TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİBÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİNE YILDIZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/12324)
|
|
Karar Tarihi: 1/2/2017
|
R.G. Tarih ve Sayı: 14/3/2017 - 30007
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Emine YILDIZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Sezai ÇİÇEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davasında
yemin delilini kullanma hakkının tanınmaması nedeniyle silahların eşitliği
ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/7/2014 tarihinde İstanbul
9. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/3/2015
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 25/3/2016
tarihinde Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş
bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıylaerişilen
bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucuya karşı, ciro yoluyla kendisine intikal eden 2.500
TL bedelli iki adet çek nedeniyle mükerrer ödeme yapıldığı iddiasıyla sebepsiz
zenginleşmeden kaynaklanan alacak davası açılmıştır.
7. Bakırköy 7. Sulh Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 27/2/2009
tarihli ve E.2008/1519, K.2009/242 sayılı kararı ile davayı reddetmiştir.
Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Mahkememizce davanın vasıf ve mahiyetigöz önünde bulundurularak alacak mahiyetindeki
davanın infazı itibarıyla mahkememizin E.2007/233 sayılı dosyasında
yargılamanın mahkememizde yürütüldüğü ve karara bağlandığı aynı benzer
mahiyette olup sadece tarafları farlı olduğundan davalı tarafın yetkisizlik
itirazı mahkememizce yerinde görülmeyerek talebin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı incelendiğinde,
davacı tarafça her ne kadar çek bedeli ikinci defa ödendiği ve sebepsiz
zenginleme hükümlerine göre 4.000 TL nin alacak
olarak tahsilini talep etmiş ise de ikince defa ödeme yapıldığına ilişkin
dosyaya yeterli kesin ve inandırıcı kanıtlar elde edilemediğinden ve bu hususun
ispatlanamadığı mahkememizin E.2007/233 sayılı dosyası ve kapsamı itibarıyla da
durum göz önüne alınarak açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
..."
8. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/5/2011 tarihli ve E.2011/5728, K.2011/6032 sayılı ilamı
ile bozulmuştur. Bozma ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dava, mükerrer tahsil edilen çek bedelinin istirdatı istemine ilişkin olup, mahkemece, davacı tarafça
çek bedelinin ikinci kez ödendiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın
reddine karar verilmiştir.
Oysa, dava dışıE. Gıda San. ve
Tic. A.Ş. tarafından keşide edilen 30/6/2001 tarihli 2.500 YTL meblağlı, yine
7/7/2001 tanzim ve aynı meblağlı çeklerin ödenmemesi üzerine dava dışı şirket
yetkilisi davacı hakkında ceza davası açıldığı ve davacının İstanbul 11. Asliye
Ceza Mahkemesi'nin 28/1/2004 gün E.2001/1806, K.2004/87 sayılı kararı ile
3167sayılıyasaya muhalefet suçundan mahkum edildiği, davalı vekili tarafından
anılan ceza davasındaki şikayetinden 16/2/2007 tarihli dilekçesiyle
vazgeçildiği, dava dışı şirket hesabına keşide edilen dava konusu çeklerin ise
29/8/2002 tarihinde müşteri tarafından Banka'ya iade edildiği, işbu davada dava
konusu edilen bedelinde davalı vekili tarafından tahsil edildiği dosya kapsamı
ve ekleriyle sabittir. Uyuşmazlık, dava konusu çeklerin
bankaya müşteri tarafından iade edilmesinin dava konusu çeklerin ödendiği
anlamına gelip gelmeyeceği, bu bağlamda dava konusu ödemenin mükerrer ödeme
yapılıp sayılmayacağı noktasında toplanmakta olup, mahkemece, çekişmenin özünü
ve esasını oluşturan bu husus açıkça ve denetime elverişli bir şekilde
tartışılmamış, yazılı biçimde soyut bir şekilde davanın reddine karar
verilmiştir.
Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar
ve tespitler doğrultusunda, iddia ve savunmanın BK'nun
88/son maddesi hükmü çerçevesinde yeterince değerlendirilip tartışılmak ve
sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı
şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulmasına
karar vermek gerekmiştir.
..."
9. Bozma sonrası yapılan yargılamada başvurucu 6/10/2011 tarihli dilekçesinde belirttiği "Davacıya yemin teklif hakkımızı saklı
tutuyoruz. Öte yandan yine mahkemece tüm taleplerimiz de yerinde görülmez ise
davacı tarafa yemin teklif ediyoruz." beyanıyla davacı tarafa
yemin teklif etme hakkını kullandığını belirtmiş, dilekçe içeriğini 14/10/2011 tarihli duruşmada yinelemiştir. Duruşma
tutanağındaki beyanı ise şöyledir:
"Mükerrer ödeme söz konusu değildir.
Karşı tarafın defterleri incelensin gerçek ortaya çıkacaktır. Eğer taleplerimiz
kabul edilmez ise en son olarak yemin teklif hakkımızı kullanacağız."
10. Mahkeme bozma ilamına uymuş; 17/2/2012
tarihli ve E.2011/804, K.2012/105 sayılı kararı ile davayı reddetmiştir.
Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Davalı vekili mükerrer bir ödeme söz konusu
olmadığını karşı tarafın defterlerinin incelenmesinde gerçeğin ortaya
çıkacağını bu talepleri kabul edilmez ise son olarak davacı asile yemin teklif
haklarını kullanacaklarını belirtmiştir.
...
Mahkememizce dosya kapsamı incelendiğinde,
Davacı tarafın bilirkişi incelemesi yapılması hususunda verilen ara karara ve
kesin süreye rağmen yerine getiremediklerinden önceki ara kararda olduğu gibi
değişen bir gelişme de olmadığından başkacada yapılacak işlem kalmadığından
mevcut durum karşısında davacı davasının reddine dairkarar
vermek gerekmiştir.
..."
11. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 1/4/2013 tarihli ve E.2012/6062, K.2013/6388 sayılı ilamı
ile bozulmuştur. İlamın ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dairemizce verilen bozma kararına uyulmakla
davacı yararına usulü kazanılmış hak teşekkül etmiş olup uyuşmazlık esas
itibariyle dava konusu çeklerin bankaya müşteri tarafından iade edilmesinin
dava konusu çeklerin ödendiği anlamına gelip gelmeyeceği, bu bağlamda dava
konusu ödemenin mükerrer ödeme sayılıp sayılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Bu durumda yapılan açıklamalar ve tespitler doğrultusunda
iddia ve savunmanın 818 sayılı mülga BK'nun 88/son
maddesi hükmü çerçevesinde değerlendirilip tartışılması ve sonucuna göre bir
karar verilmesi gerektiğine işaret edilmiş olmasına rağmen mahkemece bozmaya
uyulduğu halde bozma gerekleri yeterince tartışılmadan sırf davacının defter ve
kayıtlarını sunmaması nedeniyle bilirkişi incelemesi yapılamadığından bahisle
değişen bir durum olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi bozmayı
gerektirmiştir.
..."
12. İkinci bozma sonrası yapılan yargılamada Mahkeme 8/7/2013 tarihli celsede bozma ilamına uyulup uyulmayacağı
hususunda karar vermek üzere duruşmayı ertelemiş, 11/9/2013 tarihli oturumda
bozma ilamına uyarak başvurucunun yokluğunda davanın kabulüne karar vermiştir.
13. Mahkemenin 11/9/2013 tarihli ve
E.2013/434, K.2013/599 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
818 sayılı BK'nun
88. maddesinin ''faizden veya kira bedeli gibi muayyen zamanlarda ödenmesi
lazım gelen sair borçlardan ihtirazi bir kayıt
dermeyan etmeksizin bir taksit için makbuz veren alacaklı ondan evvelki
taksitleri de tahsil etmiş sayılır. Alacaklı resülmal için makbuz vermiş ise
faizlerini de tahsil etmiş sayılır. Senet borçluya iade edildikçe borç sarkıt
olmuş sayılır.'' hükmü dikkate alındığında, müşteri tarafından bankaya her
hangi bir ihtirazi kayıt derneyan
edilmeksizin iade edilen çeklerin bedelinin, hamil ile keşidecinin anlaşması ve
bedelinin hamiline haricen ödenmesi sonucu bankaya iade edildiği aksinin kabülünün hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği
değerlendirilmiş bu nedenle bankaya iade edilen çeklerin ödendiği ve bu
bağlamda da dava konusu yapılan 4000 TL lik ödemenin
mükerrer olduğu sonucuna ulaşılmış olup davanın kabülü
ile 4000 TL nin ödeme tarihi olan 16/2/2007
tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak
davacıya verilmesine dair aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
..."
14. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 6/5/2014 tarihli ve E.2014/1423, K.2014/8624 sayılı ilamı
ile onanmıştır.
15. Onama kararı 19/6/2014 tarihinde
tebliğ edilmiş ve 17/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı
mülga Borçlar Kanunu'nun 88. maddesi şöyledir:
"Faizden veya icar bedeli gibi muayyen
zamanlarda ödenmesi lazım gelen sair borçlardan ihtirazi
bir kayıt dermeyan etmeksizin bir taksit için makbuz veren alacaklı ondan
evvelki taksitleri de tahsil etmiş sayılır. Alacaklı resülmal için makbuz
vermiş ise faizlerinide tahsil etmiş sayılır. Senet
borçluya iade edildikte borç sakıt olmuş
sayılır."
17. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 226. maddesi şöyledir:
"(1) Yeminin konusu, davanın çözümü
bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan
vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa
sayılır."
18. 6100 sayılı Kanun'un 227. maddesi şöyledir:
"(1) Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı
için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif
edebilir.
(2) Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya
hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir
delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez."
19. 6100 sayılı Kanun'un 229. maddesi şöyledir:
"(1) Yemin için davet edilen kimse, tayin
edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır
bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten
kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.
(2) Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin
etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır."
20. 6100 sayılı Kanun'un 318. maddesi şöyledir:
"(1) Taraflar dilekçeleri ile birlikte,
tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek;
ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden
getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan
bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır."
21. 6100 sayılı Kanun'un 320. maddesinin (3) numaralı fıkrasının
birinci cümlesi şöyledir:
"Mahkeme, tarafların dinlenmesi,
delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada
belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar."
22. 6100 sayılı Kanun'un 321. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Tahkikatın tamamlanmasından sonra,
mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini
bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca
süre verilmez."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, aleyhine açılan alacak
davasında Mahkemenin delilleri yanlış değerlendirdiğini, yetki itirazı ve yemin
teklifinin dikkate alınmadığını, tahkikatın bittiği bildirilmeden ve sözlü
yargılama için gün verilmeden yargılamanın sonuçlandırıldığını, kararın usul ve
kanuna aykırı olduğunu belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; yeniden
yargılama ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Başvurucu; yargılamada 6100 sayılı Kanun'un 186. maddesi
gereği sözlü tahkikat aşamasının uygulanmadığını, yetki itirazı ve yemin
teklifi dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
26. Başvurucunun şikâyetinin, özellikle yargılama sırasında
yemin delilini kullanma hakkının verilmemesi iddiası ile bağlantılı olarak
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının alt unsuru olan silahların eşitliği
ilkesi kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüş; bu aşamada diğer ihlal
iddiaları ile ilgili değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
27. Başvurucunun silahların eşitliği ilkesibağlamında
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça
dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmaması nedeniyle başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvurucu; yargılama sırasında 6/10/2011
tarihli dilekçede ve 14/10/2011 tarihli duruşmada karşı tarafa yemin teklifinde
bulunduğunu, Mahkemenin bu talebi ile ilgili değerlendirme yapmadan aleyhine karar
verdiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
29. Yargılama sırasında yemin delilinin kullanılmasına fırsat
tanınmadığı iddiası silahların eşitliği ilkesi kapsamında değerlendirilecektir.
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
31. 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı
yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal
edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile
sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme
yapılamaz.”
32. Yapılan yargılama sırasında tanık
dinletme ve bilirkişi görüşüne başvurulması hakkı da dâhil olmak üzere
delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi adil yargılanma hakkının unsurlarından
biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmekte
olup bu ilke ve yargılamaya etkin katılım hakkı ile çelişmeli yargılama ilkesi,
adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın
36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle gerek Sözleşme'nin
lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil edilen bu ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında
yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
33. Taraflar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin
sağlanmasını amaçlayan silahların eşitliği ilkesi,mahkeme önünde sahip olunan hak ve
yükümlülükler bakımından taraflar arasında eşitliğin sağlanması ve bu dengenin
yargılamanın her aşamasında korunmasını ifade etmekte olup usule ilişkin bu
güvence gereği uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı
olan delilleri sunma imkânı tanınmalıdır (Ramazan
Tosun, B. No: 2012/998, 7/11/2013, § 37; Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 21).
Silahların eşitliği ilkesi kapsamında aranan usule ilişkin imkânlar noktasındaki
denge, tarafların tanıkları arasında da farklı muamele yapılmamayı gerektirir.
Ancak yargılama sırasında bir tarafın tanığına özel bir ağırlık verilmemişse ve
mahkeme hükmü başka delillerle desteklenerek oluşturulmuşsa silahların eşitliği
ilkesine aykırı ve sonucu itibarıyla bir tarafı diğer taraf karşısında önemli
bir dezavantaj içine sokan bir uygulamanın varlığından söz etmek mümkün
değildir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Ankerl/Switzerland, B. No: 17748/91, 23/10/1996, § 38).
34. Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen
iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla
birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi
esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan delil sunma
ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup olmadığını
denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin görevi, başvuru
konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını değerlendirmektir.
Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında taraflara
iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara,
tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da
uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik
veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında
değerlendirilmesi zorunludur (Yüksel Hançer,
§ 22). Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, tarafların
tanık ve bilirkişi incelemesi de dâhil ortaya koydukları delillerin
değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi hâlinde yargılama makamınca
bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir (Benzer
yöndeki AİHM kararları için bkz. Vidal/Belgium, B. No: 12351/86, 22/04/1992,
§ 34; Tamminen/Finland, B. No:
40847/98,15/06/2004, §§ 40-42).
35. 6100 sayılı Kanun sistematiğinde
kesin delil olarak öngörülen yemin delilinin şartları, hüküm ve sonuçları
Kanun'un 226. maddesinden itibaren ayrıntılı olarak düzenlenmiş; Kanun'un 229.
maddesinde, yemin için davet edilen tarafın tayin edilen gün ve saatte
mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaması yahut hazır
bulunup da yemini iade etmemesi veya yemini eda etmekten kaçınması durumunda
yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı belirtilmiştir.
36. Başvurucuya karşı açılan alacak davasının konusunun 7/7/2011 tarihli ve 2.500 TL bedelli, 30/6/2001 tarihli ve
2.500 TL bedelli çek bedellerinin mükerrer ödenmesi nedeniyle fazladan ödenen
bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi talebinden ibaret olduğu,
dosyanın davacısının çek bedellerini haricen elden ödediğini iddia ettiği,
karşılıksız çıkan çeklerin müşteri tarafından muhatap bankaya herhangi bir ihtirazi kayıt dermeyan edilmeksizin iade edilmesi
nedeniyle çeklerin bedellerinin hamil ile keşidecinin anlaşması ve bedelinin
hamiline haricen ödenmesi sonucu bankaya iade edildiğinin kabul edilmesinin
zorunlu olduğu, aksinin kabulünün hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği
belirtilerek davanın kabulüne kararverildiği
anlaşılmıştır.
37. Başvurucunun 26/3/2012 tarihli
temyize cevap dilekçesinin (3) numaralı paragrafında geçen "Gerçekte M.D. Tarafından vekili bulunduğumuz
dosya sebebiyle tarafımıza herhangi bir ödeme yapılmamış, ancak müvekkilimizle
aralarında dava konusu çekler nedeniyle çek alacaklısına (davalı Emine
Yıldız'a) 1.000 TL kısmi ödeme yapılarak bakiye 4.000 TL'nin de ödeneceğini, bu
tediyenin yapılmasıyla da ceza davasından feragat edileceğihusunda
şifahi olarak mutabakata varmışlar ve çekler bu nedenle davacıya teslim
edilmiş, karşı tarafta çekleri muhatap bankaya iade etmişti."
beyanıyla çeklerin hangi nedenleiade edildiği hususunuaçıkladığı anlaşılmıştır.
38. Bakırköy 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin E.2013/434 sayılı
dosyasında, başvurucunun 6/10/2011 tarihli dilekçesi
ile 14/10/2011 tarihli celsede yemin deliline dayandığını ve yemin teklifinde
bulunduğunu açıkça belirttiği, Mahkemenin ikinci bozmadan sonra verdiği
14/7/2011 tarihli kararın gerekçesinde de başvurucunun yemin teklif etme
hakkını kullanmak istediğini belirttiği anlaşılmıştır.
39. Mahkemenin davayı kabul gerekçesini oluşturan 818 sayılı
mülga Kanun'un 88. maddesi çerçevesinde dava konusu çeklerin ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin davalı alacaklı
tarafından iade edilmesinin davacının haricen ödemede bulunduğu iddiasına uygun
bir karine oluşturduğu, dolayısıyla mükerrer ödeme olgusunun sübuta erdiği
yaklaşımına karşı başvurucunun ileri sürdüğü vakıanın (bkz. § 37) davanın
sonucunu etkileyecek potansiyele sahip olduğu, başvurucunun bu vakıayı ispat
için usulüne uygun olarak cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığını belirttiği
gibi 6/10/2011 tarihli dilekçe ile 14/10/2011 tarihli
oturumda bu yöndeki taleplerini yinelediği, Mahkemenin de ikinci bozmadan sonra
başvurucunun bu hakkını kullanmak istediğini gerekçeli kararına dercettiği, esasen somut olay açısından yeminin, davanın
çözümüne yararlı olup olmayacağı ve sonuca etki edip etmeyeceği hususlarında
değerlendirme görevinin yerel Mahkemeye ait olduğu ancak yukarıda izah edildiği
üzere yemin delilinin niteliği, işlevi ve doğuracağı sonuçlar dikkate
alındığında Mahkemenin bu yöndeki taleple ilgili hiçbir değerlendirme yapmadan
yargılamayı sonuçlandırdığı anlaşılmıştır.
40. Buna göre başvurucunun davacı
yararına oluşan karinenin aksini ispat etmek için dayandığı vakıanın ispatına
yönelik yemin delilini kullanması hususunda değerlendirme yapılmaksızın
yargılamanın sonuçlandırılması nedeniyle uyuşmazlığın her iki tarafına da
savunmalarının temel dayanağı olan delilleri kullanmada eşitliğin sağlanması
ilkesinin aksine hareket edilerek bir tarafın deliline üstünlük tanınmak suretiyle
başvurucu aleyhine eşitsizlik meydana getirildiği, yapılan uygulamanın
yargılamanın bütününü adil olmaktan çıkaracak şekilde etkilediği sonucuna
ulaşılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
42. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
43. Başvurucu, yeniden yargılama ve tazminata karar verilmesini
talep etmiştir.
44. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların
eşitliği ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
45. Başvuru konusu olayda tespit edilen
ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan silahların eşitliği
ilkesinin ihlal edilmesinden kaynaklandığından ve ihlalin yeniden yargılama
yapılarak ortadan kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan 6216 sayılı
Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir
örneğinin Bakırköy 7. Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
46. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların
eşitliği ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ilkesinin ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Bakırköy 7. Sulh Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 1/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.