logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Orhan Öztürk ve Ayşe Ak [2.B.], B. No: 2013/8344, 8/9/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ORHAN ÖZTÜRK VE AYŞE AK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8344)

 

Karar Tarihi: 8/9/2014

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucular

:

Orhan ÖZTÜRK

 

 

Ayşe AK

Vekilleri

:

Av. Kemal ERSOY

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucular, 24/10/1963 tarihinde Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhlerine açılan meni müdahale davasının, taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları nedeniyle Manavgat Kadastro Mahkemesine devredildiğini, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, ihlalin tespitini ve tazminat ödenmesini talep etmişlerdir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 15/11/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İkinci Bölümün 7/1/2014 tarihli ara kararı gereğince başvurunun, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığınca 4/2/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. a) Başvurucuların murisleri Musa ve Hasan Öztürk aleyhine, Hüseyin Öztürk ve arkadaşları tarafından 14/12/1955 tarihinde Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesinde taşınmaza müdahalenin men’i davası açılmıştır.

b) Mahkemece, davanın takip edilmemesi nedeniyle 20/6/1961 tarihinde davanın 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409. maddesi gereği müracaata bırakılmasına karar verilmiş, 23/12/1961 tarih ve E.1955/132, K.1961/335 sayılı kararla davanın yenilenmemesi nedeniyle işlemden kaldırılmasına hükmedilmiştir.

c) Hüseyin Öztürk ve arkadaşlarının 24/10/1963 tarihli yenileme dilekçeleri üzerine, dava dosyasının E.1963/358 sayılı dosyasına kaydı yapılmıştır.

d) Mahkemece 18/2/1966 tarih ve E.1963/358, K.1966/24 sayılı ilamla; taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışması başladığı için Mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Manavgat Tapulama Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

8. Başvurucuların murisleri tarafından, Avni Öztürk ve arkadaşları aleyhine 19/2/1964 tarihinde Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tescil davası sonunda Mahkemece, 17/12/1965 tarih ve E.1964/55, K.1965/347 sayılı kararla taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışması başladığı için Mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Tapulama Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, yargılamaya Manavgat Tapulama Mahkemesinin E.1966/1979 sayılı dosyasında, başvurucuların murisleri aleyhine açılan müdahalenin men’i davasıyla birlikte devam edilmiştir.

9. a) Aynı taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları sonunda 391 parsel numaralı taşınmaza yönelik olarak, başvurucuların murisleri tarafından, Hüseyin Öztürk ve arkadaşları aleyhine 26/10/1976 tarihinde, Manavgat Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır.

b) Mahkemece, 31/7/1990 tarih ve E.1976/309, K.1990/137 sayılı kararla; Mahkemenin E.1966/1979 sayılı dava dosyası ile aralarında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya E.1966/1979 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

10. a) Aynı taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları sonunda 350 parsel numaralı taşınmaza yönelik olarak, başvurucuların murisleri tarafından Avni Öztürk ve arkadaşları aleyhine 26/10/1976 tarihinde, Manavgat Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır.

b) Mahkemece, 31/7/1990 tarih ve E.1976/313, K.1990/138 sayılı kararla; Mahkemenin E.1966/1979 sayılı dava dosyası ile aralarında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya E.1966/1979 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

11. a) Aynı taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları sonunda 407 parsel numaralı taşınmaza yönelik olarak, başvurucuların murisleri tarafından, Avni Öztürk ve arkadaşları aleyhine 26/10/1976 tarihinde, Manavgat Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır.

b) Mahkemece, 31/7/1990 tarih ve E.1976/317, K.1990/139 sayılı kararla; Mahkemenin E.1966/1979 sayılı dava dosyası ile aralarında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya E.1966/1979 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

12. a) Aynı taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları sonunda 409 parsel numaralı taşınmaza yönelik başvurucuların murisleri tarafından, Avni Öztürk ve arkadaşları aleyhine 5/12/1976 tarihinde, Manavgat Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır.

b) Mahkemece, 31/7/1990 tarih ve E.1976/319, K.1990/140 sayılı kararla; Mahkemenin E.1966/1979 sayılı dava dosyası ile aralarında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya E.1966/1979 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

13. a) Aynı taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları sonunda 255 parsel numaralı taşınmaza yönelik olarak, başvurucuların murisleri tarafından, Avni Öztürk ve arkadaşları aleyhine 5/12/1976 tarihinde, Manavgat Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır.

b) Mahkemece, 31/7/1990 tarih ve E.1976/321, K.1990/141 sayılı kararla; Mahkemenin E.1966/1979 sayılı dava dosyası ile aralarında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya E.1966/1979 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

14. a) Aynı taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları sonunda 259 parsel numaralı taşınmaza yönelik olarak başvurucuların murisleri tarafından, Avni Öztürk ve arkadaşları aleyhine 5/12/1976 tarihinde, Manavgat Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır.

b) 12/1/1981 tarih ve 1981/5 sayılı protokol ile Manavgat 2 Nolu Tapulama Mahkemesi kurulmuştur.

c) Manavgat Tapulama Mahkemesince, 2/8/1982 tarih ve E.1976/312, K.1982/218 sayılı kararla; dava dosyasının 2 nolu Tapulama Mahkemesine devrine karar verilmiştir.

d) Manavgat 2. Kadastro Mahkemesi, 31/7/1990 tarih ve E.1982/79, K.1990/21 sayılı kararla; Mahkemenin E.1966/1979 sayılı dava dosyası ile aralarında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya E.1966/1979 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

15. a) Aynı taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları sonunda 2 parsel numaralı taşınmaza yönelik olarak, başvurucuların murisleri tarafından, Avni Öztürk ve arkadaşları aleyhine 5/12/1976 tarihinde, Manavgat Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır.

b) Mahkemece, 2/8/1982 tarih ve E.1976/314, K.1982/217 sayılı kararla; dava dosyasının 2 nolu Tapulama Mahkemesine devrine karar verilmiştir.

c) Manavgat 2. Kadastro Mahkemesi, 31/7/1990 tarih ve E.1982/80, K.1990/22 sayılı kararla; Mahkemenin E.1966/1979 sayılı dava dosyası ile aralarında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya E.1966/1979 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

16. a) Aynı taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları sonunda 408 parsel numaralı taşınmaza yönelik olarak, başvurucuların murisleri tarafından, Avni Öztürk ve arkadaşları aleyhine 5/12/1976 tarihinde, Manavgat Tapulama Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davası açılmıştır.

b) Mahkemece, 2/8/1982 tarih ve E.1976/318, K.1982/219 sayılı kararla dava dosyasının 2 nolu Tapulama Mahkemesine devrine karar verilmiştir.

c) Manavgat 2. Kadastro Mahkemesi, 31/7/1990 tarih ve E.1982/75, K.1990/20 sayılı kararla; Mahkemenin E.1966/1979 sayılı dava dosyası ile aralarında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle her iki dava dosyasının birleştirilmesine, yargılamaya E.1966/1979 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

17. Maliye Hazinesi ve Orman Genel Müdürlüğü davalı sıfatıyla davaya katılmışlardır.

18. Tapulama mahkemeleri, kadastro mahkemesi adını alarak yargılamaya devam etmiştir.

19. Manavgat 1. Kadastro Mahkemesi, asıl ve birleşen tüm dava dosyalarında yaptığı yargılama sonunda; 31/7/1990 tarih ve E.1966/1979, K.1990/136 sayılı ilamla tüm davaların reddine, taşınmazların hisseleri oranında davacılar ve davalılar adlarına tapuya tescillerine karar vermiştir.

20. Temyiz üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 24/1/1992 tarih ve E.1991/1842, K.1992/657 sayılı ilamıyla kararın davalıların tamamına tebliğinden sonra dosyanın Yargıtaya gönderilmesi için dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiştir.

21. Dosyanın, eksikliklerin tamamlanmasından sonra yeniden Yargıtaya gönderilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, 11/9/1992 tarih ve E.1992/7081, K.1992/10111 sayılı ilamla dosyanın Yargıtay 20. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar vermiştir.

22. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, 19/10/1993 tarih ve E.1992/13337, K.1993/8328 sayılı kararla hükmün bozulmasına karar vermiştir.

23. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 20/8/2013 tarih ve E.1996/12, K.2013/89 sayılı kararla tescil davalarının reddine, meni müdahale davalarının ve kadastro tespitine itiraz davalarının kısmen kabulüne, taşınmazların hisseleri oranında davacılar ve davalılar adlarına tapuya tescillerine karar verilmiştir.

24. Başvurucular, 15/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

25. Temyiz üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 13/2/2014 tarih ve E.2013/10091, K.2014/1822 sayılı ilamıyla hüküm onanmış ve karar düzeltme yoluna başvurulmaması üzerine karar kesinleşmiştir.

B. İlgili Hukuk

26. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

27. 21/6/1987 tarih ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Genel olarak görev” kenar başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir.”

28. 3402 sayılı Kanun’un “Mahalli mahkemelerde görülmekte olan davaların devri ve eksik idari işler hakkında yapılacak işlem” kenar başlıklı 27. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine resen devrolunur.”

29. 3402 sayılı Kanun’un “Kadastro davalarında usul” kenar başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Kadastro hakimi, askı süresi içinde açılacak davalar ve kadastro müdürü tarafından mahkemeye tevdi olunacak taşınmaz mallara ait kadastro tutanakları ve mahalli hukuk mahkemelerinden devredilen işler hakkında dava dosyası açar. İlgililerin başvurusunu beklemeksizin kadastro tutanakları ile uyuşmazlığın çözümlenmesine etkili olabilecek kayıt ve diğer bilgileri ilgili dairelerden getirtir. Hakim, duruşma gününü taraflara Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen tebliğ eder.”

30. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama usulü” kenar başlıklı 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları şöyledir:

“Kadastro mahkemesinde gelmeyen tarafın yokluğunda duruşma yapılır. Taraflardan hiç biri gelmez ise dosya işlemden kaldırılmaz. Hakim, toplanması mümkün olan delilleri inceler ve 30 uncu madde hükmünce işi karara bağlar.

Bu Kanunun tatbikinde ayrıca açıklık bulunmıyan hallerde basit yargılama usulü uygulanır.

Kadastro mahkemeleri adli tatile tabi değildir.”

31. 3402 sayılı Kanun’un “Deliller ve hakimin takdiri” kenar başlıklı 30. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:

“Kadastro tutanaklarında beyanlarına başvurulan kişiler, bu beyanlarına gerekçe gösterilerek itiraz edilmedikçe, yeniden dinlenmezler. Ancak hakim, kadastro tutanağındaki beyanla, duruşma sırasında topladığı deliller arasında çelişki görürse, bunu gidermek için tutanakta beyanlarına başvurulan kimseleri tanık sıfatıyla yeniden dinleyebilir.

Kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde, hakim resen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür. Taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları da tespit edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı verilir.”

32. 3402 sayılı Kanun’un “Kararların tebliği, kanun yollarına başvurma ve ilamların infazı” kenar başlıklı 32. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Kadastro mahkemesi kararları Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen taraflara tebliğ olunur.”

33. 3402 sayılı Kanun’un “Yargılama giderleri, kadastro harcı ve tahakkuku” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi şöyledir:

“Bu Kanun gereğince resen yapılması gereken soruşturma ve tebligat işlemleri için zaruri giderler, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanır.”

34. 3402 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi şöyledir:

“Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş tapulama mahkemeleri, kadastro mahkemesi adını alır ve açılmış davaları, bu Kanundaki hükümlere göre yürütür.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

35. Mahkemenin 8/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 15/11/2013 tarih ve 2013/8344 numaralı başvuruları incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

36. Başvurucular, 1955 yılında murisleri aleyhine açılan davanın takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırıldığını, davacıların 24/10/1963 tarihli yenileme talepleri üzerine dosyanın Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/358 esas numarasına kaydedildiğini, taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları nedeniyle dava dosyasının Manavgat Kadastro Mahkemesine devredildiğini, 1964 yılında murisleri tarafından Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tescil davasının da Manavgat Kadastro Mahkemesine devredildiğini, taşınmazların bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları sonunda murisleri adına tespiti yapılmayan 2, 255, 259, 350, 391, 407, 408 ve 409 parsel numaralı taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali amacıyla her bir parsel için ayrı ayrı olmak üzere Manavgat Kadastro Mahkemesinde tespite itiraz davası açtıklarını, tüm dava dosyalarının birleştirilmesine karar verildiğini, Mahkemece 20/8/2013 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, yargılamanın uzun sürdüğünü ve makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

37. Başvurucuların yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

38. Başvurucular, murisleri aleyhine 24/10/1963 tarihinde Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

39. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

40. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.

41. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, taşınmaz mülkiyeti hakkında Manavgat Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davalarında, 3402 ve 6100 sayılı Kanun’larda yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

42. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde gözardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).

43. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

44. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).

45. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.

46. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından başvurucuların murisleri aleyhine açılan davanın yenileme tarihi olan 24/10/1963 tarihidir. Belirtilen dilekçenin, daha önce 14/12/1955 tarihinde açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve 24/10/1963 tarihinde verilen dilekçe üzerine talebin farklı bir esasa kaydedilerek yargılama yapıldığı görülmekle, ayrı bir dava dilekçesi olduğu anlaşılmaktadır.

47. Başvuruya konu dava, başvurucuların miras bırakanlarından intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçıların yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).

48. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).

49. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

50. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun, başvurucuların murisleri aleyhine açılan ve Manavgat Kadastro Mahkemesine devredilen müdahalenin meni davası ile Manavgat ilçesindeki kadastro çalışmaları sonucunda yapılan kadastro tespitlerine itiraz ile taşınmazların başvurucuların murisleri adlarına tapuya tescili istemlerine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.

51. Başvurucuların murisleri aleyhine Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan müdahalenin meni davası ile başvurucuların murisleri tarafından aynı Mahkemede açılan tescil davası, taşınmazların bulunduğu yerde kadastro çalışmalarının başlaması nedeniyle Manavgat Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.

52. Başvurucuların murisleri tarafından Manavgat Kadastro Mahkemesinde 2, 255, 259, 350, 391, 407, 408 ve 409 parsel numaralı taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali amacıyla Manavgat Kadastro Mahkemesinde kadastro tespitine itiraz davaları açılmış, Mahkemece tüm dava dosyaları arasında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle dava dosyalarının birleştirilmesine karar verilmiştir.

53. Mahkemece uzun süre ertelenen keşfin yapılmasından ve veraset ilamlarının tamamlanmasından sonra, 31/7/1990 tarihinde tüm davaların reddine, taşınmazların hisseleri oranında davacılar ve davalılar adlarına tapuya tescillerine karar verilmiştir. Hükmün temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 24/1/1992 tarihinde dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiş, eksikliklerin tamamlanmasından sonra dosya tekrar Yargıtay 16. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. Anılan Daire, 11/9/1992 tarihli kararla dosyanın Yargıtay 20. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar vermiş, 20. Hukuk Dairesince 19/10/1993 tarihinde hüküm bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiş, 20/8/2013 tarihinde tescil davalarının reddine, müdahalenin meni ve kadastro tespitine itiraz davalarının kısmen kabulüne karar verilmiştir. Temyiz üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesince 13/2/2014 tarihinde hüküm onanmış ve karar düzeltme yoluna başvurulmaması üzerine aynı tarihte karar kesinleşmiştir.

54. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, özellikle tensip zaptı kapsamında ikmaline başlanılması gereken tapu kaydı, birleşik kroki, mahalli bilirkişi listesi gibi evrakın ilgili kurumlardan talep edilmeyerek, yargılama sırasında münferit celselerde verilen ara kararları uyarınca kısım kısım talep edildiği, ara karar gereklerinin yerine getirilmediği muhtelif celselerde taraf vekillerinin mazeretlerinin kabulüne dair karar tesisi ile yetinildiği, celse harcı tayini gibi usuli imkânların yargılama makamlarınca kullanılmadığı, Mahkemece birçok defa dosyanın incelemeye alındığı ve bu sebeple duruşmaların ertelendiği, keşif ara kararlarının farklı gerekçelerle yerine getirilmediği ve birçok defa keşiflerin ertelendiği anlaşılmaktadır.

55. 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile bu Kanun’da hüküm bulunmaması durumunda uygulama alanı bulacak olan ve medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesi, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

56. Belirtilen hükümlere rağmen, Mahkemece defalarca keşif masraflarının ikmali, davaya dâhil edilmesi gereken şahısların tespiti ve davaya dâhil edilmeleri, yargılama sırasında vefat ettiği anlaşılan tarafların veraset ilamlarının dosyaya ibraz edilmesi hususunda taraflara süreler verildiği, birçok defa keşif ara kararlarının müracaat yokluğu, hava şartları, bilirkişi temin edilememesi gibi nedenlerle yerine getirilmediği ve bu uygulamanın davada yer alan taraf sayısı da nazara alındığında yargılamanın uzaması üzerinde baskın bir etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda verilen bir kısım keşif ara kararlarından dönülerek tekrar taraf teşkili sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir.

57. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu yargılamanın gerek taşınmaz sayısı gerekse taraf sayısı bakımından, keşif ve bilirkişi incelemesi gibi usul işlemlerini gerektirmesine bağlı olarak karmaşık bir niteliğe sahip olduğu, ancak yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde Kadastro Mahkemesinde tatbiki gereken yargılamayı hızlandırıcı niteliğe sahip özel usul hükümlerine riayet edilmediği ve verilen ara kararların birçoğunda taraflara eksikliklerin ikmali hususunda usul hükümlerine aykırı şekilde süreler verilerek, yapılması gereken işlemlerin uzun sürelerle, müracaat yokluğu ve masraf ikmal edilmemesi gibi nedenlerle yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

58. Özellikle somut yargılama açısından dava malzemesinin taraflarca hazırlanması ilkesinin geçerli olmadığı nazara alındığında, yargılama makamlarının davayı gerekli süratle yürütme yükümlülüğünün daha dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmektedir (B. No: 2012/12, 17/9/2013, § 58).

59. Başvuru konusu yargılamada söz konusu olduğu gibi, verilen birleştirme kararlarının adaletin daha iyi gerçekleştirilebilmesi için makul olduğu değerlendirilebilirse de bu tür kararların yargılamayı uzatacağı göz önünde bulundurularak, yargılamanın diğer aşamalarında sürecin hızlandırılması hususunda daha fazla gayret ve özen gösterilmesi gerektiği açıktır.

60. Yargılama sürecinde davanın taraflarının yargılamayı geciktirici yöndeki işlem ve davranışları kural olarak, yargılamanın uzamasında taraf kusuru olarak kabul edilmekte ise de yargılama makamlarının ilgili usuli imkânları kullanmak suretiyle bu girişimleri engelleme sorumluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda, taraf vekillerince muhtelif celselerde mazeret dilekçeleri sunulduğu görülmekle birlikte, başvurucuların tutumunun yargılamanın uzamasına özellikle bir etkisi olduğu tespit edilememiştir.

61. Davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında elli yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

62. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

63. Başvurucular, maruz kaldıkları zarar karşılığı her bir başvurucu lehine 85.000,00 manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.

64. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

65. Başvurucuların, tarafı oldukları uyuşmazlığa ilişkin elli yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve yargılamayı murislerinden intikalle takip ettikleri de nazara alınarak, başvurucu Ayşe Ak’a 8.300,00 TL, başvurucu Orhan Öztürk’e 2.800,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

66. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucuların,

1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucu Ayşe Ak’a 8.300,00 TL, başvurucu Orhan Öztürk’e 2.800,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

8/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Orhan Öztürk ve Ayşe Ak [2.B.], B. No: 2013/8344, 8/9/2014, § …)
   
Başvuru Adı ORHAN ÖZTÜRK VE AYŞE AK
Başvuru No 2013/8344
Başvuru Tarihi 15/11/2013
Karar Tarihi 8/9/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucular, 24/10/1963 tarihinde Manavgat Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhlerine açılan meni müdahale davasının, taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro çalışmaları nedeniyle Manavgat Kadastro Mahkemesine devredildiğini, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, ihlalin tespitini ve tazminat ödenmesini talep etmişlerdir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
3402 Kadastro Kanunu 25
27
28
29
30
32
36
geçici 1
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi