TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CEMAL İNCE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/11411)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan
ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal
TERCAN
|
|
|
Hasan
Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir
ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem
Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Cemal
İNCE
|
Vekili
|
:
|
Av. Turan
İNCE
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, işçi alacaklarının
tahsili istemiyle, 3/9/2003 tarihinde açtığı davanın
makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, ihlalin tespiti ile manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 3/7/2014
tarihinde Erbaa Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede dosyanın Komisyona sunulmasına engel bir durumunun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca,
30/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi
Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 6/3/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile
başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet
Bakanlığının 19/3/2015 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, işçi alacaklarının
tahsili istemiyle, 3/9/2003 tarihinde, işveren Erbaa
Belediye Başkanlığı aleyhine dava açmıştır.
8. Erbaa Asliye Hukuk Mahkemesi (İş
Mahkemesi sıfatıyla), 15/10/2008 tarihli ve
E.2003/448, K.2008/321 sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne hükmetmiştir.
9. Tarafların temyiz istemi üzerine
karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 1/4/2011 tarihli ve
E.2009/5277, K.2011/9699 sayılı ilâmıyla, eksik incelemeye dayalı hüküm
kurulduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
10. Mahkeme bozma ilâmına uyarak
yeniden yaptığı yargılama sonucunda, 19/12/2013
tarihli ve E.2011/239, K.2013/650 sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne
hükmetmiştir.
11. Tarafların temyiz istemi üzerine
karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 8/5/2014 tarihli
ve E.2014/11941, K.2014/14917 sayılı ilâmıyla onanmıştır.
12. Onama kararı, 26/6/2014
tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu, 3/7/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası,
30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin
birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (bkz. B. No:
2013/6792, 18/6/2014, §§ 16–20).
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/7/2014 tarih ve 2014/11411
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, işçi alacaklarının
tahsili istemiyle, 3/9/2003 tarihinde açtığı davanın
makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, 3/9/2003
tarihinde açtığı davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali
iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün
olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme
metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve
adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın
36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği
açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39)
20. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın
kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki
tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde
göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
21. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, işçi alacaklarının tahsili istemiyle açılmış bir davanın söz konusu
olduğu görülmekle, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul
hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı
kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye
başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru
açısından bu tarih 3/9/2003 tarihidir.
23. Sürenin bitiş tarihi ise
yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013,
§ 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş
tarihinin, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin onama kararının verdiği 8/5/2014 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
24. Makul sürede yargılanma hakkına
ilişkin olarak yapılan değerlendirmede önemli bir ölçüt olan başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri
çerçevesinde, gerek bireylerin ekonomik geleceği gerek çalışma barışı açısından
arz ettiği önem nazara alındığında, iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi
hususunda yargı organlarının özel bir itina göstermesi gerekmektedir. Bu
nedenle kanun koyucu iş hukukunun çalışanı koruyucu niteliğini ve iş
davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin dışında sözlü yargılama
usulüne tabi özel bir iş yargılaması sistemi ihdas ederek iş davalarının,
konunun uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde
sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No: 2013/772, 7/11/2013,
§ 59).
25. 6100 sayılı Kanun’un 447.
maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri
yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da
uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü
yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir
incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek
dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, §§ 64-65).
26. Başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde;
yargılamanın, iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların niteliği, başvurucu
açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında
makul görülemeyecek derecede uzun bir süre olan on yıl sekiz ay sonunda neticelendiği,
yargılama süresinin uzamasında büyük oranda, delillerin toplanmasında ve
bilirkişi raporlarının temininde geçen süreler ile ilk temyiz incelemesinde
Yargıtay önünde geçen iki buçuk yıllık sürenin etkili olduğu anlaşılmaktadır.
27. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya
konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde görüldüğü anlaşılmakla, 5521
sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere
ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 14).
28. 5521 sayılı Kanun’un öngördüğü
yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet
eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No:
2013/3442, 20/3/2014, §§ 33-55).
29. Başvuruya konu davada yer alan kişi
sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği
çerçevesinde davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı
bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on yıl
sekiz aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden
31. Başvurucu, yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 15.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
32. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin on yıl sekiz aylık yargılama
süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya
net 13.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu yapılan ve dosyadaki
belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet
ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 13.000,00 TL manevi
TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10
TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini
takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay
içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği
tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.