logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Huriye Kavak ve diğerleri [2.B.], B. No: 2013/7284, 8/9/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HURİYE KAVAK VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/7284)

 

Karar Tarihi: 8/9/2014

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucular

:

1. Huriye KAVAK

 

 

2. Remziye KAVAK

 

 

3. Mehmet Ensari KAVAK

 

 

4. Selda KAVAK

 

 

5. Emine TAŞKIN

 

 

6. Doğan SABAH

 

 

7. Bekir KAVAK

 

 

8. Semira KAVAK

 

 

9. Selahattin KAVAK

Vekilleri

:

Av. Yılmaz FİDAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucular, 30/6/1988 tarihinde Maliye Hazinesi tarafından Savur Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhlerine açılan ve Savur Kadastro Mahkemesine devredilen tespite itiraz davasında yargılamanın halen devam ettiğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep etmişlerdir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 27/9/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 22/11/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İkinci Bölümün 12/12/2013 tarihli ara kararı gereğince başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Adalet Bakanlığının 11/2/2014 tarihli görüş yazısı başvuruculara tebliğ edilmiş olup, başvurucular vekili 18/3/2014 tarihli dilekçesinde, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirtmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Mardin ili Savur ilçesi Kocahöyük köyü 122 ada 1 parsel numaralı taşınmaz, 18/8/1989 tarihinde yapılan kadastro çalışması sonunda, Maliye Hazinesi ve Doğan Sabah'ın itirazları da dikkate alınarak, malik hanesi boş bırakılmak suretiyle mülkiyetin tespiti amacıyla Savur Kadastro Mahkemesine gönderilmiş, yargılama tespite itiraz davası olarak Mahkemenin E.1989/5 sayılı dava dosyasında başlamıştır.

8. Maliye Hazinesi, başvurucular ile murisleri aleyhine Savur Asliye Hukuk Mahkemesinde 30/6/1988 tarihinde açtığı meni müdahale davası sonunda, 19/10/1989 tarih ve E.1988/59, K.1989/122 sayılı kararla, men'i müdahale istenen taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenip malik hanesinin boş bırakıldığı, tespit tutanağının Kadastro Müdürlüğünce Savur Kadastro Mahkemesine gönderildiği gerekçesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 27. maddesi gereği dava dosyasının Savur Kadastro Mahkemesine devrine karar verilmiş, Mahkemenin E.1989/5 sayılı dava dosyasıyla birleştirilerek yargılamaya devam edilmiştir.

9. Mahkemece, Maliye Hazinesi ve Doğan Sabah tarafından bir kısım başvurucular aleyhine açılan dava sonunda, 22/6/2006 tarih ve E.1989/5, K.2006/4 sayılı kararla, taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerden olmadığı ve davalıların zilyetliğinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine, taşınmazın davalılar adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

10. Temyiz üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 7/7/2011 tarih ve E.2011/4796, K.2011/4144 sayılı ilamıyla hüküm bozulmuştur.

11. Mahkemece, bozma kararına uyulmuş olup, yargılama Savur Kadastro Mahkemesinin E.2012/20 sayılı dava dosyasında devam etmektedir.

B. İlgili Hukuk

12. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

13. 21/6/1987 tarih ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Genel olarak görev” kenar başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir. ”

14. 3402 sayılı Kanun’un “Mahalli mahkemelerde görülmekte olan davaların devri ve eksik idari işler hakkında yapılacak işlem” kenar başlıklı 27. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 Mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine resen devrolunur”

15. 3402 sayılı Kanun’un “Kadastro davalarında usul” kenar başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Kadastro hakimi, askı süresi içinde açılacak davalar ve kadastro müdürü tarafından mahkemeye tevdi olunacak taşınmaz mallara ait kadastro tutanakları ve mahalli hukuk mahkemelerinden devredilen işler hakkında dava dosyası açar. İlgililerin başvurusunu beklemeksizin kadastro tutanakları ile uyuşmazlığın çözümlenmesine etkili olabilecek kayıt ve diğer bilgileri ilgili dairelerden getirtir. Hakim, duruşma gününü taraflara Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen tebliğ eder.”

16. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama usulü” kenar başlıklı 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:

“Kadastro mahkemesinde gelmeyen tarafın yokluğunda duruşma yapılır. Taraflardan hiç biri gelmez ise dosya işlemden kaldırılmaz. Hakim, toplanması mümkün olan delilleri inceler ve 30 uncu madde hükmünce işi karara bağlar.

Bu Kanunun tatbikinde ayrıca açıklık bulunmıyan hallerde basit yargılama usulü uygulanır.

Kadastro mahkemeleri adli tatile tabi değildir.”

17. 3402 sayılı Kanun’un “Deliller ve hakimin takdiri” kenar başlıklı 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

“Kadastro tutanaklarında beyanlarına başvurulan kişiler, bu beyanlarına gerekçe gösterilerek itiraz edilmedikçe, yeniden dinlenmezler. Ancak hakim, kadastro tutanağındaki beyanla, duruşma sırasında topladığı deliller arasında çelişki görürse, bunu gidermek için tutanakta beyanlarına başvurulan kimseleri tanık sıfatıyla yeniden dinleyebilir.

Kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde, hakim resen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür. Taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları da tespit edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı verilir.”

18. 3402 sayılı Kanun’un “Kararların tebliği, kanun yollarına başvurma ve ilamların infazı” kenar başlıklı 32. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Kadastro mahkemesi kararları Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen taraflara tebliğ olunur.”

19. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama giderleri, kadastro harcı ve tahakkuku” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi şöyledir:

“Bu Kanun gereğince resen yapılması gereken soruşturma ve tebligat işlemleri için zaruri giderler, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanır.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Mahkemenin 8/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 27/9/2013 tarih ve 2013/7284 numaralı başvuruları incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

21. Başvurucular, 30/6/1988 tarihinde Savur Asliye Hukuk Mahkemesine aleyhlerine açılan men'i müdahale davasının 19/10/1989 tarihinde Savur Kadastro Mahkemesine devredildiğini, aynı taşınmaza ilişkin olarak kadastro tespiti sırasında yapılan itiraz üzerine tespit tutanağının malik hanesi boş bırakılarak Savur Kadastro Mahkemesine gönderildiğini, Mahkemece tespite itiraz davası olarak yargılamaya devam edildiğini, taşınmazı 24 yıldan fazla süredir kullanamadıklarını, yargılamanın uzun sürdüğünü ve makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

22. Başvuru evrakı kapsamından açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

23. Başvurucular, 30/6/1988 tarihinde Savur Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhlerine açılan men'i müdahale davasının, Savur Kadastro Mahkemesinde devam ettiğini, yargılamanın makul sürede tamamlanmayarak Anayasa’nın 35. ve 36. maddesinde tanımlanan mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

24. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olarak görüş sunulmasına gerek görülmediği belirtilerek, mülkiyet hakkının ihlali iddialarının, başvurucuların ihtilaf konusu taşınmazlar üzerinde henüz mülkiyet haklarının bulunmadığı dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir.

25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

26. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.

27. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, taşınmaz hakkında Savur Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve Savur Kadastro Mahkemesine devredilerek kadastro tespitine itiraz davası olarak görülen dava dosyasında, 3402 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

28. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 40).

29. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

30. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).

31. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.

32. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuruda, başvurucu Doğan Sabah açısından 31/8/1989 tarihi, diğer başvurucular açısından 30/6/1988 tarihidir.

33. Başvuruya konu dava, bir kısım başvurucuların miras bırakanlarından intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçıların yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).

34. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).

35. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

36. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun, Kızıltepe ilçesindeki taşınmaza müdahalenin men'i ile kadastro tespitine itiraz ve taşınmazın tapuya tescili istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

37. Maliye Hazinesi tarafından bir kısım başvurucular ve murisleri aleyhine 30/6/1988 tarihinde Savur Asliye Hukuk Mahkemesinde men'i müdahale davası açılmıştır. Anılan taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışması sırasında taşınmaz hakkında Savur Asliye Hukuk Mahkemesinde dava bulunduğu ve tespite itiraz edildiği için Kadastro Müdürlüğünce taşınmazın kadastro tespit tutanağının malik hanesi boş bırakılarak Savur Kadastro Mahkemesine gönderilmiş, anılan Mahkemede tespite itiraz davası olarak yargılamaya başlanılmıştır. Savur Asliye Hukuk Mahkemesince, 19/10/1989 tarihinde Maliye Hazinesi tarafından başvurucular aleyhine açılan dava dosyası da Savur Kadastro Mahkemesine devredilmiş ve her iki dava dosyasında birlikte yargılamaya devam edilmiştir. Anılan dosyada, başvuruculardan Doğan Sabah davacı, diğer başvurucular ve murisleri ise davalı olarak yer almışlardır.

38. 30/6/1988 havale tarihli dilekçe ile yargılamasına başlanıldığı anlaşılan davada yaklaşık 3 ay aralıklarla duruşmalar yapıldığı anlaşılmıştır.

39. Mahkemece, keşif yapılıp bilirkişi raporlarının alınmasından sonra 22/6/2006 tarihinde davanın reddi ve taşınmazın davalılar adlarına tapuya tescili yönünde hüküm kurulmuş, temyiz üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 29/12/2006 ve 15/6/2009 tarihlerinde dosyada eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle eksik hususların tamamlanması için dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiş, 7/7/2011 tarihinde de hüküm bozulmuştur.

40. Mahkemece bozma kararına uyulmuş olup, yargılamaya Savur Kadastro Mahkemesinin E.2012/20 sayılı dava dosyasında devam edilmektedir.

41. Yargılama evrakının incelenmesinden, özellikle tensip zaptı kapsamında ikmaline başlanılması gereken tapu kaydı, birleşik kroki, mahalli bilirkişi listesi gibi evrakın ilgili kurumlardan talep edilmeyerek, yargılama sırasında münferit celselerde verilen ara kararları uyarınca kısım kısım talep edildiği, Mahkemece birçok defa dosyanın incelemeye alındığı ve bu sebeple duruşmaların ertelendiği, keşif ara kararlarının farklı gerekçelerle yerine getirilmediği ve birçok defa keşiflerin ertelendiği anlaşılmaktadır.

42. 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile bu Kanunda hüküm bulunmaması durumunda uygulama alanı bulacak olan ve medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesi, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

43. Belirtilen hükümlere rağmen, Mahkemece defalarca keşif masraflarının ikmali, davaya dâhil edilmesi gereken şahısların tespiti ve davaya dâhil edilmeleri için taraflara süreler verildiği, birçok defa keşif ara kararlarının müracaat yokluğu, hava şartları, bilirkişi temin edilememesi, güvenlik gibi nedenlerle yerine getirilmediği ve bu uygulamanın davada yer alan taraf sayısı da nazara alındığında yargılamanın uzaması üzerinde baskın bir etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda verilen bir kısım keşif ara kararlarından dönülerek tekrar taraf teşkili sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir.

44. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu yargılamanın gerek taşınmaz sayısı gerekse taraf sayısı bakımından ve keşif ve bilirkişi incelemesi gibi usul işlemlerini gerektirmesine bağlı olarak karmaşık bir niteliğe sahip olduğu, ancak yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde Kadastro Mahkemesinde tatbiki gereken yargılamayı hızlandırıcı niteliğe sahip özel usul hükümlerine riayet edilmediği ve verilen ara kararların birçoğunda taraflara eksikliklerin ikmali hususunda usul hükümlerine aykırı şekilde süreler verilerek, yapılması gereken işlemlerin uzun sürelerle yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

45. Özellikle somut yargılama açısından dava malzemesinin taraflarca hazırlanması ilkesinin geçerli olmadığı nazara alındığında, yargılama makamlarının davayı gerekli süratle yürütme yükümlülüğünün daha dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmektedir (B. No: 2013/4687, 23/1/2014, § 47).

46. Yargılama sürecinde davanın taraflarının yargılamayı geciktirici yöndeki işlem ve davranışları kural olarak, yargılamanın uzamasında taraf kusuru olarak kabul edilmekte ise de, yargılama makamlarının ilgili usuli imkânları kullanmak suretiyle bu girişimleri engelleme sorumluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda, taraflarca muhtelif celselerde mazeret dilekçeleri sunulduğu görülmekle birlikte, başvurucuların tutumunun yargılamanın uzamasına özellikle bir etkisi olduğu tespit edilememiştir.

47. Davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, başvurucu Doğan Sabah yönünden yirmi beş yılı aşkın, diğer başvurucular yönünden yirmi altı yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

48. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

49. Başvurucular ayrıca, uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazdan yararlanamadıkları gibi taşınmazdan sağlanan gelir desteğinden de mahrum kaldıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup, başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

50. Başvurucular, taşınmazlarını uzun süren yargılama boyunca kullanamadıklarını ve gelirlerinden istifade edemediklerini belirterek, maruz kaldıkları zarar karşılığı 200.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.

51. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucuların haklarının ihlal edildiğinin tespiti halinde hakkaniyete uygun bir tazminata karar verilmesinin yerinde olacağı bildirilmiştir.

52. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

53. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olup, mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

54. Başvurucuların tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin olarak, başvurucu Doğan Sabah yönünden yirmi beş yılı aşkın, diğer başvurucular yönünden yirmi altı yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, başvurucuların yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucu Doğan Sabah’a takdiren 24.900,00 TL, başvurucu Huriye Kavak’a 26.600,00 TL, yargılamayı murislerinden intikalle takip ettikleri anlaşılan başvurucu Selahattin Kavak’a 3.000,00 TL, diğer başvuruculara ayrı ayrı 3.800,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

55. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

56. Başvuruya konu yargılamanın, başvurucu Doğan Sabah yönünden yirmi beş yıldır, diğer başvurucular yönünden yirmi altı yıldır sürdüğü ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucuların,

1. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucu Doğan Sabah’a takdiren 24.900,00 TL, başvurucu Huriye Kavak’a 26.600,00 TL, başvurucu Selahattin Kavak’a 3.000,00 TL, diğer başvuruculara ayrı ayrı 3.800,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

E. Kararın bir örneğinin ilgili Savur Kadastro Mahkemesine gönderilmesine,

8/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Huriye Kavak ve diğerleri [2.B.], B. No: 2013/7284, 8/9/2014, § …)
   
Başvuru Adı HURİYE KAVAK VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2013/7284
Başvuru Tarihi 27/9/2013
Karar Tarihi 8/9/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucular, 30/6/1988 tarihinde Maliye Hazinesi tarafından Savur Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhlerine açılan ve Savur Kadastro Mahkemesine devredilen tespite itiraz davasında yargılamanın halen devam ettiğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep etmişlerdir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
3402 Kadastro Kanunu 25
28
29
30
32
36
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi