî amirler askerî savcının
işe el koymasına kadar eylemin sübut vasıtalarının ve delillerinin kaybolmasını
önleyecek, gecikmesinde sakınca umulan tedbirleri alırlar."
35. 353 sayılı Kanun’un
"İtiraz olunabilecek kararlar ve itiraz merci" kenar
başlıklı 202. maddesi şöyledir:
"İtiraz, bu kanunda
açıkça gösterilen hallerde kararlara veya askeri mahkeme kararlarına karşı
yapılabilir.
Bu Kanunda aksine hüküm
bulunmayan hallerde yapılacak itirazları en yakın askerî mahkeme inceler."
36. 353 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan
hâllerde Ceza Muhakemesi Kanununun (…), değerlendirme raporu yetkisine ilişkin
166 ve istinafa ilişkin 272 ilâ 285 inci maddeleri hükümleri hariç olmak üzere
diğer hükümleri askerî yargıda da uygulanır.
Bu Kanunun uygulanmasında, atıf yapılan
hükümlerde yer alan, Adalet Bakanı, Millî Savunma Bakanını; Yargıtay, Askerî Yargıtayı; mahkeme, askerî mahkemeyi; hâkim ve sulh ceza
hâkimi, askerî hâkimi; mahkeme başkanı, duruşma hâkimini; Cumhuriyet
Başsavcılığı, askerî savcılığı; Cumhuriyet savcısı, askerî savcıyı ifade
eder."
37. 5271 sayılı Kanun'un "Eşya
veya kazancın muhafaza altına alınması ve bunlara elkonulması"
kenar başlıklı 123. maddesi şöyledir:
"(1) İspat aracı olarak
yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan
malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır.
(2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla
teslim etmediği bu tür eşyaya elkonulabilir."
38. 5271 sayılı Kanun'un "Elkoyma kararını verme yetkisi" kenar
başlıklı 127. maddesinin (1), (2), (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Hâkim kararı
üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının,
Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile
kolluk görevlileri, elkoyma işlemini
gerçekleştirebilir.
(2) Kolluk görevlisinin açık kimliği, elkoyma işlemine ilişkin tutanağa geçirilir.
(3) Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat
içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan
itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar."
39. 5271 sayılı Kanun'un "Bilgisayarlarda,
bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma" kenar başlıklı 134. maddesinin
(1), (3) ve (4) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Bir suç dolayısıyla yapılan
soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve
başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar
programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar
kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline
getirilmesine hâkim tarafından karar verilir.
(3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin
yedeklemesi yapılır.
(4) Üçüncü fıkraya göre alınan yedekten bir
kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa
geçirilerek imza altına alınır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
40. Mahkemenin 18/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu; arama kararı ve uygulamasının hukuka aykırı
olduğunu, önleme araması kararı ile Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen
ölçülülük ilkesinin ihlal edildiğini, aramanın amacı ile icra ediliş yönteminin
orantısız olduğunu, arama kararının kanuni dayanağının ve gerekçesinin
bulunmadığını, gerekçede belirtilen hususların disiplin veya idari mahiyette
olan işlemlerden olduğunu, bir suç işlendiği şüphesi bulunmadığını, askerî
yerlerde önleme aramasına dair işlemler konusunda yetkinin garnizon
komutanlıklarına ait olduğunu, başvuruya konu olayda ise arama kararı talebinin
yetkisiz olarak Jandarma Okullar Komutanlığı tarafından yapıldığını, ayrıca
4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun 9.
maddesinde kamuya açık olmayan iş yerleri ile eklentilerinde önleme araması
yapılamayacağı belirtilmesine rağmen arama yapıldığını, arama kararının
kendisine gösterilmediğini, el konulan eşyaların usulünce muhafaza altına
alınmadığını, toplantı salonunun arama yapılacak yerlere dâhil olmadığını, el
koymanın onaylanması kararına karşı itirazının kanuna ve doğal hâkim
güvencesine aykırı olarak tek hâkim tarafından karara bağlandığını,
mülkiyetindeki cep telefonuna kanuna aykırı olarak el konulduğunu belirterek
Anayasa'nın 13., 17., 19., 22., 35., 36., 37. ve 141. maddelerinin ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile 20.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
42. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun arama ve el koyma işleminin
kanunlarda yer alan usullere uygun yapılmadığı yönündeki iddialarının
Anayasa'nın20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında, kanuni
hakim ilkesinin ihlali iddialarının ise Anayasa'nın
36. maddesi ile bağlantılı olarak 37. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği
sonucuna varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Kanuni Hâkim
Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
43. Başvurucu arama ve el koyma kararlarına yaptığı itirazın tek
hâkimden oluşan Askerî Mahkemece incelenmiş olması nedeniyle adil yargılanma
hakkının unsurlarından olan kanuni hâkim güvencesinden yoksun bırakıldığını
iddia etmiştir.
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” başlıklı 46.
maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin
(1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön
koşullar; başvurucunun, kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden
dolayı “güncel bir hakkının ihlal edildiği iddiasında”bulunması,
iddia edilen ihlalden kişinin “kişisel
olarak” ve “doğrudan”
etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun “mağdur” olduğunu iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179,
20/3/2014, § 24).
45. Bir başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilebilmesi
için başvurucunun mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp iddia edilen
ihlalden doğrudan etkilendiğini, bir başka ifadeyle mağduriyetini kanıtlaması
gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi mağdurluk statüsünün
mevcudiyetinin kabulü için yeterli değildir (Ayşe
Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/6/2014, § 24).
46. Diğer yandan bir şüpheli hakkında yürütülen ceza
soruşturmasının, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya
açılmış olan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine
hükmedilmesi hâlinde makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel
gelmemek şartıyla bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle mağdur
olduklarının kabulü mümkün değildir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Eğinlioğlu/Türkiye (k.k.),
B. No: 31312/96, 21/10/1998; Koç ve Tambaş/Türkiye (k.k.),
B. No: 46947/99, 24/2/2005; İsak Tepe/Türkiye, B. No: 17129/02,
21/10/2008, § 30; Bouglame/Belçika (k.k.),
B. No: 16147/08, 2/3/2010; Juge ve Ducamp/Fransa
(k.k.), B. No: 66170/09, 12/4/2011). Ancak bu durum
soruşturma veya kovuşturmaların yukarıda belirtilen sonuçlarının adil
yargılanma hakkı dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil etmez (Ali Sarıpınar, B.
No: 2013/6186, 9/3/2016, § 47).
47. Somut olayda başvurucu hakkında açılan ceza soruşturması
kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanmıştır. Dolayısıyla
başvurucunun bahse konu iddiaları bakımından mağdur sıfatı bulunmamaktadır (Ali Sarıpınar, §
48).
48. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Arama Tedbiri Nedeniyle Özel Hayata Saygı
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
49. Yukarıda belirtildiği üzere bir şüpheli hakkında yürütülen
ceza soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya
açılmış olan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine
hükmedilmesi hâlinde makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel
gelmemek şartıyla bu kişilerin adil yargılanma hakkı bakımından mağdur sıfatı
bulunmamaktadır. Ancak bu durum, soruşturma veya kovuşturmaların sonuçlarının
adil yargılanma hakkı dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil
etmez (Ali Sarıpınar,
§ 47). Bu nedenle başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddialarının incelenmesi gerekmektedir.
50. Başvurucu, arama işleminin kanunlarda yer alan usullere
uygun yapılmadığını belirterek özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
51. Bakanlık görüşünde Askerî Mahkeme tarafından verilen arama
ve el koyma kararlarının 353 sayılı Kanun uyarınca suç işlenmesinin önlenmesi,
kamu düzeni amacına yönelikolduğu belirtilmiştir.
52. Başvurucu Bakanlık görüşüne cevabında önceki iddialarını
tekrar etmiştir.
53. Kamu makamlarının özel hayata saygı hakkına keyfî bir
şekilde müdahale etmelerinin önlenmesi, Anayasa'nın 20. ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 8. maddesi ile sağlanan güvenceler kapsamında yer
almaktadır.
54. Anayasa'nın 20. maddesinde herkesin özel hayatına ve aile
hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, kimsenin özel
hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı, 21. maddesinde de
kimsenin konutuna dokunulamayacağı belirtilmiştir.
55. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) "konut"
kavramını genellikle özel yaşamın ve aile yaşamının geliştiği, maddi olarak
belirlenmiş yer olarak tanımlamıştır (Giacomelli/İtalya, B. No: 59909/00, 2/11/2006, §
76). Öte yandan AİHM, konut kavramını iş yerlerini de kapsayacak şekilde
genişletmiş; bu bağlamda bir kişinin mesleğini sürdürdüğü bürosunun, özel bir
kişinin işlettiği şirketin faaliyetlerinin yürütüldüğü kayıtlı merkezin, tüzel
kişilerin kayıtlı merkezlerinin, şubelerinin ve diğer iş yerlerinin bu kapsamda
olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte bütünüyle işe özgülenmiş yerlerin
"konut" kavramı kapsamında olmadığı belirtilmiştir. (Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, §
30; Petri Sallinen/Finlandiya,
B. No: 50882/99, 27/12/2005, § 70).
56. Somut olayda arama tedbirinin Jandarma Okullar Komutanlığı
Başkanlık binası oda ve depoları ile brifing salonunda toplanmış bulunan
personel üzerinde uygulandığı söz konusu yerin bütünüyle askerî hizmete
özgülenmiş nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Bunun yanı sıra olayda personelin
yatakhane, kilitli dolaplar ve özel eşyalarının bulundurulacağı yerler gibi
yaşam alanlarında arama gerçekleştirildiğine dair bir iddia ve tespit
bulunmadığından, söz konusu aramanın konut hakkı kapsamında bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır.
57. AİHM kararlarında bir suç şüphelisinin yakalanması veya
işlenmiş bir suç fiiliyle ilgili delillere ya da suçun işlenmesini önlemek
üzere suç vasıtalarına el konulması amacıyla kişinin üstünün, eşyasının,
aracının, konut veya iş yerinin ve eklentilerinin aranmasının Sözleşme'nin 8.
maddesi ile korunan haklara müdahale teşkil ettiği ancak Sözleşme'nin 8.
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca "hukuka göre" yapılmış olması,
"meşru bir amaç" taşıması ve "demokratik bir toplumda gerekli olması"
hâlinde bu tür bir müdahalede bulunulabileceği belirtilmiştir (Gillan ve Quinton/Birleşik
Krallık, B. No: 4158/05, 12/1/2010, § § 61, 65).
58. AİHM'e göre arama ve el koyma
yetkilerinin kullanılması meşru olmakla birlikte başvuruya konu olayın şartları
çerçevesinde bu tedbirlere yerinde ve yeterli gerekçelerle ve orantılı olarak
başvurulması gerekir. Bu konu değerlendirilirken arama izninin içeriği ve
kapsamı, aramanın gerçekleştirilme biçimi ve aramadan etkilenen kişinin işi ve
itibarına yönelik olan etkinin boyutu gibi hususlar gözönüne
alınmalıdır (Chappell/İngiltere, B. No: 10461/83, 30/3/1989, §
60; Buck/Almanya, B. No: 41604/98, 28/4/2005, §
45).
59. Arama, suçu önlemek amacıyla suç işlenmeden önce veya suç
işlendikten sonra delillerin elde edilmesi ve/veya sanığın veya şüphelinin
yakalanabilmesi için bireylerin bazı temel haklarının sınırlandırılmasına sebep
olacak şekilde yürütülen bir koruma tedbiridir. Arama ile başlıca özel hayatın
gizliliği, konut dokunulmazlığı ve vücudun dokunulmazlığı gibi temel haklar
sınırlandırılmış olur (AYM, E.2005/43, K.2008/143, 18/9/2008).
60. Anayasa'nın 20. maddesindeözel
hayata saygı hakkı düzenlenmiştir. Anılan maddede sayılan nedenlerden biri veya
birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça, yine bu
sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde de kanunla yetkili
kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça kimsenin üstü özel kâğıtları ve
eşyası aranamayacak ve bunlara el konulamayacak; yetkili mercii kararı yirmi
dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacak; hâkim, kararını el koymadan
itibaren kırk sekiz saat içinde açıklayacak, aksi hâlde el koyma kendiliğinden
kalkacaktır (AYM, E.2003/38, K.2005/63, 12/10/2005).
61. Somut olayda Jandarma Genel Komutanlığının27/2/2013 tarihli
ve 97462 sayılı emri ve bilgisi doğrultusunda Jandarma Okullar Komutanlığınca
yapılan talep üzerine Askerî Mahkemece önleme araması yapılmasına karar
verildiği, dolayısıyla suç işlenmesinin önlenmesi, bulundurulması yasak olan
eşyanın tespitiamacına yönelik olarak 353 sayılı
Kanun’un 66. maddesi uyarınca ve Mahkeme kararına dayalı olarak başvurucunun
üzerinin arandığı anlaşılmıştır. Buna göre müdahale Anayasa’nın 20. maddesinde
gösterilen meşru bir amaca dayalıdır.
62. Anılan mahkeme kararında,6413 sayılı Kanun'un 19. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının j bendi uyarınca birlik içinde cep telefonu,
bilgisayar, radyo, teyp, fotoğraf makinesi gibi görüntü, ses ve benzeri
verileri ve bilgileri kaydeden, depolayan veya ileten her türlü cihaz ve aletin
ve bunların aksamlarının kullanılması ve bulundurulmasının yasaklanmış olmasına
rağmen 'pasakeyfim.net' adlı internet sitesinde Jandarma Okullar Komutanlığı
personeli hakkında izinsiz yapılan görüntü ve ses kayıtlarının yayımlandığı,
birlik girişlerinde yapılan kontrollerin adı geçen elektronik cihaz ve
aletlerin birlik içine sokulmasının engellenmesinde yetersiz kaldığı, suç
işlenmesinin önlenmesi, millî güvenlik ve kamu düzeni ile genel ahlakın
korunması amacıyla önleme araması yapılmasının gerekli olduğu gerekçesine yer
verilmiştir. 353 sayılı Kanun’un 66. maddesinde önleme araması tedbiri
karşısında kişilerin özel hayatlarının korunması bağlamında, hakim
kararı alınması, hangi sebeplere dayalı olarak arama ve el koyma işlemlerinin
yapılabileceği, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde hangi makamlarca bu
işlemlerin yapılabileceği ve bu hâllerde dahi işlemin hâkim onayına sunulması
şeklinde yeterli güvenceler düzenlenmiştir. Somut olayda da anılan Kanun
hükmüyle getirilen güvencelere uyulmuştur.Buna
göre askerî görev ve disiplini,kamu düzenini tehdit
eden nitelikte bir suçun işlenmesinin önlenmesi amacına yönelik olarak diğer
personel ile birlikte başvurucunun üzerinin aranmasının demokratik bir toplumda
gerekli olmadığı söylenemez.
63. Bunun yanı sıra Mahkeme kararında arama yapılacak yerler ile
aramanın zamanı açık olarak gösterilmiş ve söz konusu tedbirin bu sınırlara
uyulmak suretiyle gerçekleştirilmiş olması karşısında müdahalenin orantılı
olduğu sonucuna varılmıştır.
64. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddialarının bir ihlal
içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. El Koyma Tedbiri Nedeniyle Özel Hayata Saygı
ve Mülkiyet Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
65. Başvurucu; mülkiyetindeki cep telefonuna kanuna aykırı
olarak el konulduğunu, el koyma işleminin kanuni süre olan yirmi dört saat
içinde hâkim onayına sunulmadığını, bu nedenle özel hayata saygı ve mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
66. Mülkiyet hakkı Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına
alınmış olup anayasal ilkeler çerçevesinde sınırlandırılabilir. Bu kapsamda
kamu makamları tarafından bir kişinin sahip olduğu bir şeye yapılan müdahale
kanunda öngörülmüş, müdahaleyle kamu yararı amaçlanmış ve kamu yararı ile
bireysel yarar arasında adil bir denge gözetilmiş ise mülkiyet hakkının ihlal
edilmediği sonucuna varılır (Mehmet Akdoğan
ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 39).
67. 353 sayılı Kanun'un 95. maddesinin beşinci fıkrasında;
askerî amirlerin, askerî savcılık tarafından soruşturma işlemlerine
başlanmasına kadar eylemin sübut vasıtalarının ve delillerinin kaybolmasını
önleyecek şekilde gecikmesinde sakınca umulan tedbirleri alacakları
düzenlenmiştir.
68. Ayrıca anılan Kanun'un 66. maddesinde gecikmesinde sakınca
bulunan hâllerde teşkilatında askerî mahkeme kurulan kıt’a
komutanı veya askerî kurum amirleri ve bunların verecekleri yazılı emir üzerine
diğer askerî makamların da arama ve zapt işlemi yapabileceği, arama ve zapt
işlemlerinin, yirmi dört saat içinde yetkili askerî mahkemenin onayına
sunulacağı; askerî mahkemenin, kararını arama ve zapt işleminden itibaren kırk
sekiz saat içinde açıklayacağı, aksi hâlde zapt işleminin kendiliğinden
kalkacağı belirtilmiştir.
69. Somut olayda
"teşkilatında askeri mahkeme kurulan kıt’a
komutanı" niteliğinde olan Jandarma Genel Komutanlığının
27/2/2013 tarihli ve 97462 sayılı emri ve bilgisi doğrultusunda Jandarma
Okullar Komutanlığınca yapılan talep üzerine Askeri Mahkemece önleme araması
yapılmasına karar verilmiş; bu kararın icrası 6/3/2013 tarihinde
gerçekleştirilmiştir. Bu tarihte düzenlenen arama tutanağında aramaya saat
17.20'de son verildiği, brifing salonu içinde yapılan aramada sahipleri
bilinmeyen çeşitli markalarda cep telefonları ve bir adet haricî belleğin
bulunarak muhafaza altına alındığı belirtilmiştir. Jandarma OkullarKomutanlığınca
7/3/2013 tarihinde el koyma onama kararı verilmesi için Askerî Mahkemeye
başvurulmuş; el koyma işlemi, anılan tarihte ve dolayısıyla yirmi dört saat
içinde Askerî Mahkemenin onayına sunulmuştur. Askerî Mahkemece 8/3/2013
tarihinde el koyma onama kararı verilmiştir.
70. Jandarma Okullar Komutanlığı, 353 sayılı Kanun'un 66.
maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "teşkilatında
askeri mahkeme kurulan kıt’a komutanı veya askeri
kurum amiri" niteliğinde olmamakla birlikte anılan fıkrada
gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde hâkim kararı alınmadan arama ve zapt
işlemleri yapabilecek makamları düzenlemektedir. Oysa somut olayda Askerî
Mahkemece verilen arama kararına dayalı olarak arama yapıldığı, karargâhlarda
bulundurulması yasak olan ve sahipleri de bilinmeyen cep telefonlarının 353
sayılı Kanun'un 95. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca yetkili askerî makam
olan Jandarma Okullar Komutanlığınca muhafaza altına alındığı ve el koyma
kararı verilmesi için yirmi dört saat içinde Askerî Mahkemenin onayına sunulmuş
olduğu, Askerî Mahkemenin de kararını kırk sekiz saat içinde verdiği
anlaşılmıştır.
71. Ayrıca, Askeri Savcılık tarafından başlatılan soruşturma
kapsamında, Askeri Mahkemenin 15/3/2013 tarihli kararıyla, aramada ele
geçirilen cihazlar üzerinde gerekli teknik inceleme yapılmaksızın delil elde
etme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun'un 134. maddesi
uyarınca, başvurucunun cep telefonunun da aralarında bulunduğu cihazlar
üzerinde arama yapılmasına ve kopya çıkarılmasına, bu kayıtlar çözülerek metin
haline getirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
72. Buna göre başvurucunun brifing salonuna bıraktığı cep
telefonuna el konulması suretiyle gerçekleştirilen müdahalenin kanuni
dayanağının bulunduğu, ayrıca müdahalenin askerî görev ve disiplinini,kamu düzenini tehdit eden nitelikte bir
suçun işlenmesinin önlenmesi meşru amacına yönelik olduğu değerlendirilmiştir.
El koyma işlemlerinin yerine getirilmesinde Anayasa'nın 20. ve 353 sayılı
Kanun’un 66. maddelerinde getirilen güvencelere uyulmuş olduğu anlaşılmış; özel
hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin, anayasal sınırlama sebepleri
çerçevesinde Anayasa ve Kanun ile öngörülen usule göre ve suç işlenmesinin
önlenmesi, suçdelili elde edilmesi meşru amacına
dayalı olarakgerçekleştirildiği, müdahalenin niteliği
ve müdahale ile öngörülen meşru amaç gözönüne
alındığında demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olduğu sonucuna
varılmıştır.
73. Bunun yanında cep telefonuna el konması başvurucunun
mülkiyet hakkına da müdahale oluşturmakla birlikte söz konusu müdahalenin
yukarıda açıklandığı şekildeanayasal sınırlama
sebepleri çerçevesinde Anayasa ve kanun ile öngörülen usule göre ve suç işlenmesinin
önlenmesi, suçdelili elde edilmesi meşru amacına
yönelik ve Mahkeme kararlarına dayalı olarakgerçekleştirildiği,
müdahalenin niteliği ve müdahale ile öngörülen meşru amaç gözönüne
alındığında ölçülü olduğu anlaşılmıştır. Buna göre mülkiyet ve özel hayata
saygı haklarına yönelik bir ihlalin olmadığı açıktır.
74. Açıklanan nedenlerle söz konusu müdahalenin ihlal
oluşturmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kişi bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Arama ve el koyma tedbirleri nedeniyle özel hayata saygı haklarının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. El koyma tedbiri nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
18/5/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.