TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SELAHATTİN
BOZPINAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12086)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Selahattin BOZPINAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Kutsal HADİOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "uyuşturucu
madde ticareti yapmak amacıyla kurulan örgüte üye olma ve örgüt faaliyeti
çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma" suçlarını
işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın halen
devam ettiğini ve makul sürede
yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 15/7/2014 tarihinde
İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden
yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 31/10/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 1/12/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 19/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250. maddesi ile yetkili) yürütülen soruşturma
kapsamında 15/7/2008 tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK.
250. maddesi ile görevli), 18/7/2008 tarih ve 2008/92
Sorgu sayılı kararı ile başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu ve diğer otuz şüpheli hakkında, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile
yetkili) 24/11/2008 tarih ve E.2008/1449 sayılı
iddianamesi ile "uyuşturucu madde
ticareti yapmak amacıyla kurulan örgüte üye olma ve örgüt faaliyeti
çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma" suçlarını
işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava İstanbul 9. Ağır Ceza
Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli)
E.2008/280 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
10. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, 16/4/2009
tarih ve E.2009/4, K.2009/65 sayılı kararı ile E.2009/4 sayılı dava dosyasının,
aynı Mahkemenin E.2008/280 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine,
yargılamaya E.2008/280 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar
vermiştir.
11. Mahkeme, 30/11/2010 tarihli
duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
12. Mahkemece, 16/4/2013 tarih ve
E.2008/280, K.2013/78 sayılı kararla toplam kırk üç sanık hakkında hüküm
kurulmuş, başvurucunun, "uyuşturucu
madde ticareti yapmak amacıyla kurulan örgüte üye olma"
suçundan 10 ay hapis, "örgüt faaliyeti
çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma" suçundan 6 yıl 3
ay hapis ve 2.500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
13. Karar başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup, temyiz
incelemesi Yargıtayda devam etmektedir.
14. Başvurucu, 15/7/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu’nun 188. maddesinin (3) numaralı fıkrası, 220. maddesinin (2) numaralı
fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/7/2014 tarih ve 2014/12086 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, 15/7/2008 tarihinde
gözaltına alınarak 18/7/2008 tarihinde tutuklandığını ve 30/11/2010 tarihinde
tahliye edildiğini, ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan
kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen
adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36.
maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
41–45).
22. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "uyuşturucu madde ticareti yapmak amacıyla
kurulan örgüte üye olma ve örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde
ticareti yapma" suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında
isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un 188. maddesinin (3) ve (5) numaralı
fıkraları ile 220. maddesinin (2) ve (4) numaralı fıkralarında hapis ve adli
para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu
hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence
kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
23. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği
arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu
davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun gözaltına alındığı 15/7/2008
tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai
olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa
Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No:
2013/695, 9/1/2014, § 35).
24. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 15/7/2008 tarihinde gözaltına alınarak 18/7/2008 tarihinde
tutuklanan başvurucu ile diğer otuz şüpheli hakkında, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 24/11/2008 tarihli iddianamesi ile "uyuşturucu madde ticareti yapmak amacıyla kurulan örgüte üye olma
ve örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma" suçlarını
işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, davanın İstanbul 9. Ağır Ceza
Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli)
E.2008/280 sayılı dosyasına kaydedildiği tespit edilmiştir. 16/4/2009
tarihinde Mahkemenin E.2009/4 sayılı dava dosyasının, E.2008/280 sayılı dava
dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya E.2008/280 sayılı dava dosyası
üzerinden devam edilmesine karar verildiği görülmüştür. Mahkemece yapılan
yargılamada, başvurucu ile diğer sanıkların savunmalarının alındığı, 30/11/2010 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine karar
verildiği, Adli Tıp Kurumu raporu, arama ve el koyma tutanakları ile iletişim
tespit tutanakları incelenerek 16/4/2013 tarihli kararla toplam kırk üç sanık
hakkında hüküm kurulduğu, başvurucunun, "uyuşturucu
madde ticareti yapmak amacıyla kurulan örgüte üye olma"
suçundan 10 ay hapis, "örgüt faaliyeti
çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma" suçundan 6 yıl 3
ay hapis ve 2.500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği
belirlenmiştir. Başvurucu tarafından temyiz edilen hükmün temyiz incelemesinin
halen devam ettiği anlaşılmıştır.
25. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki
yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce
bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No:
2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
26. Başvuruya konu davada yer alan kişi
sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği
başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya
bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık yedi yıldır devam eden
yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
28. Başvurucu, makul sürede yargılama
yapılmadığı için 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
29. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
30. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık yedi yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
3.750,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık yedi yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını
ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir
yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 3.750,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtaya
gönderilmesine,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE
karar verildi.