TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İLHAN BAYAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/4458)
|
|
Karar Tarihi: 25/6/2015
|
R.G. Tarih- Sayı: 19/9/2015-29480
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
İlhan BAYAR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, savunmanın ana
dilde yapılamaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası
hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 17/6/2013 tarihinde
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde,
başvuruda Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 12/12/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
5. Erzurum 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 29/12/2011 tarihli kararı ile başvurucunun “terör örgütü propagandası yapma, silahlı terör
örgütüne üye olma, görevi yaptırmamak için direnme” suçlarından
hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Başvurucu, soruşturma ve
kovuşturma evrelerinde susma hakkını kullanmıştır.
6. Temyiz üzerine, Erzurum 2.
Ağır Ceza Mahkemesinin 29/12/2011 tarihli ve E.2011/159, K.2011/364 sayılı
kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 13/7/2012 tarihli ilamı ile bozulmuştur.
7. UYAP üzerinden yapılan
araştırmada, bozma kararı üzerine yargılanmasına devam olunan başvurucunun,
29/6/2012 tarihli 2. celsede “anlaşılmayan
bir dille” konuştuğu tutanağa geçirilmiştir. Duruşma tutanağında yer
alan ifadeler şöyledir:
“...
SANIK; İLHAN BAYAR, (TC….), … oğlu, … doğumlu, Ağrı ili, Doğubayazıt ilçesi,
Karaca nüfusa kayıtlı. … Doğubayazıt/AĞRI ikamet eder. (Halen Başka Suçtan
Erzurum H Tipi Cezaevinde Tutuklu.), Sanığın duruşma dili dışında heyetimizce
anlaşılamayan bir dil ile konuştuğu anlaşıldı.
...
Sanıktan soruldu:
Sanığın duruşma dili dışında heyetimizce anlaşılamayan bir dil ile konuştuğu
anlaşıldı.
SANIK İLHAN BAYAR
SAVUNMASINDA: Sanığın duruşma dili dışında heyetimizce anlaşılamayan bir dil
ile konuştuğu anlaşıldı.
Sanığa dosyada mevcut
beyanları okundu, soruldu: Sanığın duruşma dili dışında heyetimizce
anlaşılamayan bir dil ile konuştuğu anlaşıldı.
Sanığa dosyada mevcut
bilirkişi raporu, diğer belge ve tutanaklar okunarak soruldu: Sanığın duruşma
dili dışında heyetimizce anlaşılamayan bir dil ile konuştuğu anlaşıldı.
Sanığa dosyada mevcut
adli sicil ve nüfus kaydı okundu, soruldu: Sorulan soruya yine mahkeme
heyetince anlaşılamayan bir dille cevap verdiği anlaşılmıştır.
İddia Makamından
soruldu: Aşamadaki tüm savunmalarını, hem sözlü hem
yazılı savunmalarını Türkçe yapması, eğitim durumu dikkate alınarak kendisini
savunmak ve meramını ifade edebilmek için yeterli derecede Türkçe bildiği ve
yargılamanın yüzyüzeliği ilkesi gereğince beyanını
Türkçe yapmasının sanığın da lehine olacağı düşünüldüğünde; duruşma dilinde
olmayan bir dille beyanda bulunma talebinin reddine karar verilmesi kamu adına
talep olunur, dedi.
G. D: Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinin 6/3-e ve CMK’nın 202.
maddesinde düzenlenen bir tercümanın yardımından yararlanma hakkının sanığın
mahkemenin kullandığı dili anlamadığı veya konuşamadığı durumlarda gerekli
olacağı, dosya kapsamına göre Türk vatandaşı olup, Türkiye'de doğan Türkçe
dilinde yeterli eğitimi gören ve soruşturma aşamasında müdafii
eşliğinde alınan ifadelerinde Türkçe olarak ifade veren sanığın kovuşturma
aşamasında Türkçe dilini anlamak ve konuşmakta bir engelinin bulunmaması ve
meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bildiğinin anlaşılması karşısında Mahkeme
heyetince anlaşılamayan bir dil ile beyanda bulunma ve tercüman talebinin
reddine karar verildi, tefhimle açık yargılamaya devam olundu.
Sanıktan mahkemenin
anladığı dilde beyanda bulunup bulunmayacağı hususu tekrar soruldu: Sorulan
soruya yine mahkeme heyetince anlaşılamayan bir dille cevap verdiği
anlaşılmıştır.
...
Sanık İlhan Bayar'dan
esas hakkındaki mütalaaya karşı savunması soruldu: Sanığın duruşma dili dışında
heyetimizce anlaşılamayan bir dil ile konuştuğu anlaşıldı.
...”
8. Bozma üzerine yargılanmasına
devam edilen başvurucunun, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/10/2012 tarihli
ve E.2012/151, K.2012/1069 sayılı kararıyla müsnet
suçlardan hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
9. Başvurucu ve vekilinin
temyizi üzerine, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/10/2012 tarihli kararı,
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 28/3/2013 tarihli kararı ile onanmıştır.
10. Başvurucu, onama kararını
27/5/2013 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
11. Bireysel başvuru 17/6/2013
tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili Hukuk
12. 4/12/2014 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun “Tercüman
bulundurulacak hâller” kenar başlıklı 202. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe
bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia
ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir.
….
(4) (Ek fıkra: 24/01/2013-6411 S.K./1. mad) Ayrıca sanık;
a) İddianamenin okunması,
b) Esas hakkındaki mütalaanın verilmesi,
üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade
edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilir. Bu durumda tercüme
hizmetleri, beşinci fıkra uyarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği
tercüman tarafından yerine getirilir. Bu tercümanın giderleri Devlet
Hazinesince karşılanmaz. Bu imkân, yargılamanın sürüncemede bırakılması amacına
yönelik olarak kötüye kullanılamaz.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 25/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 17/6/2013 tarihli ve 2013/4458
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, ana dilde savunma
hakkının kısıtlandığını, bu nedenle yargılamasının adil olmadığını belirterek,
Anayasa’nın 36. maddesinde koruma altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, yeniden yargılanma ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
15. Başvurucu, kendisini ana
dilinde savunmak istemesine rağmen buna izin verilmemesi nedeniyle savunma
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
16. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (e) bendindeki
konuya ilişkin düzenleme şu şekildedir:
“3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki
asgarî haklara sahiptir:
…
e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya
konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.”
17. Sözleşme’nin 6. maddesinin
(3) numaralı fıkrasının (e) bendi, hakkında suç isnadı olan sanığın, mahkemede
kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde, bir tercümanın
yardımından ücretsiz olarak yararlanma hakkını güvence altına alır. Bu hak
yalnızca hakkında suç isnadında bulunulan kişilere tanınmış bir haktır ve bu
haktan faydalanabilmek için sanığın ödeme gücü olup olmamasının bir önemi
bulunmamaktadır (Ali İlhan Bayar,
B. No: 2013/725, 19/11/2014, § 51).
18. Tercüman hakkı,
hem belgelerin çevirisine hem de sözlü ifadelere uygulanır; her iki durumda da
adil bir yargılama yapılabilmesi için gerekli olan çevirinin yapılması
gerekmektedir. Bu hak duruşmada söylenen her sözcüğün ya da tüm belgelerin
çevrilmesini gerektirmez. Değerlendirilecek husus, sanığın hakkındaki
suçlamaları tümüyle anlayıp yanıt verebilecek düzeyde olup olmadığıdır (bkz. Kamasinski/Avusturya,
B.No: 9783/82, 19/12/1989, § 74).
19. Tercüman isteyen herkesin
değil, adil bir yargılamadan umulan yararın sağlanması amacıyla ve yalnızca
yargılamada kullanılan dili bilmeyen, anlamayan ve konuşamayan kişilere
tercüman atanması bir zorunluluktur. Yargılamada kullanılan dili bilmeyen,
anlamayan ve konuşamayan kişilerin bir tercümanın yardımına ihtiyaç duyması
halinde devletin çeviri sağlama yükümlülüğü doğar. Ancak somut başvuru
açısından çözümlenmesi gereken asıl mesele, devletin yükümlülüğünün tercüman
isteyen tüm sanıklar bakımından geçerli olup olmadığıdır. Bu noktada tercüman
hakkının sınırlı bir hak olduğunu kabul etmek gerekmektedir.
20. Bu kişilerin böyle bir
ihtiyacının bulunup bulunmadığını belirlemek davaya bakan hâkimin görevdir;
hâkim, sanıkla görüştükten sonra yargılamada tercüman bulunmamasından sanığın
zarar görmeyeceğinden emin olmadır (Cuscani/Birleşik Krallık, B. No: 32771/96, 24/9/2002, § 38)
21. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (e)
bendinin ancak mahkemede konuşulan dili bilmeyenlerin kullanabileceği bir hak
getirdiğini; mahkemenin dilini “anlayan”
ve “konuşan” bir sanığın, başka
bir dilde, örneğin mensubu olduğu etnik dilde savunma yapabilmesi için
tercümandan yararlanma talebinde ısrar edemeyeceğini belirtmektedir (Lagerblom/İsveç, B. No: 26891/95, 14/1/2003, §§ 61-64).
22. 5271 sayılı Kanun’un 202.
maddesine göre, sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe
bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia
ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir. Bu haktan, soruşturma
evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar da yararlanır. 5271 sayılı
Kanun’un 202. maddesiyle, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmeyen
şüphelilerin/sanıkların kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri Türkçe
dışındaki bir dilde savunmalarını yapabilmelerine imkân tanınmıştır.
23. Diğer taraftan, 5271 sayılı
Kanun’un 202. maddesine 24/1/2013 tarihinde ilave edilen (4) numaralı fıkra ile
Sözleşme’de ve AİHM içtihatlarında ortaya konan
ölçütlerin ilerisine geçilerek tercüman hakkı genişletilmiştir. Yeni kurala
göre, sanıkların “İddianamenin okunması ve
esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha
iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde” yapabileceği
hükmü getirilmiştir. Böylece “meramını
anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen” sanığa da,
sözlü savunmasını başka dilde yapabilme imkânı getirilmiştir.
24. Somut olayda ise başvurucu,
25/10/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve bu tarihten itibaren
soruşturma/kovuşturma sürecinde kimi zaman Türkçe savunma yapmak istemediğini
belirterek susma hakkını kullanmış, kimi zaman da ana dilinde savunma yapmak
istediğini beyan etmiş, ancak tercümandan yararlanma isteği reddedilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden başvurucunun, Mahkemeye Türkçe yazdığı
dilekçeleri sunduğu ve temyiz taleplerini Türkçe yaptığı görülmüştür. İlk
Derece Mahkemesi, başvurucunun ana dilinde savunma yapma yönündeki taleplerini,
mahkemede kullanılan Türkçe dilini konuşup anladığını ve meramını tam olarak
ifade ettiğini, mensup olduğu etnik dilde savunma hakkı talebinin hukuki
ihtiyaca dayanmadığını belirterek reddetmiştir (bkz. § 7).
25. Her ne kadar 24/1/2013 tarihinde gerçekleşen Kanun
değişikliğinden sonra sanıkların “kendisini
daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde” sözlü savunmasını yapabileceği kuralı
getirilerek tercümandan yararlanma hakkı genişletilmiş ise de başvuruya konu
olayda başvurucu, savunmasını Kürtçe yapmak istediğini, sözü geçen Kanun
değişikliğinden önce, 29/6/2012 tarihinde İlk Derece Mahkemesine iletmiş ve
Mahkeme de aynı tarihte talebi reddetmiştir.
26. Başvurucunun bozma kararı öncesinde susma hakkını kullandığı ve
bozma sonrasındaki yargılamanın ikinci celsesinde ana dilinde savunma yapma
talebinin İlk Derece Mahkemesince Türkçeyi iyi bildiği gerekçesiyle reddedildiği
açıktır. Dolayısıyla ilkokul mezunu olan başvurucunun anadilde savunma yapma
talebinin o tarihte yürürlükte olan mevzuat uyarınca reddedilmesi nedeniyle
savunma hakkının kısıtlanmadığı ve dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal
edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle,
tercümandan yararlanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık
anlaşıldığından başvurunun bu yönü itibarıyla, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle, başvurunun “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 25/6/2015 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.