TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
DATSAN DOĞU ANADOLU TOPRAK SAN. A.Ş. VE NACİ YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1230)
|
|
Karar Tarihi: 6/4/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucular
|
:
|
1. Datsan Doğu Anadolu Toprak San. A.Ş.
|
|
|
2. Naci
YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; başvurucular aleyhine açılan itirazın iptali
davasının kabul edilmesi, yargılamanın uzun sürmesi ve yargılama esnasında
ileri sürülen iddiaların Derece Mahkemesi tarafından verilen kararlarda
değerlendirilmemesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/1/2014 tarihinde
yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, elektrik kullanımından kaynaklanan borçlarını
ödemedikleri gerekçesiyle Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) tarafından
yapılan üç ayrı icra takibine itiraz etmişlerdir. Davacı TEDAŞ, Erzurum 3.
Asliye Hukuk Mahkemesinde 30/3/2005 tarihinde
E.2005/38, E.2005/39 ve E.2005/40 sayılı dosyalarında icra takibine itirazın
iptali davası açmıştır. Mahkeme 29/11/2007 tarihinde
dava dosyalarının birleştirilmesine karar vermiştir.
9. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 11/2/2010
tarihinde birleşen E.2005/38 ve E.2005/39 sayılı dava dosyalarında davaların
kabulüne, E.2005/40 sayılı dava dosyasında açılan davanın reddine karar
verilmiştir.
10. Temyiz üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 5/10/2011 tarihli ilamı ile başvurucuların temyiz
itirazlarının reddine, temyiz eden davacı TEDAŞ'ın temyiz nedenlerinin kabulüne
ve kararın bozulmasına karar vermiştir.
11. Bozma ilamına uyma kararı sonrası yapılan tahkikat sonucunda
Mahkeme 27/9/2012 tarihli kararı ile birleşen
E.2005/38 sayılı dava yönünden davanın kısmen kabulüne, E.2005/40 sayılı dosya
yönünden davanın kabulüne karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkememizce daha önce
iş bu dava dosyası ile birleştirilen 2005/39 E. numaralı dava dosyası yönünden
davalı itirazlarının reddine karar verilmiş olup, anılan karar kesinleşmiştir.
Bozma ilamı daha önce
Mahkememiz tarafından iş bu dava dosyası yönünden verilen karardaki
Mahkememizin davalının da elektrik borcuna rağmen kesilen elektiriğin
yeniden bağlanması nedeni ile davalı kuruluşun da kusurlu olduğundan bahisle
bilirkişi raporunda belirtilen 36.644,44-TL'nin %50'sinden davalısının sorumlu
olması gerektiği yönündeki Mahkememiz kararının davalının kullanılan elektrik
bedelinden sorumlu olduğundan bahisle bozulmuş olup, Mahkememizce iş bu dava
dosyası yönünden (Eski 2005/38 Esas) Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda
18.322,00-TL daha ilave edilmiş olup, bu şekilde iş bu dava dosyası yönünden
davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği yönünde Mahkememizde vicdani
kanaat gelmiş olup,
Mahkememizin eski bu
dosya ile birleşen 2005/40 E.numaralı dava dosyası
yönünden ise, anılan dava dosyasındaki alacağın dayanağı olan faturaların
Mahkememizin 2005/39 E. numaralı dava dosyasındaki alacağın dayanağı olan faturularla aynı faturalar olmadığı bilirkişi raporu ile
sübut bulmuş olup, bilirkişi raporundaki alacak miktarı ile dava dilekçesindeki
ve icra dosyasındaki alacak miktarları birbiri ile örtüştüğünden anılan dava
dosyası yönünden de davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline karar
verilmesi gerekmiş olup, Mahkememizin iş bu dava dosyası ile birleşitirilen 2005/39 E.numaralı
dava dosyası yönünden davalının temyiz itirazları reddedildiğinden daha önce
kesinleştiğinden anılan dosya yönünden yeniden hüküm kurulmayarak diğer dava
dosyaları yönünden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
12. Temyiz üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 28/5/2013
tarihli ilamıyla hükmün onanmasına karar vermiştir.
13. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 16/12/2013
tarihli ilamı ile reddedilmiştir.
14. Anılan ilam başvuruculara 13/1/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 6/4/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
17. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
18. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
19. Anılan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 8 yıl 8 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden
21. Başvurucular, Derece Mahkemesince verilen kararın gerekçesiz
olduğunu belirterek gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
22. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her
türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri
sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın
niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz,
B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).
23. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda tarafların,
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak
verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir
(bkz. § 11).
24. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
25. Başvurucular; aleyhlerine açılan icra takibine itirazın
iptali davasında dava ve takiplerin mükerrer olduğu yönündeki itirazlarının
değerlendirilmediğini, kiracılar tarafından usulsüz kullanılan elektrik
bedellerinin kendilerinden talep edildiğini, davacı TEDAŞ'ın kusurlu olduğunu
belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların
ihlal iddialarının, aleyhlerine açılan davada verilen kararın adil olmadığına
yönelik olduğu anlaşılmış ve şikâyetleri bir bütün olarak adil yargılanma hakkı
kapsamında değerlendirilmiştir.
27. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
28. Somut olayda Mahkemece tarafların tüm iddiaları
değerlendirilerek ve delilleri incelenerek karar verilmiş, Yargıtay 3. Hukuk
Dairesi tarafından da delillerin Mahkemece takdir edilerek karar verildiği ve
takdirde de bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle karar onanmıştır.
29. Başvurucular tarafından ileri sürülen iddialar, Derece
Mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
32. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
33. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
34. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 9.600 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş
olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında
illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucuların maddi tazminat
taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara AYRI AYRI net 9.600 TL manevi tazminat
ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2012/39, K.2012/464) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.