TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALPER EMİN ULUÇAY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/11329)
Karar Tarihi: 16/2/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör Yrd.
Gökçe GÜLTEKİN
Başvurucu
Alper Emin ULUÇAY
Vekili
Av. İbrahim ELKATMIŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, adil yargılanma hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 4/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvurucu 3/4/2009 tarihinde gözaltına alınmış; hakkında Isparta Cumhuriyet Başsavcılığının 10/6/2009 tarihli iddianamesi ile cinsel saldırı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, tehdit ve hakaret suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. Isparta Ağır Ceza Mahkemesinin 8/2/2011 tarihli kararı ile başvurucunun atılı suçlardan hapis ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"Duruşmalar sürecini yansıtan zabıtları içeren tüm dosya kapsamı hükme esas delillerden olup, bu deliller ışığında değerlendirme yapılmak gerektiğinde,
Sanık ve katılan'ın Süleyman Demirel Üniversitesi Sütçüler Hasan Gürbüz Meslek Yüksek Okulunda öğrenci oldukları birbirleriyle arkadaşlık kurdukları, sanığın aşırı kıskançlığı ve katılanın özel hayatına giyim kuşamına müdahelesi nedeniyle katılanın arkadaşlığını bitirmek istediği, ancak sanığınÜlkü ocakları başkanı yardımcısı olduğunu ileri sürerek katılanı korkutmaya çalıştığı, 2009 yılı Mart ayı sonlarında katılana gelen bir havaleyi almak üzere katılanın yanlız başına PTT'ye gitmesi akabinde geç kalması nedeniyle sanığın kıskançlık göstererek kendisini arayıp sebebini sorduğu katılanın ise izah ettiği, katılanın mezarlık yanından geçtiği sırada sanığın bir otomobil ile gelerek katılanı bağırıp çağırmak suretiyle ve kolunu da burkarak kaldığı öğrenci evine götürdüğü, burada ellerini de bağladığı,sanığın cinsel organını katılanın cinsel organına sürterek 'az kaldı istersem sana sahip olabilirim bunu sen istedin, seni T.U. yapacağım' diyerek tehdit ettiği, katılanınanüsüne cinsel organını sokmaya teşebbüs ettiği, katılanın yalvarması ve ağlama krizine girmesi nedeniyleiplerini çözüp saat 23:30 sıralarında serbest bıraktığı,kaldığı yurda götürüp ayrıldığı ayrıcakatılana bütün bu olayları başka birisine anlatmaması aksi takdirde kendisini mahvedeceğini, sevdiklerini ve ailesini göremeyeceğini söyleyerek tehdit ettiği, olay sonrasında katılanın telefonundan defalarca aradığı, katılanın da konuşmaları kaydettiği, bir konuşmasında 'seniyedi sülalenin ecdadını ben sinkaf edeyim, senin yaptığın şeyin ne kadar mantıksız öküzce olduğunu yüzüne söyleyeceğim' diyerek hakaret ettiği bu şekildeAdli Tıp Kurumu Başkanlığının 25/6/2010 tarihli raporuyla dakatılanın maruz kaldığı cinsel saldırı eylemi nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun bildirildiği görülmekle sanığın aşağıdaki şekilde cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir."
8. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 5/5/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.
9. Başvurucu 14/6/2014 tarihinde yakalanmış ve ceza infaz kurumuna sevk edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
10. Mahkemenin 16/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
11. Başvurucu 14/6/2014 tarihinde haksız olarak tutuklandığını iddia etmiştir.
12. Anayasa’nın 19. maddenin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise bireylerin bu haktan şekil ve şartları kanunda gösterilen bazı istisnai durumlarda mahrum edilebileceği kuralı yer almaktadır (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 38). Buna göre hürriyetten yoksun bırakılma ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Fikret Eskin, B. No: 2012/348, 4/12/2013, § 39). "Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi" amacıyla kişilerin hürriyetinden yoksun bırakılması maddenin ikinci fıkrasında sayılan hallerden biridir (Devrim Rehber, B. No: 2012/1284, 16/7/2014, § 20).
13. Somut olayda başvurucunun Isparta Ağır Ceza Mahkemesinin 8/2/2011 tarihli kararıyla hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve bu karar Yargıtay tarafından onanmıştır. Mahkemenin vermiş olduğu mahkûmiyet kararı sonrasındaki bu tutma hâli, Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi" kapsamındadır (Devrim Rehber, § 21).
14. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
17. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
18. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).
19. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 5 yıl 1 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
2. Diğer İhlal İddiaları
21. Başvurucu; hakkında yürütülen ceza yargılamasında delillerin eksik ve hatalı değerlendirildiğini, haksız ve hukuka aykırı olarak mahkûmiyetine kararı verildiğini, masumiyet karinesine riayet edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
23. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânını verir (Naci Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).
24. Somut olayda Isparta Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada, katılanın ve tanıkların beyanları, başvurucunun savunması, adli raporlar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır. Başvurucunun iddialarının esas itibarıyla Derece Mahkemelerince verilen kararların yetersiz araştırmaya dayalı olduğuna, delillerin değerlendirilmesinde isabet bulunmadığına ve dolayısıyla kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmekte ise de Derece Mahkemelerince yürütülen yargılama sırasında başvurucunun, karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerle ilgili bilgi sahibi olma, bunlara karşı etkili bir şekilde itiraz etme, kendi delillerini ve iddialarını sunma konularında bir sorunla karşılaştığına dair bir bulguya rastlanmadığı gibi yapılan yargılamada Mahkeme ve Yargıtay kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
25. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında (bkz. § 22) kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
28. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
29. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
30. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
31. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Isparta Ağır Ceza Mahkemesine (E.2009/175, K.2011/27) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.