TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
METİN ÇEVİK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/12983)
Karar Tarihi: 22/2/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Recai AKYEL
Raportör Yrd.
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
Başvurucu
Metin ÇEVİK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tesis edilen idari işlemin iptali için açılan davada hatalı değerlendirmeler yapılması ve gerekçesiz karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/7/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine görüş bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 1991 yılından itibaren Gaziantep Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasına (GSMMMO) kayıtlı serbest muhasebeci olarak görev yapmakta iken Maliye Bakanlığına yapılan bir ihbar üzerine hakkında inceleme başlatılmıştır. Maliye Bakanlığı merkezî denetim elemanlarınca düzenlenen 31/7/1997 tarihli raporda belirtilen hususlar doğrultusunda başvurucunun serbest muhasebeci olarak görev yapmasına imkân tanıyan ruhsatı (ruhsat) 28/6/2000 tarihinde iptal edilmiştir. Ruhsat iptaline sebep gösterilen eylemleri nedeniyle başvurucu hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.
9. Yapılan bu işlemler doğrultusunda Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) tarafından GSMMMO Başkanlığına gönderilen 4/8/2000 tarihli yazı ile başvurucunun ve beraberinde ruhsatı iptal edilen başka serbest muhasebecilerin iptal edilen ruhsatlarının ivedilikle TÜRMOB'a gönderilmesi istenmiştir.
10. Ancak yukarıda belirtilen yazıda isimleri belirtilen, başvurucunun da aralarında bulunduğu bir kısım kişinin iptal edilen ruhsatlarının TÜRMOB'a ulaşmaması üzerine TÜRMOB tarafından 28/2/2002 tarihinde aynı konuda yeniden düzenlenen yazı ile GSMMMO'dan iptal edilen ruhsatların ivedilikle gönderilmesi istenmiştir.
11. Başvurucu, ruhsat iptaline ilişkin işlemin iptali istemi ile Ankara 4. İdare Mahkemesinde dava açmış; yapılan değerlendirme sonucu 28/3/2001 tarihli karar ile dava reddedilmiştir. Bu karar Danıştay Sekizinci Dairesinin 6/6/2002 tarihli kararıyla ile onanmış, yargılama süreci sona ermiştir.
12. TÜRMOB tarafından gönderilen 28/2/2002 tarihli yazıdan yaklaşık üç buçuk yıl sonra 23/6/2005 tarihinde bu defa GSMMMO Yönetim Kurulu başkanı imzası ile gönderilen bir yazıyla başvurucunun TÜRMOB tarafından oluşturulan soruşturma komisyonun nihai kararına kadar görevine devam edebileceği başvurucuya bildirilmiştir. 23/6/2005 tarihli söz konusu yazının ilgili kısmı şöyledir:
"...
İlgi yazılar ile Ruhsatınızın ve kimliğinizin Odamıza teslim edilmesi gerektiğini bildirmiştik. Bu konu ile ilgili itirazlarınız TÜRMOB'a iletilmiş olup, bu itirazların tetkik edilmesi için TÜRMOB'un bir komisyon oluşturduğu şifai olarak öğrenildiği için Yönetim Kurulumuzun 06/05/2005 tarihinde 330 sayılı kararın durdurulmasını (Cumhuriyet Baş Savcılığına duyuru[su] yapılması hakkındaki karar) ve mağduriyetiniz dikkate alınarak TÜRMOB'un bu hususta oluşturduğu komisyonun vereceği nihai karara kadar Yönetim Kurulumuzun 22/6/2005 tarih ve 338 sayılı kararı ile görevinize devam edebileceğinize karar verilmiştir.
..."
13. Tüm bu süreç boyunca başvurucu, serbest muhasebecilik mesleğini icra etmeye devam etmiş; ayrıca iptal edilen ruhsatının noter tasdikli örneğini TÜRMOB'a sunarak 2007 yılında düzenlenen Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Mesleki Yeterlilik Sınavı'na giriş için talepte bulunmuş ve TÜRMOB tarafından düzenlenen sınava girmiş; 23/5/2007 tarihinde kendisine gönderilen yazı ile sınavda başarılı olduğu, yazıda belirtilen meblağları ilgili yerlere ödemesi hâlinde serbest muhasebeci mali müşavir ruhsatı alım işlemlerini başlatabileceği kendisine bildirilmiştir.
14. Başvurucu, kendisine gönderilen 23/5/2007 tarihli yazıya istinaden TÜRMOB'a müracaatta bulunmuş; daha önce iptal edilen ruhsatı TÜRMOB'a göndermiş ve serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatı düzenlenmesini istemiş; bu istem üzerine ise TÜRMOB tarafından Gaziantep Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunularak yapılan tebligatlara rağmen iptal edilen ruhsatın iade edilmemesi sebebiyle 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'na muhalefet suçunu işlediğinden bahisle başvurucu hakkında dava açılması sağlanmıştır.
15. Yargılama sonucu Gaziantep 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 24/12/2009 tarihli kararı ile unsurları oluşmayan müsnet suçtan başvurucunun beraatine karar verilmiştir.
16. Öte yandan TÜRMOB 9/10/2009 tarihli işlemi ile GSMMMO'dan başvurucunun oda üyeliğinin ve mesleki faaliyetinin sonlandırılmasını, başvurucuya faaliyet belgesi verilmemesini, başvurucudan aidat alınmamasını, başvurucunun mesleki faaliyette bulunmaya devam etmesi durumunda suç duyurusunda bulunulmasını ve meslek mensubu olmadığının Gaziantep'te bulunan gerekli resmî mercilere bildirilmesini istemiştir. Başvurucu da TÜRMOB'un bu işleminin iptali istemi ile Ankara 6. İdare Mahkemesinde iptal davası açmıştır.
17. Ankara 6. İdare Mahkemesince yapılan değerlendirme sonucunda 30/12/2010 tarihli karar ile davanın reddine hükmedilmiştir. Mahkeme kararında; ilgili mevzuat uyarınca meslek ruhsatının verildiği tarihte, verilmemesini gerekli kılan sebeplerin varlığının sonradan tespit edilmiş olması hâlinde ruhsatın iptal edilerek meslek mensubunun adının çalışanlar listesinden silineceğinin anlaşıldığı, bu doğrultuda ruhsatı iptal edilen bir meslek mensubunun mesleği icra yetkisinin kaldırılacağının ve oda kaydının da silineceğinin tabii olduğu belirtilmiştir. Bu doğrultuda Mahkeme, daha önce söz konusu ruhsatın iptali üzerine açılan davada iptale ilişkin işlemin hukuka uygun olduğuna karar verildiğini, bu kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini belirtmiş; sonuç olarak serbest muhasebeci olarak çalışması mümkün olmayan başvurucunun oda üyeliğinin ve mesleki faaliyetinin sonlandırılmasının, başvurucuya faaliyet belgesi verilmemesinin, başvurucudan aidat alınmamasının ve başvurucunun mesleki faaliyette bulunmaya devam etmesi durumunda suç duyurusunda bulunulmasının, ayrıca meslek mensubu olmadığının Gaziantep'te bulunan gerekli resmî mercilere bildirilmesinin istenmesinin hukuka aykırı olmadığına kanaat getirmiştir.
18. İlk derece mahkemesi kararı, temyiz incelemesi sonucu Danıştay Sekizinci Dairesinin 22/5/2013 tarihli ilamı ile bozulmuştur. Danıştay Sekizinci Dairesi kararında; başvurucunun kesinleşen Mahkeme kararı sonrası sekiz yılı aşkın bir süre mesleki faaliyetlerine devam ettiğini, bu süre zarfında her türlü resmî işlemi yaptığını, mükelleflerinin yasal defterlerini ve beyannamelerini ilgili kurumlara ibraz ettiğini, sonuç olarak mesleki ruhsatının kendisine tanımış olduğu yetkilerini kullanmış olduğunu açıklamıştır. Bu bağlamda bozma kararında; iptal edilen ruhsatın uzun yıllar sonra geri istenmesinin idari istikrar ilkesine aykırılık taşıdığı, idarenin ihmali sonucu meslek faaliyetine devam ederek haklı beklentiye girdiği anlaşılan davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
19. Temyiz incelemesinin ardından bu defa davalı idare karar düzeltme talebinde bulunmuş, başvurucu karar düzeltme talebinde ileri sürülen hususlara ilişkin cevaplarını süresi içinde temyiz merciine sunmuştur.
20. Karar düzeltme incelemesi sonunda Danıştay Sekizinci Dairesi 13/5/2014 tarihli ilamıyla karar düzeltme istemini kabul ederek 29/3/2013 tarihli bozma kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının onanmasına hükmetmiştir. Onama ilamının ilgili kısmı şöyledir:
Ankara 6. İdare Mahkemesince verilen 30/12/2010 günlü ve E:2010/520, K:2010/1781 sayılı kararın dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına..."
21. Karar düzeltme isteminin kabulüne ilişkin ilam başvurucuya 1/7/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 31/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 22/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, Ankara 6. İdare Mahkemesinin 30/12/2010 tarihli kararının Danıştay Sekizinci Dairesince bozulduğunu ancak karar düzeltme aşamasında aynı Dairenin ilk derece mahkemesi kararını şablon ifadelerle gerekçesiz olarak onadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
25. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
26. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı, kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
27. Somut olayda kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu derece mahkemesinin hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında (bkz. § 20) gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
29. Başvurucu; iptal edilen ruhsatın uzun yıllar sonra geri istenmesinin idari istikrar ilkesine aykırılık oluşturduğunu, ruhsatı kullanabileceğine yönelik idarenin kabulünden ve aynı ruhsat ile sınava girmesine imkân tanınmasından dolayı haklı bir beklentiye sokulduğunu, Mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, kendisi ile aynı durumda olan başka meslek mensuplarının da olduğunu ancak bu kişilerden hepsinin ruhsatlarının iptal edilmediğini belirterek eşitlik ilkesinin; idarenin görevini gereği gibi yerine getirmeyerek sekiz yıl boyunca ruhsatı kullanmasına izin verdiğini, bu süreçte kendisinin birçok resmî işlem gerçekleştirdiğini ancak hâl böyle iken sonradan mesleğini yapamaz hâle gelmesi ile suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun iddialarının özünün söz konusu kararın sonucunun adil olmadığına ilişkin olması nedeniyle başvuru bu kapsamda incelenmiştir.
31. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
32. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.