TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ENGİN GÖK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3955)
|
|
Karar Tarihi: 14/4/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
Raportör
|
:
|
Nahit GEZGİN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Engin GÖK
|
|
|
2. Meryem GÖK
|
|
|
3. Yusuf GÖK
|
Vekili
|
:
|
Av. Sabahattin DEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kolluk görevlileri tarafından bir terör örgütüne
yapılan operasyon kapsamındaki yakalanma sırasında kötü muameleye maruz
bırakılma ve kolluk görevlileri hakkında yapılan şikâyet üzerine başlatılan
soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmemesi nedenleriyle işkence
ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/5/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine Hakkâri
Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 19/9/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/12/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 20/1/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
26/1/2015 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 9/2/2015 tarihinde ibraz etmişlerdir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP)
bilişim sistemi üzerinden incelenen, başvuruya konu soruşturma dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvuruculardan Engin Gök 1/9/1996 doğumlu olup başvuruya
konu olayın meydana geldiği tarihte on altı yaşındadır. Diğer başvurucu YusufGök, Engin Gök’ün babası, başvurucu Meryem Gök ise
annesidir.
9. Başvurucu Engin Gök ifadesine göre olaydan önce bir terör
örgütüne katılmaya karar vermiş, olayın meydana geldiği 19/10/2012 tarihinde
Hakkâri kırsalında yer alan bir Hidro Elektrik
Santralinin (HES) olduğu mevkiye, örgüt üyeleri ile
buluşup söz konusu örgütün silahlı dağ kadrosuna katılmak için akşam
saatlerinde gitmiştir.
10. Aynı gün Hakkâri İl Emniyet Müdürlüğü hizmetinde kullanılan
bir ihbar hattına gelen bölgede söz konusu terör örgütünün silahlı üyelerinin
bulunduğuna dair ihbar üzerine
Hakkâri İl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube
Müdürlüğü (PÖH) emrinde görevli beş zırhlı araç içinde bulunan yirmi yedi
personel, kontrol amaçlı olarak ihbara konu ve başvurucu Engin Gök'ün terör
örgütüne katılmak için gittiği HES bölgesine saat 20.00 sıralarında intikal
etmişlerdir.
11. PÖH memurlarının söz konusu HES bölgesine gelmesiyle terör
örgütü mensupları ile memurlar arasında el bombaları ve başkaca ağır tesirli
silahların her iki tarafça da kullanıldığı bir çatışma yaşanmış, yaklaşık kırk
dakika süren bu çatışma sonucunda memurlardan üçü şehit olmuş, beşi ise
yaralanmıştır. Aynı çatışmada terör örgütünün silahlı üyelerinden üçü
öldürülmüş, diğerleri ise olay yerinden kaçmışlardır.
12. Bu silahlı çatışma sonrasında ve görevlilerin çevrede
yaptıkları güvenlik kontrolü sırasında başvurucu Engin Gök silahsız bir şekilde
yakalanmıştır.
13. Kolluk görevlileri tarafından düzenlenen 20/10/2012 tarihli
yakalama tutanağında özetle gelen ihbar üzerine HES bölgesine intikal edildiği,
HES santral binasının önünde bulunan bir grup şahsın şantiyenin içine
kaçtığının görülmesi üzerine "teslim ol" çağrısı yapılarak söz konusu
binaya girildiği, burada bulunan dört kişinin yere yatırıldığı, S.G. adlı
kişinin "Biz buranın çalışanıyız,
burada bizden başka kimse yok." şeklinde beyanda bulunması
üzerine bu kişilerin kontrol altında tutulduğu, devam eden arama tarama
çalışmaları sırasında bir patlamanın meydana geldiği ve akabinde üzerilerine ağır tesirli silahlarla ateş açıldığı, bu
sırada görevli memurlardan birkaçının yaralandığı, "teslim ol"
çağrısının yenilendiği, bu çağrının da sonuçsuz kalması üzerine bu kez silahla
karşılık verildiği, bu arada HES çalışanı olan kişilerin güvenli bölgeye
alındığı, çatışmanın yaklaşık kırk dakika sürdüğü, karşı taraftan ateşin
gelmediğinin anlaşılması üzerine yapılan aramada HES binasının arkasında
bulunan kayalıkların dibinde yüzükoyun yerde yatan bir kişinin olduğunun fark
edildiği, yanına yaklaşıldığında sivil kıyafetli ve başından yaralı olduğu
görülerek yerden kaldırıldığı ve olay yerine gelen ambulanslardan birine
bindirilerek ilk müdahalenin ardından tedavisi için Hakkâri Asker Hastanesine
gönderildiği, saat 00.30 sıralarında ise çatışma alanından dönüldüğü,
sonrasında bu kişinin Engin Gök olduğunun öğrenildiği belirtilmiştir.
14. Başvurucu Engin Gök'ün yakalanması sonrasında yapılan üst
araması sonucunda üzerinden söz konusu örgütün silahlı eylem yapan mensuplarına
hitaben elle yazılmış bir not kâğıdı çıkmıştır. Kâğıtta başvurucunun kod adı,
doğum tarihi, annesi ve babasının ismi, örgüte nereden katıldığı ve katılım
tarihi (19/12/2012) gibi bilgilere yer verildiği görülmüştür.
15. Başvurucu Engin Gök hakkında 19/10/2012 tarihinde Hakkâri
Asker Hastanesi Baştabipliği tarafından verilen travma ön tanılı raporun ilgili
bölümü şöyledir:
"...saat 20.30’da yakalanarak 21.30’da hastanemize
getirilmiştir. Hastanın yapılan muayenesinde şuuru açıktır… baş boyun
bölgesinde; sol temporal skalpte
2 cm’lik laserasyon, her
iki temporal skalpte ödem izlendi. Glabella
ve 2 cm üzerinde 1 cm’lik cilt laserasyonları
mevcut. Üst dudakta laserasyon ve ödem mevcut… mevcut haliyle hayati tehlikesi
yoktur. Mevcut tıbbi durumu basit tıbbi muayene ile giderilebilir. Gözaltına
alınmasında ve sorgulanmasında sakınca yoktur."
16. Başvurucu Engin Gök hakkında 21/10/2012 tarihinde Hakkâri
Asker Hastanesi Baştabipliğinde yapılan tutuklu muayenesi sonucu verilen
raporun ilgili bölümü şöyledir:
“Glabella ve alında 1 cm laserasyon
mevcut. 19/10/20012 tarihinde düzenlenen rapora ek olarak periorbital
ödem ve ekimoz mevcut. Hastanın hayati tehlikesi
yoktur. Tutukluluk halinin devamında sakınca yoktur.”
17. Başvurucu Engin Gök hakkında 22/10/2012 ve 23/10/2012
tarihlerinde Hakkâri Asker Hastanesi Baştabipliği tarafından düzenlenen raporlarda
da benzer tespitler yapılarak başvurucunun hayati tehlikesinin olmadığı,
gözaltı hâlinin devamında sakınca bulunmadığı belirtilmiştir.
1. Başvurucu Engin Gök Hakkında Yürütülen
Soruşturma Süreci
18. Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı)
tarafından başvurucu Engin Gök ve olay sırasında söz konusu HES binasında
bulunan diğer kişiler hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak ve silahlı
terör örgütüne yardım suçlarından resen ve derhâl soruşturma başlatılmış olup
başvurucu Engin Gök'ün 23/10/2012 tarihinde Cumhuriyet savcısına müdafisi
huzurunda vermiş olduğu ifadesinde özetle yakalanmadan üç dört gün önce terör
örgütünün kırsal kadrosuna katılmaya karar verdiğini, bu amaca ulaşmada yardımı
dokunabileceğini düşündüğü bir siyasi partinin il teşkilatı binasına gittiğini,
kendisini örgüte teslim etmesi için tanımadığı ve ismini bilmediği bir kişiyle
bu binadan ayrıldığını ve birlikte K... Köyüne yedi sekiz kilometre uzaklıkta
olan HES binasının yakınına gittiklerini, orada örgüt üyesi olan kişilerle
buluştuklarını, bu kişilerin kendisini ertesi gün örgütün kampına
götüreceklerini söylediklerini, bu kişilerin kalmakta olduğu bir mağarada bir
süre dinlendikten sonra toplam dört kişinin mağaraya yakın yerde bulunan HES'e geldiğini, HES'in güvenliğini
sağlayan iki kişi de dâhil olmak üzere toplam altı kişinin HES'e
ait binaya girdiğini, A... kod isimli örgüt mensubunun sık sık dışarıyı kontrol
ettiğini, bir süre sonra yanlış hatırlamıyorsa A... kod isimli bu örgüt
mensubunun "Asker geldi."
diye bağırdığını ve herkesin kaçışmaya başladığını, o sırada kolluk
görevlilerinin kendisini ve başka kişileri yakaladıklarını, tekme tokat
dövdüklerini, kolluk görevlilerinin çıkan çatışmada kendisini örgüt üyesi
olduğunu düşündüklerinden darbettiklerini ancak kimseden
şikâyetçi olmadığını söylemiştir.
19. Cumhuriyet Başsavcılığı, söz konusu olaya ilişkin
soruşturmayı olayda PÖH memurlarının görev alması nedeniyle Emniyet Müdürlüğü
görevlileri yerine İl Jandarma Komutanlığı (Jandarma) görevlileri aracılığıyla
yürütmüştür.
20. Bu soruşturma kapsamında Jandarma görevlilerince söz konusu
olayda görev alan PÖH memurlarının bir kısmının (beşinin) 22/10/2012-23/10/2012
tarihlerinde tanık sıfatıyla ifadeleri alınmış olup adı geçenlerin ifadelerinde
özetle söz konusu HES bölgesine ihbar üzerine gittiklerinde terör örgütü
üyeleri tarafından silahlı saldırıya maruz kalmaları nedeniyle önce
"teslim ol" çağrısı yaptıklarını ancak bu ve devamında yapılan aynı
mahiyetteki çağrılara yine silahla ateş edilerek karşılık verilmesi sonucu
kendilerinin de saldırıya aynı şekilde ateşle karşılık vermeleriyle başlayan
silahlı çatışmanın yaklaşık kırk dakika devam ettiğini, akabinde karşı taraftan
gelen ateşin kesilmesi üzerine gruplara ayrılarak çevrede arama tarama
çalışmalarına başladıklarını, bu sırada HES binası ile yanında bulunan
konteyner arasında saklanmış bir örgüt üyesini fark ettiklerini, kendisine
teslim olması yönünde yeniden yaptıkları çağrıya bu kez de ateşle karşılık
vermesi üzerine aralarında kısa bir süre devam eden başka bir çatışmanın
yaşandığını, örgüt üyesinin bulunduğu bölgede meydana gelen patlama sonucunda
çatışmanın sonlandığını, sonrasında bu bölgeye yakın bir yerde bulunan
kayalığın altında yüzükoyun yerde yatan başka bir kişiyi gördüklerini ve bu
kişiye de teslim olması yönünde çağrı yaptıklarını, söz konusu kişininsilahının olmadığını ve yaralı olduğunu Kürtçe
söylediğini, kontrollü bir şekilde yanına yaklaştıklarında bu kişinin sivil giyinimli olduğunu ve başından kan aktığını gördüklerini,
hemen yerden kaldırıp olay yerine önceden gelen ve hazır beklemekte olan
ambulanslardan birine bindirerek hastaneye gönderdiklerini söylemişlerdir.
21. Soruşturma kapsamında olay yerinde bulunan kişilerin de
şüpheli sıfatıyla ve müdafileri huzurunda ifadeleri alınmış olup bu kişilerden
M.G, R.İ. ve K.A., üzerilerine atılı suçlamaları
reddetmişlerdir. Bu kişilerin ifadelerinde, olay sırasında kolluk
görevlilerinin kendilerini veya üçüncü bir kişiyi darp ettiklerine ilişkin
herhangi bir anlatım yer almamaktadır.
22. S.G. ise olayın gerçekleştiği akşam saat 18.30 sıralarında
bulundukları binaya önceden tanımadığı bir çocuğun (başvurucu Engin Gök) gelip
binanın ve çevrenin aydınlatmalarını kapatmalarını istediğini, kendisine olay
yerinde ne aradığını sorunca da arkadaşlarının söz konusu yerden geçeceğini
söylediğini, bir süre sonra olay yerine PÖH memurlarının operasyon için
geldiğini gördüğünü, HES binası içinde oldukları sırada gelen memurların önce K.A.ya vurmaya başladıklarını, sonrasında tanımadığı ve ilk
kez gördüğü çocuğa tekme ve tokat attıklarını, kendilerine çocuğu tanıyıp
tanımadıklarını sorduklarını, kendilerinin tanımadıklarını söylediklerini, bir
süre sonra çocuk ve polislerin bina dışına çıktıklarını, çıkmalarından beş
dakika sonra otomatik silah ve el bombası sesi duyduklarını, bir süre devam
eden çatışma sırasında bina içinde kaldıklarını, çatışmanın sonlanması üzerine
olay yerine gelen Jandarma tarafından Hakkâri İl Jandarma Merkez Komutanlığına
getirildiğini söylemiştir.
23. Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bu soruşturma sırasında
başvurucu Engin Gök tutuklanmış ve akabinde hakkında silahlı terör örgütüne üye
olma suçundan Hakkâri Çocuk
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
24. Soruşturma sonucunda diğer şüpheliler hakkında da aynı
suçlamayla fezleke düzenlenerek dosya, bu suçtan soruşturma yapmaya yetkili
bulunan Van Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
25. Başvurucu Engin Gök'ün tutuklanmasına karar verildiği
23/10/2012 tarihinde Hâkkari Sulh Ceza Mahkemesi
tarafından yapılan sorgusunda Cumhuriyet savcısına verdiği ifadesini tekrar
edip üzerine atılı suçlamayı kabul ettiği anlaşılmıştır.
26. Söz konusu sorgulamasında hazır bulunan müdafisi,
başvurucunun akli dengesinin yerinde olmadığını, yaşı ve olay sırasında maruz
kaldığı darp nedeniyle kendi aleyhine anlatımlarda bulunduğunu ve beyanlarının
çelişkili olduğunu ileri sürmüş veakli melekeleri
yeterli olmayan başvurucunun aleyhine olan anlatımlarına itibar edilmemesini
talep etmiştir.
2. Kolluk Görevlileri Hakkında Yürütülen
Soruşturma Süreci
27. Başvurucunun tutuklanmasından sonra müdafinin, çatışma
sırasında başvurucunun darbedilmesi olayının detaylı
araştırılmadığı iddiasını ileri sürmesi ve başvurucunun tutuklandıktan sonra
30/10/2012 tarihinde etkin pişmanlıktan faydalanma talebi ile gönderdiği dilekçesinde,
olay tarihinde kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddiası üzerine
Cumhuriyet Başsavcılığınca aynı tarihte PÖH memurları hakkında 2013/20 Sor. sayılı dosya üzerinden soruşturma başlatılmıştır.
28. Bu soruşturma sonucunda Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
8/3/2013 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…ölü olarak ele geçen terör örgütü mensuplarının üzerinden ele
geçirilen ‘yeni savaşçı yönetimine size Z... C...
arkadaşı gönderiyoruz. Kendisi Hakkari’den katılmıştır… Adı soyadı: Engin Gök,
anne adı Meryem, baba adı Yusuf, Kod adı Z... C...,
Katılım Tar. Yer: Hakkari 19/10/2012’ ibaresi yazılı evrak, Engin Gök isimli
şahsın savunması ve tüm dosya kapsamından bu şahsın …teröristlere katıldığı
anlaşılmıştır ve bahse konu çatışma akşamında sağ olarak ele geçirilmiştir. Bu
şahsın yakalanması esnasında çıkan arbede neticesinde yakalanma işlemini
gerçekleştiren güvenlik güçlerince şahsın etkisiz hale getirilmesi amacıyla
belirli bir oranda şiddet uygulanmıştır… Şahsın yakalandıktan hemen sonra
Hakkari Asker Hastanesine nakledildiği… Olayın çıktığı an ile müştekinin
Hakkari Asker Hastanesine giriş yaptığı saat arasında kısa, makul bir sürenin
geçmiş olması, müşteki ile ilgili olarak tahkikatın farklı birim tarafından
yürütülmesi, müştekinin müdafii huzurunda ilk
ifadesinde şikayetçi olmaması ve müşteki raporlarında hayati tehlikesinin
olmadığı, gözaltında kalmasında sakınca bulunmadığı, yüzünde lezyon bulunduğu
hususunun bildirilmesi, ayrıca tanık ve haklarında tanzim edilen fezleke Van
Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen şahısların ifadeleri bir bütün olarak
değerlendirilmekle müştekiye karşı gereksiz ve orantısız güç kullanılmadığı
kanaati ile … kovuşturma yapılmasına yer olmadığına (karar verildi).”
29. Başvurucu Engin Gök'ün bu karara itirazı, Van 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin 11/4/2013 tarihli ve 2013/158 Değişik İş sayılı kararıyla
reddedilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Dosya kapsamına göre, olayın çıktığı an ile müştekinin Hakkâri Askeri
Hastanesine giriş yaptığı saat ve dakika arasında kısa, makul bir sürenin
geçmiş olması, müşteki ile ilgili olarak tahkikatın farklı bir birim tarafından
yürütülmesi, müştekinin müdafii huzurunda verdiği ilk
ifadesinde şikâyetçi olmaması ve müşteki hakkında düzenlenen raporlarda hayati
tehlikesinin olmadığı, göz altıda kalmasında bir sakıncanın bulunmadığı,
yüzünde lezyon bulunduğu hususunun bildirilmesi, ayrıca tanık ve haklarında
tanzim edilen fezleke bir bütün olarak değerlendirildiğinde usul ve yasaya
uygun Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturma yapmaya yer olmadığına dair
karara yapılan itirazın reddine dair karar vermek gerekmiştir."
30. Nihai karar 9/5/2013 tarihinde başvurucu Engin Gök'e tebliğ
edilmiş olup başvurucular otuz günlük yasal süresi içinde 27/5/2013 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
31. UYAP aracılığıyla yapılan inceleme neticesinde başvurucu
Engin Gök'ün bireysel başvuruda bulunduktan sonra 25/8/2015 tarihinde vefat
ettiği anlaşılmıştır.
B. İlgili Hukuk
32. 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet
Kanunu'nun 13. ve ek 6. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 14/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucular; başvurucu Engin Gök'ün 19/10/2012 tarihinde
bir terör örgütüne katılmak için gittiği ve terör örgütü mensupları ile
birlikte bulunduğu HES bölgesinde PÖH memurları tarafından operasyon gerçekleştirildiğini,
henüz silahlı çatışma başlamadan öncememurlarca
yakalanıp elleri kelepçelendikten sonra darbedildiğini,
akabinde şantiyede bulunan silahlı terör örgütü üyeleri ile memurlar arasında
çatışma çıkınca olay yerinde bulunan bir traktörün altına saklandığını,
sonrasında burasının güvenli olmaması nedeniyle memurlar tarafından şantiye
binası içine alındığını, burada mukavemet göstermemesine rağmen altı yedi
görevli tarafından kendisine tekrar şiddet uygulandığını, olayda kanuni güç
kullanma sınırının aşıldığını, bu olay nedeniyle yapılan şikâyet üzerine etkili
bir soruşturma yürütülmediğini belirterek Anayasa’nın 10., 17. ve 36.
maddelerinde güvence altına alınan ayrımcılık, işkence ve eziyet yasağı ile
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş; yeniden soruşturma
açılması ve başvurucu Engin Gök'ün maruz kaldığı kötü muamele ve bu muamele
sonucunda ailece toplum içinde düştükleri durum, toplum nazarında onurlarının
kırılmış olması ve olaydan duydukları elem ve acıya karşılık olmak üzere 100.000
TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuşlardır.
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların başvurucu Engin Gök'ün kötü
muameleye maruz kaldığı ve bu olay nedeniyle yapılan soruşturmanın etkili yürütülmediğiiddialarının, Anayasa'nın 17. maddesi
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
B. Değerlendirme
a. Başvurucular Meryem
Gök ve Yusuf Gök Bakımından
36. Başvurucular kolluk görevlileri tarafından bir terör
örgütüne yönelik olarak gerçekleştirilen operasyon sırasında oğullarının maruz
kaldığı kötü muamele nedeniyle toplum nazarında onurlarının kırılması,
duydukları elem ve üzüntü nedeniyle manevi tazminata karar verilmesi talebinde
bulunmuşlardır.
37. Bakanlık görüşünde bireysel başvuruda bulunabilmek için
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerektiği, somut olayda başvurucular
Meryem ve Yusuf Gök'ün, kötü muamele iddiaları kapsamında yargı mercileri
nezdinde şikâyetçi olmadıkları hatta oğullarının şikâyeti üzerine başlatılan
soruşturmaya da müdahil olmadıkları belirtilerek bu başvurucular bakımından
bireysel başvurunun olağan başvuru yolları tüketilmediğinden kabul edilemez
olduğunun değerlendirilmesi gerektiğinin düşünüldüğü ifade edilmiştir.
38. Adı geçen başvurucular, Bakanlığın bu görüşene karşı
sundukları cevaplarında oğullarının maruz kaldığı kötü muameleye ilişkin olarak
oğullarının terör örgütü suçlamasıyla şüpheli olduğu soruşturmadan bağımsız ve
ayrı bir soruşturmanın açıldığını bilmediklerini, yetkili mercilerce kötü
muamele iddialarına ilişkin soruşturmadan haberdar edilmediklerini, bu
soruşturma kapsamında beyanlarına başvurulmadığını, bu nedenle olağan başvuru
yollarını tüketmediklerine ilişkin Bakanlık görüşüne katılmadıklarını
belirtmişlerdir.
39. Somut olayda öncelikle başvurucuların ileri sürdükleri
şikâyetler yönünden mağdur statüsüne sahip olup olmadıklarının belirlenmesi
gerekir.
40. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir. ..."
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
42. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler
tarafından yapılabilir."
43. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinde kimlerin bireysel
başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre
bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel
ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu
edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da
ihmalinden dolayı başvurucunun "güncel
bir hakkının ihlal edilmesi", bu ihlalden dolayı "kişisel olarak" ve "doğrudan" etkilenmiş olması ve
bunların sonucunda başvurucunun kendisinin mağdur olduğunu ileri sürmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179,
20/3/2014, § 24).
44. Bu üç temel koşula ilave olarak anılan Kanun'un 45.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine ancak Anayasa'da
güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden Avrupa İnsan Hakları
Sözleşme (Sözleşme/AİHS) ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller
kapsamındaki herhangi birinin ihlal edildiği iddiasıyla başvurulabilir. Buradan
çıkan sonuca göre Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden
AİHS ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamında bir hakkı
doğrudan etkilenmeyen kişi "mağdur"
statüsü kazanamaz (Fetih Ahmet Özer,
§ 25).
45. Bireysel başvuruda "mağdur"
kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti gibi kurallardan bağımsız bir
şekilde yorumlanır (Gorraiz Lizarraga ve
diğerleri/İspanya, B. No: 62543/00, 10/11/2004, § 35). Ayrıca mağdur
kavramının yorumu günümüzde toplumun koşulları ışığında değişime tabi olup bu
kavram aşırı biçimcilikten uzak bir şekilde uygulanmalıdır (Mahmut Tanal (2), B. No: 2014/11438,
23/7/2014, § 20; Gorraiz Lizarraga ve
diğerleri/İspanya, § 38).
46. Bireysel başvuruda, bir başvurunun kabul edilebilmesi için
başvurucunun sadece mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp ihlalden
doğrudan etkilendiğini yani mağdur olduğunu göstermesi veya mağdur olduğu
konusunda Anayasa Mahkemesini ikna etmesi gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu
zannı veya şüphesi de mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479,
6/2/2014, § 24).
47. Öte yandan bireysel başvuru yolunu işletebilecekler esas
itibarıyla doğrudan mağdur sıfatını taşıyan kişiler olmakla birlikte somut
olayın koşullarına ve ihlal edilen hakkın niteliğine göre doğrudan mağdur ile
arasında kişisel ve özel bir bağ bulunan ve dolayısıyla da Anayasa ve
Sözleşme'nin ihlalinden olumsuz olarak etkilenmiş veya ihlalin sona ermesinden
meşru ve kişisel bir menfaati bulunan kimseler de "dolaylı mağdur"
sıfatıyla bireysel başvuruda bulunabileceklerdir.
48. Anayasa Mahkemesi, mağdurun bizzat başvuru yapmasının mümkün
olmadığı ile yakın akrabalık ilişkisinin bulunduğu kimi durumlarda -özellikle
yaşam hakkının söz konusu olduğu- başvurucuların ihlalden doğrudan etkilenmemiş
olmalarına rağmen ihlalden dolaylı olarak etkilenmeleri nedeniyle bu etkiye
dayanarak kendi adlarına başvuru yapabileceklerine de karar vermiştir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319,
16/7/2014; Sadık Koçak ve diğerleri,
B. No: 2013/841, 23/1/2014).
49. Bu itibarla bu tür başvurularda öncelikle belirlenmesi
gereken husus başvurucuların doğrudan veya dolaylı mağdur olup olmadıklarıdır.
Özellikle somut olaydaki gibi fiziksel bütünlüğüne doğrudan saldırıda
bulunulmayan kişilerin bireysel başvuru yapmaları hâlinde bu hususun tespiti
ayrı bir önem taşımaktadır.
50. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kayıp kişilerin
gözaltındayken kötü muameleye maruz kaldığı iddialarını içeren Sözleşme'nin 3.
maddesi kapsamında yapılan bireysel başvurularda aile bireylerinin
başvurularının kabul edilebilmesi için somut olaylarda, iddia edilen eylemler
nedeniyle yaşadıkları duygusal çöküntüden daha farklı bir boyut ve şekil
kazandıran özel faktörlerin varlığının gerekliliğine vurgu yapmıştır. Mahkemeye
göre bu bağlamda söz konusu şikâyetlerin incelenmesinde aile bağlarına, aile
bireylerinin, ilişkilerinin özel durumuna ve söz konusu olaylara ne kadar tanık
olduklarına belirgin bir ağırlık verilmesi gerekmektedir (Çakıcı/Türkiye, B. No: 23657/94, 8/7/1999,
§ 98).
51. AİHM, bu tür şikâyetleri incelediği başvurularda hakları
ihlal edilen kişinin aile üyelerinin, olaydan dolayı ruhsal çöküntü ve üzüntü
yaşamalarının kendileri için kaçınılmaz bir sonuç olduğunu, bu nedenle
Sözleşme'nin 3. maddesinin bu kişiler bakımından ihlal edilebilmesi için söz
konusu durumun yeterli olmadığını, aile bireylerinden birinin mağdur olup
olmamasının, yaşadıkları duygusal çöküntüden farklı bir boyut kazandıracak özel
faktörlerin başvuruda var olup olmadığına bağlı olduğunu ifade etmiştir (Çakıcı/Türkiye, § 98). AİHM'e
göre aile üyeleri bakımından ortaya çıkabilecek bir ihlalin temelinde kayıp
olayının kendisi değil ulusal makamların bu olaya tepkileri ve yaklaşımları yer
alır (Çakıcı/Türkiye, § 98).
52. Somut olayda başvurucular, oğullarının maruz kaldığını iddia
ettikleri kötü muameleye herhangi bir şekilde tanıklık etmemişlerdir. Ayrıca
başvuruda, olaya ilişkin olarak yetkili mercilere müracaat edip bazı bilgi ve
belgelerin toplanmasını talep etmiş olmalarına rağmen yetkililerce bu talep ve
sorularına kayıtsız kalınarak gerçekleştiğini iddia ettikleri olay nedeniyle
kaçınılmaz olarak yaşadıkları üzüntüye farklı bir boyut ve şekil
kazandırılmamıştır.
53. Sonuç olarak somut olayın kendine özgü koşulları ve ileri
sürülen şikâyetler dikkate alındığında başvuruda bu başvurucuların iddialarına
konu, oğullarının kötü muameleye maruz kalmasından dolayı duyduklarını ifade
ettikleri üzüntü haricinde bu üzüntüyü farklı bir boyut kazandırabilecek ve
kendileri ile ilgili olarak Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan
işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasını savunabilecekleri,
başka deyişle doğrudan veya dolaylı mağdur olduklarını gösterebildikleri bir
özellik tespit edilememiştir.
54. Açıklanan nedenlerle bu başvurucular bakımından başvurunun,
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Başvurucu Engin Gök
Bakımından
55. Başvurucu Engin GÖK'ün, başvuru
tarihinden sonra 25/8/2015 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
56. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 80.
maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Bölümler ya da Komisyonlarca
yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
...
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden
ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden
görülmemesi.
..."
57. Başvurucunun bireysel başvuruda bulunduktan sonra ölmesi
nedeniyle başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin
kalmadığı anlaşılarak ölen başvurucu açısından başvurunun düşmesine karar
verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
58. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin düşmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucular Meryem Gök ve Yusuf Gök'ün işkence ve eziyet
yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
B. Başvurucu Engin Gök açısından ileri sürülen ihlal
iddialarının incelenmesinin sürdürülmesini
haklı kılan bir neden kalmamış olması nedeniyle bu başvurucu
açısından başvurunun DÜŞMESİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
14/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.