TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ KARÇAALTINCABA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9669)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Okan TAŞDELEN
|
Başvurucu
|
:
|
Ali KARÇAALTINCABA
|
Vekili
|
:
|
Av. Özge TEKE
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, idari para cezasına
ilişkin ödeme emirlerine karşı açılan davanın usule ilişkin nedenlerle
reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 27/12/2013
tarihinde yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 17/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesi ve
eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Karaman Spor Kulübü
hakkındaki idari para cezalarından kaynaklanan iki ayrı ödeme emri, 10/9/2012
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucunun yönetim kurulu üyesi
olduğu döneme ilişkin olarak kulüp temsilcisi sıfatıyla sorumluluğu bulunduğu
belirtilmektedir.
6. Başvurucu, idari para
cezalarına karşı Karaman Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne itiraz başvurusunda
bulunmuştur. Müdürlüğün itirazın reddine dair 30/9/2012 tarihli işlemi,
başvurucuya 12/10/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.
7. Başvurucu, 7/11/2012
tarihinde ödeme emirlerinin ve buna ilişkin talebinin reddi işleminin iptali
istemiyle Konya 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
8. Konya 2. İdare Mahkemesi
16/11/2012 tarihli ve E.2012/1375, K.2012/1372 sayılı kararıyla başvurucunun
davasını reddetmiştir. Mahkemenin gerekçesinin ilgili kısımları şu şekildedir:
“... 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanunun 58. maddesinde; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın
böyle bir borcu bulunmadığı ya da kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı
hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itirazda bulunabileceği hükmü
yer almıştır.
...
Dava konusu edilen 13.07.2012 tarih ve 540229 ve 540210 nolu ödeme emirlerinin, davacı tarafından dava dilekçesinde
de belirtildiği üzere, 10.09.2012 tarihinde tebliğ edildiği, ancak bakılmakta
olan iş bu davanın ise; yukarıda değinilen mevzuat hükmü uyarınca belirlenen 7
günlük süreden çok sonra 7/11/2012 tarihinde açılmış olduğu görülmüş olup, ...
yasal dava açma süresinde açılmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Öte yandan ödeme emrine yapılan itirazın dava açma süresinin
durdurmayacağı açıktır.
Ödeme emirlerine yapılan itirazın reddine ilişkin 30.09.2012
tarih ve 116 sayılı işlemin iptali istemine gelince; ... asıl işlem ödeme emri
olduğundan, itirazın reddi işleminin hukuka uygun olup olmadığı yönünden
yapılacak incelemenin, ancak asıl işlem olan ödeme emrinin incelenebilmesi
durumunda hukuken mümkün olduğu, olayda ise asıl işlem olan ödeme emirlerine
karşı süresinde dava açılmadığından, ödeme emirlerine karşı yapılan itirazın
idarece reddine ilişkin işlemin iptali isteminin incelenmeksizin reddi hukuka
uygun olacaktır.”
9. Başvurucu; Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından verilen idari para cezalarına itirazların, 31/5/2006 tarihli
ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102.
maddesi uyarınca itirazın idarece reddinden itibaren 30 gün içinde idare
mahkemelerine yapılacağı, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 15/6/2012 tarihli ve
E.2009/823, K.2010/6941 sayılı ilamının da bu yönde olduğu, davanın süresinde
açıldığı gerekçeleriyle karara itiraz etmiştir. Başvurucu ayrıca mahkemelerin,
idari para cezalarına karşı yapılacak itiraz ve iptal davalarının süresine
ilişkin uygulamalarındaki belirsizliğin hak arama özgürlüğünün ihlali
mahiyetinde olduğunu ileri sürmüştür.
10. Konya Bölge İdare Mahkemesi
7/2/2013 tarihli ve E.2013/2, K.2013/293 sayılı kararıyla herhangi bir bozma
nedeninin bulunmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararını onamıştır.
11. Karar düzeltme istemi de
Bölge İdare Mahkemesinin 16/9/2013 tarihli ve E.2013/898, K.2013/1725 sayılı
kararıyla reddedilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararını 5510 sayılı Kanun’un
88. ve 102. maddelerinin ilgili kısımlarına ve 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı
Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 37. maddesinin üçüncü fıkrasına
dayandırmıştır. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
“Olayda, Karaman Spor Kulübünün kanuni
temsilcisi olduğu belirtilen davacının adı geçen klüp
adına Karaman Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü’nce kesilen idari para
cezalarının asıl borçludan tahsil edilememesi üzerine yukarıda aktarılan yasa
hükmü uyarınca davacıdan tahsili amacıyla davaya konu ödeme emirlerinin tanzim
edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 5510 sayılı Kanundan kaynaklanan
kurum alacaklarının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı açılan
davaların görüm ve çözümünde iş mahkemesinin görevli olması nedeniyle davanın
görev yönünden reddi gerekirken süre aşımından reddine ilişkin itiraza konu
karar sonucu itibariyle yerinde görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle, karar düzeltme isteminin yukarıda
belirtilen gerekçe doğrultusunda reddine … karar verildi.”
12. Nihai karar, başvurucuya
27/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 27/12/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 5510 sayılı Kanun’un “Primlerin ödenmesi” kenar başlıklı 88.
maddesinin on altı ve on dokuzuncu bentleri şöyledir:
“Kurumun süresi içinde
ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı
maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun
uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve
mercilere verilen yetkileri kullanır.
…
Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun
uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı
biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine
başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz”
15. 5510 sayılı Kanun’un “Kurumca verilecek idarî para cezaları”
kenar başlıklı 102. maddesinin dördüncü ve altıncı bentleri şöyledir:
“İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile
tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün
içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde
Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı
reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde
yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış
olması halinde, idari para cezası kesinleşir.
…
Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve
tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş
gün içinde ödenmeyen idari para cezaları, 89 uncu madde hükmü gereğince
hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir.”
16. 5502 sayılı Kanun’un “Çeşitli mali hükümler” kenar başlıklı 37.
maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Süresi içinde ödenmeyen sosyal sigorta ve
genel sağlık sigortası primleri, işsizlik sigortası primleri, idarî para
cezaları, gecikme zamları, katılım payları Kurum alacağına dönüşür ve bu
alacakların tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunun 51 inci, 102 nci ve
106 ncı maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır.”
17. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 8/12/2011 tarihli ve
E.2010/795, K.2011/1488 ilamı ile “… dava konusu ödeme emri,
kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili idari para cezasının tahsil edilmesine
ilişkin olup, idari işlem niteliğindeki ödeme emirlerinin iptali istemiyle
açılacak davalarda, kural olarak, idari yargının görevli olduğu dikkate
alındığında, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idare mahkemesinin görevli olduğu
açıktır. Ayrıca, idari para cezasının devamı niteliğindeki ödeme emrinin
yargısal denetiminde idari yargının görevli olmasının, uyuşmazlığın çelişkisiz
çözümünü ve yargılamanın çabuk bir biçimde sonuçlandırılmasını sağlayacağı
kuşkusuz…” olduğuna hükmetmiştir.
18. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 15/6/2012 tarihli ve E.2009/823,
K.2010/6941 sayılı ilamında, idari para cezalarına ilişkin düzenlenen ödeme
emirlerinin iptali istemlerine yönelik olarak şu şekilde hüküm kurmuştur: “… davacı hakkında düzenlenen
idari para cezasına karşı iptali için süresinde ve olay tarihinde yürürlükte
bulunan Yasal prosedür gereği idare mahk[e]mesine dava açmamış, kurumun
aynı gerekçeyle düzenlediği ödeme emrine karşı iş mahkemesinde itiraz ve iptal
davası açmıştır. İdari para cezalarının iptali istemiyle başvurulacak Yasa
yolunun idari yargıya tabi olması nedeniyle bu istemler yönünden davanın görev
nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.”
19. Uyuşmazlık Mahkemesi 5/4/2010
tarihli ve E.2009/173, K.2010/72 sayılı, 4/4/2011 tarihli ve E 2010/234,
K.2011/62 sayılı, 9/4/2012 tarihli ve E.2012/55, K.2012/81 sayılı ve 26/1/2015
tarihli ve E.2015/54, K.2015/34 sayılı kararlarında idari para cezalarından
kaynaklanan ödeme emirlerinin iptali için açılan davalara bakmakla 5510 sayılı
Kanun’un 88. maddesi uyarınca iş mahkemelerinin görevli olduğuna hükmetmiştir.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 19/11/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 27/12/2013 tarihli ve
2013/9669 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; doğru yargı
yerine ve süresi içinde davasını açtığını, Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulunun 8/12/2011 tarihli ve E.2010/795, K.2011/1488 ilamı ile Yargıtay 21.
Hukuk Dairesinin yukarıda anılan ilamının da bu yönde olduğunu ancak SGK
tarafından verilen idari para cezalarına ilişkin ödeme emirlerine karşı hangi
mahkemeye ve hangi süreler içinde başvurulacağına dair Mahkemelerin farklı kararlar
verdiğini, içtihat farklılıkları ile usule ilişkin ortaya çıkan belirsizliğin
hukuk karmaşasına yol açtığını belirterek hak arama özgürlüğü ve etkili başvuru
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu bu nedenle yeniden
yargılama yapılmak üzere dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesini talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesi, olayların
başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu çerçevede başvurucunun etkili başvuru hakkının
ihlal edildiği iddiasının da adil yargılanma hakkı çerçevesinde incelenmesi
gerekmektedir.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin
(4) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
25. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin ikinci fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece
kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 148.
maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
26. Anılan kurallar uyarınca
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel
başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede
kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
27. Somut olayda başvurucunun
açtığı dava, Konya Bölge İdare Mahkemesinin itiraz üzerine verdiği 16/9/2013
tarihli kararıyla davaya bakmakla iş mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle
reddedilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun açtığı davanın nihai ret gerekçesi,
görevli olmayan idari yargı yerinde açılmış olmasıdır.
28. Başvurucu, her ne kadar
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun ve Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin
ilamları ile idari yargı makamlarının görevli olduğu şeklinde kararlar verildiğini
ileri sürmüşse de ilgili yargı kararları emsal niteliği taşımakla birlikte
başvuruya konu davanın çözümü açısından bağlayıcı değildir.
29. İdari para cezalarına
ilişkin olarak hazırlanan ödeme emirlerine karşı açılan davalara bakmakla görevli
yargı kolunun hangisi olduğu hususu, daha önceki tarihlerde olumsuz görev
uyuşmazlığı yoluyla Uyuşmazlık Mahkemesi önüne getirilmiştir. Yüksek Mahkeme,
istikrarlı biçimde vermiş olduğu kararlarda dava konusunun “ödeme emrine”
ilişkin olması nedeniyle davaya bakmakla görevli mahkemenin 5510 sayılı
Kanun’un 88. maddesi uyarınca iş mahkemesi olduğuna hükmetmiştir (bkz. § 19).
30. Konya Bölge İdare Mahkemesi
de uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemeye ilişkin olarak Uyuşmazlık
Mahkemesinin istikrarlı kararlarına uygun bir yorum benimsemiş ve bu konudaki
kararını uygun biçimde gerekçelendirmiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararının
açık keyfîlik ya da bariz bir takdir hatasından
kaynaklandığı da söylenemez.
31. Diğer yandan hukuk
devletinin asli unsurları arasında yer alan hukuki belirlilik veya güvenlik
ilkesi ise hukuki durumlarda belirli bir istikrarı temin etmekte ve kamunun
mahkemelere güvenine katkıda bulunmaktadır. Birbiriyle uyuşmayan mahkeme
kararlarının sürüp gitmesi, yargı sistemine güveni azaltarak yargısal bir
belirsizliğe yol açabilecektir. Bu noktada ise kararlardaki farklılıklara
ilişkin çözüm sunabilecek yapısal bir mekanizmanın varlığı ve ne şekilde
işletildiği önem taşımaktadır (Türkan Bal [GK],
B. No: 2013/6932, 6/1/2015, §§ 52, 69).
32. Mevcut başvuru açısından
Uyuşmazlık Mahkemesinin idari para cezalarından kaynaklı ödeme emirlerine karşı
açılan davalarda idare ve iş mahkemelerinden hangisinin görevli olduğuna dair
ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözme ve içtihat farklılıklarını giderme noktasında
etkili bir mekanizma olduğu açıktır. Başvurucu her ne kadar somut başvuruya
konu uyuşmazlık ile ilgili Danıştay ve Yargıtay kararları bulunduğunu ileri
sürüyorsa da Anayasa’nın 158. maddesi gereğince adli, idari ve askerî yargı
mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye
yetkili organ Uyuşmazlık Mahkemesidir. Mevcut başvuru açısından da mahkemeler
arasındaki görev uyuşmazlığı Yüksek Mahkemenin istikrar kazanmış kararlarıyla
çözüme kavuşturulmuştur.
33. Mahkemenin
gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün, Derece
Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan nedenlerle
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin
başvurucu üzerinde bırakılmasına
19/11/2015
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.