TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MOHAMMED AYNOSAH BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8896)
|
|
Karar Tarihi: 23/2/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı: 24/3/2016-29663
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Akif YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Mohammed AYNOSAH (Suudi Arabistan
Uyruklu)
|
Vekili
|
:
|
Av. Nihat TEKÇİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, süresinde Türkiye gümrük bölgesinden çıkış
yapılmadığı gerekçesiyle verilen idari para cezasına karşı açılan davanın süre
aşımından reddedilmesi nedeniylemahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/12/2013 tarihinde Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 2/12/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 21/1/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
3/3/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne
karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, yabancı uyruklu olup bir trafik kazasına karıştığı
için süresinde aracıyla Türkiye'den çıkış yapamamış; bu sebeple adına Öncüpınar Gümrük Müdürlüğünce 15.244 TL para cezası
kesilmiştir.
9. Başvurucunun anılan para cezasına karşı yapmış olduğu itiraz,
idarece 10/9/2008 tarihinde reddedilmiştir.
10. Belirtilen idariişlemin iptali ile
işlem nedeniyle ödemiş olduğu meblağıniadesi için
açılan dava, Gaziantep 1. İdare Mahkemesinin 21/10/2009 tarihli ve E.2008/1234,
K.2009/928 sayılı kararıyla görevsizlik gerekçesiyle reddedilmiş ve dosyanın
Gaziantep Vergi Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
11. Dava, Gaziantep Vergi Mahkemesinin 28/1/2010 tarihli ve
E.2010/135, K.2010/287 sayılı kararında "davaya
konu işlemin davacıya 30/10/2008 gününde tebliğ olunduğu görülmekle en geç 30
günlük yasal dava açma süresinin son günü olan 30/11/2008 tarihinde dava açılması
gerekirken davanın otuz günlük süre bittikten sonra 24/12/2008 tarihinde idare
mahkemesinin kaydına giren dilekçe ile açılan davada süre aşımı
bulunmaktadır" gerekçesiyle reddedilmiştir.
12. Başvurucu tarafından temyiz edilen bu karar, Danıştay 7. Dairesinin
12/6/2012 tarihli ve E.2011/7962, K.2012/3052 sayılı ilamıyla onanmıştır.
13. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 10/9/2013
tarihli ve E.2012/7241, K.2013/3966 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
14. Anılan karar, başvurucu vekiline 12/11/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 11/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
1. İlgili Mevzuat
16. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı
süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare
mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
2. Bu süreler;
a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin
yapıldığı,
…
Tarihi izleyen günden başlar.”
17. 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu'nun 238.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"241 inci Maddenin üçüncü fıkrasının (h),
(l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci
fıkrasının (b) bendinde belirtilen durumlar hariç, dâhilde işleme rejimi,
gümrük kontrolü altında işleme rejimi ile Geçici ithalat rejimine ilişkin
hükümlerin ihlali halinde eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı, tam muafiyet
suretiyle Geçici olarak ithal edilen özel kullanıma mahsus taşıtlar için gümrük
vergileri tutarının dörtte biri oranında para cezası verilir."
18. Aynı Kanun'un 241. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunda ayrı bir ceza tayin edilmiş
haller saklı kalmak üzere, bu Kanuna ve bu Kanunda tanınan yetkilere
dayanılarak çıkarılan ikincil düzenlemelerle getirilen hükümlere aykırı hareket
edenlere söz konusu düzenlemelerde açıkça öngörülmüş olması kaydıyla altmış TL
usulsüzlük cezası uygulanır."
19. Özel Kullanıma Mahsus Kara Taşıtlarına İlişkin Gümrük Genel
Tebliği'nin (Seri No: 6) ilgili hükümleri şöyledir:
"Süre
MADDE 5
– (1) Bu Tebliğ kapsamında yukarıda sözü edilen belgeler ile Türkiye'ye özel
kullanıma mahsus kara taşıtı getirilmesi halinde başvuru yapan kişinin geliş
amacı ve ibraz edeceği belgeler dikkate alınarak taşıtın yurtta kalacağı süre
gümrük idarelerince tespit edilir.
(2)
Belirli bir süredeki görevi yerine getirmek veya öğrenimde bulunmak üzere
gelenler ile Türkiye’de geçici olarak oturma iznini haiz emekli yabancıların
(Çift uyruklu Türk vatandaşları ile Türk vatandaşlığından çıkanlar hariç)
ikamet yerlerinde üzerlerine kayıtlı bulunan özel kullanıma mahsus bir adet
kara taşıtına, ilgilinin Türkiye’deki ikamet izin süresi esas alınarak 24 ayı
geçmemek üzere geçici ithal izni verilir.
Süre uzatımı
MADDE 6 – ....
....
a)
Ancak; süre uzatım talebi, taşıtın yurtta kalma süresinin bitiminden sonra
yapıldığı takdirde;
...
III - Kaza,
yangın gibi beklenmeyen haller, herkesçe bilinen olağan dışı sebepler, ölüm, tutukluluk
hali, hastanede yatmayı gerektirecek düzeyde hastalık ile şahsın çeşitli
vesilelerle Türkiye dışında bulunması nedenleriyle zamanında müracaat
edilememesi ve sayılan mücbir sebeplere ait olayın başlangıç tarihlerinin,
taşıtın yurtta kalma süresi içerisinde cereyan ettiğinin resmi nitelikli
belgelerle kanıtlanması,
hallerinde, Gümrük Kanunu’nun 241 inci maddesi uyarınca
işlem yapılarak süre uzatım talebi yerine getirilir.
...
d) Yukarıda belirtilen sürelerin aşılması
halinde Gümrük Kanunu’nun 238. maddesi uyarınca işlem yapılır ve taşıt yurtdışı
edilir."
2. İlgili Yargı Kararları
20. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 17/09/2014 tarihli
ve E.2014/613, K.2014/791 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi
kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda
olduğunu öngören Anayasanın 40'ıncı maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir
yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik
taşımasından dolayı yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının
ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı
başvurulacak idari veya yargı mercileri ve kanun yolları ile sürelerini
belirtmesi zorunludur.
Dosyada bulunan ödeme emrinde, bu işleme karşı
başvurulacak yargı mercii veya idari makam ile başvuru süresinin gösterilmediği
saptanmaktadır. Bu durum, Anayasanın 40'ıncı maddesinin ikinci fıkrasına
ilişkin gerekçede belirtildiği gibi son derece karışık olan mevzuat karşısında
bireylerin yargı yeri ve idari makamlar önünde haklarını sonuna kadar
arayabilmelerini olanaklı kılmak amacıyla öngörülen zorunluluğa aykırı ve
dolayısıyla, Anayasanın 36'ncı maddesinde öngörülen hak arama hürriyetini
sınırlayıcı bir sonuç doğurmuş ve Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin
korunmasını düzenleyen 40'ıncı maddesine açıkça aykırılık yaratmıştır.
Başvuru veya ''Dava açma'' süresi
gösterilmeyen ödeme emrine ilişkin yazılı bildirim süreyi başlatmayacağı için davanın
süresinde açılmadığından söz edilemeyeceğinden, ödeme emrine karşı açılan
davanın süreaşımı nedeniyle reddine ilişkin ısrar kararında hukuka uygunluk
görülmemiştir."
21. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 12/11/2014 tarihli
ve E.2014/812, K.2014/928 sayılıkararının ilgili
kısmı şöyledir:
"Anayasal düzenlemeler ve değinilen
gerekçeden Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde,
bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idari makamlar ile başvuru
süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk haline getirildiği
anlaşılmaktadır. Anayasanın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama,
yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve
kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durum,
Anayasa Mahkemesinin 18.10.2003 günlü ve E.2003/67, K.2003/88 sayılı kararında;
hukukun üstünlüğünün egemen olduğu ve bireyin insan olarak varlığının
korunmasını amaçlayan hukuk devletinde vatandaşların hukuk güvenliğinin
sağlanmasının, hukuk devleti ilkesinin yerine getirilmesi zorunlu koşullarından
olduğu ve hukuki güvenliğin, statü hukukuna ilişkin düzenlemelerde istikrar,
belirlilik ve öngörülebilirlik göz önünde bulundurularak, açık ve belirgin
hukuk kuralları yürürlüğe koyup, uygulayarak sağlanacağı şeklinde ifade
edilmiştir. Bu bağlamda, Devletin bir kurumu olan gümrük idaresinin de kurduğu
idari işlemlerde; işleme karşı başvurulacak kanun yolunu, idari mercii ve
başvuru süresini göstermesi gerekmekte olup, bu gereklilik, ilgili makamların
takdirinde olmayıp, en üst hukuki norm olan Anayasanın bağlayıcılığının zorunlu
bir sonucudur.
...
Mahkemece, 30 günlük genel dava açma süresinde
açılan davanın süresinde olduğu kabul edilmiş ise de,
başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen ödeme emirlerine ilişkin yazılı bildirim
süreyi başlatmayacağı için davanın süresinde açılmadığından söz
edilemeyeceğinden, temyiz istemine konu yapılan İstanbul 11.Vergi Mahkemesi,
5.5.2014 günlü ve E:2014/1123, K:2014/1103 sayılı kararında ısrar hükmü yönünden
sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Vergi mahkemesi kararının dava incelenerek
verilen ödeme emrinin iptaline ilişkin hüküm fıkrası üzerinde daha önce temyiz
merciince temyiz incelemesi yapılmamıştır. Israr hükmü içermeyen sözü edilen
hükmün hukuka uygunluğu konusundaki yargısal denetimin Kurulumuzca değil, ilk
derece yargı yerince verilen kararları temyizen
incelemekle görevli vergi dava dairesince yapılması gerekmektedir."
22. Danıştay 4. Dairesinin 13/11/2006 tarihli ve E.2005/2134
K.2006/2156 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Bu bağlamda, Devletin bir kurumu olan
vergi dairesi tarafından düzenlenen ödeme emrinde de,
ödeme emrine karşı başvurulacak kanun yolu veya varsa idari makamın ve başvuru
sürelerinin gösterilmesi gerekmekte olup, bu gereklilik ise ilgili makamların
takdirinde olmayıp, en üst hukuki norm olan Anayasanın bağlayıcılığının zorunlu
bir sonucudur.
..., Anayasanın 40. maddesinin ikinci
fıkrasına ilişkin gerekçesinde de belirtildiği gibi, 2576 sayılı Bölge İdare
Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri
Hakkındaki Kanunda, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunda yer alan dava açma süreleri
ve bunlara ilişkin diğer özel düzenlemeler dikkate alındığında, son derece
karışık olan mevzuat karşısında bireylerin hak arama, hak ve hürriyetlerin
korunması açısından öngörülen zorunluluğa uyulmadığını göstermekte,
dolayısıyla, Anayasanın 36. maddesinde öngörülen hak arama hürriyetini
sınırlayıcı bir sonuç doğurmakta ve Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin
korunmasını düzenleyen 40. maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Bu
nedenle, özel yasasında yer alan düzenleme gereği tebliğ tarihinden itibaren 7
gün içinde dava açılması gereken ödeme emirlerinin içeriğinde, bu bilgiye yer
verilmemiş olduğundan, bu ödeme emirlerine karşı açılan davada, anılan Anayasa
hükmü karşısında dava açma süresinin geçirildiğinden söz edilmesine olanak
bulunmamaktadır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 23/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Yabancı uyruklu olan başvururucu;
trafik kazasına karıştığı için aracıyla süresinde Türkiye'yi terk edemediğini,
ülkeden çıkıştaki gecikmenin aracın tamiri ile ilgili işlemlerin uzun
sürmesinden kaynaklandığını, kendisinin bu konuda bir kusurunun bulunmadığını,
ülkeden süresinde çıkmadığı gerekçesiyle adına para cezası kesildiğini, cezanın
kazayı bildirmeme ile ilgili hükümlere göre kesilmesi gerekirken ülkeyi geç
terk etmeye ilişkin hükümlere göre kesilmesi suretiyle Gümrük İdaresince kanun
hükümlerinin uygulanmasında hata yapıldığını, ceza kesilmemesi için kazanın en
yakın gümrük müdürlüğüne bildirilmesi zorunluluğunu bilmesinin mümkün
olmadığını, yabancı uyruklu olduğu için bu yükümlülüğün kendisine
yüklenemeyeceğini, kesilen para cezasına ilişkin tebligatta hangi yargı yoluna
ve hangi sürede başvurulacağının belirtilmediğini, altmış günlük süre içinde
İdare Mahkemesine dava açtığını, İdare Mahkemesinin görevsizlik nedeniyle
davayı reddederek dosyayı Vergi Mahkemesine gönderdiğini, Vergi Mahkemesinin
ise otuz gün içinde açılmadığı gerekçesiyle davayı reddettiğini belirterek
Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesinin, 16. maddesinde yer alan
temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için uluslararası hukuka uygun olarak
sınırlanacağına ilişkin düzenlemenin, 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma
hakkının ve 40. maddesinde tanımlanan etkili başvuru yolunun sağlanması
hakkının ihlal edildiğini belirterek hak ihlallerinin tespiti, tazminat ve
yargılama giderleri hususunda lehe karar verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, uyuşmazlığın mahkeme önüne
taşınamamasına ilişkin olduğundanbaşvurucunun
iddialarının mahkemeye erişimhakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
26. Başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmaması
nedeniyle kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
27. Başvurucu; idari işlemlerde ilgili kişilerin hangi kanun
yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmesi gerektiği kuralına
Anayasa’nın 40. maddesinde yer verilmesine karşın hakkında tesis edilen
işlemlerde bu hususların belirtilmediğini, kendisinin yabancı uyruklu olduğunu,
karmaşık mevzuatı tam olarak bilemediğini ve bu nedenle dava açma süresini
kaçırdığını ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde; başvurucunun iddialarının mahkemeye
erişim hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
(AİHM) içtihadına göre bu hakkın mutlak olmayıp sınırlandırılabileceği ancak
sınırlamanın hakkın özüne zarar verecek seviyeye ulaşmaması gerektiği,
mahkemelerin usul kurallarını uygularken hakkı ihlal edebilecek aşırı
şekilcilikten ve usul kurallarını ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak aşırı
gevşeklikten kaçınması gerektiği, vergi mahkemesinin görevine giren bir konuda
idare mahkemesine dava açılması hâlinde idare mahkemesine başvuru tarihinin
görevli vergi mahkemesine başvuru tarihi olarak kabul edileceği, süre aşımı
nedeniyle verilen kararın temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçtiği, hukuk
kurallarının yorumlanması kapsamında başvuru konusunun yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğubelirtilmiştir.
29. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa'da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme'nin
"Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesi
çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B.
No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
31. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini istemek hakkına sahiptir…”
33. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden fayadalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya
koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil
yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz.
34. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
35. Anılan hak, kural olarak mutlak bir hak olmayıp
sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlamaların;
hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi,
açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir
(Serkan Acar, B. No: 2013/1613,
2/10/2013, § 38).
36. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin
öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça
hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık
oluşturmaz. Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak
yanlış uygulanması ya da hatalı hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da
kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğini kabul etmek gerekir (Garanti
Bankası A.Ş., B. No: 2013/4553, 16/4/2015, § 42).
37. AİHM, süre koşulu gibi dava açmaya ilişkin usul koşulları
birden fazla yoruma neden olabilecek nitelikte ise mahkemeye erişim hakkı
kapsamında o yorumlardan birinin davayı açmak isteyen kişileri engelleyecek
şekilde katı bir şekilde kullanılmaması veya söz konusu koşulların katı bir
uygulamaya tabi olmaması gerektiğini ifade etmiştir (Beles/Çek Cumhuriyeti, B. No: 47273/99, 12/11/2002, § 51; Tricard/Fransa, B. No: 40472/98, 10/7/2001, §
33). Bu bağlamda son zamanlarda Danıştay, dava açma sürelerine ilişkin mevzuatı
yorumlarken Anayasa'nın 36. ve 40. maddelerini birlikte değerlendirmekte ve
idarece tesis edilen bir işlemde başvurulacak merci ve süresinin gösterilmediği
hâllerde yazılı bildirimin süreyi başlatmayacağı yönünde kararlar vererek bu
konuda katı bir yorum yapmaktan kaçınmaktadır (bkz. §§ 20-22).
38. Somut olayda başvurucu, adına kesilen para cezasına ilişkin
tebligatta hangi yargı yoluna ve hangi sürede başvuracağının belirtilmediğini,
idari yargı kolundaki genel dava açma süresi olan altmış günlük süre içinde
İdare Mahkemesine dava açtığını, İdare Mahkemesinin görevsizlik nedeniyle
davayı reddederek dosyayı Vergi Mahkemesine gönderdiğini, Vergi Mahkemesinin
ise otuz gün içinde açılmadığı gerekçesiyle davayı reddettiğini, yabancı
uyruklu olduğu için son derece karmaşık olan mevzuatı tam olarak bilemeyeceğini
ileri sürmüştür.
39. İdari işlemlerin sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi
altında kalmasını engellemek, kamu hizmetinin hızlı, düzenli ve etkin biçimde
yürütülmesini sağlamak düşüncesi ile idari davaların açılması kanunlarla belli
sürelere bağlanmıştır. Ancak dava açma süresinin başlangıcı, dava açılmadan önce
tüketilmesi zorunlu idari başvuru yolunun bulunup bulunmadığı, başvurulacak
merci gibi konularda mevzuatta dağınık bir şekilde bulunan hükümlerin özellikle
yabancı uyruklu kişilerce bilinebilmesi, süresi içinde ve doğru merciye dava açılması çoğu zaman mümkün olmamaktadır.
40. Dava açma sürelerini düzenleyen, son derece karışık ve
dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumu, mahkemeye erişim
hakkını ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen
işlemlerle ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye
erişim hakkının özünü zedeleyecek şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir.
41. Kaldı ki Anayasa’nın 40. maddesine “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun
yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.”
ilave edilen hükümle, somut olaylarda ilgili kişiler hakkında tesis edilen
işlemlere karşı başvurulacak kanun yolları ve merciler ile sürelerin
belirtilmesi zorunluluğu vardır ve bu hususlara ilişkin olarak her kanunda özel
bir düzenleme yapma yükümlülüğü bulunmamaktadır (AYM, E.2004/84, K.2004/124,
8/12/2004).
42. Somut olayda Derece Mahkemesi, son derece karışık ve dağınık
olan gümrük mevzuatına ilişkin ve başvurulacak kanun yolları ve merciler ile
süresi belirtilmemiş biridari işleme karşı açılan
davayı süre aşımı gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucunun yabancı uyruklu oluşu
dikkate alınmamış; Danıştayın, başvuru mercii ve
süresi gösterilmeyen işlemlerle ilgili davalardaki genel uygulamalarıyla (bkz.
§§ 20-22) da uyuşmayan bir biçimde dava açma süresine ilişkin kurallar katı
yorumlanmıştır. Somut olayın özel koşullarında, Derece Mahkemelerinin bu
tutumunun başvurucunun mahkemeye erişim hakkını ihlal eder nitelikte olduğu
sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesi şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
45. Başvurucu 15.244 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
46. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
47. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Gaziantep Vergi Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında
mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmak üzere Gaziantep Vergi Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
23/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.