TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİL KALKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/9787)
|
|
Karar Tarihi: 17/7/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Halil KALKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulkadir MERT
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, mahkeme kararları
ile hüküm altına alınan alacağın geç ödenmesi ve faiz oranının enflasyon
oranının altında kalması nedeniyle Anayasa’nın 35., 36. ve 138. maddelerinde
tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 20/12/2013
tarihinde Nizip 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına
engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 28/2/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu tarafından,
Gaziantep ili, Nizip ilçesi, Aşağı Çardak köyünde bulunan 103 ada 241 parsel
sayılı, 103 ada 247 parsel sayılı ve 103 ada 280 parsel sayılı taşınmazların
takdir edilen kamulaştırma bedelinin arttırılması için her bir taşınmaza yönelik
Nizip Asliye Hukuk Mahkemesinde ayrı davalar açılmıştır. Mahkemenin 30/12/1999
tarihli kararları ile davaların kısmen kabulüne karar verilmiş, kararların
temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 24/4/2000ve 1/5/2000 tarihli
kararları ile onanarak kesinleşmiştir.
6. Mahkeme tarafından
hükmedilen kamulaştırma bedelinin 27.396,26 TL'lik kısmı (yasal faiziyle
birlikte) başvurucuya 2/1/2001 tarihinde ödenmiştir. Başvurucu, geriye kalan
alacaklarının tahsili amacıyla Nizip İcra Dairesine başvurarak ilamlı icra
takiplerinde bulunmuş, takipler üzerine başvurucuya 12/5/2009 tarihinde
alacağın son kısmı olarak 7.830,34 TL ödenmiştir.
7. Başvurucu, yukarıda
belirtilen Mahkeme kararında adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini belirterek, faiz başlangıç tarihinin kararın kesinleşme tarihi esas
alınarak yıllık enflasyon oranlarında belirlenmesi gerekirken yasal faize
hükmedilmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü maddi zarara karşılık 11.000
Avro, kararın geç icra edilmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü manevi
zarara karşılık 1.000 Avro ve yaptığı yargılama giderleri nedeniyle uğradığını
ileri sürdüğü zarara karşılık 1.000 Avro tazminatın ödenmesi istemiyle
21/1/2010 tarihinde 14077/10 başvuru numarasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
(AİHM) başvuru yapmıştır.
8. 9/1/2013 tarih ve 6384
sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat
Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un yürürlüğe girmesinin ardından
başvurucu, 7/3/2013 tarihinde Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu
Başkanlığına (Komisyon) başvuru yaparak, AİHM başvuru formuna atıfla, aynı
taleplerinin 6384 sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasını istemiştir.
9. Komisyon, 11/9/2013 tarih ve
K.2013/480 sayılı kararıyla, başvurucunun “kesinleşmiş
mahkeme kararının süresinde icra edilmesini isteme hakkının” ihlal
edildiğinin anlaşıldığı, buna göre, AİHM’in konuya
ilişkin yerleşik içtihatları göz önünde bulundurularak, hakkaniyet ölçüsünde ve
taleple bağlı kalınarak takdiren toplam 2.700 TL’nin
6384 sayılı Kanun'un 7. maddesi gereğince tazminat olarak ödenmesine,
Komisyonun 6384 sayılı Kanun'un kapsamını düzenleyen 2. maddesi gereğince,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması ve mahkeme kararlarının icra
edilmemesi veya geç ya da eksik icra edilmesine yönelik iddiaları incelemekle
yetkili olduğu belirtilerek, başvurucu tarafından dilekçede yer verilen diğer
ihlal iddiası ve talepleri yönünden yetkisizlik nedeniyle “karar verilmesine yer olmadığına” karar
vermiştir
10. Başvurucu bu karara karşı
Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz etmiş ve AİHM’e
yaptığı başvurudaki taleplerini yinelemiştir.
11. Ankara Bölge İdare Mahkemesi
6/11/2013 tarih ve İ.2013/130, K.2013/138 sayılı kararı ile itirazın reddine
karar vermiştir.
12. Karar, başvurucuya 5/12/2013
tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Bunun yanında başvurucunun
14077/10 sayılı başvurusuyla birlikte 645 başvurunun da karara bağlandığı
kararında AİHM, Mahkeme kararlarının geç icra edilmesi hakkında yapılan şikâyet
hakkında 6384 sayılı Kanun ile kurulan Komisyona başvurulması gerektiğine,
yasal faizin enflasyon oranı karşısında yetersiz kalması nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği şikayeti hakkında gerçek bir değer kaybı
bulunmadığından bahisle açıkça dayanaktan yoksun olduğuna ve Devlet
alacaklarına uygulanan en yüksek faizin borçlara uygulanmaması şikayeti
hakkında ise Mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren altı ay içinde
başvurulmadığından bahisle süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir (Mahmut EREN ve Diğerleri/Türkiye, B. No:
3950/08, 17/9/2013).
B. İlgili
Hukuk
14. 6384 sayılı Kanun’un 1., 2.,
4., 6., 7. ve 8. maddeleri şöyledir:
“Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair
esas ve usullerin belirlenmesidir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Kanun;
a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile
özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı,
b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da
hiç icra edilmediği,
iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış
başvuruları kapsar.
(2) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye'nin taraf
olduğu ek protokoller kapsamında korunan haklara ilişkin Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin yerleşik içtihatları doğrultusunda Ülkemiz aleyhine verilen ihlal
kararlarının yoğunluğu dikkate alınmak suretiyle, Adalet Bakanlığınca teklif
edilecek diğer ihlal alanları bakımından da Bakanlar Kurulu kararıyla bu Kanun
hükümleri uygulanabilir.
(3) İdari nitelikteki soruşturmalardan kaynaklanan
başvurular hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz.
…
Komisyon ve çalışma esasları
MADDE 4 – (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak müracaatlar
hakkında karar vermek üzere Bakanlığın merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında
çalışan hâkim ve savcılar arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak dört kişi
ile Maliye Bakanı tarafından Maliye Bakanlığı personeli arasından atanacak bir
kişiden oluşan toplam beş kişilik bir Komisyon kurulur. Komisyon Başkanı bu
üyeler arasından Adalet Bakanı tarafından seçilir.
(2) 9 uncu madde hükmü saklı kalmak üzere Komisyon
üyelerine, müracaatlar sonuçlandırılıncaya kadar başka bir görev verilmez.
(3) Komisyon, üye sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve
toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla karar verir.
(4) Komisyonun sekretarya hizmetleri Bakanlık tarafından
yürütülür.
(5) Kamu kurum ve kuruluşları ile yargı mercileri,
Komisyonun görevi kapsamında ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve belgeyi
gecikmeksizin Komisyona göndermek zorundadır.
…
Müracaatın reddi
MADDE 6 – (1) Komisyon;
a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer
kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,
b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,
c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,
ç) Müracaatın 2 nci
madde kapsamına girmediğini,
tespit ederse müracaatı reddeder.
Müracaat hakkında karar ve karara itiraz
MADDE 7 – (1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay içinde
karar vermek zorundadır.
(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin emsal
kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda gerekçeli olarak karar
verir.
(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on
beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz
edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm belgelerle birlikte
derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli işlerden sayılarak üç ay
içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon kararı yerinde görülmezse
işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
(4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın
kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye
ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan
müstesnadır.
Kararın ilgili adli veya idari mercie bildirimi
MADDE 8 – (1) Komisyona yapılan müracaat sonucunda
Komisyonun kesinleşen kararlarının bir örneği müracaata konu işlemin yapıldığı
adli veya idari mercie gönderilir.
(2) Müracaata konu işlem henüz sonuçlandırılmamışsa ilgili
adli veya idari merci tarafından bu işlem ivedilikle sonuçlandırılır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 17/7/2014 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 20/12/2013 tarih ve 2013/9787 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, kesinleşmiş mahkeme
kararlarında belirlenen alacağın çok uzun süre sonra ödendiğini ve bu durum
nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkının” ve Anayasa’nın 138. maddesinin
ihlal edildiği, kamulaştırma artırım bedelinin bir kısmının mahkeme
kararlarının kesinleşmesinden yaklaşık 1 yıl sonra, geri kalan kısmının ise
yaklaşık 10 yıl sonra ödendiğini, yasal faizin enflasyon oranı karşısında çok
düşük kaldığını ve 6384 sayılı Kanun yürürlüğe girmemiş olsaydı AİHM’in önceki kararlarını da emsal almak suretiyle bu
konuda tazminata hükmedeceğini belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen
“mülkiyet hakkının” ihlal
edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
17. Başvuru dilekçesinde, başvurucu,
adil yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edilmesinden şikâyet
etmektedir. Bu sebeple başvurucunun iddiaları iki ayrı şikâyet çerçevesinde
değerlendirilmiştir. Bunun yanında 6384 sayılı Kanun ile oluşturulan yeni iç
hukuk yolunun, konu ve zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisinde olup
olmadığının ortaya konulması gerekmektedir.
1. Konu ve
Zaman Bakımından Yetki
18. Sözleşme’nin 46. maddesi
bağlamında AİHM, en geç kararın kesinleşmesini takip eden bir yıl içinde
Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 13. maddesi bağlamındaki
makul süre aşımı şikâyetleri hakkında yeterli ve uygun bir tatmin
sağlayabilecek bir iç hukuk yolu oluşturması gerektiğine karar vermiştir. AİHM
bu iç hukuk yolunun, kendisine sunulacak olan benzer başvuruların yığılmasını
engellemek amacıyla, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun açılması
tarihine kadar yapılacak olan ve kendi önünde halen derdest olan başvurularla
ilgili olduğunu da vurgulamıştır (Ümmühan
Kaplan/Türkiye, B. No: 24240/07, 20/3/2012, § 75).
19. 6384 sayılı Kanun, AİHM’e yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek
suretiyle çözümüne dair esas ve usullerin belirlenmesi amacıyla kabul
edilmiştir. Kanun, ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile
özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı, mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da
hiç icra edilmediği iddiasıyla AİHM’e yapılmış
başvurular ile Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller kapsamında
korunan haklara ilişkin AİHM’in yerleşik içtihatları
doğrultusunda Türkiye aleyhine verilen ihlal kararlarının yoğunluğu dikkate
alınmak suretiyle, Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen diğer ihlal
alanlarını kapsamaktadır.
20. Bu Kanun ile kurulan
Komisyon, başvurunun, AİHM’ce öngörülen iç hukuk
yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer kabul edilebilirlik şartlarını
taşıyıp taşımadığını, süresinde başvuru yapılıp yapılmadığını, başvuranın
hukuki menfaatinin olup olmadığını veya başvurunun Kanun’un 2. maddesi
kapsamına girip girmediğini ilk başta inceleyecek ve şartları taşımayan
başvuruları reddedecektir.
21. Bu durumda, 6384 sayılı
Kanun ile getirilen ve AİHM’in de tüketilmesi gereken
bir iç hukuk yolu olarak kabul ettiği Komisyon’un görev alanına giren
hususlarda aldığı karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine yapılan itiraz
üzerine verilen kararın ardından süresi içinde Anayasa Mahkemesine yapılan
başvurular, başvuruya konu kamu gücü işlem, eylem ve ihmali 23/9/2012
tarihinden önce kesinleşmiş olsalar da 6384 sayılı Kanun ile getirilen sistemin
iç hukuk yolu olarak kabul edilmesi nedeniyle bu Kanun uyarınca Komisyonun
yetki alanına giren şikayetler bakımından Anayasa Mahkemesinin konu ve zaman
bakımından yetkisi dâhilinde olduğunun kabul edilmesi gerekir (B. No:
2013/9785, 17/7/2014, § § 18-30).
2. Mahkeme
Kararının Geç İcra Edildiği İddiası Yönünden
22. Başvurucu, kesinleşmiş
mahkeme kararlarında belirlenen alacağın çok uzun süre sonra ödenmesi nedeniyle
Anayasa’nın 36. ve 138. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır.”
24. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
25. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar”
kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen
işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan
etkilenenler tarafından yapılabilir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca,
Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır (B. No: 2012/22,
25/12/2012, § 24).
27. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar”
başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup,
anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre; bir kişinin Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması
gerekmektedir. Bu önkoşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri
sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı, başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu
ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak”
ve “doğrudan” etkilenmiş olması
ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur”
olduğunu ileri sürmesi gerekir (B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
28. AİHM, Sözleşme’nin 34.
maddesinde yer alan“mağdur” kelimesi ile ihtilaf konusu eylem ya da
ihmalden doğrudan etkilenen kişinin kast edildiğini belirtmektedir (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95,
28/10/1999, § 50).
29. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun kamulaştırma bedelinin artırılması için açtığı davalar 24/4/2000
ve 1/5/2000 tarihlerinde kesinleşmiş, Mahkeme tarafından hükmedilen
kamulaştırma bedelinin 27.396,26 TL'lik kısmı (yasal faiziyle birlikte)
başvurucuya 2/1/2001 tarihinde ödenmiş, geriye kalan alacaklarının tahsili
amacıyla başvurucu icra takibinde bulunmuş, takip üzerine başvurucuya 12/5/2009
tarihinde alacağın son kısmı olan 7.830,34 TL ödenmiştir. Başvurucuya, kararların
geç icra edilmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü manevi zarara karşılık
1.000 Avro tazminatın ödenmesi istemiyle 21/1/2010 tarihinde 14077/10 başvuru
numarasıyla AİHM’e başvurmuş, başvurusu incelenme
aşamasında iken 6384 sayılı Kanun yürürlüğe girmiş ve başvurucu AİHM’e yaptığı başvuru ve taleplerini 6384 sayılı Kanun
uyarınca kurulan Komisyona iletmiştir. Komisyon 11/9/2013 tarihli kararı ile “kesinleşmiş mahkeme kararının süresinde icra
edilmesini isteme hakkının” ihlal edildiğini tespit etmiş ve karar
tarihindeki kur üzerinde 1000 Avro karşılığı 2.700,00 TL’nin takdiren başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu
tarafından karara karşı yapılan itiraz Ankara Bölge İdare Mahkemesince
reddedilmiştir.
30. 6384 sayılı Kanun uyarınca
kurulan Komisyon, mahkeme kararlarının geç icra edilmesi nedeniyle başvurucunun
hak ihlaline uğradığını tespit etmiş ve uğranılan hak ihlali nedeniyle talep
edilen tazminat miktarının tamamının ödenmesine karar vermiş, bu karara karşı
yapılan itiraz başvurusu da reddedilmiştir.
31. Buna karşılık başvurucu,
6384 sayılı Kanun ile oluşturulan iç hukuk yolunun AİHM’in
Ümmühan Kaplan/Türkiye kararında
belirttiği ilkeleri (§ 18) taşımadığı yahut Komisyon tarafından ödenmesine
karar verilen tazminat tutarının kendisine ödenmediği yönünde bir iddiada da
bulunmamıştır.
32. Bu durumda, 6384 sayılı
Kanun ile kurulan Komisyon tarafından mahkeme kararlarının geç icra edilmesi
nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespit
edildiği ve bu ihlal sebebiyle talep edilen tazminat tutarının tamamının
başvurucuya ödenmesine karar verildiği görülmekle, mahkeme kararının geç icra
edilmesiyle ortaya çıkan ihlalin gideriminin
sağlanması ve bundan dolayı ihlalin güncelliğini yitirmesi nedenleriyle
bireysel başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağdur statüsünün bulunmadığı
sonucuna varmak gerekmiştir.
33. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun, bireysel başvuru tarihi itibarıyla mağdur statüsü
bulunmadığından, başvurunun bu bölümünün diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin “kişi yönünden
yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. Mülkiyet
Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
34. Başvurucu, kamulaştırma artırım
bedelinin bir kısmının mahkeme kararlarının kesinleşmesinden yaklaşık 1 yıl
sonra, geri kalan kısmının ise yaklaşık 10 yıl sonra ödendiğini, yasal faizin
enflasyon oranı karşısında çok düşük kaldığını ve 6384 sayılı Kanun yürürlüğe
girmemiş olsaydı AİHM’in önceki kararlarını da emsal
almak suretiyle bu konuda tazminata hükmedeceğini belirterek Anayasa’nın 35.
maddesinde düzenlenen “mülkiyet hakkının”
ihlal edildiğini iddia etmiştir.
35. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici
1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem
ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
36. Anılan hüküm uyarınca
Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi
olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin
yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da
içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/947, 12/2/2013, §
16).
37. Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin
geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B.
No: 2012/51, 25/12/2012, § 18).
38. 6384 sayılı Kanun ile
getirilen iç hukuk yoluna, ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar
ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede
sonuçlandırılmadığı veya mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya
da hiç icra edilmediği konuları ile Bakanlar Kurulu kararlarıyla belirlenen
konularla sınırlı olmak üzere başvuru imkanı
getirilmiş olup, bu konular dışında Komisyonun bir yetkisi bulunmamaktadır.
39. Öte yandan, başvurucu
tarafından AİHM’e yapılan 6531/10 sayılı başvurunun
da karara bağlandığı kararında, AİHM, yasal
faizin enflasyon oranı karşısında yetersiz kalması nedeniyle mülkiyet hakkının
ihlal edildiği şikâyeti hakkında gerçek bir değer kaybı bulunmadığından bahisle
başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğuna ve Devlet alacaklarına uygulanan
en yüksek faizin borçlara uygulanmaması şikâyeti hakkında ise Mahkeme kararın
kesinleşmesinden itibaren altı ay içinde başvurulmadığından bahisle süre aşımı
nedeniyle reddine karar vermiştir (Mahmut
EREN ve Diğerleri/Türkiye, B. No: 3950/08, 17/9/2013).
40. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, mahkeme kararlarının geç icra edilmesi ve hüküm altına alınan
alacağa uygulanan faiz oranının enflasyon oranından az olması nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de,
ilgili mahkeme kararları 24/4/2000 ve 1/5/2000 tarihlerinde kesinleşmiş ve
12/5/2009 tarihinde alacağın son kısmı da ödenmiş olup, ayrıca AİHM,
başvurucunun bu konuya ilişkin yaptığı başvuruyu değerlendirerek reddetmiştir.
41. Bu durumda, başvurucunun
mülkiyet hakkına ilişkin şikâyetleri 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşen
mahkeme kararlarına dayanması, mahkeme kararlarında belirlenen alacağın son
kısmının 12/5/2009 tarihinde ödenmesi ve Tazminat Komisyonunca karar verildiği
tarih itibarıyla şikayet konusu hakkında Komisyona bir
yetki verilmemiş olması hususları bir arada değerlendirildiğinde, başvurunun
mülkiyet hakkına ilişkin ihlal iddiaları zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin
yetkisi dışında kalmaktadır.
42. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu ihlal iddiasının 23/9/2012 tarihinden öncesine ait olduğu
anlaşıldığından, başvurunun bu bölümünün diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından
yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Mahkeme kararlarının geç icra edildiği iddiasının “kişi yönünden yetkisizlik”,
2.
Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının “zaman
bakımından yetkisizlik”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
17/7/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.