TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET EMİN İLHAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/10685)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Emin İLHAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Kemal DERİN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "silahlı
terör örgütüne üye olma" suçunu işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasında
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 25/6/2014 tarihinde Adana 2. İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde,
başvurunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden kabul
edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 1/12/2014 tarihinde, başvurunun
esas incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 19/12/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucu ve diğer iki şüpheli hakkında, Adana Devlet
Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 11/8/1998 tarihli ve E.1998/314
sayılı iddianamesi ile "silahlı terör
örgütüne üye olma" suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası
açılmış, dava, Adana 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.1998/368 sayılı
dosyasına kaydedilmiştir.
8. Adana 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin kapatılması
üzerine dava, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli)
E.2004/51 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
9. Mahkemece, 25/12/2007 tarihli ve E.2004/51, K.2007/184
sayılı karar ile başvurucunun, "silahlı
terör örgütüne üye olma" suçundan beraatine
karar verilmiştir.
10. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
8/12/2009 tarihli ve E.2008/10125, K.2009/12273 sayılı ilâmı ile eksik
incelemeye dayalı hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
11. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece,
20/8/2010 tarihli ve E.2010/33, K.2010/220 sayılı karar ile zamanaşımı
süresinin dolması nedeniyle başvurucu hakkında açılan kamu davasının
düşürülmesine karar verilmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin 22/1/2014 tarihli ve E.2013/4619, K.2014/634 sayılı ilâmı ile
onanmıştır.
13. Karar, 26/5/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu, 25/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun
102. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi ve 168. maddesinin ikinci
fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 25/6/2014 tarih ve 2014/10685 numaralı bireysel başvurusu
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından 11/8/1998 tarihinde hakkında açılan kamu davasında
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Esas Yönünden
18. Başvurucu, "silahlı
terör örgütüne üye olma" suçundan hakkında açılan kamu
davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
20. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
21. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "silahlı terör örgütüne üye olma" suçunu
işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan
suç 765 sayılı mülga Kanun’un 168. maddesinin ikinci fıkrasında hapis cezasını
gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç
isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına
girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
22. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut
başvuru açısından bu tarih, başvurucu hakkında Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu davasının açıldığı 11/8/1998 tarihidir.
Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak
karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay 9.
Ceza Dairesince Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/8/2010 tarihli hükmünün
onandığı 22/1/2014 tarihidir.
23. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucu ve diğer iki şüpheli hakkında, Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığının 11/8/1998 tarihli iddianamesi ile "silahlı terör örgütüne üye olma"
suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, davanın Adana 1 No.lu
Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.1998/368 sayılı dosyasına kaydedildiği tespit
edilmiştir. Adana 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin kapatılması üzerine,
davanın Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/51 sayılı dosyasına kaydedildiği,
Mahkemece, 25/12/2007 tarihli karar ile başvurucunun, "silahlı terör örgütüne üye olma"
suçundan beraatine karar verildiği, temyiz üzerine
hükmün, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 8/12/2009 tarihli ilâmı ile bozulduğu
belirlenmiştir. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece, 20/8/2010
tarihli karar ile zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle başvurucu hakkında
açılan kamu davasının düşürülmesine karar verildiği, başvurucunun temyizi
üzerine kararın, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 22/1/2014 tarihli ilâmı ile
onandığı anlaşılmıştır.
24. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış
ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No:
2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
25. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza
davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on
beş yıl beş aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu
sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
27. Başvurucu, yargılama makul
sürede sonuçlandırılmadığı için 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
28. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin on beş yıl beş aylık yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında, başvurucunun talep ettiği
tazminat miktarı da dikkate alınarak, başvurucuya net 10.000,00 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 10.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.