TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİNE KARAGÜLMEZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3673)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Emine KARAGÜLMEZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu aleyhine verilen mahkeme
kararına yaptığı itirazı inceleyen mahkemenin, karar kesin olmadığı halde
kararın kesin olduğundan bahisle aleyhindeki kararı incelememesi nedeniyle
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ihlalin tespiti ile yeniden
yargılama ve maddi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru,
22/5/2013 tarihinde Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm
Birinci Komisyonunca, 23/12/2013 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
5. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 31/10/2012 tarihli
iddianamesiyle başvurucunun basit yaralama suçundan cezalandırılması için Adana
5. Sulh Ceza Mahkemesine ceza davası açılmıştır.
6. Adana 5. Sulh Ceza Mahkemesi, 18/3/2013 tarihli kararı
ile başvurucunun kasten yaralama suçundan 1000,00-TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.
7. Başvurucu Adana 5. Sulh Ceza Mahkemesinin hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı Adana 12. Asliye Ceza
Mahkemesine itiraz etmiştir.
8. Adana 12. Asliye Ceza Mahkemesi, 25/4/2013 tarihli
kararında, [başvurucu] “Emine Karagülmez ve …
haklarında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına sanıklar …
ile Emine Karagülmez tarafından itiraz edilmiş ise de
Adana 5. Sulh Ceza Mahkemesinin ilgili kararı kesin olmakla sanıklar tarafından
yapılan itirazın reddine” karar vermiştir.
9. Karar başvurucuya 2/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiş ve
bireysel başvuru 22/5/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
10. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 231. maddesinin (5), (6), (8), (10) ve (12) numaralı fıkraları
şöyledir:
“(5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama
sonunda hükmolunan ceza, iki yıl(2) veya daha az
süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç
doğurmamasını ifade eder.
(6)
(Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm
olmamış bulunması,
b)
Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları
göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c)
Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan
önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına karar verilmez.
(7)
(Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli
olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8)
(Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim
süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/6/2014-6545/72 md.)
Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan
fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli
serbestlik tedbiri olarak;
a) Bir
meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını
sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
b) Bir
meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak
aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret
karşılığında çalıştırılmasına,
c)
Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda
yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı
durur.
…
(10)
(Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve
denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı
takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın
düşmesi kararı verilir.
…
(12)
(Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
…”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 11/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 22/5/2013 tarihli ve 2013/3673 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
12. Başvurucu, aleyhine verilen mahkeme kararı kesin olmadığı
halde itirazı inceleyen mahkemenin, kararın kesin olduğundan bahisle
aleyhindeki kararı incelememesinin Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan “hiçbir mahkeme görev ve yetkisi içindeki davaya
bakmaktan kaçınamaz” hükmünün ihlali niteliğinde olduğunu ileri
sürmüştür. Başvurucu ihlalin tespiti ile yeniden yargılama ve maddi tazminata
karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
13. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
14. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme, …açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
kabul edilemezliğine karar verebilir.”
15. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa yüklenen
suça ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi hâlinde, hükmün
açıklanmasının belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına
gelmektedir. Kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesine karşın, sanığın
kabul etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilemeyeceği 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son
cümlesinde ifade edilmektedir. Bu kapsamda sanığın, yargılamanın hukuki
kesinliği ifade eden bir hükümle sonuçlanmasını ya da cezaya hükmedilmesi
durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tercih etme imkânı
bulunmaktadır (B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).
16. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine göre, yapılan
yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli
para cezası ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
Anılan maddenin (5) numaralı fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasının, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını
ifade ettiği belirtilmektedir. Öte yandan, aynı Kanun’un 223. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında ifade edilen hüküm niteliğindeki kararlar arasında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı sayılmamaktadır (B. No: 2012/833,
26/3/2013, § 20).
17. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı,
yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp, ceza
yargılamasını sona erdiren düşme nedenlerinden birisidir. 5271 sayılı Kanun’un
231. maddesinin (10) ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere, denetim
süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmediği takdirde açıklanması geri
bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, denetim süresi içinde
kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasına karar verilir (B.
No: 2012/833, 26/3/2013, § 21).
18. Aynı maddenin (12) numaralı fıkrasında, hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna
başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte, ancak denetim süresi içinde
kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre
içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde düşme kararıyla yargılama nihai
olarak sona erdiğinde, hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna
başvurulabilir ve esasa ilişkin itirazlar bu aşamada ileri sürülebilir (B. No:
2012/833, 26/3/2013, § 22).
19. Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında, Adana 5. Sulh
Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış ve başvurucu, yargılama sonunda hakkında beraat kararı verilmemesi hâlinde lehe
hükümler kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kararı verilmesini
talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi, 18/3/2013 tarihli kararı ile
başvurucunun kasten yaralama suçundan 1.000,00-TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.
Başvurucu Adana 5. Sulh Ceza Mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararına karşı Adana 12. Asliye Ceza Mahkemesine itiraz etmiş,
itiraz mercii kararın kesin olduğundan bahisle itirazı reddetmiştir. Başvurucunun mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyeti, kendisine kanunlar tarafından
tanınmış olan itiraz kanun yoluna başvuru hakkının kanunlara
aykırı olarak itiraz merciince incelenmeyerek reddedilmesine ilişkindir.
20. Yargı yerlerinin verdikleri kararlarda,
gerek yanılma, gerekse normları değişik biçimde yorumlama sonucu olarak doğan
hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlamak amacıyla bazı hukuki yollar kabul
edilmiştir. Bir yargı yerinin verdiği kararda aykırılık olduğu iddiası ile
ortaya çıkan uyuşmazlığın çözümlenmek üzere yargı önüne getirilmesi “kanun yolu”na başvurmadır. Bunun nasıl yapılacağı ise
usul hükümleri ile gösterilmektedir. Anayasa’nın 142. maddesinde “mahkemelerin kuruluşunun, görev ve yetkilerinin,
işleyişlerinin ve yargılama usullerinin” yasa ile düzenlenmesi
öngörülmüştür. Kanun yoluna ilişkin düzenlemeler, yargılama usulü
kapsamındadır. Yargılamanın olabildiğince hızlı sonuçlanması ve sonuçların bir
an önce açıklanması gerektiğinden her karara karşı değil, fakat önemli
kararlara karşı kanun yoluna gidilmesi gereği benimsenmektedir. Mahkemelerce
verilen tüm kararlara karşı kanun yolunun açık tutulması, kanun yolu kurumunu
işlemez duruma getirebilir (bkz. B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 45; AYM,
E.2006/65, K.2009/114, K.T. 23/7/2009).
21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi
mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkını güvence
altına almamaktadır. Ancak eğer bir devlet, kendi takdirine bağlı olarak kanun
yolu başvurusunda bulunma hakkı tanıyorsa, kanun yolu başvurusunu inceleyen
mahkeme önünde uygulanan muhakeme usulünün Sözleşme’nin 6. maddesinde yer alan
ilkelere uygun olması gerekir (bkz. Delcourt/Belçika, B. No: 2689/65, 17/1/1970, § 26). Öte yandan “Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı”
Türkiye’nin henüz taraf olmadığı Sözleşme’ye Ek 7 No’lu Protokolün 2. maddesi ile kabul edilmiştir.
22. Herkes, kişisel hak ve yükümlülüklerinin karara
bağlanması için bir mahkemeye erişme ya da dava açma hakkına sahiptir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mahkemeye erişim hakkı, suç isnadı
altındaki veya medeni haklarını icra etmesine yapılan müdahalenin hukuka aykırı
olduğunu savunulabilir şekilde öne süren ve bu şikayetini Sözleşme’nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının sağladığı güvencelere sahip bulunan bir
mahkeme nezdinde öne süremediğini iddia eden herkese açıktır (bkz. özellikle, Smith/Almanya, 27801/05, 1/4/2010, § 43, 58; Roche/Birleşik Krallık [BD], B. No: 32555/96, 19/10/2005, § 117; Stanev/Bulgaristan, [BD], B. No: 36760/06, 17/1/2012, § 229).
23. Mahkemeye erişme hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava
açma hakkını değil, eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun
yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da
içerir (bkz. Bayar ve Gürbüz/Türkiye,
B. No: 37569/06, 27/11/2012, § 42). Mahkemeye erişme hakkı, cezai olaylarda da
uygulanabilir bir haktır. Bu bağlamda mahkemeye erişme hakkı, hakkında suç
isnadı bulunan bir kimsenin, bu isnat hakkında bir mahkeme tarafından bu
isnadın yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar verilmesini isteme
hakkıdır (B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49)
24. Öte yandan mahkemeye erişme hakkı, niteliği gereği devlet
tarafından düzenleme yapılmasını gerektirdiğinden mutlak bir hak olmayıp
sınırlamalara tabidir. AİHM’e göre bu hak,
Sözleşme’nin tanımlamaksızın kabul ettiği bir hak olduğundan, herhangi bir
hakkın gerçek kapsamını sınırlayan hudutlardan başka, örtülü olarak izin
verilen sınırlandırmalara da tabidir. Uygulanacak olan sınırlandırmaların,
bireylerin başvurularını bu hakkın özünü zedeleyecek şekilde ve ölçüde
kısıtlamaması gerekir (bkz. Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70,
21/2/1975, § 38). Ayrıca sınırlama, meşru bir amaç izlemeli ve kullanılan
araçlarla gerçekleştirilmek istenen amaç arasında makul bir orantılılık
ilişkisi kurulmalıdır; aksi takdirde sınırlama mahkemeye erişim hakkı ile
bağdaşmaz (bkz. B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 50).
25. Somut olayda başvurucunun hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararına yaptığı itiraz, açıklanması geri bırakılan mahkûmiyet
kararı kesin nitelikte olduğundan bahisle itiraz merciince reddedilmiştir. 5271
sayılı Kanun’un 231. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış
bulunması; sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı verilmemiş olması; mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile
duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç
işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, suçun işlenmesiyle mağdurun veya
kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin
suretiyle tamamen giderilmesi gerekir (§ 10). İtiraz mercii ise yapılan
itirazları hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için
kanuni şartların olup olmadığı yönünden incelemektedir.
26. Somut olayda itirazın reddine ilişkin kararın,
açıklanması geri bırakılan hükmün niteliği göz önüne alınarak 5271 sayılı
Kanun’da yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hukuk
kurallarının yorumlanması sonucunda ortaya çıktığı görülmektedir.
27. Başvurucu, İlk Derece Mahkemesinin hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararına, olay tanıklarından birinin duruşmaya çağrıldığı ve
bu kişi çağrıya uymadığı halde, mahkemenin bu konuda bir işlem yapmadan karar
vermesinin hatalı olduğundan bahisle itiraz etmiştir. Başka bir deyişle
başvurucu, İlk Derece Mahkemesinin açıklanması geri bırakılan esasa ilişkin
kararının hatalı olduğunu ileri sürmekte ve mahkûmiyet kararının eksik
incelemeye dayanması nedeniyle bozulmasını talep etmektedir.
28. Bir mahkemenin maddi vakıaları ya da hukukun
uygulanmasına dair yapmış olduğu iddia edilen hataları incelemek, eğer o
hatalar Anayasa’da korunan hak ve özgürlükleri ihlal etmiyorsa Anayasa
Mahkemesinin görevi değildir (Benzer yönde AİHM Kararı için bkz. Garcia Ruiz/İspanya, B.No: 30544/96, 21/1/1999, § 28).
29. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (6) numaralı
fıkrasına göre sanık kabul etmediği takdirde, hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmez. Bu durumda İlk Derece Mahkemesinin kararı temyizi
kabil hale gelebilecektir. Başka bir deyişle, haklarında hükmün açıklanmasının
geri bırakılması kararı verilmesini talep eden sanıklar haklarında verilen
kararın Yargıtay’da yapılacak esas ve usul incelemesini talep etme hakkından
vazgeçmişlerdir. Somut olayda açıklanması geri bırakılan hüküm esasen temyizi
kabil olmamakla birlikte başvurucu, hakkında hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmesini talep etmiş olmakla hükmün açıklanmasının geri
bırakılması kararı ile ortaya çıkan menfaatlerden yararlanmayı tercih etmiştir
(bkz. Adnan Erkuş/Türkiye, B.No: 61196/11, 4/12/2012, § 22).
30. Başvurucunun, olay tanıklarından birinin duruşmaya
çağrıldığı ve bu kişi çağrıya uymadığı halde İlk Derece Mahkemesinin bu konuda
bir işlem yapmaması nedeniyle kararın hatalı olduğu yönündeki şikâyeti temyiz
incelemesinde ileri sürülebilecek şikâyetlerdendir. Başvurucu, temyiz kanun
yolunda ileri sürebileceği bir şikâyeti itiraz kanun yolunda ileri sürmüştür. İtiraz merciinin, itirazın reddine ilişkin
kararının temel hakları ihlal ettiği iddiası, başvurucunun talebi üzerine
hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, Anayasa’da tüm
mahkeme kararlarının temyiz edilebilmesi hakkını içeren bir kurala yer
verilmediği (B. No: 2012/799, 26/3/2013, § 19) ve temyiz yoluna başvurmayı mümkün kılan bir karar verilmesini başvurucunun tercih etmediği dikkate alındığında dayanaktan
yoksun görünmektedir.
31. Açıklanan nedenlerle başvurucunun,
itiraz merciinin itirazın reddine ilişkin kararının mahkemeye erişim hakkını
ihlal ettiği iddiasının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksunluk” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun “açıkça dayanaktan
yoksunluk” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 11/12/2014 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.