TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM SİLGU
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1207)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim SİLGU
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa ERASLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, “silahlı
terör örgütüne üye olmak” suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı
davanın halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 24/1/2014 tarihinde
İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 24/7/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 1/12/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 11/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250. maddesi ile yetkili) yürütülen soruşturma kapsamında
16/9/2008 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır.
8. Başsavcılık tarafından 19/9/2008
tarihinde ifadesi alınan başvurucu hakkında, İstanbul 9. Ağır Ceza
Mahkemesinden (CMK. 250. maddesi ile görevli) tutuklama talebinde bulunulmuş,
Mahkemece, 19/9/2008 tarih ve 2008/104 Sorgu sayılı
karar ile tutuklama talebinin reddine, başvurucunun serbest bırakılmasına karar
verilmiştir.
9. Başvurucu ve diğer iki şüpheli hakkında, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile
yetkili) 4/11/2008 tarih ve E.2008/1347 sayılı
iddianamesi ile "silahlı terör örgütüne
üye olmak, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el
değiştirmesi, terör örgütünün propagandasını yapmak, kamu malına zarar vermek,
2911 ve 6136 sayılı Kanunlara muhalefet" suçlarını işledikleri
iddiasıyla kamu davası açılmış, dava İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK.
250. maddesi ile görevli) E.2008/283 sayılı dosyasına
kaydedilmiştir.
10. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, 21/5/2013
tarih ve E.2008/283, K.2013/127 sayılı karar ile başvurucunun, "kamu malına zarar vermek ve tehlikeli
maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi"
suçlarından beraatine, "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl
3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, başvurucu hakkında "2911 sayılı Kanun'a muhalefet ve terör
örgütünün propagandasını yapmak" suçlarından açılan kamu
davasının ertelenmesine karar verilmiştir.
11. Karar başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup, temyiz
incelemesi devam etmektedir.
12. Başvurucu, 24/1/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
13. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası; 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (e) bendi;
6/10/1983 tarih ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 23.
maddesinin (b) fıkrası; 2/7/2012 tarih ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın
Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un
Geçici 1. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 24/1/2014 tarih ve 2014/1207 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, 16/9/2008 tarihinde
gözaltına alınarak 19/9/2008 tarihinde serbest bırakıldığını, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini
ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
16. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
17. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
18. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen
adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
19. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
20. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "silahlı terör örgütüne üye olmak, tehlikeli
maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, terör örgütünün
propagandasını yapmak, kamu malına zarar vermek, 2911 sayılı Kanuna
muhalefet" suçlarını işlediği
iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat
olunan suçlar 5237 ve 2911 sayılı Kanunlarda hapis ve adli para cezasını
gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç
isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına
girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014,
§ 32).
21. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da
kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun gözaltına alındığı 16/9/2008
tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai
olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa
Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No:
2013/695, 9/1/2014, § 35).
22. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 16/9/2008 tarihinde gözaltına alınan ve 19/9/2008 tarihinde
serbest bırakılan başvurucu ile diğer iki şüpheli hakkında, Başsavcılığın
4/11/2008 tarihli iddianamesi ile "silahlı
terör örgütüne üye olmak, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması
veya el değiştirmesi, terör örgütünün propagandasını yapmak, kamu malına zarar
vermek, 2911 ve 6136 sayılı Kanunlara muhalefet" suçlarını
işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, davanın İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2008/283 sayılı dosyasına kaydedildiği tespit edilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılamada, başvurucu ve diğer sanıkların savunmaları ile
tanık beyanlarının alındığı, iletişim tespit tutanakları ile suça konu olaya
ilişkin görüntülerin incelendiği belirlenmiştir. Mahkemece, 21/5/2013
tarihli karar ile başvurucunun, "kamu malına
zarar vermek ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el
değiştirmesi" suçlarından beraatine, "silahlı terör örgütüne üye olmak"
suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, başvurucu hakkında "2911 sayılı Kanun'a muhalefet ve terör
örgütünün propagandasını yapmak" suçlarından açılan kamu
davasının ertelenmesine karar verildiği, başvurucu tarafından temyiz edilen
hükmün temyiz incelemesinin devam ettiği anlaşılmıştır.
23. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
24. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır.
Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında,
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve söz konusu altı yılı aşkın süredir devam eden yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
25. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
26. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
27. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
28. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin altı yılı aşkın süredir devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
4.150,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
29. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Başvuruya konu yargılamanın
altı yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Derece Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 4.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili Derece Mahkemelerine
gönderilmesine,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.