TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİBÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ZÜLFÜ TEKEŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12158)
|
|
Karar Tarihi: 1/2/2017
|
|
İKİNCİBÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Zülfü TEKEŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Nevzat KARAASLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, itirazın iptali davasında dava sonucunu etkileyecek
nitelikteki iddiaların mahkeme kararında değerlendirilmemesi nedeniyle
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/7/2014 tarihinde
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 28/1/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 28/3/2016
tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP
aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle
şöyledir:
6. Başvurucu, bankadan kullandığı konut kredisi nedeniyle
kendisinden haksız bir şekilde alındığını iddia ettiği masrafların tahsili
amacıyla Ergani İcra Müdürlüğünün E.2014/316 sayılı dosyasında genel haciz
yoluyla ilamsızicra takibi başlatmıştır.
7. Borçlu bankanın itirazı üzerine takip durmuş; başvurucu,
bankanın dosya masrafı adı altında aldığı paranın haksız şart niteliğinde
olduğunu belirterek Ergani Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) itirazın iptali
davası açmıştır.
8. Mahkeme 17/6/2014 tarihli ve
E.2014/435, K.2014/1055 sayılı ilamı ile davayı kesin olarak reddetmiştir.
Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Yapılan yargılama, taraf beyanları, davalı
banka yazı cevabı, Ergani İcra Müdürlüğünün E.2014/316 sayılı icra takip
dosyası ve tüm dosya ile birlikte delillerin bir bütün halinde
değerlendirilmesi neticesinde; dava itirazın iptali davası olup, takip konusu
alacak, taraflar arasında imzalanan 17/10/2012 tarihli konut kredisi
sözleşmesine dayandırılmış, sözleşme gereğince davacı taraftan alınan kredi kullandırım ücreti, ipotek tesis ücreti ve ekspertiz ücreti toplamı olan 1.300,00 TL'lik bedel ilamsız
alacaklara ilişkin ödeme emri ile davalı/borçludan talep edilmiştir.
Mahkememizce tüketici mahkemesi sıfatıyla
bakılan, bankalarca tüketicilerden çeşitli isimler altında alınan ancak
belgelendirilemeyen giderlere ilişkin alacak davalarında, bu giderler haksız
şart kabul edilerek tüketicilere iadesine karar verilmekte olup, Yargıtay'ın
yerleşmiş uygulaması da bu yöndedir.
Ancak somut olayda davacı taraf 17/10/2012 tarihli konut kredisi sözleşmesi sebebiyle
kendilerinden alınan ücretleri doğrudan ilamsız takibe konu yapmıştır. Oysa bu
ücretler söz konusu kredi sözleşmesi kapsamında davacı taraftan alınmış olup halihazırda davalı tarafın davacı tarafa bir borcu yoktur.
Bu ücretler ancak mahkemeden ücretlerin iadesi yönünde alınacak bir ilam ile
borç haline gelecektir ve bu ilam takibe konulduğunda buna itiraz edilmesi
halinde bu itiraz haksız hale gelecektir.
Anlatılan nedenlerle davalı tarafın itirazının
haklı olduğu ve davacı tarafın bu aşamada haksız olduğu anlaşıldığından davanın
reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
..."
9. Karar, başvurucunun yüzüne karşı verilmiş; 16/7/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
10. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı
İcra ve İflas Kanunu'nun 58. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Takip talebi icra dairesine yazılı veya
sözlü olarak ya da elektronik ortamda yapılır.
Talepte şunlar gösterilir:
...
4. Senet, senet yoksa borcun sebebi;
..."
11. 2004 sayılı Kanun'un 62. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"İtiraz etmek istiyen borçlu, itirazını, ödeme emrinin tebliği tarihinden
itibaren yedi gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine
bildirmeye mecburdur..."
12. 2004 sayılı Kanun'un 66. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi şöyledir:
"Müddeti içinde yapılan itiraz takibi
durdurur."
13. 2004 sayılı Kanun'un 67. maddesinin birinci ve ikinci
fıkrası şöyledir:
"Takip talebine itiraz edilen alacaklı,
itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel
hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava
edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına
karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı;
diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin
tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde
yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum
edilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, borçlu hakkında ilamsız icra takibi yaptığını, bu
takibin bir ilama dayanma zorunluluğunun bulunmadığını, ilamsız icrada alacağın
bir mahkeme ilamı ile tespit edilip hüküm altına alınma mecburiyetinin
bulunmadığını, alacaklının elinde herhangi bir belgenin de olmayabileceğini, bu
durumda da ilamsız takip yapılabileceğini, yerleşmiş uygulama ve Yargıtay
içtihatlarının da bu yönde olduğunu, buna rağmen Mahkemece takibin bir ilama
dayanması gerektiği gerekçesiyle davasının reddedildiğini belirterek
Anayasa'nın 10., 35. ve 36. maddelerinde güvence
altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun,
Anayasa'nın 10. ve 35.maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiği
iddiasının Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvurucunun temel iddiasının yargılama aşamasında ileri
sürülen ve esasa etkili olduğu belirtilen hususların kararda karşılanmadığına
ilişkin olması nedeniyle başvuru, gerekçeli karar hakkı yönünden
incelenecektir.
18. Başvurucunun gerekçeli karar hakkı bağlamında adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça
dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmaması nedeniylekabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, konut kredisi nedeniyle
kendisinden alınan masrafın haksız şart niteliğinde olduğunu, yerleşik yargısal
içtihatlar uyarınca bu tür kesintilerin iadesi amacıyla ilamsız icra takibi
yapılmasının önünde hiçbir engel olmadığını, takip yapılabilmesi için mahkeme
ilamına gerek olduğuna ilişkin Mahkeme değerlendirmesinin kanuna açıkça aykırı
olduğunu, bu yönüyle dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların
karşılanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
20. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
21. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.”
22. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak mahkeme kararlarının
gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri,
dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin
değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını,
uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir
yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu
gerekçelerin oluşturulmasında açık bir keyfîlik
görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil
yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).
23. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma
hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı, kararın
niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt
verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış
olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin
Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve
Ticaret Ltd. Şti.,
B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26).
24. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl
nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere
dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki
bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o
dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini
anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş,
hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri
özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve
buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).
25. Somut olayda başvurucunun konut kredisi nedeniyle
kendisinden tahsil edilen masraflarla ilgili genel haciz yoluyla ilamsız icra
takibi başlattığı, takip borçlusunun itirazı üzerine başvurucunun itirazın
iptali davası açtığı, ilamsız icra takibi yapılabilmesi için mahkeme ilamına
dayanılması gerektiği, takip açısından davalının borcunun bulunmadığını belirterek
Mahkemenin ret kararı verdiği anlaşılmıştır.
26. 2004 sayılı Kanun'un 58. maddesinde, genel haciz yoluyla
yapılan ilamsız icra takibinde, alacağın herhangi bir belgeye dayanması
zorunluluğu aranmamıştır.
27. 2004 sayılı Kanun'un 67. maddesinde ise ilamsız icra
takibine karşı borçlunun, geçerli bir itirazının bulunması hâlinde itirazın
tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde alacaklının itirazın iptali davası
açabileceği belirtilmiştir.
28. Yargıtay kararlarında da itirazın iptali davasının, niteliği
itibarıylamüddeabihi takibe konu olan ve borçlunun bu
takibe itiraz ettiği alacağı konu alan bireda ve
alacak davası olduğu, yargılama sonucunda alacağın esası hakkında karar
verilmesi nedeniyle itirazın iptaliveya ret kararının
maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceği, bu açıdan bu tür davalarda
mahkemenin, tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek
borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorunda olduğu belirtilmiştir
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/4/2007 tarihli ve
E.2007/19-159, K.2007/220 sayılı kararı).
29. Başvurucu; dava dilekçesinde takibe dayanak alacağın konut
kredisi sözleşmesinden kaynaklandığını, sözleşme gereği kendisinden tahsil
edilen masrafların haksız şart niteliğinde olduğunu, bu tür masrafların iadesi
yönünde yerleşik yargısal içtihatlar bulunduğunu, bu açıdan itirazın haksız ve
yersiz olduğunu belirterek iptaline karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
30. Mahkeme gerekçeli kararında, 17/10/2012
tarihli kredi sözleşmesi nedeniyle başvurucunun alınan masrafları doğrudan
ilamsız takibe konu yaptığını, hâlihazırda davalı tarafın davacıya borcunun
bulunmadığını, bu ücretlerin ancak mahkemeden iadesine yönelik alınacak bir
ilam ile borç hâline geleceğini, bu ilamın takibe konulması hâlinde yapılanitirazın haksız olacağını belirterek davayı
reddetmiştir.
31. Başvurucunun temel iddiasının, kendisinden tahsil edilen
takibe dayanak alacağın haksız şart niteliğinde olduğu, bu masrafların herhangi
bir şekilde tahsilinin mümkün olmadığı ve iadesinin zorunlu olduğu, bu yönüyle
alacağın varlığının sabit olduğu, dolayısıyla haksız olarak takibe yapılan
itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği hususuna dayandığı anlaşılmaktadır.
32. Başvurucu tarafından ileri sürülen,
ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren ve uyuşmazlığın çözümü için
esaslı olan bu iddiaların kararda değerlendirilmediği, başka bir anlatımla
Mahkemenin asıl olarak, kendisinden beklenen alacağın var olup olmadığı
noktasındaki temel iddiayı değerlendirme işlevini yerine getirmediği, bu
suretle açık kanun hükümlerine aykırı olarak hangi gerekçelerle karar
verildiğinin mevzuat sınırları içinde makul ve kabul edilebilir ölçüde ortaya
konmadığı, yapılan izahatın başvurucu tarafından dava dilekçesinde ileri
sürülen temel iddiaları, itirazın iptali davası çerçevesinde açıklamaktan uzak
olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
35. Başvurucu, ihlalin tespiti ile tazminata karar verilmesini
talep etmiştir.
36. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
37. Başvuru konusu olayda tespit edilen
ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan gerekçeli karar hakkının
ihlal edilmesinden kaynaklandığından ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak
ortadan kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan, 6216 sayılı Kanun’un 50.
maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili
Mahkemeyegönderilmesine karar verilmesi gerekir.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan gerekçeli
karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ergani
Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen
süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 1/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.