TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GÜLFİDAN YILDIRIM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/12290)
Karar Tarihi: 19/7/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Dr.Yunus HEPER
Başvurucu
Gülfidan YILDIRIM
Vekili
Av. Hasan Hüseyin EVİN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Mesai saatlerinde sendikal etkinliğe katılan devlet memurunun uyarma cezası ile cezalandırılmasının örgütlenme özgürlüğünün ihlali niteliğinde olduğu iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, olayların geçtiği tarihte İzmir ili sınırları içinde bulunan Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesinde hemşire olarak çalışmaktadır. Sağlık Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir şubesi yönetim kurulu üyesi olan başvurucu çalıştığı hastanede de iş yeri temsilcisidir.
10. Başvurucu 21/12/2012 tarihinde, çalıştığı hastanede bir program tertip etmiş; SES'in yönetim kurulu da bu etkinliğe onay vermiştir. Söz konu etkinlik kapsamında aynı hastanede çalışan hemşire Ö.A. "Türk ve Dünya Edebiyatında Öncü Kadınlar" başlıklı bir sunum yapmıştır. 20 dakika kadar süren etkinlik hastanenin, yatan hastaların bulunduğu Göğüs Hastalıkları Servisinde bulunan hasta refakatçi odasında ve ziyaret saatinde icra edilmiştir. Başvurucu, etkinlik saatinde odanın kullanılmadığını ve ziyaret saatinin etkinlik için en uygun saat olduğunu belirtmektedir.
11. Söz konusu etkinliğin ardından hem başvurucu hem de sunumu yapan Ö.A. hakkında disiplin soruşturması açılmıştır. Başvurucu hakkında ilk olarak 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesinin (C) fıkrasının (f) bendi uyarınca aylıktan kesme cezası öngörülmüş ancak bir dizi soruşturma işleminden sonra başvurucunun daha önce disiplin cezası almamış olması nedeniyle cezası uyarma cezasına düşürülmüştür. Başvurucunun cezasının indirilmesi ile birlikte sevk maddesinin de değiştirildiği anlaşılmaktadır. İdareye göre devlet hastanesinin Göğüs Hastalıkları Bölümünün refakatçi odası yetkililerden izin almaksızın ve amaç dışı kullanılmış, ayrıca söz konusu etkinlik nedeniyle etkinliğe izinsiz katılan personelin mesailerinin aksamasına neden olunmuş ve iş gücü kaybına sebebiyet verilmiştir.
12. Başvurucunun açmış olduğu dava İzmir 5. İdare Mahkemesinin 15/12/2013 tarihli kararı ile reddedilmiştir. İlk Derece Mahkemesi, etkinlikte yapılan sunumu sendikal faaliyet olarak kabul etmemiştir. Mahkeme, mesai saatlerinde idareden izin almaksızın böyle bir etkinlik tertip etmesi nedeniyle başvurucunun "uyarma" cezası ile cezalandırılmasında bir hukuka aykırılık bulunmadığına karar vermiştir. İlk Derece Mahkemesinin kararına yapılan itiraz İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 18/3/2014 tarihli ve bir gerekçeye dayanmayan kararı ile reddedilmiştir. Karar düzelme talebi de aynı Bölge Mahkemesince 20/5/2014 tarihinde reddedilmiştir. Nihai karar başvurucuya 19/6/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 21/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 657 sayılı Kanun’un "Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
A - Uyarma : Memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir.
Uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
a) Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak...
C - Aylıktan kesme : Memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır.
Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır: ...
f) Görev yeri sınırları içerisinde herhangi bir yerin toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz olarak kullanılmasına yardımcı olmak,”
15. 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun "Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi" kenar başlıklı 18. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
" Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi tutulamaz ve görevlerine son verilemez."
16. 4688 sayılı Kanun'un "Sendika ve konfederasyonların yetki ve faaliyetleri " kenar başlıklı 19. maddesinin ikinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Sendika ve konfederasyonlar kuruluş amaçları doğrultusunda toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeterek aşağıdaki faaliyetlerde bulunabilirler:..
d) Üyelerin meslekî yeterliliklerinin artırılması ve sorunlarının çözülmesi ile sendikal faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik kurs, seminer ve sosyal amaçlı toplantılar düzenlemek, bilimsel çalışmalar yapmak ve yayınlarda bulunmak."
B. Uluslararası Hukuk
17. İlgili uluslararası hukuk kaynaklarının derli toplu verildiği bir karar için Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri (B. No: 2014/920, 25/5/2017, §§ 25-30) kararına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 19/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu, 4688 sayılı Kanun'un sendikal hakların çerçevesini uluslararası sözleşmelere göre kıyasla oldukça daralttığını ve bu sebeplerle mevcut başvuruda Anayasa'nın 90. maddesine dayanılarak uluslararası sözleşme hükümlerinin gözönünde bulundurulması gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, başvuruya konu etkinliğin SES İzmir Şubesi Yönetim Kurulunun almış olduğu karar doğrultusunda ve Sendikanın araç ve gereçleri ile düzenlediklerini ve etkinliği gerçekleştirdikleri odanın o saatte kullanılmadığını ileri sürmüştür. Başvurucuya göre başvuruya konu etkinliğin bir sendikal etkinlik olması nedeniyle etkinlik hakkında yapılan soruşturma ve verilen ceza hukuksuzdur. Başvurucu, verilen cezanın örgütlenme özgürlüğü ve bu özgürlüğün kullanım biçimlerinden olan sendikal faaliyette bulunma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde, örgütlenme özgürlüğünün bireyi kamu gücünü kullanan organların keyfî müdahalelerinden koruduğuna dikkat çekilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca, mevcut başvuruya konu etkinliğin sendika hakkının tanımında ortaya çıkan bireysel ve ortak çıkarları koruma amacı taşıyıp taşımadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, Sendikanın kolektif eylemler nedeniyle üyelerinin mesleki çıkarlarını koruma özgürlüğü ile doğrudan ilişkili değildir (Sendika hakkının kapsamı için bkz. Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 30-32). Bu nedenle başvurucunun şikâyetinin "toplantı hakkı" kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
24. Toplantı hakkının sadece kullanılması sırasında değil kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak üzerinde "sınırlayıcı" etkisi bulunmaktadır (Toplantı hakkı bağlamındaki bir karar için bkz. Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 53; sendika hakkı bağlamında bir karar için bkz.Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 48). Bu sebeple başvurucunun katıldığı toplantıya bir müdahalede bulunulmamış olsa bile daha sonra başvurucunun cezalandırılmasının toplantı hakkına yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
25. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
26. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu itibarla sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma,demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
27. 4688 sayılı Kanun'un 125. maddesinin “kanunla sınırlama” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Başvurucunun uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin kararın, Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden “kamu düzeninin” korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
29. Anayasa Mahkemesi daha önce pek çok kez "demokratik toplum düzeninin gerekleri" deyiminden ne anlaşılması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır (Sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Derece mahkemelerinin, böyle bir ihtiyacın bulunup bulunmadığını değerlendirmede belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir.
30. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın -demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte- temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının da incelenmesi gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, §§ 53-55; ifade özgürlüğü bağlamında ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca bkz. Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 63; Bekir Coşkun §§ 53, 54; Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, §§ 96-98; Tansel Çölaşan, §§ 54, 55;Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72). Bu sebeple Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile toplantı hakkı arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığına bakılması gerekir.
31. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Osman Erbil, § 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 72). O hâlde mevcut başvurunun Anayasa’nın 26. maddesinin ışığında ve 34. maddesi uyarınca incelenmesi gerekir.
(a) İfade Özgürlüğü
32. Anayasa Mahkemesi bu bağlamda, Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun temel dayanaklarından ve demokratik toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin başlıca şartlarından birini oluşturduğunu her zaman vurgulamıştır. Toplumsal çoğulculuğa ancak her türlü fikrin serbestçe ifade edilebildiği özgür tartışma ortamında ulaşılabilir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (İnternet ortamında ifade özgürlüğünün önemine ilişkin bkz. Yaman Akdeniz ve diğerleri, B. No: 2014/3986, 2/4/2014, §§ 25-26, sanatsal ifade özgürlüğünün önemi için bkz. Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§ 66, 104; bir terör örgütü liderinin ifade özgürlüğüne ilişkin olarak bkz. Abdullah Öcalan,§ 101; bir siyasetçinin basın açıklamasında ileri sürdüğü düşüncelere ilişkin bkz. Mehmet Ali Aydın, §§ 74, 84).
(b) Toplantı Hakkı
33. Toplantı hakkı, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla kendine özgü özerk işlevine ve uygulama alanına rağmen -ifade özgürlüğünde olduğu gibi- siyasi ve kamu yararını ilgilendiren meseleler söz konusu olduğunda toplantı hakkına yapılan müdahaleler daha dar yorumlanmalıdır (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, § 45; toplantı hakkı ile ifade özgürlüğünün birlikte ele alındığı değerlendirmeler için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115-117).
34. Toplantı hakkı demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer alır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin, toplantı ve diğer yasal araçlarla ifade edilebilmesi imkânı sunulmalıdır. Bu sebeple şiddete teşvik ve demokrasinin ilkelerini ortadan kaldırma durumları dışında toplantı özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik önleyici nitelikli radikal tedbirler demokrasiye zarar verir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 117; Osman Erbil, § 47).
35. Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir. Anayasa Mahkemesi, toplantı hakkının izin veya bildirim usulüne bağlanabileceğine daha önce karar vermiştir. Söz konusu izin veya bildirimin amacı toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin düzgün bir şekilde yapılmasını güvence altına almak için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlamak olduğu sürece genel olarak hakkın özüne dokunmaz. Derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlar hariç, bildirim ve izin usullerinin uygulanmasının amacı toplanma hakkının etkin kullanılması imkânını sağlamaktır (Osman Erbil, § 52; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 122; katılımcılar açısından derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlara ilişkin olarak ayrıca bkz. Osman Erbil, § 65, 67; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 119).
36. Buradan çıkan sonuca göre toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklı kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamların bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabilecekleri kabul edilmelidir. Alınan bu tedbirlere aykırı, barışçıl olmayan toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilir. Buna karşın alınan tedbirler veya öngörülen cezaların barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine müsaade edilemez. Bireyin, güvence altına alınan toplanma hakkını kullanırken kamu güçlerinin keyfî müdahalelerine karşı da korunması gerekir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 81-82; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 118).
37. Bununla beraber "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder" biçimindeki Anayasa'nın 12. maddesinin ikinci fıkrası kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken sahip oldukları ödev ve sorumluluklara gönderme yapar. Ödev ve sorumluluklar, somut başvurudaki gibi ödev ve sorumluluğunu yerine getirmediği iddia edilen bir kamu görevlisinin bir temel hak veya özgürlüğünün kısıtlanmasına ilişkin şikâyetlerinde özellikle önem taşımaktadır.
38. Bundan sonra Anayasa Mahkemesinin yapması gereken başvuruya konu müdahaleye olayın bütünlüğü içinde bakmak ve keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya katılanlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun makul gerekçelere dayanılarak gösterilip gösterilmediğini ve müdahalenin “ölçülü” olup olmadığını belirlemektir.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
39. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, bir devlet hastanesinin Göğüs Hastalıkları Servisinde bulunan refakatçi odasında mesai saatleri içinde yapılan bir toplantıyı tertip eden ve katılan başvurucuya disiplin cezası verilerek yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığıdır.
40. İlk olarak söz konusu toplantının yapıldığı yerin, bir hastanenin yatan hastaların bulunduğu Göğüs Hastalıkları Servisinin hasta refakatçilerinin beklemesi için ayrılan odası olduğu gözönünde bulundurulmalıdır. Başvurucunun da ileri sürdüğü gibi bahsi geçen odanın etkinlik saatinde kullanılmadığı ve boş olduğu kabul edilse bile Göğüs Hastalıkları Servisinde bulunan toplantı yerinin hassas olduğu da inkar edilemez.
41. İkinci olarak toplantının konusu Türk ve Dünya edebiyatında öncü kadınlar olarak belirlenmiştir ve kabul etmek gerekir ki bir hastanenin Göğüs Hastalıkları Servisinin sıkıcı ortamı ve çalışma rutininde böyle bir konu oldukça ilgi çekici olacaktır.Böyle bir toplantının hassas bir yerde icra edilmesinin belirli bazı kurallara bağlanmasının anlaşır bir durum olduğunu kabul etmek gerekir. Başka bir anlatımla hastane huzurunun kesintisiz temin edilmesi ve bilhassa yatan hastaların bakım ve gözetimi faaliyetlerinin aksamadan sürdürülmesi için hastane idaresinin lüzumlu gördüğü tedbirleri almak noktasında bir takdir aralığına sahip olduğu açıktır. Nitekim hastanede mesai saatler içinde ve hastane binasında gerçekleştirilecek böyle bir toplantı için yetkililerden izin almanın kanuni bir zorunluluk olduğu anlaşılmaktadır (§§ 14-17).
42. Öte yandan başvuruya konu toplantı için önceden bazı hazırlıklar yapıldığı belirtildiğine göre başvurucunun toplantıyı düzenlemek için izin almaya zamanının olduğu sonucuna varılabilir. Eldeki başvurunun, izin alınması için zaman ve imkânların bulunmadığı ve derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlardan biri olduğu değerlendirilmemiştir.
43. Bununla beraber önceden konulan kurallara ve alınan tedbirlere aykırı olarak tertip edilen bir toplantı yalnızca bir sendika tarafından veya bir sendikanın üyelerince tertip edilmiş olması nedeniyle hukuka uygun hâle gelmez. Dolayısıyla hakkı kullanan kişiler sendika üyesi olsalar da olmasalar da mutlak olmayan ve sınırlandırmalara tabi olan toplantı hakkının (Osman Erbil, § 50, 63) kullanımına ilişkin önceden konulmuş sınırlamalara uymak yükümlülüğü altındadırlar.
44. Başvurucu, olayların geçtiği hastanede hemşire olarak görev yapmaktadır ve önceden izin alarak ve daha uygun bir yerde söz konusu toplantıyı düzenleyebileceğini bilebilecek durumdadır. Başvurucu, soruşturma ve yargılama aşamalarında idarenin Sendika üyelerine haklarını kullanmaları sırasında zorluk çıkardığını iddia etmiş ise de eldeki başvuruya konu toplantının düzenlenmesi için idareden ne izin istendiği ne de yer temin etmesinin talep edildiği gösterilmiştir. Bu itibarla başvurucunun da sorumluklarını yerine getirdiği söylenemez.
45. Sonuç olarak somut olayda önceden izin almaksızın devlet hastanesinin yatan hastaların bulunduğu bir servisindeki hasta yakınlarının kullanımına tahsis edilmiş odasında düzenlenen toplantı halka açık yerlerde yapılan ve günlük hayatın akışında tahammül edilebilecek bir karışıklığa sebep olan toplantı ve gösteriler gibi (açıklamalar için bkz. Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 119) değerlendirilemez. Dolayısıyla söz konusu toplantıyı tertip etmesi nedeniyle başvurucuya disiplin cezası verilmesinin gerekliliğine ilişkin idare ve derece mahkemelerinin gerekçesinin yeterli olduğu kabul edilmiştir.
46. Başvurucu, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesi biçimindeki uyarma disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Bir kamu görevlisi olan başvurucunun kanundaki en düşük disiplin cezası ile cezalandırılmasından ibaret müdahalenin, başvurucunun toplantı hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu ve hastane düzeninin sağlanması amacını gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile başvurucunun toplantı hakkı arasında kurulması gereken dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu söylenemez.Başvurucuya verilen cezanın ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34 maddesinde güvence altına alınan toplantı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Toplantı Hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.