TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EDNAN AYDIN VE GÜLER AYDIN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1178)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucular
|
:
|
Ednan AYDIN
|
|
|
Güler AYDIN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Doğan GÜR
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 8/10/1991 tarihinde Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları
ortaklığın giderilmesi davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular, 29/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci
Bölüm Birinci Komisyonunca, 31/3/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4.
Başvurucu Ednan Aydın tarafından yapılan 2014/1178 sayılı bireysel başvuru
dosyası ile Güler Aydın tarafından yapılan 2014/1177 sayılı bireysel başvuru
dosyası, aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle birleştirilmiş,
incelemeye 2014/1178 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden devam edilmiştir
5. Bölüm
Başkanı tarafından 17/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 30/5/2014 tarihli
yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan
görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru
formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular ve E.A., 8/10/1991
tarihinde Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde R.Ç. aleyhine açtıkları davada, Kaş
ilçesi Merkez 23 ada 54 parsel numaralı taşınmazda hisselerinin bulunduğunu
ileri sürerek, taşınmazın aynen taksimi suretiyle ortaklığın giderilmesini
talep etmişlerdir.
9. Mahkemece, 16/2/1994 tarih ve
E.1991/263, K.1994/21 sayılı ilamla; davanın kabulüne, davacılara ait
hisselerin imar planı sonucu oluşan parseller doğrultusunda ayrılarak
davacılara verilmesine karar verilmiştir.
10. Temyiz üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 11/7/1994 tarih ve E.1994/7512, K.1994/7820 sayılı ilamıyla;
54 parsel numaralı taşınmazla ilgili Kaş Kadastro Mahkemesinde açılan dava
bulunduğu, bu davada verilecek kararın kesinleşmesinin beklenmesi ve davaya
katılamayan paydaş varsa onların davaya katılmalarının sağlanmasından sonra
karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
11. Mahkemece bozma kararına uyularak, Kaş Kadastro Mahkemesi
ve Kaş Asliye Hukuk Mahkemelerindeki dava dosyalarının sonuçlanmaları
beklenmiştir.
12. Yargılama, Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinin E.1994/204 sayılı
dava dosyasında halen devam etmektedir.
13. Başvurucular, 29/1/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili
Hukuk
14. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi
ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir
biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”
15. 6100 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b) bendi şöyledir:
“Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer
veya tutarına bakılmaksızın;
…
b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın
paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları,
…
görürler.”
16. 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Basit yargılama
usulü, kanunlarda açıkça belirtilenler dışında, aşağıdaki durumlarda uygulanır:
a) Sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava
ve işler.
…”
17. 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu’nun 642. maddesi şöyledir:
“Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun
gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın
paylaşılmasını isteyebilir.
Her mirasçı, terekedeki belirli malların
aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh
mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim,
terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak
varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle
paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki
fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme
sağlanır.
Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım
konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi,
mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının
ertelenmesine karar verebilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 29/1/2014 tarih ve 2014/1178 numaralı
bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
19. Başvurucular, 8/10/1991
tarihinde Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları ortaklığın giderilmesi
davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını
belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
20. Başvurucuların yargılamanın uzunluğuyla ilgili
şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikâyet için diğer kabul
edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle,
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
21. Başvurucular, 8/10/1991
tarihinde Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları ortaklığın giderilmesi
davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, Anayasa’nın 36.
maddesinde tanımlanan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia
etmişlerdir.
22. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18),
Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya
çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar,
Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
38–39).
23. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
24. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, başvurucular tarafından
açılan taşınmaz mülkiyeti üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, 1086
sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan
usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
25. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından
8/10/1991 tarihidir.
26. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara
ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren
başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı
bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun
karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013,
§ 52).
27. Taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki ortaklığın
giderilmesi davalarında görevli mahkeme, mülga 1086 sayılı Kanun’un 8.
maddesinin birinci fıkrası ve 6100 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (1) numaralı
fıkrasına göre sulh hukuk mahkemeleridir. Yine mülga 1086 sayılı Kanun’un 176.
maddesi ve 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesine göre, bu mahkemelerde basit
yargılama usulüne göre yargılama yapılmaktadır.
28. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un 316.
maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda
uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa
bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek
dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 65).
29. 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesi ve devamı maddelerinde
yer alan bu usulde davalar, mahkemeye sunulan dilekçe ile açılmakta ve
davalının, dava dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde
cevap dilekçesini mahkemeye sunması gerekmektedir. Bu süre bir defaya mahsus
olmak üzere en fazla iki hafta uzatılabilmektedir. Basit yargılama usulünde
cevaba cevap ve ikinci cevap aşamaları bulunmamaktadır. Mahkemeler, 6100 sayılı
Kanun’un 320. maddesine göre mümkünse tarafları duruşmaya davet etmeden dosya
üzerinden karar verirler. Duruşmalı yargılamada aynı maddeye göre mahkemelerin,
tahkikatı ilk duruşma hariç, kural olarak iki duruşmada tamamlaması ve
duruşmalar arasındaki sürenin de bir aydan uzun olmaması gerekmektedir. Ancak
istisnai hallerde ikiden fazla duruşma yapılabileceği gibi, duruşma araları da
bir aydan fazla tutulabilmektedir.
30. Bu şekilde kanun koyucu, taşınır ve taşınmaz mallar
üzerindeki ortaklığın giderilmesi davalarının, bu uyuşmazlıklara bakmakla
görevli mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde
sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.
31. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın
konusunun, başvurucuların hissedar olduğu taşınmaz üzerindeki ortaklığın
giderilmesi istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Başvurucular ve E.A., 8/10/1991 tarihinde R.Ç aleyhine Kaş Sulh Hukuk
Mahkemesinde açtıkları davada, 30.000 m2 büyüklüğünde olan 54 parsel numaralı
taşınmaz üzerindeki ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesini talep
etmişlerdir. Mahkemece, taşınmazın tapu kaydı ve krokisi incelenerek, 16/2/1994 tarihinde davanın kabulüne ve imar planı sonucu
oluşan parsellere göre taşınmaz üzerindeki ortaklığın aynen taksim suretiyle
giderilmesine karar verilmiştir.
32. Kararın davalı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 6.
Hukuk Dairesinin 11/7/1994 tarihli kararıyla 54 parsel
numaralı taşınmazla ilgili Kaş Kadastro Mahkemesinde açılan dava bulunduğu, bu
davada verilecek kararın kesinleşmesinin beklenmesi ve davaya katılamayan
paydaş varsa onların davaya katılmalarının sağlanmasından sonra karar verilmesi
gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
33. Mahkemece bozma kararına uyularak, Kaş Kadastro
Mahkemesinin E.1988/812 sayılı dava dosyası incelenmiş ve 28/12/1994
tarihinde anılan dava dosyasının kesinleşmesinin beklenmesine karar
verilmiştir.
34. Kaş Kadastro Mahkemesince verilen kararın Yargıtay
tarafından bozulması üzerine dava dosyasının, anılan Mahkemenin E.1995/97
sayılı dosyasına kaydedildiği ve 6/7/1995 tarihinde
karar verilerek 20/5/1996 tarihinde hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.
35. Aynı taşınmaza yönelik olarak Kaş Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.1994/398 sayılı dava dosyasında tapu iptali ve tescil davası
açıldığı, bu davanın taşınmazın aynına yönelik bir dava olması nedeniyle Kaş
Sulh Hukuk Mahkemesince 22/5/1996 tarihli duruşmada,
anılan davanın sonucunun beklenmesine karar verildiği belirlenmiştir.
36. Yine aynı taşınmaza ilişkin olarak, Kaş Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.1995/306 sayılı dava dosyasında tapu iptali ve tescil davası
açıldığı ve Kaş Sulh Hukuk Mahkemesince bu dava dosyasının da sonuçlanmasının
beklenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
37. Kaş Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava dosyalarının
birleştirilerek, yargılamaya E.1994/398 sayılı dava dosyasında devam edildiği,
Kaş Asliye Hukuk Mahkemesince de aynı Mahkemenin E.2000/163 sayılı dava
dosyasının sonuçlanmasının beklenmesine karar verildiği belirlenmiştir.
38. Kaş Sulh Hukuk Mahkemesince, Kaş Asliye Hukuk
Mahkemesinin E.1994/398 ve E.2000/163 sayılı dava dosyalarının
sonuçlanmalarının beklenmesine karar verilmiş, 21/2/2014
tarihli duruşmada, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1994/398 sayılı dava
dosyasının sonuçlanmasının beklenmesinden vazgeçilmesine, ancak aynı Mahkemenin
E.2000/163 sayılı dava dosyasının sonuçlanmasının beklenmesine karar
verilmiştir. Yargılamaya, Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinin E.1994/204 sayılı dava
dosyasında halen devam edilmektedir.
39. Başvurunun değerlendirilmesi
neticesinde, başvuruya konu yargılamanın keşif ve bilirkişi incelemesi gibi
usul işlemlerini gerektirmesine bağlı olarak karmaşık bir niteliğe sahip
olduğu, ancak yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde,
basit yargılama usulünde tatbiki gereken yargılamayı hızlandırıcı niteliğe
sahip özel usul hükümlerine riayet edilmediği ve uzun süre farklı
mahkemelerdeki dava dosyalarının sonuçlanmalarının beklendiği anlaşılmaktadır.
40. Yargılama sürecinde davanın taraflarının yargılamayı
geciktirici yöndeki işlem ve davranışları kural olarak, yargılamanın uzamasında
taraf kusuru olarak kabul edilmekte ise de yargılama makamlarının ilgili usuli imkânları kullanmak suretiyle bu girişimleri
engelleme sorumluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda, başvurucuların tutumunun
yargılamanın uzamasına özellikle bir etkisi olduğu tespit edilememiştir.
41. Başvurunun konusu olan ortaklığın giderilmesi davasının mahiyeti
nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği, başvuruya konu
yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak
bakıldığında, uzun süre farklı mahkemelerdeki dava dosyalarının
sonuçlanmalarının beklendiği, yirmi üç yılı aşkın süredir devam eden ve henüz
uyuşmazlığın esastan çözüme kavuşturulmadığı yargılama sürecinin makul olmadığı
sonucuna varılmıştır.
42. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
43. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlali
nedeniyle ayrı ayrı 75.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminata karar
verilmesini talep etmişlerdir.
44. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yirmi üç
yılı aşkın süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında,
başvurucuların yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında, her bir
başvurucuya net 24.900,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
46. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde
bulunulmuş olup, mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği
tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
47. Başvurucular tarafında ayrı ayrı yapılan 206,10 TL
harçtan oluşan yargılama giderinin ayrı ayrı başvuruculara ödenmesine, 1.500,00
TL vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
48. Başvuruya konu yargılamanın yirmi
üç yılı aşkın süredir devam ettiği, uyuşmazlığın esasının henüz çözüme
kavuşturulmadığı ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği
gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama
dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam
etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın konusu uyuşmazlığın esasının mümkün
olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen,
kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların;
1.
Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvuruculara ayrı ayrı net 24.900,00 TL manevi TAZMİNAT
ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan 206,10 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin ayrı ayrı BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE, 1.500,00 TL
vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Kaş Sulh
Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.