logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ednan Aydın ve Güler Aydın [1.B.], B. No: 2014/1178, 10/3/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EDNAN AYDIN VE GÜLER AYDIN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/1178)

 

Karar Tarihi: 10/3/2015

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucular

:

Ednan AYDIN

 

 

Güler AYDIN

Vekilleri

:

Av. Doğan GÜR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucular, 8/10/1991 tarihinde Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları ortaklığın giderilmesi davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular, 29/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 31/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Başvurucu Ednan Aydın tarafından yapılan 2014/1178 sayılı bireysel başvuru dosyası ile Güler Aydın tarafından yapılan 2014/1177 sayılı bireysel başvuru dosyası, aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle birleştirilmiş, incelemeye 2014/1178 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden devam edilmiştir

5. Bölüm Başkanı tarafından 17/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 30/5/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular ve E.A., 8/10/1991 tarihinde Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde R.Ç. aleyhine açtıkları davada, Kaş ilçesi Merkez 23 ada 54 parsel numaralı taşınmazda hisselerinin bulunduğunu ileri sürerek, taşınmazın aynen taksimi suretiyle ortaklığın giderilmesini talep etmişlerdir.

9. Mahkemece, 16/2/1994 tarih ve E.1991/263, K.1994/21 sayılı ilamla; davanın kabulüne, davacılara ait hisselerin imar planı sonucu oluşan parseller doğrultusunda ayrılarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.

10. Temyiz üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 11/7/1994 tarih ve E.1994/7512, K.1994/7820 sayılı ilamıyla; 54 parsel numaralı taşınmazla ilgili Kaş Kadastro Mahkemesinde açılan dava bulunduğu, bu davada verilecek kararın kesinleşmesinin beklenmesi ve davaya katılamayan paydaş varsa onların davaya katılmalarının sağlanmasından sonra karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.

11. Mahkemece bozma kararına uyularak, Kaş Kadastro Mahkemesi ve Kaş Asliye Hukuk Mahkemelerindeki dava dosyalarının sonuçlanmaları beklenmiştir.

12. Yargılama, Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinin E.1994/204 sayılı dava dosyasında halen devam etmektedir.

13. Başvurucular, 29/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

14. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

15. 6100 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi şöyledir:

“Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın;

b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları,

görürler.”

16. 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Basit yargılama usulü, kanunlarda açıkça belirtilenler dışında, aşağıdaki durumlarda uygulanır:

a) Sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava ve işler.

…”

17. 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 642. maddesi şöyledir:

 “Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir.

 Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.

Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 29/1/2014 tarih ve 2014/1178 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

19. Başvurucular, 8/10/1991 tarihinde Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları ortaklığın giderilmesi davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

20. Başvurucuların yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

21. Başvurucular, 8/10/1991 tarihinde Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları ortaklığın giderilmesi davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

22. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

23. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

24. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, başvurucular tarafından açılan taşınmaz mülkiyeti üzerindeki ortaklığın giderilmesi davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

25. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 8/10/1991 tarihidir.

26. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

27. Taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki ortaklığın giderilmesi davalarında görevli mahkeme, mülga 1086 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası ve 6100 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre sulh hukuk mahkemeleridir. Yine mülga 1086 sayılı Kanun’un 176. maddesi ve 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesine göre, bu mahkemelerde basit yargılama usulüne göre yargılama yapılmaktadır.

28. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 65).

29. 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesi ve devamı maddelerinde yer alan bu usulde davalar, mahkemeye sunulan dilekçe ile açılmakta ve davalının, dava dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini mahkemeye sunması gerekmektedir. Bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla iki hafta uzatılabilmektedir. Basit yargılama usulünde cevaba cevap ve ikinci cevap aşamaları bulunmamaktadır. Mahkemeler, 6100 sayılı Kanun’un 320. maddesine göre mümkünse tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verirler. Duruşmalı yargılamada aynı maddeye göre mahkemelerin, tahkikatı ilk duruşma hariç, kural olarak iki duruşmada tamamlaması ve duruşmalar arasındaki sürenin de bir aydan uzun olmaması gerekmektedir. Ancak istisnai hallerde ikiden fazla duruşma yapılabileceği gibi, duruşma araları da bir aydan fazla tutulabilmektedir.

30. Bu şekilde kanun koyucu, taşınır ve taşınmaz mallar üzerindeki ortaklığın giderilmesi davalarının, bu uyuşmazlıklara bakmakla görevli mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır.

31. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun, başvurucuların hissedar olduğu taşınmaz üzerindeki ortaklığın giderilmesi istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Başvurucular ve E.A., 8/10/1991 tarihinde R.Ç aleyhine Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada, 30.000 m2 büyüklüğünde olan 54 parsel numaralı taşınmaz üzerindeki ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesini talep etmişlerdir. Mahkemece, taşınmazın tapu kaydı ve krokisi incelenerek, 16/2/1994 tarihinde davanın kabulüne ve imar planı sonucu oluşan parsellere göre taşınmaz üzerindeki ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.

32. Kararın davalı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 11/7/1994 tarihli kararıyla 54 parsel numaralı taşınmazla ilgili Kaş Kadastro Mahkemesinde açılan dava bulunduğu, bu davada verilecek kararın kesinleşmesinin beklenmesi ve davaya katılamayan paydaş varsa onların davaya katılmalarının sağlanmasından sonra karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.

33. Mahkemece bozma kararına uyularak, Kaş Kadastro Mahkemesinin E.1988/812 sayılı dava dosyası incelenmiş ve 28/12/1994 tarihinde anılan dava dosyasının kesinleşmesinin beklenmesine karar verilmiştir.

34. Kaş Kadastro Mahkemesince verilen kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine dava dosyasının, anılan Mahkemenin E.1995/97 sayılı dosyasına kaydedildiği ve 6/7/1995 tarihinde karar verilerek 20/5/1996 tarihinde hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.

35. Aynı taşınmaza yönelik olarak Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1994/398 sayılı dava dosyasında tapu iptali ve tescil davası açıldığı, bu davanın taşınmazın aynına yönelik bir dava olması nedeniyle Kaş Sulh Hukuk Mahkemesince 22/5/1996 tarihli duruşmada, anılan davanın sonucunun beklenmesine karar verildiği belirlenmiştir.

36. Yine aynı taşınmaza ilişkin olarak, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1995/306 sayılı dava dosyasında tapu iptali ve tescil davası açıldığı ve Kaş Sulh Hukuk Mahkemesince bu dava dosyasının da sonuçlanmasının beklenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

37. Kaş Asliye Hukuk Mahkemesindeki dava dosyalarının birleştirilerek, yargılamaya E.1994/398 sayılı dava dosyasında devam edildiği, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesince de aynı Mahkemenin E.2000/163 sayılı dava dosyasının sonuçlanmasının beklenmesine karar verildiği belirlenmiştir.

38. Kaş Sulh Hukuk Mahkemesince, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1994/398 ve E.2000/163 sayılı dava dosyalarının sonuçlanmalarının beklenmesine karar verilmiş, 21/2/2014 tarihli duruşmada, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin E.1994/398 sayılı dava dosyasının sonuçlanmasının beklenmesinden vazgeçilmesine, ancak aynı Mahkemenin E.2000/163 sayılı dava dosyasının sonuçlanmasının beklenmesine karar verilmiştir. Yargılamaya, Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinin E.1994/204 sayılı dava dosyasında halen devam edilmektedir.

39. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu yargılamanın keşif ve bilirkişi incelemesi gibi usul işlemlerini gerektirmesine bağlı olarak karmaşık bir niteliğe sahip olduğu, ancak yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde, basit yargılama usulünde tatbiki gereken yargılamayı hızlandırıcı niteliğe sahip özel usul hükümlerine riayet edilmediği ve uzun süre farklı mahkemelerdeki dava dosyalarının sonuçlanmalarının beklendiği anlaşılmaktadır.

40. Yargılama sürecinde davanın taraflarının yargılamayı geciktirici yöndeki işlem ve davranışları kural olarak, yargılamanın uzamasında taraf kusuru olarak kabul edilmekte ise de yargılama makamlarının ilgili usuli imkânları kullanmak suretiyle bu girişimleri engelleme sorumluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda, başvurucuların tutumunun yargılamanın uzamasına özellikle bir etkisi olduğu tespit edilememiştir.

41. Başvurunun konusu olan ortaklığın giderilmesi davasının mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği, başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, uzun süre farklı mahkemelerdeki dava dosyalarının sonuçlanmalarının beklendiği, yirmi üç yılı aşkın süredir devam eden ve henüz uyuşmazlığın esastan çözüme kavuşturulmadığı yargılama sürecinin makul olmadığı sonucuna varılmıştır.

42. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

43. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlali nedeniyle ayrı ayrı 75.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmişlerdir.

44. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

45. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yirmi üç yılı aşkın süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında, başvurucuların yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında, her bir başvurucuya net 24.900,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

46. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olup, mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

47. Başvurucular tarafında ayrı ayrı yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin ayrı ayrı başvuruculara ödenmesine, 1.500,00 TL vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

48. Başvuruya konu yargılamanın yirmi üç yılı aşkın süredir devam ettiği, uyuşmazlığın esasının henüz çözüme kavuşturulmadığı ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın konusu uyuşmazlığın esasının mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucuların;

1. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvuruculara ayrı ayrı net 24.900,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin ayrı ayrı BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE, 1.500,00 TL vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

E. Kararın bir örneğinin Kaş Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ednan Aydın ve Güler Aydın [1.B.], B. No: 2014/1178, 10/3/2015, § …)
   
Başvuru Adı EDNAN AYDIN VE GÜLER AYDIN
Başvuru No 2014/1178
Başvuru Tarihi 29/1/2014
Karar Tarihi 10/3/2015
Birleşen Başvurular 2014/1177

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucular, 8/10/1991 tarihinde Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinde açtıkları ortaklığın giderilmesi davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
8
316
4721 Türk Medeni Kanunu 642
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi