TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ZAHİT ŞAHİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/4708)
|
|
Karar Tarihi: 20/4/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı:17/6/2016-29745
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Zahit
ŞAHİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, cezaevinde ziyaretçi listesinde değişiklik yapılması
talebinin reddinedeniyle özel hayata saygı hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/6/2013 tarihinde Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucu 14/8/2013 tarihinde başvuru harcını yatırmıştır.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 17/11/2015 tarihinde, başvurucunun
adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 17/11/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
6. Bölüm tarafından18/11/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu; devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma,
kasten öldürme, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el
değiştirme suçundan tutuklu olarak Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
10. Başvurucuyaailesi, yasal
temsilcisi ve üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarının yanı sıra bu
kişilerin dışında kendisinin belirleyeceği üç kişi tarafından ziyaret edilme
hakkı tanınmış; başvurucu bu doğrultuda üç kişinin ismini Ceza İnfaz Kurumu
idaresine bildirmiştir.
11. Başvurucu 14/3/2013 tarihli dilekçesinde ziyaretçi
listesinde bulunan A.A. isimli kişinin kendisini ziyarete gelmemesi nedeniyle
listeden çıkarılarak yerine G.K.nın
listeye eklenmesini talep etmiştir.
12. Edirne Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 15/3/2013 tarihli
yazısıyla 17/06/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in
(Ziyaret Yönetmeliği) 9. maddesinde ziyaretçilerin ölüm, ağır hastalık, doğal
afet, hükümlü ve tutukluların nakli ya da ziyaretçininziyaret
olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu hâller
dışında değiştirilemeyeceği hükmününyer aldığı,
talebinin anılan hükme uygun olmaması nedeniyle kabul edilmediği
bildirilmiştir.
13. Başvurucu 4/4/2013 tarihli dilekçesiyle anılan karar
hakkında Edirne 1. İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunarak kararın kaldırılmasını
talep etmiştir. Başvurucu bu dilekçesinde yedi yıldır Cezaevinde bulunduğunu,
A.A. isimli kişinin bu süre içinde hiç ziyaretine gelmediğini, kendisinin de
ona ulaşamadığını, üç kişilik ziyaretçi hakkını tam olarak kullanabilmesi içinA.A. isimli kişinin listeden çıkarılarak yerine G.K.nın listeye eklenmesine karar
verilmesini istemiştir.
14. Edirne 1. İnfaz Hâkimliğinin 12/4/2013 tarihli ve
E.2013/814, K.2013/831 sayılı kararıyla tutuklunun ziyaretçi değişikliğine
ilişkin verilen Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü kararının Ziyaret Yönetmeliği'ne
uygun bulunduğu gerekçesiyle şikâyet başvurusu reddedilmiştir.
15. Başvurucu 29/4/2013 tarihli dilekçesiyle İnfaz Hâkimliğinin
kararına karşı Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yoluna başvurmuştur.
Başvurucu dilekçesinde A.A.nın
ekonomik nedenlerle ve adresi değiştiği için ziyaretine gelemediğini, iki
yıldır onunla hiçbir iletişiminin olmadığını, nerede olduğunu bilmediğini
belirterek, bu kişinin ziyaretçi listesinden çıkarılarak ziyaretine gelme
imkânı olan G.K.nın eklenmesini talep etmiştir.
16. Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/5/2013 tarihli ve
2013/569 Değişik İş sayılı kararıyla İnfaz Hâkimliği kararının usul ve kanuna
uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun itirazı reddedilmiştir. Bu karar,
başvurucuya 16/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 14/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
a. İlgili Mevzuat
18. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un "Hükümlüyü
ziyaret" kenar başlıklı 83. maddesi şöyledir:
"(1) Hükümlü,
belgelendirilmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları
ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma
kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve
adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir
saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir. (Ek
cümle: 24/1/2013-6411/9 md.) Çocuk hükümlüler için
ziyaret süresi bir saatten az, üç saatten fazla olmamak üzere belirlenir.
(2) Birinci fıkrada belirtilenler dışındaki
kimselerin ziyaretine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı olarak izin
verilebilir.
(3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet
Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır."
19. Anılan maddenin gerekçesi şöyledir:
"Madde, hükümlüleri
ziyareti düzenlemektedir. Ülkemizde ceza infaz kurumlarında bulunan akraba,
arkadaş ve yakınların ziyaretine büyük önem verilmektedir. Uygulamadaki
aksaklıklar veya keyfî hareketler, cezalarını çekmekte olan kişilerin üzerinde
olumsuz etkiler yapmakta bulunduğundan madde, bu konuyu objektif bazı esaslara
bağlamayı uygun saymış ve uygulamanın hükümlüler, ziyaretçiler ve uygulayıcılar
yönünden bilinmesi böylece sağlanmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında genel kural olarak
hükümlülerin kimler tarafından, hangi zamanlarda ve hangi aralıklarla ziyaret
edilecekleri belirtilmiştir.
İkinci fıkrada da istisnaî hâllerde ziyaretlerin
Cumhuriyet Başsavcısının yazılı izniyle yapılabileceği açıklanmıştır.
Cumhuriyet Başsavcısına böyle bir yetkinin
verilmesinin gerekliliği hükümlülerin iyileştirilmesi, topluma kazandırılması,
moral güçlerinin kuvvetlendirilmesi yönünden yararlı sonuçlar verebileceği
görüşüne dayanmaktadır; ayrıca, bu yetkinin yazılı olarak kullanılabilecek
olması da görevlilerin denetimleri olanağını vermektedir.
Maddenin son fıkrasına göre, hükümlülerin
iyileştirilme ve topluma kazandırılabilmeleri yönünden aile bireyleri ile
bağlılıklarının devamını sağlamak üzere Adalet Bakanlığınca açık görüş
yapılabilmesi konusu yeniden düzenlenmektedir."
20. 5275 sayılı Kanun’un"Tutukluların hakları" kenar başlıklı 114.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki
genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma
evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme,
soruşturmanın veya davanın selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü
yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar koyabilir."
21. 5275 sayılı Kanun’un"Tutukluların yükümlülükleri" kenar başlıklı 116.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
(1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı ceza
infaz kurumları,...ziyaret, yabancı hükümlüleri
ziyaret, ziyaret ve görüşlerde uygulanacak esaslar, beden eğitimi, kütüphane ve
kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ
62, 66 ilâ 76 ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk
hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
22. Ziyaret Yönetmeliği'nin 5. maddesinin birinci fıkrasının (g)
bendi şöyledir:
"Hükümlü ve tutuklular,
bu Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde sayılan ve eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve
kayın hısımları ve vasisi ile kayyımı dışında kalan üç ziyaretçisinin açık
kimlik ve adreslerini kuruma bildirir. Bu ziyaretçiler, ölüm, ağır hastalık,
doğal afet, hükümlü ve tutukluların nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını
ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu haller dışında
değiştirilemez."
23. Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesi şöyledir:
“Hükümlü ve tutuklular; eşi, anne, babası, büyükanne ve büyükbabası,
çocuğu, torunu, kardeşi, gelini, damadı, kayınbiraderi, baldızı, yengesi,
eniştesi, görümcesi, kayınvalidesi, kayınpederi, kayınvalidesinin annesi ve
babası, kayınpederinin anne ve babası, eşinin başkasından olma çocuğu,
büyükanne ve büyük babasının anne ve babaları, torun çocuğu, kardeş çocuğu,
eşi, amcası, halası, dayısı, teyzesi ve bunların eşleri ile vasisi ve
kayyımıyla görüşebilir.
(Değişik fıkra: RG-28/07/2007-26596) (Değişik
birinci cümle:RG-6/11/2009-27398) Hükümlü ve
tutuklular, birinci fıkrada sayılanlar dışında kalan üç ziyaretçisinin adı ve soyadı
ile bilmesi hâlinde adresini ceza infaz kurumuna kabulünden ve kendisine bu
hususun tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içinde bildirir. Bu ziyaretçiler, ölüm, ağır hastalık, doğal afet,
hükümlü ve tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan
kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu hâller dışında
değiştirilemez. Ceza infaz kurumu yönetimince, gerekli görülmesi
hâlinde bildirilen ziyaretçiler hakkında, ziyarette bulunmalarında sakınca
bulunup bulunmadığı konusunda kolluk aracılığıyla araştırma yaptırılır.
Sakıncalı görülenlere ziyaret izni verilmez ve yeni ziyaretçinin bildirilmesi
istenir.
Aynı ceza infaz kurumu içinde bulunan hükümlü
ve tutuklular, birinci fıkrada sayılan kişilerden olmaları şartıyla bu Yönetmelik
hükümleri kapsamında birbirleri ile görüşebilir.
Birinci ve ikinci fıkrada gösterilen
ziyaretçilerin, belirlenen ziyaret günü ve saatleri dışındaki ziyaretleri ile
birinci ve ikinci fıkrada sayılanlar dışında kalan kişilerin ziyaretlerine,
makul sebep bulunması halinde Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yazılı olarak
izin verilebilir. Bu hüküm, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükümlüler
hakkında uygulanmaz.”
24. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa
Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı tavsiye kararlarında hükümlü
ve tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısmı şöyledir:
"Dış Dünya ile İlişki
24.1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta
mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle
ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin
mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.
24. 2 Devam etmekte olan bir ceza
soruşturması, emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç
işlenmesinin önlenmesi ve suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi
halinde, haberleşme ve ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak
adli bir merci tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu
tür kısıtlamalar yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.
24.3. Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim
kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları
belirlemelidir,
24.4. Ziyaretler için yapılan düzenlemeler,
mahpuslara aile ilişkilerini mümkün olduğunca normal bir düzeyde sürdürmelerine
ve geliştirmelerine izin verecek bir tarzda olmalıdır.
24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla
yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun
için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar.
b. İlgili Yargı Kararları
25. 5275 sayılı Kanun'un 83. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
yer alan "zorunlu hâller dışında bir
daha değiştirilmemek üzere'' ibaresinin, Anayasa'nın 17. maddesine
aykırılığı iddiasıyla iptali istenmiş; Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun
5/7/2012 tarihli ve E.2012/7, K.2012/102 sayılı kararıyla iptal istemi
reddedilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 20/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu, üç kişi ile görüşme hakkı kapsamında ismini Ceza
İnfaz Kurumu idaresine bildirdiği A.A.nın ziyaretçi
listesinden çıkarılması ve G.K. isimli şahsın listeye eklenmesi yolundaki
isteminin reddedilmesi nedeniyle görüşme hakkının kısıtlandığını ve bu suretle
dış dünya ile sağlıklı bir ilişki kurmasının engellendiğini, A.A.dan son iki yıldır haber alamadığını, ailesi
aracılığıyla ulaşmaya çalıştığını ancak A.A.nın
taşındığını öğrendiğini, dolayısıyla talebinin Ziyaret Yönetmeliği hükümlerine uygun
olduğunu belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve
ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, G.K. isimli şahsın ziyaretçi
listesine eklenmesi yolundaki isteminin reddedilmesi nedeniyle görüşme hakkının
kısıtlandığı ve bu suretle dış dünya ile sağlıklı bir ilişki kurmasının
engellendiği yolundaki iddiası Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel
hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
30. Başvurucu özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
31. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
32. Anayasa'nın "Özel
hayatın gizliliği" kenar başlıklı 20. maddesi şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına
saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının
gizliliğine dokunulamaz.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak,
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve
bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört
saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan
itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde,
el koyma kendiliğinden kalkar.
..."
33. Anayasa’nın 20. maddesinde özel hayata saygı hakkı
düzenlenmiştir. Özel hayat geniş bir kavram olup bu hakkın kapsayıcı bir
tanımının yapılması oldukça zordur. Bununla beraber özel hayata saygı hakkı;
kişinin maddi ve manevi bütünlüğü, fiziksel ve sosyal kimliği, bireyin ismi,
cinsel yönelimi, cinsel yaşamı, kişisel gelişimi, diğer insanlar ve dış dünya
ile ilişkiler kurma gibi unsurları korumaktadır. Kişisel bilgiler ve veriler,
kişisel gelişim, aile hayatı vb. konular da bu hakkın içinde yer almaktadır (Ahmet Acartürk, B. No: 2013/2084,
15/10/2015, § 46).
34. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 8. maddesinde
de herkesin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip
olduğu düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda özel hayata ve aile hayatına
saygı hakkı, gerek Anayasa’da gerekse Sözleşme’de güvence altına alınmaktadır.
35. Özel hayat, özel bir sosyal hayat sürdürmeyi yani kişinin
sosyal kimliğini geliştirme hakkı anlamında bir “özel hayatı” güvence altına
almaktadır. Bu yönü ile birlikte değerlendirildiğinde bahsi geçen hak, ilişki
kurmak ve geliştirmek üzere çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını da
içermektedir (Özpınar/Türkiye, B. No: 20999/04, 19/10/2010, §
45; Oleksandr Volkov/Ukrayna,
B. No: 21722/11, 27/5/2013, § 165-167; Niemietz/Almanya, B. No: 13710/88, 16/12/1992, § 29).
36. Anayasa'nın 19. maddesi gereğince hükümlü ve tutukluların
özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak cezaevinde tutulmanın
kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların özel ve
aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, cezaevi idaresinin hükümlü ve tutukluların
ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu
kılmaktadır (Messina/İtalya (No. 2), B. No: 25498/94,
28/12/2000, § 61; Ouinas/Fransa, B. No: 13756/88, 12/3/1990; Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, § 123;
Kučera/Slovakya, B. No: 48666/99, 17/7/2007, §
127). Nitekim Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa
Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 sayılı tavsiye kararlarında da
hükümlü ve tutukluların mümkün olabilen sıklıkta mektup, telefon veya diğer
iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle ve dışarıdaki kuruluşların
temsilcileriyle haberleşmelerine, bu kişilerin hükümlü ve tutukluları ziyaret
etmelerine izin verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
37. Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken cezaevinde
tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir. Bu
bağlamda kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile özel hayata ve aile
hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Ancak
cezaevinde bulunmanın doğal sonucu olarak idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel
ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu
gözetilmelidir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015,§ 89).
a. Müdahalenin Varlığı
38. 5275 sayılı
Kanun'un83., 114. ve 116. maddelerinde hükümlü ve tutukluların eşi, üçüncü
dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile yasal temsilcileriyle haftada bir kez
görüşebileceği düzenlenmiştir.
39. Öncelikle belirtilmelidir ki somut olayda başvurucunun ailesi,
yasal temsilcisive maddede sayılan yakınlarıyla
görüştürülmesinin engellendiğine ilişkin herhangi bir iddia ve tespit
bulunmamaktadır.
40. Başvurucuya ailesi, yasal temsilcisi ve maddede sayılan
yakınları dışında kendisinin belirleyeceği üç kişi tarafından ziyaret edilme
hakkı tanınmış; başvurucu bu kapsamda üç kişinin ismini Cezaevi idaresine
bildirmiştir.
41. Somut olayda uyuşmazlık, başvurucunun ismini bildirdiği A.A.nın kendisini ziyarete
gelmediği gerekçesiyle ziyaretçi listesinden adının çıkarılması ve G.K. isimli
şahsın listeye eklenmesi yolundaki isteminin reddedilmesi işleminden
kaynaklanmaktadır.
42. Söz konusu işlemin cezaevinde tutuklu bulunan başvurucunun
dış dünya ile iletişim kurması ve sosyal ilişkilerinin sınırlandırılması
yönünde etkiler doğurması nedeniyle özel hayata saygı hakkına müdahale teşkil
ettiği sonucuna varılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
43. Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında, çeşitli
nedenlerle özel hayatın korunması hakkına sınırlamalar getirilebileceği
belirtilerek bu hakkın mutlak olmadığı kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin
birçok kararında da “temel hak ve
hürriyetlerin doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu gibi Anayasa’nın
başka maddelerinde yer alan kurallar da temel hak ve hürriyetlerin doğal
sınırını oluşturur. Bir başka deyişle, temel hak ve özgürlüklerin kapsamının ve
objektif uygulama alanının her bir norm yönünden bağımsız olarak değil
Anayasa’nın bütünü içerisindeki anlama göre belirlenmesi gerekir”
ifadesine yer verilmiştir (AYM, E. 2012/100. K. 2013/84, 4/7/2013).
44. Anayasa’nın “Temel hak ve
hürriyetlerin sınırlanması” kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
45. Belirtilen Anayasa hükmü, hak ve özgürlükleri sınırlama ve
güvence rejimi bakımından temel öneme sahip olup Anayasa’da yer alan bütün hak
ve özgürlüklerin yasa koyucu tarafından hangi ölçütler gözönünde
bulundurularak sınırlandırılabileceğini ortaya koymaktadır. Anayasanın
bütünselliği ilkesi çerçevesinde Anayasa kurallarının bir arada ve hukukun
genel kuralları gözönünde tutularak uygulanması
zorunlu olduğundan belirtilen düzenlemede yer alan başta kanun ile sınırlama
kaydı olmak üzere tüm güvence ölçütlerinin, Anayasa’nın 20. maddesinde yer
verilen hakların kapsamının belirlenmesinde de gözetilmesi gerektiği açıktır (Sevim Akat Eşki,
B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 35).
46. Dolayısıyla özel hayata saygı hakkına yapıldığı iddia edilen
müdahalelerin incelemesinde kanunilik ve müdahaleyi haklı kılan sebeplerin var
olup olmadığı, her somut olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmelidir.
i. Kanunilik
47. Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin
kanunilik şartını sağladığının kabulü için, müdahalenin kanuni bir dayanağının
bulunması zaruridir. Bununla birlikte, temel hak ve hürriyetlerin
sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli değildir.
Kanunilik ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirmekte olup, bu
noktada yasanın niteliği önem kazanmaktadır. Kanunla sınırlama ölçütü,
sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade
etmekte, böylece uygulayıcının keyfî davranışlarının önüne geçtiği gibi kişinin
hukuku bilmesine de yardımcı olmakta, bu yönüyle hukuk güvenliği güvencesi
sağlamaktadır (Bülent Polat [GK],
B. No: 2013/7666, 10/12/2015, §§ 73-96).
48. Kanunun bu gerekliliklere uygun olduğunun söylenebilmesi
için yeterince ulaşılabilir olması yani vatandaşların belirli bir olaya
uygulanabilir nitelikteki hukuk kurallarının varlığı hakkında yeterli bilgiye
sahip olabilmesi, ayrıca ilgili normun keyfîliğe
karşı uygun bir koruma sağlaması, yetkili makamlara verilen yetkinin
genişliğini ve icra edilme biçimlerini yeterli bir netlikte tanımlaması
gerekmektedir (Gülmez/Türkiye,
16330/02, 20/5/2008, § 49; Silver ve
diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72, 25/3/1983, § 86-88; Malone/Birleşik Krallık, B. No: 8691/79,
2/8/1984, § 66-68; Rotaru/Romanya,
[BD], B. No: 28341/95, 4/5/2000, § 55).
49. Bununla birlikte her ihtimale çözüm getiremeyecek olan yasal
mevzuatın gereken koruma seviyesi, büyük ölçüde ilgili metnin düzenlediği alan
ve içeriğiyle birlikte muhataplarının niteliği ve sayısıyla yakından
bağlantılıdır. Bu nedenle kuralın karmaşık olması ya da belirli ölçülerde
soyutluk içermesi ve bu nedenle hukuki yardım ile tam olarak anlaşılabilir hâle
gelmesi tek başına hukuken öngörülebilirlik ilkesine aykırı görülemez. Bu
kapsamda hak ya da özgürlüğe müdahale eden kural belirli ölçülerdeki takdir
alanını elbette uygulayıcıya sunabilir. Fakat bu takdir alanının sınırlarının
da yeterli açıklıkta belirlenmesi ve kuralın asgari bir kesinlik içermesi
zaruridir (Halime Sare
Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 65)
50. Bu kapsamda ilgili kanuni düzenlemenin -söz konusu
sınırlamaya ilişkin temel çerçeveyi ortaya koymakla birlikte- özellikle
uygulama koşulları ve usule ilişkin ayrıntıları düzenleyici işlemlere bırakması
mümkündür. Ancak bu ihtimalde de söz konusu düzenleyici işlemin, yine
muhataplarınca ulaşılabilir olması ve içeriği hakkında ilgilileri yeterince
aydınlatacak nitelik ve açıklıkta olması gerekmektedir (Halime Sare Aysal, §
65).
51. Başvurucunun ziyaretçi değişikliği talebinin reddi işleminin
5275 sayılı Kanun’un 83., 114. ve 116. maddeleri ile Ziyaret Yönetmeliği'nin 9.
maddesi temelinde yürütüldüğü görülmüştür.
52. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun özel hayata saygı
hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
53. 5275 sayılı Kanun'un 83., 114. ve 116. maddelerinde hükümlü
ve tutukluların eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile yasal
temsilcileri tarafından haftada bir kez ziyaret edilebileceği düzenlenmiştir.
Ayrıca yasal temsilcisi, eşi ve maddede sayılan yakınları dışında kendisinin
belirleyeceği ve zorunlu hâller dışında bir daha değiştiremeyeceği üç kişi
tarafından ziyaret edilme hakkı da tanınmıştır. Hükümlü ve tutuklulara üç
kişilik ziyaretçi isim listesinde zorunlu hâllerde değişiklik yapabilme olanağı
verilmiş, zorunlu hâllerin neler olduğu konusu uygulamaya bırakılarak bu konuda
esneklik sağlanmıştır. "Zorunlu
hâller" Ziyaret Yönetmeliği'nde "ölüm, ağır hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutuklunun nakli ya
da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği
gibi" denmek suretiyle sınırlı sayıda değil, örnekleme yoluyla
belirtilmiştir. Dolayısıyla uygulamada, bu belirtilen hâller dışında da zorunlu
hâller kapsamında nitelendirilebilecek durumlarla karşılaşılması mümkün olup
bunun takdiri kamu makamlarına bırakılmıştır.
54. Ayrıca 5275 sayılı Kanun'un 83. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca hükümlünün yasal temsilcisi, eşi, Kanun'da sayılan yakınları
ile önceden ceza infaz kurumuna bildirdiği üç kişilik listede yer alanların
dışında kalan kişilerin ziyaretine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yazılı
olarak izin verilebileceği düzenlenmiştir.
55. Buna göre müdahalenin dayanağı olan kanun ve yönetmelik
hükümlerinin, özel hayata saygı hakkına yönelen müdahalelerin sınırlarını
yeterli açıklıkta ortaya koyan, erişilebilir ve öngörülebilir nitelikte
düzenlemeler olduğu, “kanunilik” ölçütünü
karşıladığı anlaşılmaktadır.
56. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından yapılan
değerlendirmelerde de 5275 sayılı Kanun'un, Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı
veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaları Önleme Komitesi tarafından incelendiği,
hükümlerin yapılan herhangi bir haksız müdahaleye karşı yerinde koruma
sağlayabilecek derecede açık ve ayrıntılı olduğu tespit edilmiştir (Gülmez/Türkiye, § 51).
ii. Meşru Amaç
57. Özgürlüğü mahkeme kararıyla kısıtlanan hükümlü ve
tutukluların cezaevinde tutulmanın doğal sonucu olarak sosyal ilişkilerinin
sınırlandırılması kaçınılmazdır. Bunun yanında 5275 sayılı Kanun'un 83.
maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere ziyaret hakkının zorunlu hâllere
bakılmaksızın hükümlünün yasal temsilcisi, eşi ve yakınları dışında kalanlar
bakımından sınırsız hâle getirilmesi ceza infaz kurumlarının güvenliğinin ve
düzeninin sağlanmasını zorlaştıracağı açıktır. Bu nedenle aile ve akrabalar ve
yasal temsilciler dışındaki ziyaretçi hakkının üç kişiyle sınırlandırılması ve
zorunlu hâller dışında bu listede değişiklik yapılamayacağının düzenlenmesinin
kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde cezaevinde
güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği, bunun da Anayasa'nın 19. ve
20. maddeleri ile Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamında meşru bir amaç olduğu
sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma
ve Ölçülülük
58. Bireyin temel haklarına yapılan müdahale ile bu müdahaleyle
güdülen meşru amaç arasında bir orantı bulunması zorunludur. Anayasa’nın 13.
maddesinde bu orantının değerlendirilmesi noktasında dikkate alınmak üzere
demokratik toplumda gereklilik, hakkın özü ve ölçülülük unsurlarına riayet
edilmesi şeklinde üç ayrı güvence ölçütüne daha yer verilmiştir (Marcus Frank Cerny [GK],
B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 70).
59. AİHM içtihatlarında ifade edilen demokratik toplumda
zorunluluk kavramı, müdahale teşkil eden eylemin acil bir toplumsal ihtiyaçtan
kaynaklanması ve takip edilen meşru amaç bakımından orantılı olması unsurlarını
içermektedir (Silver ve diğerleri/Birleşik
Krallık, § 97).
60. Hakkın özü, dokunulduğunda söz konusu temel hak ve özgürlüğü
anlamsız kılan asli çekirdeği ifade etmekte olup bu yönüyle her temel hak
açısından kişiye dokunulmaz asgari bir alan güvencesi sağlamaktadır. Bu
çerçevede hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, hakkı kullanılamaz
hâle getiren veya ortadan kaldıran sınırlamaların hakkın özüne dokunduğu kabul
edilmelidir. Özel hayata saygı bağlamında da bu hakkın ortadan kaldırılması,
kullanılamaz hâle getirilmesi veya kullanılmasının aşırı derecede
güçleştirilmesi sonucunu doğuran müdahalelerin bu hakkın özünü zedeleyeceği
açıktır. Ölçülülük ilkesinin amacı da temel hak ve özgürlüklerin gereğinden
fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca
ölçülülük ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını
gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin
sınırlama amacına ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden zorunluluk ve
araçla amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz
bir yükümlülük getirmemesini ifade eden oranlılık unsurlarını içermektedir (Marcus Frank Cerny
[GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015
§ 72; AYM, E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013).
61. Belirtilen ölçütlere riayetle bir sınırlandırma yapılıp
yapılmadığının tespiti için müdahale teşkil eden önlemin temelini oluşturan
meşru amaç karşısında bireye düşen fedakârlığın ağırlığının gözönünde
bulundurulması ve gözetilen genel yararın gerekleri ile bireyin temel hakkının
korunması arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının belirlenmesi
zorunludur. Anayasa’nın 13. maddesi vasıtasıyla Anayasa’da yer alan tüm temel
hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan bu denge, özel
hayata saygı hakkının sınırlandırılmasında da gözönünde
bulundurulmalıdır (Serap Tortuk,
B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 48).
62. Bu itibarla ziyaret hakkı değerlendirilirken ceza infaz
kurumlarının güvenliğinin ve düzeninin sağlanması ile dış dünya ile iletişim
kurması ve sosyalleşmesi sağlanarak hükümlü ve tutukluların iyileştirilmesi
ilkeleri arasında makul bir dengenin kurulması gerekir.
63. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelere
gerekçe olarak gösterilebilecek yukarıda belirtilen makul nedenlerin somut
olayın tüm koşulları çerçevesi dâhilinde olaya özgü olgu ve bilgilerle
gerekçelendirilmesi gerekmektedir (Campbell/Birleşik Krallık, B. No:13590/88, 25/3/1992, § 48). Bunun
yanı sıra yapılacak değerlendirmede kişinin itham edildiği suçun ve tutuklama
sebeplerinin de dikkate alınması gerekmektedir (Georgiou/Yunanistan, B. No: 45138/98, 13/1/2000, § 6 ; Ploski/Polonya, B. No: 26761/95, 12/11/2002, §
38).
64. Bu bağlamda başvuru konusu olay bakımından yapılacak
değerlendirmelerin temel ekseni, müdahaleye neden olan idari makamlar ve derece
mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin özel hayata saygı hakkını
kısıtlama bakımından “demokratik bir
toplumda gerekli” ve
“ölçülülük" ilkesine uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde
ortaya koyup koyamadığı olacaktır(Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015,
§ 68).
65. Somut olayda Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 15/3/2013
tarihli yazısıyla, başvurucunun üç kişilik ziyaretçi listesinde değişiklik
yapılması talebinin reddine gerekçe olarak talebin Ziyaret Yönetmeliği'nin 9.
maddesine uygun olmadığı gösterilmiştir.
66. Anılan maddede, "... ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak
yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu hâller..." bulunduğunda ziyaretçi listesinde
değişiklik yapılabileceği, maddede "...gibi
zorunlu haller" olarak belirtilen durumların sadece anılan
hükümde sayılmış olanlarla sınırlı olmadığı, bu durumların örnek olarak
belirtildiği görülmektedir. Olayda da başvurucunun A.A. isimli kişinin adresini
değiştirdiğini, uzun zamandır da ziyaretine gelmediğini belirterek bu kişinin
listeden çıkarılması talebinde bulunduğu görülmüştür.
67. Bunun yanı sıra anılan Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinin
ikinci fıkrasında ceza infaz kurumu yönetimince gerekli görülmesi hâlinde
bildirilen ziyaretçiler hakkında ziyarette bulunmalarında sakınca bulunup
bulunmadığı konusunda kolluk aracılığıyla araştırma yaptırılacağı, sakıncalı
görülenlere ziyaret izni verilmeyeceği ve yeni ziyaretçinin bildirilmesi
isteneceği düzenlenmiştir. Buna göre somut olayda Ceza İnfaz Kurumu idaresi
tarafından bu yönde herhangi bir araştırma yaptırılmadan, başvurucunun ziyaretçi
değişikliği talebinin cezaevinde güvenlik ve disiplinin sağlanması üzerinde
oluşturacağı etkiler belirtilmeden soyut olarak Ziyaret Yönetmeliği hükmünden
bahisle talebin reddedildiği anlaşılmaktadır.
68. Ayrıca başvurucunun şikâyeti, İnfaz Hâkimliğince söz konusu
işlemin ZiyaretYönetmeliği'ne uygun olduğu
gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu karara yapılan itiraz da Ağır Ceza Mahkemesince
usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek reddedilmiştir. İnfaz Hâkimliği
kararında ve Ağır Ceza Mahkemesi kararlarında başvuruya konu talep hakkında
herhangi bir somut değerlendirme yapılmamış, sadece anılan Yönetmelik hükmü
tekrar edilip maddede "...gibi zorunlu
hâller" olarak belirtilen durumların sadece anılan hükümde
sayılmış olanlarla sınırlı olduğu kabulüyle Ceza İnfaz Kurumu işleminin bu
maddede yer alan düzenlemelere uygun olduğu belirtilmiştir. Buna göre kamu
makamı ve Derece Mahkemesi kararlarında, başvurucunun A.A.nın
adresinin değişmiş olması yönündeki ziyaretçi değişikliğine ilişkin gösterdiği
sebeplerin hiçbir şekilde değerlendirilmediği,bu
sebeplerin Ziyaret Yönetmeliği'nin 9. maddesinde belirtilen "...gibi zorunlu hâller" kapsamında olup
olmadığının tartışılmadığı, Cezaevinde disiplinin vegüvenliğin
sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere
dayalı olarak ortaya konmadığı, dolayısıyla başvurucunun üç kişilik ziyaretçi
listesinde değişiklik yapılması talebinin reddedilmesi suretiyle özel hayata
saygı hakkına yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçelere
dayandırılmadığı anlaşılmış ve müdahalenin "demokratik
bir toplumda gerekli" olmadığı sonucuna varılmıştır.
69. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
70. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
71. Başvurucu ihlalin tespiti talebinde bulunmuş, tazminat
talebinde bulunmamıştır.
72. Başvurucunun özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
73. Özel hayata saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Edirne 1. İnfaz Hâkimliğine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
74. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata
saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Edirne
1. İnfaz Hâkimliğine GÖNDERİLMESİNE,
D. 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.