logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Yıldız [2.B.], B. No: 2014/1296, 12/7/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET YILDIZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/1296)

 

Karar Tarihi: 12/7/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Alparslan ALTAN

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M.Emin KUZ

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Mehmet YILDIZ

Vekili

:

Av. Mehdi ÖZDEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve yargılamanın makul sürede bitirilmemesi nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/1/2014 tarihinde Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 24/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 4/4/2016 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık karar tarihi itibarıyla herhangi bir görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen E.2010/2674 sayılı soruşturma kapsamında 30/4/2011 tarihinde gözaltına alınmış ve Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/5/2011 tarihli ve 2011/22 sorgu sayılı kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.

8. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 17/6/2011 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçunu işlediği iddiasıyla Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede otuz üç şüpheli bulunmaktadır.

9. İddianamenin başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:

"... Diğer şüpheli H.K'nin beyanına göre şüpheli Mehmet Yıldız'ın aracı ile Lice Kırsalında terör örgütü mensuplarına .. Köyü üzüm bağlarının içerisinde erzak teslim ettiği, yine şüphelinin teröristlere sigara ve tütün götürdüğü, diğer yaşamsal lojistik malzemeyi de temin ederek teröristlere götürdüğü, ayrıca şüphelinin kendi beyanında Dicle ve Lice ilçesi kırsalında faaliyet yürüten terör örgütü mensaplarının yanına gidip geldiği, onlara kavurma yaptıklarını, teröristlerin bulundukları alana arkadaşları ve bazen de tek başına gidip geldiği, teröristlerin sığınakta mı veya arazide mi oldukları konusunda bilgi sahibi olduğu ,teröristlerin yanına zaman zaman diğer şüpheli S.Ş ile birlikte gittiğini beyan etmesi [karşısında]

-Teröristlerin kış üslenmesi ile ilgili sığınağa girip-girmediklerini, kendilerini kimseye göstermedikleri halde şüpheli Mehmet YILDIZ’ın bu durumu bilmesi, terör örgütü içerisinde şahsa güvenildiği, bilgisi karşısında, PKK terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçunu işlediği anlaşıl [mıştır]."

10. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince 1/7/2011 tarihinde yapılan tensip incelemesinde "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve ayrıca, sanıkların kaçacağı, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerine baskı yapma olasılıklarının bulunması, bunların yanında, sanıkların 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3-a maddesinde sayılan suçlardan birini işlediği hususunda yoğun şüphenin varlığı" gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına, tutukluluk incelemelerinin 28/7/2011 ve 25/8/2011 tarihlerinde yapılmasına ve duruşmanın 23/9/2011 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.

11. Mahkemece ilk duruşma 23/9/2011 tarihinde yapılmış, başvurucunun "üzerine atılı suçun niteliği ile mevcut delil durumu ve atılı suçun CMK.100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması" gerekçesiyle tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Bu celsede tutuklu olan sanıkların savunmaları alınmış; hakkında yakalama kararı çıkarılan sanıklar için yazılan müzekkerelerin beklenmesi, yargılamaya katılmayan sanıklar hakkında zorla getirme emri çıkarılması, sanıkların ses örneklerinin alınması, ilgili Mahkeme ve Savcılıktan yargılamaya konu dava ile ilgili dosyalarının istenmesi amacıyla duruşma ertelenmiştir.

12. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince 25/11/2011 tarihinde yapılan celsede başvurucunun "üzerine atılı suçun niteliği ile mevcut delil durumu ve atılı suçun CMK.100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması" gerekçesiyle tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş; sanıkların ses örnekleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gizli tanıkların dinlenmesi, haklarında yakalama kararı bulunan sanıklar için yazılan müzekkerelerin beklenmesi için duruşma ertelenmiştir.

13. Bireysel başvuru tarihine kadar Mahkeme tarafından başvuru konusu davayla ilgili olarak on beş celse yapılmış, 20/12/2013 tarihli celsede başvurucunun "üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma, örgüte yardım etme suçlarının niteliği mevcut delil durumu, yüz karşılaştırma formu, uzmanlık raporu, sanıklara ait ses karşılaştırma raporu ile tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı" gerekçesiyle tutukluluk hâlinin devamına karar verilerek Cumhuriyet savcısına esas hakkındaki mütalaasını sunmak üzere süre verilmiştir.

14. Başvurucu bu karara itiraz etmiş, itirazı inceleyen Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 30/12/2013 tarihli ve 2013/732 Değişik İş sayılı kararıyla başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.

15. Bu karar, başvurucuya 6/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu hakkındaki dava 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle özel yetkili mahkemelerin görevlerinin son bulması üzerine Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiş olup Mahkemenin E.2014/163 sayısına kaydedilmiştir.

17. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesince 9/4/2014 tarihinde yapılan tensip incelemesinde "üzerlerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma, örgüte yardım etme suçlarının niteliği mevcut delil durumu yüz karşılaştırma formu, uzmanlık raporu, sanıklara ait ses karşılaştırma raporu ile tüm dosya kapsamına göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, suçun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması, isnat edilen suç için öngörülen ceza miktarı nedeniyle kaçma şüphesinin varlığının bulunması, tutuklama tedbirinin makul ve dosya kapsamıyla uyumlu olması, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının tutuklamadan beklenen amaca ulaşılmasını sağlayamayacağı" gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

18. Mahkemece 23/5/2014 tarihinde yapılan celsede başvurucunun tahliyesine karar verilmiş; 25/5/2014 tarihinde yapılan inceleme sonucunda başvurucu hakkında devam eden dava tefrik edilerek aynı Mahkemenin E. 2014/290 sayısına kaydedilmiş ve yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmiştir.

19. Yargılama sonucunda Mahkemenin 27/5/2014 tarihli kararıyla başvurucunun yasadışı silahlı örgüte yardım etmek suçundan 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.

20. Söz konusu karar başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup dava temyiz aşamasında derdesttir.

21. Başvurucu 29/1/2014 tarihinde başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

22. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:

"(Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir."

23. 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesi şöyledir:

(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.

24. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddesi şöyledir:

“3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur. Bu suretle tayin olunacak cezalarda, gerek o fiil için, gerek her nevi ceza için muayyen olan cezanın yukarı sınırı aşılabilir. Ancak, müebbet hapis cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

25. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde ...,314, ...)

(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”

26. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.

(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 12/7/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

28. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 4/5/2011 tarihinden itibaren tutuklu bulunduğunu, tutukluluğun devamına dair kararların gerekçeden yoksun vebasmakalıp olduğunu, iki yıl on aydır tutuklu bulunduğunu, tutukluluğun ve yargılamanın makul süreyi aştığını belirterek Anayasa'nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

29. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası ve 36. maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

1- Kabul Edilebilirlik Yönünden

30. Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı ve yargılamanın makul sürede bitirilmediği şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşıldığından bu iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

31. Başvurucu, tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçesiz olduğunu ve iki yılı aşan bir süre boyunca tutuklu olarak yargılandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

32. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”

33. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.

34. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Anayasanın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” şeklinde ifadesini bulan masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas, tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirmektedir. Masumiyet karinesine rağmen tutukluluğun devamı ancak kişi hürriyetine nazaran daha ağır bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı görülebilir. Bu nedenle bir davada tutukluluğun makul süreyi aşmamasını gözetmek, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından değerlendirilmesi ile serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarda bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §§ 61, 62).

35. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir başvuruda, itiraz kanun yolunda çelişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği gibi ilkelere uygun olarak bir inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate alınacaktır. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların -olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla- tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

36. Tutuklama tedbirine, kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Savaş Çetinkaya, B. No: 2012/1303, 21/11/2013, § 53).

37. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman,§§ 63, 64).

38. Hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir. Diğer taraftan özgürlük hakkı adli makamlarla güvenlik görevlilerinin özellikle organize suçlarla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek biçimde yorumlanmamalıdır (Hanefi Avcı, B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 69).

39. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Savaş Çetinkaya, § 56).

40. Tutukluluk süresinin hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse bu kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma hâline dönüşmektedir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 67).

41. Somut olayda başvurucu, 30/4/2011 tarihinde gözaltına alınması ve 4/5/2011 tarihinde tutuklanması ile İlk Derece Mahkemesinin 23/5/2014 tarihli kararı ile tahliye edilmesi arasında 3 yıl 23 gün “bir suç isnadına bağlı olarak” tutulmuştur.

42. Başvurucunun çok sayıda şüpheli ile birlikte silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla tutuklandığı ve hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçundan kamu davası açıldığı ve yargılandığı, akabinde Mahkemece bu suçtan hakkında mahkûmiyet kararı verildiği, tutukluluğun devamına ilişkin gerekçe olarak isnat edilen suçlarla ilgili kuvvetli şüphenin varlığını ortaya koyan deliller, isnat edilen suç için kanunda öngörülen ceza miktarları, suçun katalog suçlardan olması ve başvurucunun kaçma şüphesi gösterilmiştir. Kuvvetli suç şüphesi altında bulunan başvurucu hakkında Mahkemece verilen tutukluğun devamına ilişkin kararların gerekçeleri, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Tutukluluk süresi dikkate alındığında makul sürenin aşılmadığı ve gösterilen gerekçelerin bu süre bakımından yeterli olduğu kabul edilmelidir. Ayrıca tutukluluk incelemesinin yapıldığı 20/12/2013 tarihli celsede Mahkemece tutuklama tedbiri yerine adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yeterli olmadığına vurgu yapılmıştır.

43. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devam ettiği ilk derece yargılaması sürecinde tutukluluk nedeniyle yargılamanın yürütülmesinde başvurucuya isnat edilen suçların niteliği, hakkında soruşturma yürütülen kişi sayısı ve bir örgüt çerçevesinde yürütülen soruşturma konusunun kapsamı dikkate alındığında ayrıca gösterilmesi gereken özel hassasiyetin yargılama makamınca gösterilmediği sonucuna varılması için bir neden de bulunmamaktadır.

44. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Bu görüşe Engin YILDIRIM ve Alparslan ALTAN katılmamıştır.

b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılmadığına İlişkin İddia

45. Başvurucu, iki yılı aşkın bir süreden beri tutuklu olarak yargılandığını, yargılamanın hâlen devam ettiğini ve bu nedenle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

46. Makul sürede yargılanma hakkı Anayasa'nın 36. maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsamına dâhildir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 39).

47. Anayasa’nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddeleri uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).

48. Başvuru konusu olayda başvurucu 19/4/2011 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçuna katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınmış ve 4/5/2011 tarihinde tutuklanmıştır. Hakkında bu suçu işlediği gerekçesiyle adli soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan bu suç 5237 sayılı Kanun’da hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvencesi kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E,§ 32).

49. Cezai alanda yöneltilen suç isnatları ile ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı kural olarak kişiye bir suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama veya gözaltı gibi tedbirlerin uygulandığı an olup somut başvuru açısından bu tarih, başvurucuların bahse konu suçlar kapsamında gözaltına alındıkları ve böylece isnattan haberdar oldukları anlaşılan 19/4/2011'dir. Sürenin bitiş tarihi ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği tarihtir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52; B.E, § 34).

50. Başvuruya konu yargılama sürecinde başvurucunun gözaltına alındığı 30/4/2011 tarihinden bireysel başvuru incelemesinin yapıldığı 12/7/2016 tarihine kadar geçen sürenin 5 yıl 2 ay 12 gün olduğu görülmektedir. Başvurucunun yargılandığı davada Mahkemece, ilk savunma 23/9/2011 tarihli celsede alınmıştır. Yargılama, İlk Derece Mahkemesince bozmadan önce toplam olarak on altı celsede tamamlanmıştır. Yargılama temyiz incelemesi aşamasında devam etmektedir.

51. Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihi, yargılama devam ettiğinden inceleme tarihi olan 12/7/2016'dır. Başvurucuya bir suçun isnat edildiği (başvurucunun gözaltına alındığı) 30/4/2011 tarihi ile bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih arasında geçen süre yaklaşık 5 yıl 2 aydır.

52. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına ilişkin olarak mutlak bir süreye göre değerlendirme yapılmamakta her davanın özelliğine göre makul sürenin aşılıp aşılmadığı incelenmektedir. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

53. Yargılamanın karmaşıklığını değerlendirirken davanın hem hukuki hem de maddi açıdan bütün yönleri ele alınmalı; dava konusunun zorluğu, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, delillerin toplanmasında karşılaşılan engel, maddi olayların çelişkili olması, sanıkların ya da isnat edilen suçların veya tanıkların sayısı, davanın uluslararası boyutları, bilirkişi deliline duyulan ihtiyaç, yazılı delillerin hacmi gibi birçok unsur incelenmelidir. Davanın taraflarının ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu açısından ise ceza davalarında sanık, adli makamlarla aktif bir iş birliği yapmak zorunda olmadığı gibi hukuk sisteminin sunduğu savunma imkânlarını kullandığı için de kusurlu bulunamaz. Diğer taraftan devlet, kendi idari ve yargısal organlarına yüklenebilecek gecikmelerden sorumludur (Murat Öztürk, B. No: 2014/2454, 4/11/2014, §§ 52, 53).

54. Somut olayda Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 19/4/2011 tarihinde gözaltına alınan başvurucu hakkında 17/6/2011 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yargılamaya başlayan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince davanın tensip zaptının düzenlenmesinden sonra toplam otuz üç sanığın savunmasının alındığı, Mahkemece yargılama boyunca on altı duruşma yapıldığı, tanık dinlenmesi, bilirkişi incelemesi yapılması, Adli Tıp Kurumundan rapor alınması, Cumhuriyet Savcılığından mütalaa alınması, bu mütalaaya karşı sanık avukatlarının savunmada bulunmak istemesi nedeniyle duruşmaların ertelendiği, 27/5/2014 tarihinde başvurucunun yasa dışı silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına kararverildiği, başvurucunun temyizi üzerine dosyanın Yargıtaya gönderildiği tespit edilmiştir.

55. Sonuç olarak soruşturma ve yargılama safhalarıyla temyiz süreci birlikte değerlendirildiğinde yargılama faaliyetlerinde hareketsiz kalınan bir dönemin bulunmadığı, yargı mercilerine atfedilebilecek bir kusurun olmadığı ve gerekli özenin gösterildiği görülmüştür.

56. Yargılama süresinin makul olup olmadığının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gereken davadaki sanık sayısı, dosyada birleştirme kararı verilip verilmediği, davanın karmaşıklığı, atılı suçların vasıf ve mahiyeti, söz konusu suçlar için öngörülen cezaların miktarı gibi unsurlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde somut başvuru bakımından yargılama süresinin makul olduğu görülmektedir.

57. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Bu görüşe Alparslan ALTAN katılmamıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutukluluk süresinin makul olmadığına ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. 1. Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE, Engin YILDIRIM ve Alparslan ALTAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE, Alparslan ALTAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

12/7/2016 tarihinde karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Mehmet Yıldız [2.B.], B. No: 2014/1296, 12/7/2016, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET YILDIZ
Başvuru No 2014/1296
Başvuru Tarihi 29/1/2014
Karar Tarihi 12/7/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve yargılamanın makul sürede bitirilmemesi nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) İhlal Olmadığı
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 220
314
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
104
3713 Terörle Mücadele Kanunu 5
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi