TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÖMER YILMAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/11448)
Karar Tarihi: 19/7/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucu
Ömer YILMAZ
Vekili
Av. Murat Şenol KAYIR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, görevden alma işlemine karşı açılan davada gerekçesiz karar verildiği ve yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı savıylaadil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından görüş sunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Hakkari Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünde müdür olarak görev yapmakta iken başka bir göreve atanmak üzere 9/1/2004 tarihli müşterek kararname ile görevinden alınmıştır. Başvurucu, söz konusu görevden alma işleminin iptali ve işlem nedeniyle yoksun kaldığını ileri sürdüğü parasal hakların tazmini istemiyle 19/1/2004 tarihinde dava açmıştır.
9. Van 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 16/9/2004 tarihli kararıyla özetle hukuken geçerli somut bir neden sunulmadan tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline ve işlem nedeniyle mahrum kalınan parasal hakların başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir.
10. Danıştay Beşinci Dairesi 11/12/2007 tarihli kararıyla, yeterli yöneticilik deneyimi ve mesleki tecrübesi olmadan kariyer ve liyakat ilkelerine aykırı olarak müdürlük görevine atandığı anlaşılan başvurucunun bu görevinden alınmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesine yer vermek suretiyle Mahkemenin kararını bozmuştur. Bozma kararına karşı yapılan karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 20/4/2010 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.
11. Mahkeme 30/12/2010 tarihli kararıyla bozma ilamına uymuş ve gerekçesinde 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca kurumların, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya daha üst kadrolara naklen atayabilmelerinin mümkün olduğunu belirtmiştir. Kararda, memurların naklen atanmaları konusunda idarelere takdir yetkisi tanındığı, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması durumunda işlemin hukuka aykırı addedilebileceği hususlarına vurgu yapılmıştır. Somut olaya ilişkin olarak da başvurucunun müdürlük görevine atanmadan önce bulunduğu görevlerin niteliği ve hizmet süreleri dikkate alındığında yeterli yöneticilik deneyimi ve mesleki tecrübesi olmadan, kariyer ve liyakat ölçütlerine aykırı bir biçimde Hakkari Sanayi ve Ticaret il müdürü görevine atanmış olduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak Mahkeme, müdürlük görevinden alınma işleminin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
12. Söz konusu karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 25/6/2013 tarihli kararıyla onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Dairenin 18/4/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 19/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
16. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).
17. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
18. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama sürecinin niteliği dikkate alındığında yaklaşık 10 yıl 3 aylık yargılama süresinin makul olmadığısonucuna varmak gerekir.
19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, Mahkeme ilamında yer alan gerekçenin yeterli olmadığını ileri sürmüştür.
21. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak açıkça gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
22. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
23. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
24. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
25. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
26. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
27. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).
28. Somut olayda Mahkeme tarafından, ilgili mevzuat hükümleri ve somut olaya ilişkin durum birlikte değerlendirilmek suretiyle sonuca varıldığı anlaşılmıştır. Mahkeme işleme ilişkin hukuka uygunluk denetimini, başvurucunun müdürlük görevine atanmasının kariyer ve liyakat ilkeleri ile bağdaşmadığı kanaati üzerinden gerçekleştirmiş ve gerekçesini bu durum temelinde kurgulamıştır. Bu bağlamda Mahkeme, idarenin 657 sayılı Kanun uyarınca sahip olduğu takdir yetkisini de dikkate alarak kariyer liyakat ilkeleri ile bağdaşmadığı sonucuna vardığı bir atama işlemi sonucu bulunulan müdürlük görevinden alınma işlemini hukuka uygun bulmuştur.
29. Bu durumda yapılan yargılama sonunda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe ( bkz. §11) bulunduğu ve karar düzeltme aşamasında verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan gerekçelerle, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
31. Başvurucu ayrıca, sunduğu delillerin dikkate alınmadığını; duruşmasız yapılan yargılamada savunma hakkının kısıtlandığını ileri sürmüştür.
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine eklemesi şarttır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
33. Başvurucu, ihlal gerekçelerini sunarak olaya ilişkin iddialarını kanıtlama yükümlülüğü altında olmasına rağmen, ihlal iddialarını soyut ve genel ifadelerle ileri sürmüş; sunduğu hangi delillerin Mahkemece dikkate alınmadığını açıklamamıştır. Ayrıca başvurucu, hangi aşamada duruşma istediğini belirtmediği gibi yargılamanın duruşmalı yapılmasının talep edildiğine dair bir bilgi ya da belgenin dosya içeriğine sunulmadığı anlaşılmıştır.Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
35. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine kar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
36.Başvurucu, 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
37. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
38. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığındabaşvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Van 1. İdare Mahkemesine (E.2010/1992, K.2010/2342) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.