TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ESAT RENNAN PEKÜNLÜ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6401)
|
|
Karar Tarihi: 23/1/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Mehmet ERTEN
|
|
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Muharrem İlhan KOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Esat Rennan PEKÜNLÜ
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat Fatih ÜLKÜ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, türbanla ilgili mevzuat ve mahkeme kararları
çerçevesinde öğretim üyesi olarak yaptığı hukuka uygun eylem ve işlemler
nedeniyle eğitim ve öğretimin engellenmesi suçundan İzmir 4. Asliye Ceza
Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda mahkûmiyetine karar verilmesinin
anayasal haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 6/8/2013 tarihinde İzmir 8. Asliye Ceza Mahkemesi
aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 12/7/2013 tarihinde kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay
Bilimleri Bölümü Astrofizik Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görev
yapmakta iken 1/7/2012 tarihinde emekli olmuştur.
6. Başvurucunun Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri
Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yaptığı dönemde matematik bölümü
öğrencisi olan müşteki, 2011 yılı içinde eğitim ve öğrenimini engellediği
iddiasıyla başvurucu hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette
bulunmuştur. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, 12/4/2011 tarih ve Soruşturma No:
2011/30195, Karar No: 2011/96 sayılı görevsizlik kararıyla, 6/11/1981 tarih ve
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53. maddesi gereğince soruşturmanın
yapılması amacıyla dosyanın Ege Üniversitesine gönderilmesine karar
verilmiştir.
7. Ege Üniversitesi Rektörlüğünün 2/1/2012 tarihli kararıyla
başvuran hakkındaki iddialarla ilgili olarak son soruşturmanın açılmasına karar
verilmiştir.
8. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz üzerine Danıştay 1.
Dairesinin 21/3/2012 tarih ve E.2012/106, K.2012/458 sayılı kararıyla itirazın
reddine, lüzum-u muhakeme kararının onanmasına, başvurucunun Türk Ceza
Kanunu'nun 112. maddesi gereğince yargılanmasına, yargılamanın İzmir Asliye
Ceza Mahkemesinde yapılamasına karar verilmiştir.
9. Başvurucunun, 2011 yılında Ege Üniversitesi Matematik Bölümü
öğrencisi olan şikayetçiyi, başörtülü olarak bölüm binasına girmek istemesi
üzerine uyardığı, daha sonra ısrarla güvenlik görevlisini çağırarak bölüm
binasının dışına çıkardığı, şikayetçiye karşı fiziki engellemeleri defalarca
uyguladığı, zaman zaman derse girip, dışarı çıkması için rahatsız edici
davranışlar sergilediği, bir çok kez fotoğraflar çekerek huzursuz olmasına
neden olduğu, öğrencilerin kılık ve kıyafeti konusunda herhangi bir idari
görevi olmadığı halde bu durumu ilgili birimlere bildirmek yerine doğrudan
müdahalede bulunmak suretiyle eğitim ve öğretimi engellediği iddiasıyla yapılan
yargılama sonunda, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi 13/9/2012 tarih ve
E.2012/974, K.2012/1418 sayılı kararıyla, başvurucunun 2 yıl 1 ay hapis
cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
10. Mahkeme kararında, başvurucunun, astronomi bölümü öğretim üyesi
olduğu halde matematik bölümü öğrencisi katılan hakkında eğitim ve öğrenim
hakkını engelleyecek şekilde yetkisiz tutanaklar düzenlediği, binaya girişi
engelleyecek şekilde durarak kapıyı tuttuğu, rızası dışında fotoğraf çektiği,
katılanın başörtülü olması nedeni ile hakaret oluşturan sözler kullandığı,
katılan perukla geldiğinde de benzer şekilde engellemek suretiyle isnat edilen
suçun işlediğini belirtmiştir.
11. Bu karar, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 3/6/2013 tarih ve
E.2013/835, K.2013/17101 sayılı ilamıyla onanmış ve aynı tarihte
kesinleşmiştir.
12. Bu karar başvurucu tarafından 24/7/2013 tarihinde öğrenilmiştir.
B. İlgili Hukuk
13. 4/11/1981 tarih ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun Ek 17.
maddesi şöyledir:
“Yürürlükteki
kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet
serbesttir.”
14. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Eğitim
ve öğretimin engellenmesi" başlıklı 112. maddesi şöyledir:
"Cebir
veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla;
…
b) Öğrencilerin
toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya
orada kalınmasına,
Engel
olunması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."
15. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Cezanın
belirlenmesi” başlıklı 61. maddesi şöyledir:
“(1) Hakim, somut olayda;
a) Suçun
işleniş biçimini,
b) Suçun
işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun
işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun
konusunun önem ve değerini,
e) Meydana
gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin
kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin
güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde
bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst
sınırı arasında temel cezayı belirler.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 23/1/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 6/8/2013 tarih ve 2013/6401 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin 7/3/1989 tarih ve E.1989/1,
K.1989/12, 9/4/1991 tarih ve E.1990/36, K.1991/8 sayılı, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin Leyla Şahin/Türkiye, B.
No:44774/98, 29/6/2004, 10/11/2005 tarihli kararlarına göre türbanlı
öğrencilerin üniversitelere girmelerinin yasak olduğunu, türbanlı öğrencilerin
üniversiteye girmelerini engelleyici bir eylemde bulunmadığını, sadece bu
durumda olan öğrenciler üniversiteye girmek istediklerinde, mevzuat ve mahkeme
kararları çerçevesinde kendilerini bilgilendirip, uyardığını ve bu durumu
tutanağa bağladığını, ilgili mevzuat ve mahkeme kararları doğrultusunda öğretim
üyesi olarak bunun görevi kapsamında olduğunu, bu eyleminin hukuka aykırı veya
suç olmadığını, yargılama sırasında bildirdiği delillerin mahkemece
araştırılmadığını, tanıklarının dinlenmediğini, anılan süreç nedeniyle emekli
olduğunu ve üniversite ortamında çalışmalarına devam edemediğini belirterek,
adil yargılanma hakkı, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, özel hayatın
dokunulmazlığı ve kişi hürriyeti ve güvenliği başta olmak üzere temel
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Başvurucu, başvuru konusu olaylar nedeniyle adil yargılanma
hakkı, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi, özel hayatın dokunulmazlığı ve kişi
hürriyeti ve güvenliği başta olmak üzere temel haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı değildir (B. No: 2012/695, 12/2/2013, § 15).
İddialarının temel olarak yargılama sürecine ve sonucuna ilişkin olduğu,
başvurucu hakkında açılan ceza davası ve yargılama sonunda verilen mahkûmiyet
kararı nedeniyle temel hakların etkilendiğinin iddia edilmesi dikkate alınarak,
başvurunun bir bütün olarak adil yargılanma hakkı ve suç ve cezaların
kanuniliği ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
19. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
20. Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kimse,
işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı
cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan
cezadan daha ağır bir ceza verilemez.”
21. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel
başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
22. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme,
… açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
23. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
24. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde
dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun
yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
25. Başvuru konusu olayda, ilgili mevzuat ve mahkeme kararlarına
dayanılarak, yürütülen görev kapsamında gerçekleştirilen ve suç olmayan
eylemlerin suç olarak vasıflandırılması suretiyle mahkûmiyet kararı verildiği
ifade edilmektedir. Mahkemece sabit görülerek, mahkûmiyete esas alınan
eylemlerin esasen işlenmediği, hukuka aykırı bir davranışla eğitimin
engellenmediği belirtilmektedir. Başvurucunun iddialarının özünün esas
itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
26. Bu kapsamda başvurucu, eğitim ve öğretimin engellenmesi başlığı
altında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 112. maddesinde suç sayılan eylemlere
ilişkin düzenlemeye değil, isnat edilen eylemlerin sübutu ve bu eylemlere
ilişkin hukuki değerlendirme yönünden kanunsuz suç olmayacağı ilkesinin ihlal
edildiğini ileri sürmektedir. Başvurucunun belirttiği, Anayasa Mahkemesinin
7/3/1989 tarih E.1989/1, K.1989/12 ve 9/4/1991 tarih ve E.1990/36, K.1991/8
sayılı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Leyla
Şahin / Türkiye, B. No:44774/98, 29/6/2004, 10/11/2005 tarihli
kararları yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafetle ilgili düzenleme ve
uygulamalara ilişkin olup, bu kararların başvurucunun mahkûmiyetine karar
verilen suç konusu eylemlerle doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır.
27. İlk derece mahkemesi kararında başvurucunun, astronomi bölümü
öğretim üyesi olduğu halde matematik bölümü öğrencisi katılan hakkında eğitim
ve öğrenim hakkını engelleyecek şekilde yetkisiz tutanaklar düzenlediğini,
binaya girişi engelleyecek şekilde durarak kapıyı tuttuğunu, rızası dışında
fotoğraf çektiğini, katılanın başörtülü olması nedeni ile hakaret oluşturan
sözler kullandığını, katılan perukla geldiğinde de benzer şekilde engellemek
suretiyle isnat edilen suçu işlediğini belirtmiştir.
28. Bu kararda başvurucunun, başörtüsüyle üniversiteye gelen
şikâyetçi hakkında tutanak düzenleyerek durumu tespit etmek ve uyarıda
bulunmakla sınırlı bir davranış içinde olmadığı, ayrıca fakülte binasına girişi
engelleme, rıza olmaksızın fotoğraf çekme ve hakaret etme fiillerini de
işlediği belirtilmektedir. Mahkeme bu eylemleri, anılan mevzuat ve mahkeme
kararları doğrultusunda oluşan çerçevede ve görev nedeniyle gerçekleştirilen
hukuka uygun fiiller olarak değerlendirmemiştir.
29. Başvurucu, yargılama sırasında tanıklarının dinlenmediğini,
bildirdiği delillerin Mahkemece araştırılmadığını ifade etmekte ve bunun
savunma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmekte ise de,
27/6/2012 tarihli ara kararıyla Mahkeme, katılan ve sanığın (başvurucu)
ifadelerinde geçen tanıkları duruşmada hazır etmelerine veya adreslerini
mahkemeye bildirmelerine, tarafların tutanaklarda adı geçen tanıkları duruşmada
hazır ettikleri takdirde dinlenmelerine karar vermiştir. Yine 3/7/2012 tarihli
ara kararla Mahkeme, sanık müdafiine savunmasında ve
tutanaklarda adı geçen dokuz tanığı duruşmada hazır etmesini, duruşmaya
gelememeleri halinde adreslerini bildirmesini ihtar etmiştir.
30. Ayrıca, 13/9/2012 tarihli karar celsesinde başvurucu müdafii, araştırılmasını istediği başkaca bir husus
olmadığını, başvurucunun atılı suçu işlemediği sabit olduğundan beraatına karar
verilmesini beyan ve talep etmiştir. 6/11/2012 tarihli temyiz dilekçesinde
tanıkların dinlenmediğine ilişkin bir itiraz ileri sürülmediği gibi, dinlenen
tanıkların beyanları dikkate alındığında katılana yönelik bir engelleme
eyleminin bulunmadığı, mahkemenin hatalı değerlendirme sonucunda mahkûmiyet
kararı verdiği, olayların ve hukuk kurallarının değerlendirilmesi yönünden
kararın isabetli olmadığının ileri sürüldüğü görülmektedir. Bu çerçevede
başvuru değerlendirildiğinde, başvurucunun savunma olanaklarından
yararlandırılmadığı iddiasının dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmaktadır.
31. Başvurucu, yargılama sürecinde iddia makamı ve katılan tarafın
sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, iddia makamı ve katılan tarafça sunulan
delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya
da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya
da kanıt sunmadığı gibi mahkemenin kararında bariz takdir hatası olarak
değerlendirilebilecek herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
32. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi
kararlarının bariz takdir hatası da içermediği anlaşıldığından, başvurunun,
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
23/1/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.