TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN YILMAZ VE MEHMET NİMET SEVİM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1215)
|
|
Karar Tarihi: 23/5/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Hüseyin YILMAZ
|
|
:
|
2. Mehmet Nimet SEVİM
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Mehdi ÖZDEMİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; sağlık
nedeniyle tahliyeye karar verilmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının,
tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 28/1/2014 ve 12/3/2014
tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Konu ve kişi yönünden aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle
2014/3715 numaralı başvurunun 2014/1215 numaralı başvuru ile birleştirilmesine,
incelemenin 2014/1215 numaralı başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar
verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular 14/4/2009 tarihinde
gözaltına alınmış ve 18/4/2009 tarihinde tutuklanmışlardır.
10. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen
iddianameyle başvurucular ve diğer şüpheliler hakkında silahlı terör örgütü
yöneticisi olma, bu örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme,
devletin ülke ve bütünlüğünü bozma, 6/10/1983 tarihli
ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme, iş ve
çalışma hürriyetini engelleme, eğitim ve öğretimi engellemek suçlarından cezalandırılmaları
istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
11. Dava, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesine (CMK mülga 250.
madde ile görevli) tevzi edilmiş ve E.2010/444 sayılı dosya üzerinden
kovuşturma aşaması başlamıştır.
12. Diyarbakır 6. Ağır Ceza mahkemesince 18/6/2010
tarihinde tensip işlemi yapılmış ve başvurucuların tutukluluk hâllerinin
devamına karar verilmiştir.
13. 3/2/2014 tarihli duruşmada
başvurucuların tutukluluğunun devamına karar verilmiştir.
14. Başvurucuların bu karara yönelik itirazları Diyarbakır 2.
Ağır Ceza Mahkemesinin 10/3/2014 tarihli kararı ile
kesin olarak reddedilmiştir.
15. Karar, başvuruculara 10/3/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucular 28/1/2014 ve 12/3/2014
tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
17. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde
ile görevli) kanun değişikliğiyle kapatılması üzerine dosyanın 7/3/2014 tarihinde yetkili ve görevli Diyarbakır 2. Ağır
Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dava, anılan Mahkemenin
E.2014/235 sırasına kaydedilmiştir.
18. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi 12/4/2014
tarihinde başvurucuların tahliyesine karar vermiştir.
19. Yapılan yargılama sonunda Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi 27/3/2017 tarihli kararıylabaşvurucu
Hüseyin Yılmaz'ın terör örgütünü yönetme suçundan, başvurucu Mehmet Nimet
Sevim'in ise terör örgütünü yönetme ve resmî belgede sahtecilik suçlarından
mahkûmiyetine hükmetmiştir.
20. Başvurucular 31/3/2017 tarihinde,
anılan karara yönelik olarak istinafa başvurmuşlardır.
21. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla
istinaf aşamasında derdesttir.
22. Başvuruculardan Hüseyin Yılmaz, eldeki başvurudan sonra
Anayasa Mahkemesine 7/3/2014 tarihinde yeniden
bireysel başvuruda (B. No: 2014/3718) bulunmuştur. Söz konusu
başvuruda başvucu, ağır kalp rahatsızlığı olmasına
rağmen ceza infaz kurumu koşullarında tutulmasının işkence ve kötü muamele
yasağının ve tutukluluğun devamına dair kararlarda somut bulguların yer
almamasının, bu kararların gerekçesiz ve şablon şeklinde olmasıyla tutukluluk süresiile yargılama süresinin makul olmamasının kişi
hürriyeti ve güvenliği ile makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
23. Anayasa Mahkemesi 9/5/2018
tarihinde işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönündenaçıkça dayanaktan yoksun olması; kişi özgürlüğü
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden ise başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedenleriyle kabul edilemezlik kararı vermiştir. Anayasa Mahkemesi, makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı ise kabul
edilebilir bulmuş ve Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun"Tazminat istemi" kenar başlıklı 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
25. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin
kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 23/5/2018 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu Hüseyin Yılmaz; kronik kalp hastalığının
bulunduğunu, mevcut rahatsızlığının özgürlüğünden yoksun kaldığı sürede arttığını,
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde 2013 yılının Kasım ayında kalp ameliyatı
olduğunu, tedavisine doktor kontrolünde devam edilirken ceza infaz kurumu
görevlileri tarafından 6/1/2014 tarihinde doktorların
kendisini muayene etmesine engel olduklarını, bu şekilde gerekli tedavinin ve
diyet listesinin uygulanamadığını, ceza infaz kurumu görevlileri hakkında
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu,
hastalığının ve tedavi edilmeyişinin mahkemeye iletilmesine rağmen tahliye taleplerinin
reddedildiğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
28. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 80.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın
her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
…
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan
herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini
haklı kılan bir neden görülmemesi."
29. Somut olayda başvurucu, tutuklu olarak yargılama
aşamasındayken yukarıdaki iddialarla ilgili yeniden bireysel başvuruda bulunmuş
(B. No: 2014/3718) ve Anayasa Mahkemesince bu
şikâyetler yönünden 9/5/2018 tarihinde kesin nitelikte
kabul edilemezlik kararı verilmiştir (bkz. § 23).
30. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiği
iddiasına ilişkin olarak incelemenin
sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmamış olması nedeniyle
başvurunun bu kısmının düşmesine karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
31. Başvurucular; tutukluluğun devamına dair kararlarda somut
bulguların yer almadığını, kararların şablon gerekçelerle yazıldığını, bu
kararlarda kişiselleştirme yapılmadığını, 4 yıl 11 aydır devam eden tutukluluk
süresinin makul süreyi aştığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
a. Başvurucu
Hüseyin Yılmaz Yönünden
32. Somut olayda başvurucu tutuklu olarak yargılama
aşamasındayken yukarıdaki iddialarla ilgili yeniden bireysel başvuruda bulunmuş
(B. No: 2014/3718) ve Anayasa Mahkemesince bu
şikâyetler yönünden 9/5/2018 tarihinde kabul
edilemezlik kararı verilmiştir (bkz. § 23).
33. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak incelemenin
sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmamış olması nedeniyle
(bkz. § 28) başvurunun bu kısmının düşmesine karar verilmesi gerekir.
b. Başvurucu
Mehmet Nimet Sevim Yönünden
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
35. Somut başvuruda başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluk
süresinin makul süreyi aştığına ilişkindir. Bu nedenle başvurucuların
şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamında kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
36. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar
başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
38. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
39. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan
Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
40. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 12/4/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun
tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası 5271 sayılı Kanun'un 141.
maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak
dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti
hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir.
Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu,
başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur
ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi
bireysel başvurunun "ikincillik niteliği" ile bağdaşmamaktadır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
42. Başvurucu Mehmet Nimet Sevim, hakkında yürütülen
yargılamanın yedi yıldır devam ettiğini ve tutuklu kaldığı süre de dikkate
alındığında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
43. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
44. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
45. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
46. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla
yaklaşık 8 yıl 9 ayı aşan
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı ve devam etttiği
görülmektedir.
47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
48. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
49. Başvurucu 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
50. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
51. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 4.320 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
52. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Hüseyin Yılmaz yönünden kötü muamele yasağının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelemenin
sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmamış olması nedeniyle
DÜŞMESİNE,
2. Başvurucu Hüseyin Yılmaz yönünden kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkı kapsamında tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın incelemenin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin
kalmamış olması nedeniyle DÜŞMESİNE,
B. 1. Başvurucu Mehmet Nimet Sevim yönünden kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucu Mehmet Nimet Sevim yönünden makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucu Mehmet Nimet Sevim'e net 4.320 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata
ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 1. Hüseyin Yılmaz tarafından yapılan yargılama giderinin
üzerinde BIRAKILMASINA,
2. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderininMehmet Nimet Sevim'e
ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Diyarbakır 2. Ağır Ceza
Mahkemesine (E.2014/235) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.