TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM TOPCU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1295)
|
|
Karar Tarihi: 23/3/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Abuzer YAZICIOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim
TOPCU
|
Vekili
|
:
|
Av. Emrullah
BEYTAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına
karşı yasal süresi içinde itiraz edilmediği gerekçesiyle reddine karar
verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. 1976 doğumlu olan başvurucu, Ankara Barosuna kayıtlı bir
avukat olduğunu belirtmektedir.
9. Başvurucu hakkında Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan
dava 10/10/2013 tarihinde sonuçlanmış ve başvurucu hakkında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Kısa karar, aynı tarihte
başvurucunun yüzüne tefhim edilmiş ve kanun yolu başvurusuna ilişkin yasal
süreler açıklanmıştır.
10. Başvurucu 21/10/2013 tarihinde Ankara 9. Ağır Ceza
Mahkemesine (Mahkeme) itiraz dilekçesi sunmuştur. İtirazı inceleyen Mahkeme,
yedi günlük yasal süre geçtikten sonra yapılan itirazın süresinde olmadığı
gerekçesiyle ve kesin olarak reddine karar vermiştir.
11. Nihai karar, başvurucuya 3/1/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
12. Başvurucu 31/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılması” kenar başlıklı 231. maddesinin (1), (2) ve (12)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Duruşma sonunda, 232 nci
maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası
okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca
başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
...
(12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz
edilebilir.
14. 5271 sayılı Kanun’un “İtiraz
usulü ve inceleme mercileri” kenar başlıklı 268. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
“Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz,
kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı
öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir
dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak
suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı
veya hâkim onaylar…”
15. 5271 sayılı Kanun’un “Sürelerin
hesaplanması” kenar başlıklı 39. maddesinin (4) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin
ertesi günü biter.”
B. Uluslararası Hukuk
16. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Adil yargılanma hakkı
1. Herkes, … cezai alanda kendisine yöneltilen
suçlamalar konusunda karar verecek olan … bir mahkeme tarafından davasının …
hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. …
…”
17. Sözleşme’de açıkça yer almasa da
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye erişim hakkını, adil
yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olarak nitelendirmektedir (Roche/Birleşik Krallık [BD], B. No: 32555/96,
19/10/2005, § 117; Stanev/Bulgaristan, [BD], B. No: 36760/06,
17/1/2012, § 229). AİHM, mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da
imkânsız hâle getiren uygulamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebileceğini vurgulamaktadır (Golder/Birleşik
Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 36).
18. Bununla birlikte AİHM, dava açma ya da kanun yollarına
başvuru için belli sürelerin öngörülmesini, bu süreler dava açmayı imkânsız
kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olarak
kabul etmekte ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacağını
belirtmektedir (Perez de Rada Cavanilles/İspanya, B. No: 28090/95, 28/10/1998,
§ 45). Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış
uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişilerin dava açma ya da kanun
yollarına başvuru hakkını kullanamamaları söz konusu olduğunda mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir (Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §
35).
19. Son olarak mahkemeye erişim hakkının sadece ilk derece
mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz
gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma
hakkını da içerdiğini vurgulamak gerekir (Bayar
ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06, 27/11/2012, § 42).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 23/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; itirazının süresinde yapıldığını, sürenin bitimi
olan 17/10/2013 tarihinin resmî tatil olduğunu, başvuruda bulunduğu 21/10/2013
tarihinin ise resmî tatilin bitimini takip eden ilk mesai günü olduğunu, bu
nedenle itirazının süre yönünden reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ret
kararının gerekçeden yoksun olduğunu, bu nedenlerle gerekçe hakkının ve adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılanma
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun gerekçe hakkı kapsamındaki
iddiaları, mahkemeye erişmeyi ilgilendiren başvuru süresinin hesaplanmasına
ilişkin değerlendirmenin karara yansımasıyla ilgili olduğundan başvurunun adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
24. Adil yargılanma hakkını düzenleyen Anayasa’nın 36.
maddesinde ve Sözleşme'nin 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer
verilmemişse de maddelerin (1) numaralı fıkralarındaki “herkesin yargı
mercileri veya mahkeme önünde iddia ve savunmada bulunma hakkına sahip
olduğuna” ilişkin birbirine yakın
ifadelerin 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile anılan
maddeye eklenen “adil yargılanma” ibaresi ve adil yargılanma hakkının doğası
gereği mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulü gerekir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Müdahalenin Varlığı ve
Hakkın Kapsamı
26. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 33).
27. Anayasa'nın 36. maddesinde mahkemeye erişim hakkı açısından
herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir
şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel
sınırlama nedeni öngörülmemiş olan hakların da hakkın doğasından kaynaklanan
bazı sınırlarının bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede
herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın 13.
maddesinde yer alan sınırlama ölçütlerine dayanılarak bu hakların
sınırlandırılması da mümkündür (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 39).
28. Mahkemeye erişim hakkı adil yargılanma hakkının en temel
unsurlarından biridir. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da
imkânsız hâle getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.
Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için süre ve şekil
gibi birtakım koşullar öngörülmesi, dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde katı
olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin gereği olup mahkemeye erişim hakkına
aykırılık oluşturmaz. Ne var ki öngörülen koşulların açıkça hukuka aykırı
olarak yanlış uygulanması ya da yorumlanması nedeniyle kişiler dava açma ya da
kanun yollarına başvuru hakkını kullanamadığı takdirde mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğinin kabulü gerekir (Remzi
Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27; Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 59; Neriman Polat, B. No: 2012/1223,
5/11/2014, § 35).
29. Başvurucu, itiraz yoluna başvurma süresine ilişkin
hükümlerin yorumlanması ve uygulanmasından şikâyet etmektedir. İtiraz konusu
işlemin başvurucunun yüzüne karşı tebliğ (tefhim) edildiği tarih ile
başvurucunun itiraz başvurusunu yaptığı tarih arasında 2013 yılının Kurban
Bayramı tatilinin bulunmasına rağmen Mahkemenin itiraz süresinin
hesaplanmasında tatil sürelerini dikkate almadığı görülmektedir. Mevcut hâliyle
kanuni bir düzenlemeye dayandırılarak verilen red
kararının mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin varlığını ortaya
koyduğu kabul edilmelidir.
ii. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
30. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
31. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
32. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe
dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir.
33. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek ve devamında varsa kanun yolu denetimine başvurabilmek anlamına
gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını
anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde
etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §
52).
34. Bu kapsamda değerlendirilen usul kurallarının, hukuki
güvenliğin sağlanması ve yargılamanın düzgün bir şekilde yürütülmesi sonucu
adaletin tecelli etmesine hizmet etmek yerine, kişilerin davalarının yetkili
bir mahkeme tarafından görülmesi noktasında bir çeşit engel hâline geldiği
durumlarda mahkemeye erişim hakkının ihlali tartışmaya açılmış olacaktır.
35. Mahkemelerin usul kurallarını uygularken bir yandan davanın
hakkaniyetine halel getirecek kadar katı şekilcilikten, öte yandan kanunla
öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı
bir esneklikten kaçınmaları gerekmektedir (Kamil
Koç, § 65).
36. Başvuru konusu olayda uygulanan 5271 sayılı Kanun’un 268.
maddesinde, mahkeme kararlarına karşı “itiraz” kanun yoluna başvuru süresi ile
başvuru yeri açıkça belirlenirken aynı Kanun’un 39. maddesinde yasal sürelerin
hesaplanma yöntemi ve resmî tatil günlerinin esas alınma usulleri şüpheye yer
vermeyecek biçimde düzenlenmiştir. Başvurucunun şikâyeti de mevcut kanuni
düzenlemenin açıkça hatalı uygulanması ile ilgilidir.
37. Bu kapsamda başvurucu hakkında 8. Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 10/10/2013
tarihinde tefhim edildiği, itiraz kanun yoluna başvurma süresinin yedi gün
olduğu ve sürenin tefhim tarihinden başladığı, 2013 yılı Kurban Bayramı resmî
tatil günlerinin 15/10/2013-18/10/2013 tarihlerine rastladığı ve takip eden iki
günün hafta sonu tatili olduğu, başvurucunun itiraz dilekçesini resmi tatil
sonrası 21/10/2013 tarihinde yetkili makama ilettiği anlaşılmaktadır.
38. Resmî tatil günlerine rastlayan itiraz kanun yolu süresinin
hesaplanmasında Mahkemenin hatası, bireyin itiraz inceleme taleplerinin esastan
yapılmasını engellemiş; başvurucunun mahkemeye erişim hakkından yararlanamaması
ve kendisine uygulanan hükmün hukukiliğini inceletememesi sonucunu doğurmuştur.
39. Sonuç olarak başvurucunun açık kanun hükümlerine
verilebilecek olağan anlama göre süresinde yapılan itiraz kanun yolu başvurusu,
derece mahkemesinin açık kanun hükmünü şüphe barındırmayan fiilî duruma aykırı
şekilde uygulaması neticesinde reddedilmiş ve mahkemeye erişim hakkı ihlal
edilmiştir.
40. Açıklanan nedenlerle başvurucunun adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri HakkındaKanun’un 50.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
42. Başvurucu, yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.
43. Başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
44. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 9. Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
9. Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
23/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.