TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
TÜM EKİP İLAÇ A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/10738)
Karar Tarihi: 11/1/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hasan Tahsin GÖKCAN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Kamil KAYA
Başvurucu
TÜM EKİP İLAÇ A.Ş.
Vekili
Av. Mehmet Oğuz EVRENOS
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, alacak davasında sadece davacının beyanları esas alınarak hazırlanan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/7/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. İlaç üretimi ve satışı alanında faaliyet gösteren bir şirket olan başvurucu ile Sosyal Sigortalar Kurumu arasında, anılan Kurumun sağlık tesislerinde ihtiyaç duyulan bir kısım ilacın temini konusunda 18/3/2002 tarihli sözleşme imzalanmıştır.
8. Bu arada 5/7/2002 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2002/4331 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile ilaç firmalarının yıllık toplam kârı için üst sınır getirilmiştir.
9. 2003 yılında, Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kârlılık oranını aşmak suretiyle ilaç sattığı ve bu şekilde haksız kazanç temin ederek 373.110,04 TL kamu zararına sebebiyet verdiği iddiasıyla Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından Tuzla 1. (İstanbul Anadolu 6.) Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 10/12/2009 tarihinde başvurucu aleyhine alacak davası açılmıştır.
10. Başvurucu davaya cevabında davanın haksız olduğuna ilişkin başka itirazlarını ileri sürmekle birlikte esas olarak, davacı Kurum ile imzaladığı 18/3/2002 tarihli sözleşme gereğince Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmış imalatçı satış fiyatlarını aşmayan bedellerle ilaç sattığını, uyuşmazlığın çözümünde esas alınması gereken hukuki metnin Bakanlar Kurulu kararı değil anılan sözleşme olduğunu, bu sözleşmeye aykırı davranışının bulunmadığını savunmuştur.
11. Yargılama sürecinde Mahkemece taraflara delillerini sunmak üzere süre verilerek sunulan delillere göre mali müşavir ve hukukçu bilirkişiden rapor alınmış; bu raporun yeterli görülmemesi üzerine bu kez yeminli mali müşavir, hukukçu ve eczacıdan oluşan üç kişilik bilirkişi kurulundan 20/6/2012 tarihli rapor alınmıştır.
12. Söz konusu raporda, dava konusu alacakla ilgili dava dilekçesinde bahsi geçen teftiş raporlarının dosyada bulunmaması nedeniyle bu raporlarda yapılan hesaplamalar konusunda inceleme yapılamadığı ancak ilk bilirkişi raporuna karşı davacı vekili tarafından sunulmuş 24/1/2011 tarihli itiraz dilekçesinde davalı (başvurucu) Şirketin imal ettiği altı kalem ilaçla ilgili düzenlenmiş tabloda ilaç ismi, dönem başı ilaç tutarı, dönem içi toplam üretim, dönem sonu ilaç tutarı, satılan ilaç maliyeti ve net satış tutarı ile ilgili verilerin ayrı sütunlarda gösterildiği belirtilerek bu verilere göre yapılan hesaplamada başvurucu Şirketin Bakanlar Kurulu kararı ile öngörülen kâr oranını aşarak kazanç elde ettiğinin tespit edildiği ve bu kazancın 217.135,73 TL olduğu ifade edilmiştir.
13. Mahkeme 19/9/2012 tarihli ve E.2009/1457, K.2012/551 sayılı kararı ile dosya kapsamına uygun bulduğu 20/6/2012 tarihli rapora göre başvurucu Şirketin Bakanlar Kurulu kararında belirlenen kâr oranını aşmak suretiyle 2003 yılında haksız kazanç elde ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve 217.135,74 TL alacağın yasal faiziyle birlikte başvurucudan alınarak davacı Kuruma verilmesine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
“Bilirkişi kurulundan aldırılan 06.12.2010 tarihli raporda [bilirkişiler]; mevcut faturalar üzerinde yapılan incelemede taraflar arasında 18.03.2002 tarihinde akdedilen sözleşme uyarınca, liste fiyatlarını aşan faturalar tespit edilemediğini, davalının 2003 yılı gelir tablosu üzerinde yapılan incelemede, davalı firmanın 2003 yılı karlılık oranının % 3,17 olarak tespit edildiğini, söz konusu davada, davalı firma 2002 tarihli 4331 sayılı Bakanlar Kurulu kararının 2. maddesinde belirtilen ve imalatçı firmalar için sınırlama getiren % 15 kârlılık oranından daha az bir kâr elde etmesi sebebiyle davalının davacıya bir borcu olduğu tespit edilemediğini belirtmişlerdir.
Davacı kurumun itirazı üzerine dosya yeniden bilirkişi kuruluna tevdi edilmiş olup, bilirkişi kurulunun ibraz ettiği 20.06.2012 tarihli 2. bilirkişi kurulu raporunda; davalı şirketin Sağlık Bakanlığınca onaylanmış bulunan imalatçı satış fiyatlarını aşmamak üzere ilaç verdiği sabit olmakla birlikte, davacı kurumun kayıtlarına göre Bakanlar Kurulu kararında belirlenen kârlılık oranlarını aşarak ilaç sattığı, davalı kurumun kâr oranını aşmak suretiyle 2003 yılında sağladığı kazancın toplam 217.135,73 TL olduğunu belirtmişlerdir. Dosya içindeki bilirkişi kurulu raporu dosya kapsamına uygun olduğundan davalı vekilinin itirazlarının ve yeniden rapor alınması talebinin reddine ve dosya içindeki 06.12.2010 tarihli bilirkişi kurulu raporunun geçersiz sayılmasına karar verilmiştir.
Yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; davalı şirketin Bakanlar Kurulu kararlarında belirlenen kâr oranını aşmak suretiyle 2003 yılında sağladığı kazanç toplamının 217.135,74 TL olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekmiş[tir].”
14. Taraflarca temyiz edilen bu karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25/12/2013 tarihli ve E.2013/3723, K.2013/32738 sayılı ilamı ile onanmıştır.
15. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 2/5/2014 tarihli ve E.2014/9157, K.2014/14202 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
16. Nihai karar, başvurucuya 5/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu 1/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi şöyledir:
“Bir akdin mevzuu, kanunun gösterdiği hudut dairesinde, serbestçe tayin olunabilir.
Kanunun kat'i surette emreylediği hukuki kaidelere veya kanuna muhalefet; ahlaka (adaba) veya umumi intizama yahut şahsi hükümlere müteallik haklara mugayir bulunmadıkça, iki tarafın yaptıkları mukaveleler muteberdir.”
18. 818 sayılı mülga Kanun’un 97. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Bir şeyin yapılmamasına taalluk eyleyen borca muhalif surette hareket eden kimse mücerret muhalefet ile zarar ve ziyan tediyesine mecburdur.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 11/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, SGK ile yaptığı sözleşme kapsamında anılan Kuruma bağlı tesislere sattığı altı kalem ilaçta Bakanlar Kurulunca belirlenen kâr oranının üzerinde kazanç elde ettiği gerekçesiyle aleyhine dava açıldığını, yargılama sırasında delillerini sunmak üzere taraflara verilen kesin süre içinde davacı kurum vekilinin dosyaya sunduğu delillerin davayla ilgisi bulunmadığını, sonradan başka delil sunulmasına muvafakati bulunmadığını Mahkemeye bildirdiğini, yargılama sürecinde alınan 20/6/2012 tarihli bilirkişi raporunun dosyada mevcut delillere göre değil sadece davacı kurum vekilinin dilekçesinde yer alan iddialar, beyanlar ve miktarlar esas alınarak düzenlendiğini, buna rağmen Mahkemenin bu rapora göre hüküm kurduğunu belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti, tedbir ve yargılamanın yenilenmesi taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
21. Başvurucu, aleyhine açılan alacak davasında dosyada mevcut deliller değil sadece karşı tarafın sunduğu dilekçede yer alan beyanlar esas alınarak hazırlanan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulmasından şikâyet etmektedir. Başvurucunun iddiasının özü, Mahkemece hüküm verilirken davanın diğer tarafının beyanlarına üstünlük tanınarak delillere ilişkin dengesizlik yaratıldığı ve yargılamada eşitsiz bir konuma düşürüldüğüne ilişkin olduğundan anılan iddianın silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
22. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
23. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa'da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
24. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Sözleşme’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
25. “Hakkaniyete uygun yargılanma”nın temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır. Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi taraflara, dava dosyasındaki belgeler hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkını tanımayı, bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir. Bu anlamda mahkemece tarafların dinlenmemesi, taraflara delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hâle gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Feldbrugge/Hollanda, B. No: 8562/79, 29/5/1986, § 44).
26. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
27. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. J.J./Hollanda, B. No: 9/1997/793/994, 27/3/1998, § 43; Vermeulen/Belçika, B. No: 19075/91, 20/2/1996, § 33).
28. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında taraflara uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilecektir (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19).
29. AİHM, silahların eşitliği ilkesine uyulup uyulmadığını denetlerken somut olayda şikâyet konusu eşitsizliğin yargılamayı fiilen ve gerçekten adaletsiz kılıp kılmadığına bakmaktadır (Kremzow/Avusturya, B. No: 12350/86, 21/9/1993, § 75).
30. Bu bakımdan daha önce ulaşılamayan bilgi ve belgelere üst yargılama aşamasında ulaşılmış ve bunlara karşı iddia ve itirazlar dile getirilmiş ise silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılmayabilir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (4), B. No: 2013/251, 10/6/2015, § 22).
31. Somut olayda Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan kârlılık oranını aşmak suretiyle ilaç sattığı ve bu şekilde haksız kazanç temin ederek kamu zararına sebebiyet verdiği iddiasıyla başvurucu aleyhine alacak davası açılmıştır. Dava kapsamında Mahkemece, taraflara delillerini sunmak üzere süre verilerek dosya kapsamındaki dilekçe ve belgelere göre uyuşmazlığın çözümü için iki ayrı bilirkişi raporu alınmıştır.
32. Mahkemece dosya kapsamına uygun bulunarak hükme esas alınan 20/6/2012 tarihli bilirkişi raporunda, dava dilekçesinde bahsi geçen belgelerin dosyada mevcut olmaması nedeniyleincelenemediği ancak dava konusu alacağa dayanak olan ve başvurucu Şirketin sattığı altı kalem ilaçla ilgili davacı vekilinin sunduğu dilekçede yer alan satılan ilaç maliyeti ve net satış tutarı ile ilgili verilere göre hesaplama yapılarak başvurucu Şirketin bu ilaç satışlarından elde ettiği fazla kâr oranı ve bu orana göre elde edilen fazladan kazanç miktarının tespit edildiği belirtilmiştir.
33. Yargılama sonunda Mahkeme, anılan rapor doğrultusunda karar vermiş ve bu karar, temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.
34. Başvurucu; davacı Kurum vekilinin dilekçesinde yer alan iddialar, beyanlar ve miktarlar esas alınarak düzenlenen bu bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Başvuru konusu davada Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamada esas alınan verilerin, başvurucu Şirketin imal edip sattığı altı kalem ilaca ilişkin maliyet ve net satış tutarları olduğu, dayanak belgeleri dava dosyasına sunulmamakla birlikte satış miktarları ve tutarlarının davacı vekili tarafından rakamsal olarak Mahkemeye bildirdiği anlaşılmaktadır(bkz. § 12).
36. Başvurucu, davacı vekilince Mahkemeye sunulan bu bilgilerin doğru olmadığını, dolayısıyla bu verilere göre yapılan hesaplamanın gerçeği yansıtmadığını, bu konuda elinde bulunan delil ve belgeleri sunduğu hâlde bunların Mahkemece incelenmediğini başvuru formunda ileri sürmediği gibi bu yönde bir iddiayı yargılama sürecinde Derece Mahkemeleri önünde dile getirdiğine veya bu iddiayla ilgili bir delil sunduğuna ilişkin bilgiye de dosya kapsamında rastlanmamıştır.
37. Öte yandan başvurucu, bilirkişi kurulunca rapor hazırlanırken dikkate alınmak üzere delillerini sunma noktasında kendisine imkân tanınmadığı veya bu konuda karşı tarafın sunduğu bilgi ve belgeler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlara karşı çıkma hakkı tanınmadığı ya da bilirkişilerce değerlendirilmesini istediği delillerin toplanması talebinin Derece Mahkemelerince dinlenmediği yönünde bir iddia da ileri sürmemiştir. Başvurucunun, davacı vekili tarafından rakamsal olarak Mahkemeye bildirilen verilerle ilgili belge sunulmamasından şikâyet ettiği anlaşılmaktadır.
38. Yapılan bu tespitlere göre başvurucunun yargılama sürecinde talep ve delillerini sunma, karşı tarafça sunulan deliller hakkında bilgi sahibi olma ve bunlara itiraz etme olanağı bulduğu, yargılamanın bir bütün olarak adil olmadığına ilişkin bir bulguya da rastlanmadığı dikkate alındığında yargılama sürecinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri bakımından bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.