TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
CEMAL AY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/8674)
Karar Tarihi: 16/10/2014
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Murat AZAKLI
Başvurucu
Cemal AY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 22/9/2006 tarihinde Kütahya İş Mahkemesinde açtığı işe iade davasının makul sürede sonuçlanmadığını, ayrıca Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı şikayet üzerine kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 29/11/2013 tarihinde Kütahya İş Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 21/2/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 19/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 18/4/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. a. Başvurucu, Güral Cam Fabrikasında çalıştığı sırada iş akdine son verildiğini ileri sürerek iş ve çalışma hürriyetinin ihlal edildiği iddiasıyla T.B. ve N.G. hakkında Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmuştur.
b. Anılan Başsavcılık tarafından 26/3/2009 tarih ve K.2009/1198 sayılı kararla; olayın özel ihtilaf kapsamında kaldığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
c. Karara yapılan itiraz, Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesinin 30/4/2009 tarih ve 2009/173 Değişik İş sayılı kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.
8. a. Başvurucu, 22/9/2006 tarihinde Dişçi Turz. ve Mad. İşl. Ltd. Şti. ve Gürok Turz. ve Mad. A.Ş. aleyhine Kütahya İş Mahkemesinde açtığı davada, Güral Cam Fabrikasında çalıştığı sırada haklarının eksik ödenmesi nedeniyle Çalışma Bakanlığına şikayette bulunduğunu, bu şikayetten sonra işyerinde baskılara maruz kaldığını, 19/9/2006 tarihinde işveren tarafından iş akdinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek işe iadesini talep etmiştir.
b. Mahkemece, 10/7/2007 tarih ve E.2006/1553, K.2007/486 sayılı kararla; başvurucunun sendika üyeliği nedeniyle işveren tarafından pasifize edilmek istendiği, fesih işleminin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, başvurucunun davalı Gürok Turz. ve Mad. A.Ş.'deki işine iadesine, işe iade edilmeme halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının, feshin sendikal nedenle gerçekleşmesi nedeniyle 8 aylık brüt ücret tutarı olarak belirlenmesine, kararın kesinleşmesine kadar 4 aya kadar olan ücretlerin ve diğer hakların davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
c. Temyiz üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 5/5/2008 tarih ve E.2007/33469, K.2008/11126 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.
d. Karar, 25/6/2008 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
9. a. Başvurucu, 6/8/2008 tarihinde Gürok Turz. Mad. A.Ş. aleyhine Kütahya İş Mahkemesinde açtığı davada, 400,00 TL 4 aylık brüt ücret ve 600,00 TL 8 aylık brüt ücret alacağı tazminatının yasal faiziyle tahsilini talep etmiş, 6/5/2009 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır.
b. Mahkemece 7/5/2009 tarih ve E.2008/345, K.2009/153 sayılı kararla davanın kabulüne karar verilmiştir.
c. Davalının temyizi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin E.2011/16113, K.2012/2283 sayılı ilamıyla, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı karar verildiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
d. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 11/7/2012 tarih ve E.2012/193, K.2012/453 sayılı kararla davanın kabulüne, 2.603,53 TL 4 aylık boşta geçen süre ücret alacağının, 7.123,20 TL 8 aylık ücret alacağı tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
e. Davalının temyiz üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 23/9/2013 tarih ve E.2012/26431, K.2013/19441 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.
f. Karar, 12/11/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu, 29/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
11. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası ile 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi, 22/5/2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. ve 21. maddeleri.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 16/10/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 29/11/2013 tarih ve 2013/8674 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu, iş akdinin sendikal nedenlerle haksız olarak işveren tarafından feshedilmesi üzerine işe iade davası açtığını, bu davanın devamında alacak davası açtığını, işe iade davasının 3 ay içinde sonuçlanması gerektiği halde bu sürenin aşıldığını ve makul sürede yargılama yapılmadığını, 22/9/2006 tarihinde işe iade davası ile başlattığı sürecin alacak davasının kesinleştiği 23/9/2013 tarihinde sonuçlandığını, bu davada dosyanın öncelikle incelenmesi için Yargıtay Başkanlığına yaptığı başvurunun reddedildiğini, alacağının küçük bir kısmını alabildiğini, ayrıca iş akdine haksız olarak son veren işverenler hakkında yaptığı şikayet üzerine Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığınca takipsizlik kararı verildiğini, bu karara yaptığı itirazın Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiğini, 3 ayda bitmesi gereken işe iade davasının 23/9/2013 tarihinde sona erdiğini, sendikal faaliyet nedeniyle işten çıkarıldığı halde alacaklarının 3 katına hükmedilmediğini, kendisine ödenen alacağın düşük olduğunu ve en yüksek banka mevduat faizinin uygulanmadığını, 7,5 yıllık yargılama süresince mağdur olduğunu belirterek, sendikal hakları ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
14. Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı şikayet üzerine takipsizlik kararı verildiğini, Kütahya İş Mahkemesinde açtığı işe iade davası ile alacak davasının makul sürede sonuçlanmadığını, alacak davasında delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu alacaklarını eksik aldığını belirterek sendikal hakları ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Bu kapsamda başvurucunun iddialarının tümü adil yargılanma hakkı kapsamında ve ceza soruşturmasının sonucu itibarıyla adil olmadığı, işe iade davası yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, işçi alacağı davasının sonucu itibarıyla adil olmadığı ve işçi alacağı davasının makul sürede sonuçlanmadığı iddiaları açısından ayrı ayrı değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Ceza Soruşturmasının Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
15. 30/11/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
16. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir. Niteliği itibarıyla kamu düzenine ilişkin olan bu başvuru şartını taşımayan bireysel başvuruların incelenebilmesi mümkün değildir.
17. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 18).
18. Başvuru konusu olayda, başvurucu, iş akdine haksız olarak son veren işverenler hakkında yaptığı şikâyet üzerine Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığınca takipsizlik kararı verildiğini, bu karara yaptığı itirazın Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiğini belirterek, Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Başvurucunun, Kütahya Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı şikâyet üzerine Başsavcılık tarafından 26/3/2009 tarihinde, olayın özel ihtilaf kapsamında kaldığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Karara yapılan itiraz, Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesinin 20/4/2009 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiş ve bu tarihte kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kesinleşmiştir. Bu durumda başvuru, zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
20. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. İşe İade Davası Yönünden Adil yargılanma Hakkının İhlali İddiası
21. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
22. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir. Niteliği itibarıyla kamu düzenine ilişkin olan bu başvuru şartını taşımayan bireysel başvuruların incelenebilmesi mümkün değildir.
23. Başvuru konusu olayda, başvurucu, 22/9/2006 tarihinde Kütahya İş Mahkemesinde açtığı işe iade davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Başvurucu tarafından 22/9/2006 tarihinde Kütahya İş Mahkemesinde açılan işe iade davası sonunda Mahkemece, 10/7/2007 tarihinde davanın kabulüne ve başvurucunun işe iadesine karar verilmiştir. Karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 5/5/2008 tarihli ilamıyla onanmıştır. İş Mahkemesince verilen kararlara karşı karar düzeltme yolu kapalı olduğu için 5/5/2008 tarihi itibarıyla hüküm kesinleşmiştir. Bu durumda başvuru, zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
25. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. İşçi Alacağı Davasının Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
27. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
28. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
29. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
30. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
31. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
32. Başvuru konusu olayda, başvurucu, sendikal faaliyet nedeniyle işten çıkarıldığı halde alacaklarının 3 katına hükmedilmediğini, kendisine ödenen miktarın düşük olduğunu ve en yüksek banka mevduat faizinin uygulanmadığını, alacağının küçük bir kısmını alabildiğini belirterek, sendikal hakları ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Başvurucu, 6/8/2008 tarihinde Kütahya İş Mahkemesinde açtığı davada, işe iade edilmemesi nedeniyle 400,00 TL 4 aylık brüt ücret, 600,00 TL 8 aylık brüt ücret tazminatı alacağının, iş akdinin feshi tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini talep etmiş, 6/5/2009 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır. Mahkemece, davalı işverenin işe iade kararını gereği gibi yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, 4 aylık boşta geçen süre ücret alacağı ile 8 aylık brüt ücret tutarındaki tazminatın yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
34. Davalının temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesince 20/2/2012 tarihinde, eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğu ve davalı temerrüde düşürülmediği için dava tarihi ve ıslah tarihi yerine, işe başlatmama tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
35. Mahkemece bozma kararına uyularak davanın kabulüne, 4 aylık boşta geçen süre ücret alacağı ile 8 aylık brüt ücret tutarındaki tazminatın yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir. Kararın davalı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 23/9/2013 tarihli ilamıyla hüküm onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir.
36. Başvurucu her ne kadar sendikal haklarının ihlal edildiğini, alacak miktarının ve faizin yanlış hesaplandığını ileri sürmüşse de Anayasa Mahkemesi önünde ileri sürdüğü anılan ihlal iddialarını, Derece Mahkemesinde ve temyiz safhasında ileri sürmediği için, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmemiştir.
37. Açıklanan nedenlerle, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
d. İşçi Alacağı Davasının Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası
38. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu bölümünün kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
39. Başvurucu, Kütahya İş Mahkemesinde açtığı işe iade ve alacak davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. İşe iade davası ile alacak davası farklı davalar olduğu ve işe iade davasında verilen karar 5/5/2008 tarihinde kesinleştiği için zaman bakımından kabul edilemez olduğuna karar verildiği dikkate alınarak, makul sürede yargılama yapılmadığı iddiası yalnızca işçi alacağı davası yönünden değerlendirilmiştir.
40. Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Bu doğrultuda, makul sürede yargılanma hakkı da adil yargılanma hakkının kapsamında değerlendirilmektedir.
41. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, işçi alacaklarının tahsili amacıyla açılan davada, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
42. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
43. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 6/8/2008 tarihidir.
44. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihidir. (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay tarafından hükmün onandığı 23/9/2013 tarihidir.
45. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına alınmıştır.
46. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No:2013/4701, 23/1/2014, § 47).
47. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucu, 6/8/2008 tarihinde Kütahya İş Mahkemesinde açtığı davada, işe iade edilmemesi nedeniyle 400,00 TL 4 aylık brüt ücret, 600,00 TL 8 aylık brüt ücret tazminatı alacağının, iş akdinin feshi tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, başvurucuya ait sigorta sicil dosyası, işe iade dosyası incelenmiş, taraf tanıkları dinlenmiş ve bilirkişi raporu alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalının temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesince 20/2/2012 tarihinde hüküm bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak 11/7/2012 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın davalı tarafından temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 23/9/2013 tarihli ilamıyla hüküm onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir.
48. 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§ 49-66; B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).
49. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu iş hukukuna dayalı alacak davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davanın başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati de dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve beş yıl bir ay on yedi gün süren sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
51. Başvurucu, mağduriyetinin giderilmesini, maddi ve manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
52. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
53. Başvurucunun tarafı olduğu işçi alacağı davasında beş yıl bir ay on yedi gün süren yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 4.400,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
54. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
55. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Ceza soruşturmasının sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının "zaman bakımından yetkisizlik " nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İşe iade davası yönünden adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İşçi alacağı davasının sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. İşçi alacağı davasının makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.400,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
16/10/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.