TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HASAN ALKURT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9788)
Karar Tarihi: 17/7/2014
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Raportör
Bahadır YALÇINÖZ
Başvurucu
Hasan ALKURT
Vekili
Av. Abdulkadir MERT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, mahkeme kararları ile hüküm altına alınan alacağın geç ödenmesi ve faiz oranının enflasyon oranının altında kalması nedeniyle Anayasa’nın 35., 36. ve 138. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 20/12/2013 tarihinde Nizip 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 24/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvuran tarafından, Gaziantep ili, Nizip ilçesi, Keklik köyünde bulunan 101 ada 305 parsel sayılı, 101 ada 376 parsel sayılı, 101 ada 410 parsel sayılı ve 105 ada 368 parsel sayılı taşınmazların takdir edilen kamulaştırma bedelinin arttırılması için her bir taşınmaza yönelik Nizip Asliye Hukuk Mahkemesinde ayrı davalar açılmıştır. Mahkemenin 18/11/1999 tarihli kararları ile davaların kısmen kabulüne karar verilmiş, kararların temyizi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 30/1/2000 tarihli kararları ile onanarak kesinleşmiştir.
6. Mahkeme tarafından hükmedilen kamulaştırma bedelinin 39.941,18 TL'lik kısmı (yasal faiziyle birlikte) başvurana 30/7/2001 tarihinde ödenmiştir. Başvuran, geriye kalan alacaklarının tahsili amacıyla Nizip İcra Dairesine başvurarak ilamlı icra takiplerinde bulunmuş, takipler üzerine başvurana 22/12/2009 tarihinde alacağın son kısmı olarak 10.661,36 TL ödenmiştir.
7. Başvurucu, yukarıda belirtilen Mahkeme kararında adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini belirterek, faiz başlangıç tarihinin kararın kesinleşme tarihi esas alınarak yıllık enflasyon oranlarında belirlenmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü maddi zarara karşılık 20.500 Avro, kararın geç icra edilmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü manevi zarara karşılık 1.000 Avro ve yaptığı yargılama giderleri nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zarara karşılık 1.000 Avro tazminatın ödenmesi istemiyle 16/2/2010 tarihinde 15401/10 başvuru numarasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yapmıştır.
8. 9/1/2013 tarih ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un yürürlüğe girmesinin ardından başvurucu, 7/3/2013 tarihinde Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına (Komisyon) başvuru yaparak, AİHM başvuru formuna atıfla, aynı taleplerinin 6384 sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasını istemiştir.
9. Komisyon, 29/8/2013 tarih ve K.2013/418 sayılı kararıyla, başvuranın “kesinleşmiş mahkeme kararının süresinde icra edilmesini isteme hakkının” ihlal edildiğinin anlaşıldığı, buna göre, AİHM’in konuya ilişkin yerleşik içtihatları göz önünde bulundurularak, hakkaniyet ölçüsünde ve taleple bağlı kalınarak takdiren toplam 2.700 TL’nin 6384 sayılı Kanun'un 7. maddesi gereğince tazminat olarak ödenmesine, Komisyonun 6384 sayılı Kanun'un kapsamını düzenleyen 2. maddesi gereğince, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması ve mahkeme kararlarının icra edilmemesi veya geç ya da eksik icra edilmesine yönelik iddiaları incelemekle yetkili olduğu belirtilerek, başvuran tarafından dilekçede yer verilen diğer ihlal iddiası ve talepleri yönünden yetkisizlik nedeniyle “karar verilmesine yer olmadığına” karar vermiştir
10. Başvurucu bu karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz etmiş ve AİHM’e yaptığı başvurudaki taleplerini yinelemiştir.
11. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 6/11/2013 tarih ve İ.2013/149, K.2013/139 sayılı kararı ile itirazın reddine karar vermiştir.
12. Karar, başvurucuya 5/12/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Bunun yanında başvurucunun 15401/10 sayılı başvurusuyla birlikte 645 başvurunun da karara bağlandığı “Mahmut EREN ve Diğerleri/Türkiye” kararında AİHM, Mahkeme kararlarının geç icra edilmesi hakkında yapılan şikâyet hakkında 6384 sayılı Kanun ile kurulan Komisyona başvurulması gerektiğine, yasal faizin enflasyon oranı karşısında yetersiz kalması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği şikayeti hakkında gerçek bir değer kaybı bulunmadığından bahisle açıkça dayanaktan yoksun olduğuna ve Devlet alacaklarına uygulanan en yüksek faizin borçlara uygulanmaması şikayeti hakkında ise Mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren altı ay içinde başvurulmadığından bahisle süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir (Mahmut EREN ve Diğerleri/Türkiye, B. No: 3950/08, 17/9/2013).
B. İlgili Hukuk
14. 6384 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., ve 8. maddeleri şöyledir:
“Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair esas ve usullerin belirlenmesidir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Kanun;
a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı,
b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği,
iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruları kapsar.
(2) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller kapsamında korunan haklara ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşik içtihatları doğrultusunda Ülkemiz aleyhine verilen ihlal kararlarının yoğunluğu dikkate alınmak suretiyle, Adalet Bakanlığınca teklif edilecek diğer ihlal alanları bakımından da Bakanlar Kurulu kararıyla bu Kanun hükümleri uygulanabilir.
(3) İdari nitelikteki soruşturmalardan kaynaklanan başvurular hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz.
…
Komisyon ve çalışma esasları
MADDE 4 – (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak müracaatlar hakkında karar vermek üzere Bakanlığın merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan hâkim ve savcılar arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak dört kişi ile Maliye Bakanı tarafından Maliye Bakanlığı personeli arasından atanacak bir kişiden oluşan toplam beş kişilik bir Komisyon kurulur. Komisyon Başkanı bu üyeler arasından Adalet Bakanı tarafından seçilir.
(2) 9 uncu madde hükmü saklı kalmak üzere Komisyon üyelerine, müracaatlar sonuçlandırılıncaya kadar başka bir görev verilmez.
(3) Komisyon, üye sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla karar verir.
(4) Komisyonun sekretarya hizmetleri Bakanlık tarafından yürütülür.
(5) Kamu kurum ve kuruluşları ile yargı mercileri, Komisyonun görevi kapsamında ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve belgeyi gecikmeksizin Komisyona göndermek zorundadır.
Müracaatın reddi
MADDE 6 – (1) Komisyon;
a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,
b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,
c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,
ç) Müracaatın 2 nci madde kapsamına girmediğini,
tespit ederse müracaatı reddeder.
Müracaat hakkında karar ve karara itiraz
MADDE 7 – (1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay içinde karar vermek zorundadır.
(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda gerekçeli olarak karar verir.
(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
(4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan müstesnadır.
Kararın ilgili adli veya idari mercie bildirimi
MADDE 8 – (1) Komisyona yapılan müracaat sonucunda Komisyonun kesinleşen kararlarının bir örneği müracaata konu işlemin yapıldığı adli veya idari mercie gönderilir.
(2) Müracaata konu işlem henüz sonuçlandırılmamışsa ilgili adli veya idari merci tarafından bu işlem ivedilikle sonuçlandırılır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 17/7/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 20/12/2013 tarih ve 2013/9788 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, kesinleşmiş mahkeme kararlarında belirlenen alacağın çok uzun süre sonra ödendiğini ve bu durum nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkının” ve Anayasa’nın 138. maddesinin ihlal edildiği, kamulaştırma artırım bedelinin bir kısmının mahkeme kararlarının kesinleşmesinden yaklaşık 1,5 yıl sonra, geri kalan kısmının ise yaklaşık 10 yıl sonra ödendiğini, yasal faizin enflasyon oranı karşısında çok düşük kaldığını ve 6384 sayılı Kanun yürürlüğe girmemiş olsaydı AİHM’in önceki kararlarını da emsal almak suretiyle bu konuda tazminata hükmedeceğini belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen “mülkiyet hakkının” ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
17. Başvuru dilekçesinde, başvurucu, adil yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edilmesinden şikâyet etmektedir. Bu sebeple başvurucunun iddiaları iki ayrı şikâyet çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bunun yanında 6384 sayılı Kanun ile oluşturulan yeni iç hukuk yolunun, konu ve zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisinde olup olmadığının ortaya konulması gerekmektedir.
1. Konu ve Zaman Bakımından Yetki
18. Sözleşme’nin 46. maddesi bağlamında AİHM, "Ümmühan Kaplan/Türkiye" kararında, Türkiye’nin en geç kararın kesinleşmesini takip eden bir yıl içinde Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 13. maddesi bağlamındaki makul süre aşımı şikâyetleri hakkında yeterli ve uygun bir tatmin sağlayabilecek bir iç hukuk yolu oluşturması gerektiğine karar vermiştir. AİHM bu iç hukuk yolunun, kendisine sunulacak olan benzer başvuruların yığılmasını engellemek amacıyla, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun açılması tarihine kadar yapılacak olan ve kendi önünde halen derdest olan başvurularla ilgili olduğunu da vurgulamıştır (Ümmühan Kaplan/Türkiye, B. No: 24240/07, 20/3/2012, § 75).
19. 6384 sayılı Kanun, AİHM’e yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair esas ve usullerin belirlenmesi amacıyla kabul edilmiştir. Kanun, ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı, mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla AİHM’e yapılmış başvurular ile Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller kapsamında korunan haklara ilişkin AİHM’in yerleşik içtihatları doğrultusunda Türkiye aleyhine verilen ihlal kararlarının yoğunluğu dikkate alınmak suretiyle, Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen diğer ihlal alanlarını kapsamaktadır.
20. Bu Kanun ile kurulan Komisyon, başvurunun, AİHM’ce öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşıyıp taşımadığını, süresinde başvuru yapılıp yapılmadığını, başvuranın hukuki menfaatinin olup olmadığını veya başvurunun Kanun’un 2. maddesi kapsamına girip girmediğini ilk başta inceleyecek ve şartları taşımayan başvuruları reddedecektir.
21. Bu durumda, 6384 sayılı Kanun ile getirilen ve AİHM’in de tüketilmesi gereken bir iç hukuk yolu olarak kabul ettiği Komisyon’un görev alanına giren hususlarda aldığı karara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine yapılan itiraz üzerine verilen kararın ardından süresi içinde Anayasa Mahkemesine yapılan başvurular, başvuruya konu kamu gücü işlem, eylem ve ihmali 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olsalar da 6384 sayılı Kanun ile getirilen sistemin iç hukuk yolu olarak kabul edilmesi nedeniyle bu Kanun uyarınca Komisyonun yetki alanına giren şikayetler bakımından Anayasa Mahkemesinin konu ve zaman bakımından yetkisi dâhilinde olduğunun kabul edilmesi gerekir (B. No: 2013/9785, 17/7/2014, § § 18-30).
2. Mahkeme Kararının Geç İcra Edildiği İddiası Yönünden
22. Başvurucu, kesinleşmiş mahkeme kararlarında belirlenen alacağın çok uzun süre sonra ödenmesi nedeniyle Anayasa’nın 36. ve 138. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
23. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
24. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
25. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır (B. No: 2012/22, 25/12/2012, § 24).
27. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar” başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup, anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre; bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu önkoşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı, başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur” olduğunu ileri sürmesi gerekir (B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
28. AİHM, Sözleşme’nin 34. maddesinde yer alan“mağdur” kelimesi ile ihtilaf konusu eylem ya da ihmalden doğrudan etkilenen kişinin kast edildiğini belirtmektedir (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95, 28/10/1999, § 50).
29. Başvuru konusu olayda, başvurucunun kamulaştırma bedelinin artırılması için açtığı davalar 30/1/2000 tarihinde kesinleşmiş, Mahkeme tarafından hükmedilen kamulaştırma bedelinin 39.941,18 TL'lik kısmı (yasal faiziyle birlikte) başvurana 30/7/2001 tarihinde ödenmiş, geriye kalan alacaklarının tahsili amacıyla başvurucu icra takibinde bulunmuş, takip üzerine başvurana 22/12/2009 tarihinde alacağın son kısmı olan 10.661,36 TL ödenmiştir. Başvuran, kararların geç icra edilmesi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü manevi zarara karşılık 1.000 Avro tazminatın ödenmesi istemiyle 16/2/2010 tarihinde 15401/10 başvuru numarasıyla AİHM’e başvurmuş, başvurusu incelenme aşamasında iken 6384 sayılı Kanun yürürlüğe girmiş ve başvurucu AİHM’e yaptığı başvuru ve taleplerini 6384 sayılı Kanun uyarınca kurulan Komisyona iletmiştir. Komisyon 29/8/2013 tarihli kararı ile “kesinleşmiş mahkeme kararının süresinde icra edilmesini isteme hakkının” ihlal edildiğini tespit etmiş ve karar tarihindeki kur üzerinde 1000 Avro karşılığı 2.700,00 TL’nin takdiren başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu tarafından karara karşı yapılan itiraz Ankara Bölge İdare Mahkemesince reddedilmiştir.
30. 6384 sayılı Kanun uyarınca kurulan Komisyon, mahkeme kararlarının geç icra edilmesi nedeniyle başvurucunun hak ihlaline uğradığını tespit etmiş ve uğranılan hak ihlali nedeniyle talep edilen tazminat miktarının tamamının ödenmesine karar vermiş, bu karara karşı yapılan itiraz başvurusu da reddedilmiştir.
31. Buna karşılık başvurucu, 6384 sayılı Kanun ile oluşturulan iç hukuk yolunun AİHM’in Ümmühan Kaplan/Türkiye kararında belirttiği ilkeleri (§ 18) taşımadığı yahut Komisyon tarafından ödenmesine karar verilen tazminat tutarının kendisine ödenmediği yönünde bir iddiada da bulunmamıştır.
32. Bu durumda, 6384 sayılı Kanun ile kurulan Komisyon tarafından mahkeme kararlarının geç icra edilmesi nedeniyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiği ve bu ihlal sebebiyle talep edilen tazminat tutarının tamamının başvurucuya ödenmesine karar verildiği görülmekle, mahkeme kararının geç icra edilmesiyle ortaya çıkan ihlalin gideriminin sağlanması ve bundan dolayı ihlalin güncelliğini yitirmesi nedenleriyle bireysel başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağdur statüsünün bulunmadığı sonucuna varmak gerekmiştir.
33. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun, bireysel başvuru tarihi itibarıyla mağdur statüsü bulunmadığından, başvurunun bu bölümünün diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
34. Başvurucu, kamulaştırma artırım bedelinin bir kısmının mahkeme kararlarının kesinleşmesinden yaklaşık 1,5 yıl sonra, geri kalan kısmının ise yaklaşık 10 yıl sonra ödendiğini, yasal faizin enflasyon oranı karşısında çok düşük kaldığını ve 6384 sayılı Kanun yürürlüğe girmemiş olsaydı AİHM’in önceki kararlarını da emsal almak suretiyle bu konuda tazminata hükmedeceğini belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen “mülkiyet hakkının” ihlal edildiğini iddia etmiştir.
35. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
36. Anılan hüküm uyarınca Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).
37. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 18).
38. 6384 sayılı Kanun ile getirilen iç hukuk yoluna, ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği konuları ile Bakanlar Kurulu kararlarıyla belirlenen konularla sınırlı olmak üzere başvuru imkanı getirilmiş olup, bu konular dışında Komisyonun bir yetkisi bulunmamaktadır.
39. Öte yandan, başvurucu tarafından AİHM’e yapılan 6531/10 sayılı başvurunun da karara bağlandığı Mahmut EREN ve Diğerleri/Türkiye kararında, AİHM, yasal faizin enflasyon oranı karşısında yetersiz kalması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği şikâyeti hakkında gerçek bir değer kaybı bulunmadığından bahisle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğuna ve Devlet alacaklarına uygulanan en yüksek faizin borçlara uygulanmaması şikâyeti hakkında ise Mahkeme kararın kesinleşmesinden itibaren altı ay içinde başvurulmadığından bahisle süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir (Mahmut EREN ve Diğerleri/Türkiye, B. No: 3950/08, 17/9/2013).
40. Başvuru konusu olayda, başvurucu, mahkeme kararlarının geç icra edilmesi ve hüküm altına alınan alacağa uygulanan faiz oranının enflasyon oranından az olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de, ilgili mahkeme kararları 30/1/2000 tarihinde kesinleşmiş ve 22/12/2009 tarihinde alacağın son kısmı da ödenmiş olup, ayrıca AİHM, başvurucunun bu konuya ilişkin yaptığı başvuruyu değerlendirerek reddetmiştir.
41. Bu durumda, başvurucunun mülkiyet hakkına ilişkin şikâyetleri 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşen mahkeme kararlarına dayanması, mahkeme kararlarında belirlenen alacağın son kısmının 22/12/2009 tarihinde ödenmesi ve Tazminat Komisyonunca karar verildiği tarih itibarıyla şikayet konusu hakkında Komisyona bir yetki verilmemiş olması hususları bir arada değerlendirildiğinde, başvurunun mülkiyet hakkına ilişkin ihlal iddiaları zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
42. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu ihlal iddiasının 23/9/2012 tarihinden öncesine ait olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu bölümünün diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun
1. Mahkeme kararlarının geç icra edildiği iddiasının “kişi yönünden yetkisizlik”,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
17/7/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.