TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FETULLAH GÜLEN BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2014/11499)
|
|
Karar Tarihi: 22/9/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Elif KARAKAŞ
|
Başvurucu
|
:
|
Fetullah GÜLEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurullah ALBAYRAK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru,
www.yeniakit.com.tr ve www.sabah.com.tr adlı internet sitelerinde çıkan haberlere
karşı erişimin engellenmesi talebinin mahkemece kabul edilmemesi nedeniyle
şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/7/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci
Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4.
2014/11499 ve 2014/11515 numaralı başvuruların konu bakımından aynı nitelikte
bulunmaları nedeniyle 2014/11499 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve
incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6.
Başvurucu hakkında “www.yeniakit.com.tr”
adlı internet sitesinde "Gülen'in
finansörü Yahudi vakıfları",
"İkamet
onayı CIA'dan", "Gülen hakkında flaş karar", "DIŞİŞLERİ'NDE
PARALEL TEMİZLİK!", "3 yıldır beddua ediyorsunuz ama ölmüyor!" başlıklı haberler yayımlanmıştır.
7. Yine “www.sabah.com.tr” adlı internet sitesinde
"Gülen'den PKK'ya ittifak
mektubu", "Üçlü paralel cephe", "3 yıldır bedduanız kabul
olmuyor", "Polis imamı kayıp yargı imamı ABD'de", "Paralel
yargının 2 numarası" başlıklı haberler yayımlanmıştır.
8. Başvurucu, söz konusu internet sitelerindeki haberlere
erişiminin engellenmesi talebiyle 9/5/2014 tarihinde Ankara
5. Sulh Ceza Mahkemesine başvurmuştur.
9. Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi, “www.yeniakit.com.tr” adlı internet sitesindeki haberler
yönünden 9/5/2014 tarihli ve 2014/477 Değişik İş
sayılı kararıyla;“www.sabah.com.tr” adlı internet sitesindeki haberler
yönünden ise 9/5/2014 tarihli ve 2014/475 Değişik İş sayılı kararıyla "...Kişilik hakları kişinin hür ve bağımsız
varlığının önemli bir parçası olup; kişinin yaşadığı toplumda, ilişki kurduğu
çevrede şerefi ve saygınlığını sarsacak, onu küçük düşürecek, yanlış tanıtacak,
zora sokacak, düşmanca bir ortama itecek her türlü davranış kişilik haklarına
saldırıdır. Talep edenin kişiliğine yönelik talep edeni hedef alan nitelikte
yayın içeriği tespit edilmemiştir. Basının haber verme hakkı gerçeklik,
güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi, konu ile anlatım arasında düşünsel
bağlılık temel kuralları ile sınırlıdır, gerçeklik somut gerçeklik olmamakla
birlikte olayın haberin veriliş biçimine uygunluk olarak anlaşılması gereken
gerçekliktir. Maddi gerçekliğin saptanmasından sonra yayın yapılabileceği kabul
edilecek olursa haber verme hakkı sınırlandırılmış olur. Basın maddi gerçeği
araştırma ve ortaya çıkarma görevi ile sorumlu değildir. Önemli olan ortaya
çıkan bir olayın iddiaya uygun bir biçimde yayınlanmasıdır. Yayınlanan yazı
içeriğinin haber niteliğinde olduğu ve basın hürriyeti kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği" gerekçesiyle taleplerin reddine
karar vermiştir.
10. Başvurucunun anılan kararlara yaptığı itirazlar sırasıyla
Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 4/6/2014 tarihli
ve 2014/279 Değişik İş sayılı ve Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2/6/2014
tarihli ve 2014/299 Değişik İş sayılı kararlarıyla reddedilmiştir. Bu kararlar
başvurucuya 16/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 14/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
12. 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan
Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanun'un 6/2/2014 tarihli ve 6518 sayılı Kanun’un 93. maddesi
ile değişik "İçeriğin yayından
çıkarılması ve erişimin engellenmesi" başlıklı 9. maddesi
şöyledir:
(1) İnternet ortamında
yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden
gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna
ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin
yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine
başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir.
(2) İnternet ortamında
yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden
kişilerin talepleri, içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç yirmi
dört saat içinde cevaplandırılır.
(3) İnternet ortamında
yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talepleri
doğrultusunda hâkim bu maddede belirtilen kapsamda erişimin engellenmesine
karar verebilir.
(4) Hâkim, bu madde
kapsamında vereceği erişimin engellenmesi kararlarını esas olarak, yalnızca
kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak
(URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verir. Zorunlu
olmadıkça internet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin
engellenmesine karar verilemez. Ancak, hâkim URL adresi belirtilerek içeriğe
erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi
hâlinde, gerekçesini de belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına
yönelik olarak erişimin engellenmesine de karar verebilir.
(5) Hâkimin bu madde
kapsamında verdiği erişimin engellenmesi kararları doğrudan Birliğe gönderilir.
(6) Hâkim bu madde
kapsamında yapılan başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın
karara bağlar. Bu karara karşı 4/12/2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.
(7) Erişimin
engellenmesine konu içeriğin yayından çıkarılmış olması durumunda hâkim kararı
kendiliğinden hükümsüz kalır.
(8) Birlik tarafından
erişim sağlayıcıya gönderilen içeriğe erişimin engellenmesi kararının gereği
derhâl, en geç dört saat içinde erişim sağlayıcı tarafından yerine getirilir.
(9) Bu madde
kapsamında hâkimin verdiği erişimin engellenmesi kararına konu kişilik hakkının
ihlaline ilişkin yayının başka internet adreslerinde de yayınlanması durumunda
ilgili kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi hâlinde mevcut karar bu
adresler için de uygulanır.
(10) Sulh ceza
hâkiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde
yerine getirmeyen sorumlu kişi, beş yüz günden üç bin güne kadar adli para
cezası ile cezalandırılır."
13. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "Genel olarak" kenar başlıklı
49. maddesi şöyledir:
"Kusurlu ve
hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili
yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına
kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14.
Mahkemenin 22/9/2016 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15.
Başvurucu,
i. İnternet
sitesinde yayımlanan haberlerde haksız ve mesnetsiz olarak suçlandığını, bir
soruşturma ya da kovuşturma konusu olmayan iddialarla açıkça suçlu ilan edilerek
masumiyet karinesinin çiğnendiğini, ayrıca haberde kullanılan söylem tarzının
nefret söylemi boyutunda olduğunu, ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilemeyeceğini, söz konusu iddiaların doğru olmaması ve engellenmesi
gerektiğinin açık olmasına rağmen kişilik haklarının saldırıya uğradığı
iddiasıyla yapmış olduğu erişimin engellenmesi talebinin derece mahkemesi ve
itiraz mercii tarafından söz konusu yayının basın özgürlüğü kapsamında olduğu
gerekçesi ile reddedildiğini belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan “adil yargılanma hakkı” ile 38. maddesinde
güvence altına alınan “masumiyet karinesi”nin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
ii. Başvurucu ayrıca, 97(20) sayılı Avrupa Konseyi'nin Bakanlar
Komitesi Kararı'nda nefret söyleminin hoşgörüsüzlüğe dayalı başka nefret
biçimlerini yayan, kışkırtan teşvik eden veya meşrulaştıran her türlü ifade
etme biçimi ile muhakkak belirli bir kişiye veya gruba yönlendirilmiş yorumları
kapsayacağının belirtildiğini, BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin
20. maddesinde "ayrımcılığı, düşmanlığı
veya şiddeti kışkırtan her türlü ulusal, ırkçı veya dinsel nefret savunusu"nun
hukuk dışı ve yasak olduğunun belirtildiğini, 12/2/2004
tarihli Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Deklarasyonu'nda siyasi tartışma
özgürlüğünün, ırkçı fikirleri veya nefreti, yabancı düşmanlığını, herhangi bir
hoşgörüsüzlük biçimini kışkırtan görüşleri kapsamadığının ifade edilmesi
suretiyle nefret söyleminin ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilemeyeceğinin belirtildiğini, erişimin engellenmesi talebi
reddedilen haberlerin, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemesi gerektiği
ve nefret söylemi de içermesi nedeniyle mahkeme ve itiraz mercii tarafından
talebinin reddedilmesinin güncel ve kişisel hakkının zedelenmesine neden
olduğunu ileri sürmüş, hak ihlalinin tespitine ve ihlalin giderilmesine karar
verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
16.
Başvurucu 2/10/2014 tarihli ek beyan dilekçesinde,
basında yer alan ifadeler sebebiyle maddi ve manevi varlığının zedelendiğini,
şeref ve itibarına yönelik saldırıların Devlet tarafından önlenmediğini
belirterek, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi
varlığı koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Söz
konusu dilekçe, başvuru süresi geçirildikten sonra Anayasa Mahkemesine
sunulduğundan değerlendirmelerde dikkate alınmaması gerekir.
17. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, hakkında internet sitelerinde
yayımlanan haberler nedeniyle Anayasa'nın 36. ve 38. maddesinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de belirtilen ihlal iddialarının
özü; söz konusu haberlerin, şeref ve itibara yönelik bir müdahale
oluşturduğudur. Bu sebeple mevcut davanın koşullarında şikâyetin bir bütün
olarak Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi
uygun görülmüştür.
18.
Masumiyet karinesi, kişinin suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama
makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilmemesini ve
suçlu muamelesine tabi tutulmamasını güvence altına alır. Anayasa Mahkemesi,
yargılama makamları veya diğer devlet görevlilerinin ifadeleri veya
kışkırtmasına dayanmayan basın ve yayın organlarındaki yazılar veya bazı küçük
düşürücü haberlerle ilgili şikâyetleri, bir bütün olarak şeref ve itibarın
korunmasını isteme hakkı kapsamında değerlendirmektedir (Kürşat Eyol, B.
No: 2012/665, 13/6/2013, § 26; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617,
8/4/2015, § 31).
19. Bireyin
şeref ve itibarı, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır.
Devlet, bireylerin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfî
olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür.
Ancak devletin, bireylerin maddi ve manevi varlığına yönelik olarak üçüncü
kişilerce yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurma çerçevesindeki
pozitif yükümlülüğü, mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli
kılmaz. Üçüncü kişilerin haksız müdahalelerine karşı bireyin korunması hukuk
muhakemesi yoluyla da mümkündür. Nitekim üçüncü kişilerce şeref ve itibara
yapılan müdahaleler için ülkemizde hem cezai hem de hukuki koruma
öngörülmüştür. Hakaret, ceza hukuku anlamında suç, özel hukuk anlamında ise
haksız fiil olarak nitelendirilmekte ve tazminat davasına konu
edilebilmektedir. Dolayısıyla bireyin, üçüncü kişilerce şeref ve itibarına
müdahale edildiği iddiasıyla hukuk davası açarak da bir giderim sağlaması
mümkündür (Adnan Oktar (3), B.
No: 2013/1123, 2/10/2013, § 35).
20.
Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda
bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle
derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi
koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve
Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§§ 19, 20).
21. Şeref ve itibara yönelik müdahaleler
nedeniyle öngörülmüş farklı hukuki yollardan somut olaya özgü olan 5651 sayılı
İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla
İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un ilgili hükümleri
kapsamında "erişimin engellenmesi"nin
talep edilmesi, basın açısından basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasına karşı
başvurulan ve klasik yargılama faaliyetlerinden daha kısa sürede netice
alınmasını sağlayan bir başvuru yoludur. İnternet ortamındaki bir yazının
kötü tesirleri nasıl geniş bir alana süratle yayılıyorsa erişimin engellenmesi
yoluyla bunun giderilmesinin de aynı geniş alanda ve süratle gerçekleşmesi
sağlanarak kişilerin koruması amaçlanmaktadır (Aziz
Yıldırım (5), B. No: 2013/9037, 23/3/2016,
§ 32).
22. Bu yöntem, her türlü haber ve yazı hakkında başvurulabilecek
bir hukuki yol değildir. Anayasa’nın 32. maddesinde “kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması” hâllerinden
bahsedilmektedir. Şeref ve itibara “dokunan”
her yayının “kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl”
etmesi söz konusu olmayacağına göre cevap veya erişimin engellenmesi yolu
yalnızca şeref ve itibara müdahale edildiği hâllerde değil, ancak şeref ve
itibara hukuka aykırı müdahale edildiği hâllerde kullanılabilir. Hukuka
aykırılık ise bu değerlere yönelik “gerçek
dışı açıklamalar varsa” söz konusu olabilir. Bunun sonucu olarak bir
kişinin şeref ve itibarına müdahale edilmesine rağmen yapılan yayın gerçeğe
uygun ise erişimin engellenmesi talebi reddedilebilecektir (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik [GK], B.
No: 2013/6237, 2/7/2015, § 47). Öte yandan anılan
maddenin ikinci fıkrasına göre düzeltme ve cevap yayımlanmazsa, yayımlanmasının
gerekip gerekmediğine hâkim tarafından ilgilinin müracaat tarihinden itibaren
en geç yedi gün içerisinde karar verilir.
23. Erişimin engellenmesi yolu çekişmesiz bir yargı yolu olduğu
ve karardan etkilenecek yayın organının temsilcileri ile sorumlu kişiler
silahların eşitliği ilkesinden faydalanamadığı için bu konuda verilen kararlar,
basın yolu ile kişilik hakkının ihlali nedeniyle açılan diğer ceza veya hukuk
davalarında da bir kesin hüküm teşkil etmemektedir. Erişimin engellenmesi
hakkı, Anayasa’nın İkinci Kısım’ının “Kişinin
Hakları ve Ödevleri” başlıklı İkinci Bölüm’ünde
güvence altına alınan, kitle iletişim araçları tarafından bireylerin şeref ve
itibarlarına yönelik olarak yapılan müdahaleleri gecikmeksizin bertaraf
edebilmek ve böylece kişilik hakkının diğer koruma yollarına nazaran daha hızlı
korunmasını sağlamak amacıyla tanınmıştır. Bu sebeple erişimin engellenmesi
hakkı bir müeyyide niteliği taşımasına rağmen bu hakkın kullanılması ya da
kullanılmaması, hak sahibinin bu nedenle diğer dava haklarını kullanmasını
etkilemez (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik,
§ 51).
24. Türk hukuk sisteminde, erişimin engellenmesi hakkının
kullanılması yollarından ilki olan ve somut başvuruda kullanılmış bulunan sulh
ceza hâkimliklerinde çekişmesiz yargı yolu, karardan etkilenecek olan internet
sitesi sorumlularının yargılanma hukukuna yönelik olarak usule ilişkin
güvencelerinin kullandırılamadığı dolayısıyla çatışan haklar arasında
dengelemenin yapılmasının zorlaştığı bir yoldur. Erişimin engellenmesi kararı
gerçek dışı olduğu belirtilen haberin ortadan kaldırılması işlevine sahiptir.
Çekişmesiz bir dava sonucunda bu kararı verebilmek ancak hukuka aykırılığın ve
gerçek dışılığın çok belirgin olduğu ve zararın süratle giderilmesinin zaruri
olduğu hâllerde mümkündür. Bu sebeple bireyin şeref ve itibarının korunması
için hukuk düzenindeki diğer yollara göre oldukça dar bir alanda etkili bir yol
olduğu kabul edilmelidir (bkz. Ahmet Oğuz
Çinko ve Erkan Çelik, § 61).
25. Haber yayını yapan internet
sitelerince yapılan bir haber nedeniyle şeref ve itibar hakkına hukuka aykırı
olarak gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun asıl gayesinin, zararının telafi
edilmesi olduğu dikkate alındığında özellikle somut başvuruya konu ihlal
iddiasına benzer uyuşmazlıklar açısından, koşullara göre diğer ceza veya hukuk
yollarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olduğu anlaşılmaktadır. Dahası başvurucu, açacağı çekişmeli
bir hukuk davasında müdahalenin önlenmesini, durdurulmasını veya devam eden
müdahaleye son verilmesini, müdahalenin hukuka aykırılığının saptanmasını,
maddi veya manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. (bkz. Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik, § 63).
26. Ayrıca başvuru konusu olayda, başvurucu hakkındaki olumsuz
söylemlerin, liderliğini başvurucunun yaptığı yönünde kamuoyunda tereddüt
bulunmayan bir harekete atfedilen ve kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan
bazı olaylara dayanması, ırkçı nefreti, yabancı düşmanlığını, ayrımcılığı veya
dinsel hoşgörüsüzlük dâhil olmak üzere nefret biçimlerini yayan, kışkırtan,
teşvik eden veya meşrulaştıran ifadeler içermemesi nedeniyle "nefret söylemi" olarak nitelendirilemeyeceği
kabul edilmektedir (Fetullah Gülen [GK], B.No:
2014/12225, 14/7/2015, §§ 36-45).
27. Yukarıda yer verilen tespitler çerçevesinde başvurucunun,
sulh ceza hâkimliklerinin görevinde bulunan erişimin engellenmesi yolu
dışındaki daha etkili diğer koruma yollarına başvurmadığı anlaşıldığından
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının
tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez.
28.
Açıklanan nedenlerle, başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Anayasa'nın 17. maddesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B.
Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/9/2016
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.