TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
RAMAZAN BAŞARAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/12541)
Karar Tarihi: 3/6/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Denizhan HOROZGİL
Başvurucu
Ramazan BAŞARAN
Vekili
Av. Mesut BEŞTAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir toplantıya ve gösteri yürüyüşüne katılması nedeniyle terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan mahkûm edilmiş olmasının başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını; yargılamanın uzun sürmesinin de makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1986 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Derik'te (Mardin) ikamet etmektedir.
7. Başvurucu, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma ve terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarını işlediği gerekçesiyle 15/2/2011 tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. Başvurucu hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 7/4/2011 tarihinde görevi yaptırmamak için direnme, silahlı olarak katılınan toplantı ve yürüyüşte ihtara rağmen dağılmama, terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, terör örgütü propagandası yapma, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme veya bunlara katılma, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçlarından iddianame düzenlenmiştir.
9. Yargılamayı yürüten (kapatılan) Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. maddesi ile görevli-Mahkeme) 10/8/2011 tarihli celsede başvurucunun tutuklanmasına, 1/11/2011 tarihli celsede ise izinsiz olarak patlayıcı madde bulundurma suçundan başvurucu hakkında ek iddianame tanzimine yönelik müzekkere yazılmasına karar vermiştir.
10. Mahkeme 30/12/2011 tarihinde, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçundan ise 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına; silahlı olarak katılınan toplantı ve yürüyüşte ihtara rağmen dağılmama, terör örgütü propagandası yapma, görevi yaptırmamak için direnme, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme veya bunlara katılma, genel güvenliği kasten tehlikeye uğratma ve izinsiz olarak patlayıcı madde bulundurma suçlarından ise atılı suçları işlediği sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine hükmetmiştir. Mahkeme, başvurucuyu hükümle birlikte tahliye etmiştir.
11. Hükümlerin sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11/9/2012 tarihli kararı ile bazı usule ilişkin eksiklikler ve hükümden sonra yürürlüğe giren 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un getirdiği değişiklikler kapsamında başvurucunun hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması gerekçeleriyle mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına karar verilmiştir.
12. Bozma kararı sonrası Mahkeme, başvurucu hakkında kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama suçundan 6352 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin (b) bendi uyarınca kovuşturmanın ertelenmesine; terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan ise 6352 sayılı Kanun ile değişik 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesinin (6) numaralı fıkrası uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına hükmetmiştir.
13. Mahkûmiyet kararının yeniden sanık müdafiileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 13/9/2013 tarihli kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiş ve hüküm kesinleşmiştir.
14. Mahkeme 20/1/2014 tarihinde kesinleştirme işlemlerini yapmıştır.
15. Başvurucu, Yargıtay ilamından 14/7/2014 tarihinde kararın tebliği ile haberdar olduğunu belirtmiş; buna ilişkin tebligat parçasını sunmuştur.
16. Başvurucu 22/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 3/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldığı gerekçesiyle terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan mahkûm edildiğini ileri sürmüş; toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun masumiyet karinesine aykırı olarak ve kesin deliller bulunmaksızın ihtimaller üzerine mahkûm edildiğine yönelik şikâyetinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruların yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın gerekçesinin öğrenilebildiği tarih olarak anlaşılması gerekir. Bu öğrenme, somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde gerçekleşebilir (Bilent Aktaş ve diğerleri, B. No: 2014/19389, 7/12/2016, § 11).
21. Bireysel başvuru süresi bakımından nihai kararın gerekçesinin tebliği öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda nihai kararın gerekçesinin dosyadan suret alınması gibi hâllerde öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların nihai kararın gerekçesiniöğrendiklerini beyan ettikleri tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
22. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş olmakla birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle bir durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun öğrenildiği andan itibaren başlatılması gerekir. Bu kapsamda bir ceza mahkûmiyetine ilişkin nihai kararın sonucunun infaz aşamasında yakalama, müddetname veya çağrı kâğıdının ya da ödeme emrinin tebliği suretiyle öğrenildiği durumlarda başvurucular, nihai kararın sonucundan haberdar olmakta ve nihai karar gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunmaktadırlar (Aydın Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546, 30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B. No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).
23. Nihai kararın gerekçesinin öğrenilemediği veya nihai kararın sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme imkânının elde edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten başlayacağının belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi söz konusu olabilecektir. Bu kapsamda yapılacak değerlendirmede sürenin başlangıç tarihinin başvurucuların özen yükümlükleri ile mahkemeye erişim haklarının aşırı sınırlanmaması hususlarının birlikte dikkate alınması gerekir (A.C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 28).
24. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak amacıyla dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülük kapsamında ilk derece mahkemesine fiilen ulaşan nihai kararın gerekçesini öğrenme konusunda gerekli özeni gösterme sorumluluğu başvuruculara aittir. Diğer bir ifadeyle başvurucular veya vekillerinin ilk derece mahkemesine ulaşan kararın bir örneğini almak için özenli davrandıklarını kanıtlamaları gerekir (A.C. ve diğerleri, § 29; Fatma Gökot, B. No: 2013/5697, 21/4/2016, § 50).
25. Yargıtay ceza daireleri tarafından verilen kararların taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme mevzuatta bulunmamaktadır. Ceza yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra özen yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri beklenir. Bu kapsamda erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit edilmediği sürece bireysel başvuru için 6216 sayılı Kanun'da öngörülen otuz günlük başvuru süresi bu tarihten itibaren başlayacaktır (A.C. ve diğerleri, § 30; Fatma Gökot, § 51).
26. Somut olayda Yargıtay 9. Ceza Dairesi 13/9/2013 tarihli ilamıyla ilk derece mahkemesinin başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının onanmasına karar vermiştir. Bunun üzerine Mahkeme 20/1/2014 tarihinde kesinleştirme işlemlerini yapmıştır. Başvurucu ise Yargıtay ilamından kararın kendisine tebliğ edildiği 14/7/2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiştir.
27. Başvuru evrakında ve dava dosyasındaki belgelerde, başvuru konusu nihai kararın ilk derece mahkemesine ne zaman ulaştığına dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte ilk derece mahkemesinin 20/1/2014 tarihinde başvuru konusu mahkûmiyet kararına ilişkin kesinleşme şerhi düzenlediği ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına kararın infazı için aynı tarihte yazı yazdığı görüldüğünden, nihai karar olan Yargıtay ilamının en geç bu tarihte ilk derece mahkemesine ulaştığının kabul edilmesi gerekmektedir.
28. Dolayısıyla başvurucunun nihai karar olan Yargıtay onama ilamının içeriğine erişme imkânını en geç 20/1/2014 tarihinde elde ettiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda nihai karara erişme imkânının elde edildiği 20/1/2014 tarihinden itibaren en geç üç ay içerisinde -yukarıda değinilen özen yükümlülükleri kapsamında- karara erişildiği ve karar gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir.
29. Bu durumda en geç 20/4/2014 tarihinde erişildiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilen karara ilişkin bu tarihten itibaren otuz günlük yasal süresi içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekirken 22/7/2014 tarihinde başvuruda bulunulduğu anlaşıldığından başvurunun süresi içinde yapılmadığı sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 3/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.