TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN İŞTEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/1950)
|
|
Karar Tarihi: 22/2/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportörler
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
|
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Hasan İŞTEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet
ÖZTEKİN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz
başvurusunun süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Olay günü boş araziye bir tabancanın atıldığı devriye polis
ekiplerince görülmüştür. Kolluk görevlilerince düzenlenen 25/3/2008 tarihli
tutanakta, başvurucunun kolluk görevlilerini görünce olay yerindeki boş arsaya
bir şey attığının kolluk görevlilerince fark edildiği ve yapılan aramada suça
konu tabancanın ele geçirildiği belirtilmiştir.
10. Başvurucu hakkında Batman Cumhuriyet Başsavcılığının
4/1/2010 tarihli iddianamesiyle ruhsatsız ateşli silah taşıma suçundan kamu
davası açılmıştır.
11. Batman 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2/12/2013 tarihli
kararıyla başvurucunun atılı suçtan 10 ay hapis ve 500 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir. Anılan karar sanık ve müdafiinin
yüzüne karşı verilmiştir.
12. Sanık müdafii 9/12/2013 tarihinde
UYAP üzerinden ilk derece mahkemesine elektronik imzayla gönderdiği süre tutum
dilekçesi ile anılan kararı temyiz etmiştir.
13. Başvurucunun temyiz talebi, Batman 1. Asliye Ceza
Mahkemesinin 2/12/2013 tarihli ek kararıyla reddedilmiştir. Gerekçede, kararın
sanık ve müdafiinin huzurunda verildiği ve 10/12/2013
hâkim havale tarihli dilekçe ile kararın temyiz edildiği belirtilmiştir.
14. Başvurucu, temyiz aşamasında da bu iddiayı dile getirmiştir.
Anılan karar Yargıtay 8. Ceza Dairesince, hükmün sanık ve müdafiinin
yüzüne karşı 2/12/2013 tarihinde tefhim olunduğu ve bir haftalık süre geçtikten
sonra 10/12/2013 tarihinde temyiz edildiği gerekçesiyle onanmıştır.
15. Başvurucu, onama kararından 6/1/2015 tarihinde haberdar
olmuş; 27/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un “Temyiz ve karar düzeltme”
kenar başlıklı 8. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004
tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî
Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna
başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 322 nci maddesinin dördüncü, beşinci
ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326 ncı
maddeleri uygulanır.”
17. 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu’nun başvuruyla ilgili ve o dönem yürürlükte bulunan 310.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta
içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine
yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime
tasdik ettirilir.”
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
38/A maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak
üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP'tan
incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.”
19. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 15/9/2014 tarihli ve
E.2014/2807, K.2014/17772 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
“UYAP Bilişim Sisteminde yer alan imza detay
bilgilerine göre, katılan vekilinin, süre tutum talebini içeren temyiz
dilekçesini 31.01.2013 tarihinde mahkemesine gönderdiği anlaşıldığından, tebliğnamedeki, katılan vekili tarafından CMUK'un 310/1.
maddesinde öngörülen bir haftalık süre geçtikten sonra temyiz isteminde
bulunulduğu düşüncesiyle temyiz isteminin reddini öneren görüşe iştirak
edilmemiştir.”
20. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2/11/2016 tarihli ve
E.2016/5209, K.2016/12338 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.01.2014
tarihli, 2013/14-742 esas, 2014/16 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere;
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), Yüksek Mahkemeler de dahil olmak üzere
bütün yargı organları ile birlikte adli tıp ve icra daireleri arasında bilgi
alışverişinin elektronik ortama taşınması, evrakın elektronik ortamda güvenli
bir şekilde depolanması, kişilere internet üzerinden hizmet verilmesi, diğer
kurumlarla elektronik ortamda hızlı, etkin ve güvenilir bilgi alışverişinin sağlanması
ve bu kurumlardan istenilmesi gereken bilgilerin sistem tarafından hazır
edilmesi, kısaca adalet hizmetlerinin daha hızlı ve güvenilir bir şekilde
yerine getirilmesi amacıyla uygulamaya konulan bir bilişim sistemi projesidir.
Bu doğrultuda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na 6352 sayılı Kanunu'nun 95.
maddesi ile eklenen “Elektronik işlemler” başlıklı 38/A maddesinin birinci
fıkrasında, “Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve
karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.”, aynı maddenin
beşinci fıkrasında, “Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle
çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli
elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir.” şeklindeki düzenlemeler ile
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin işlevi ve kullanılacağı alanlar
tanımlanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada;
Söke 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.04.2015 tarihli kararının katılan vekilinin
yüzüne karşı verildiği ve karara katılan vekili tarafından 05.05.2015 tarihinde
elektronik imza ile imzalanarak Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP)
üzerinden elektronik ortamda hüküm mahkemesine gönderilen dilekçeyle itirazda
bulunulduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 39/1. maddesine göre
itirazın yasal yedi günlük sürenin son günü yapılmış olması karşısında, itiraz
merciince kararın usul ve esas yönlerinden incelenmesi gerekirken, adliyenin iç
işleyişinden kaynaklanan gecikmeden dolayı fiziki evrak üzerinde bulunan
06.05.2015 tarihli hakim havalesi nazara alınarak katılan vekili tarafından
yapılan itirazın süre yönünden reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş[tir.]”
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
21. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile
ilgili uyuşmazlıklar ... konusunda karar verecek olan,...
bir mahkeme tarafından davasının ... görülmesini istemek hakkına sahiptir...”
2. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi İçtihadı
22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 6.
maddesinin 1. fıkrasının açık bir biçimde mahkeme veya yargı merciine erişim
hakkından söz etmese de -maddede kullanılan terimler bir bütün olarak
bağlamıyla birlikte dikkate alındığında- mahkemeye erişim hakkını da garanti
altına aldığı sonucuna ulaşıldığını belirtmiştir (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, §§ 28-36). AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı Sözleşme'nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında mündemiçtir. Bu çıkarsama, Sözleşmeci
devletlere yeni yükümlülük yükleyen genişletici bir yorum olmayıp 6. maddenin(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin lafzının
Sözleşme'nin amaç ve hedefleri ile hukukun genel prensiplerinin gözetilerek
birlikte okunmasına dayanmaktadır. Sonuç olarakSözleme'nin
6. maddesinin (1) numaralı fıkrası, herkesin medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgili iddialarını mahkeme önüne getirme hakkına sahip olmasını kapsamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, § 36).
23. AİHM; adil yargılanmanın bir unsurunu teşkil eden mahkemeye
erişim hakkının mutlak olmadığını, doğası gereği devletin düzenleme yapmasını
gerektiren bu hakkın belli ölçüde sınırlanabileceğini kabul etmektedir. Ancak
AİHM, bu sınırlamaların kişinin mahkemeye erişimini hakkın özünü zedeleyecek
şekilde ve genişlikte kısıtlamaması, zayıflatmaması gerektiğini ifade
etmektedir. AİHM'e göre meşru bir amaç taşımayan ya
da uygulanan araç ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir orantılılık
ilişkisi kurmayansınırlamalar Sözleşme'nin 6. maddenin(1) numaralı fıkrasıyla uyumlu olmaz (Sefer Yılmaz ve Meryem Yılmaz/Türkiye, B.
No: 611/12, 17/11/2015, § 59; Eşim/Türkiye,
B. No: 59601/09, 17/9/2013, § 19; Edificaciones March Gallego S.A./İspanya,
B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34).
24. AİHM; mahkemeye erişim hakkının doğası gereği devletin
düzenleme yapmasını gerektirdiğini, bu düzenlemelerin zaman ve yer itibarıyla
topluluk ve bireylerin ihtiyaç ve imkânlarına göre değişebileceğini ve bu
nedenle Sözleşmeci devletlerin bu konuda takdir hakkına sahip olduklarını kabul
etmektedir (Ashingdane/Birleşik
Krallık, B. No: 8225/78, 28/5/1985, § 57; García Manibardo/İspanya, B. No:
38695/97, 15/2/2000, § 36).
25. AİHM, yasal yollara başvuru için süre ve usul kuralları
öngörülmesinin amacının "adaletin iyi yönetimi"ni
güvenceye bağlamak ve hukuki güvenlik ilkesini sağlamak olduğunu hatırlatmakta;
bunun yanında yargısal başvurulara ilişkin usullerin, özellikle tebligat
sistemi ışığında uyulması gereken başvuru sürelerinin hesaplanmasının
Sözleşme'nin 6. maddesinin gerektirdiği şekilde mahkeme hakkının etkililiğini güvence
altına alacak nitelikte olması zorunluluğuna vurgu yapmaktadır. AİHM'e göre başvurucunun kamu otoritelerinin menfaati ile
kendi menfaati arasında adil denge tesis eden tutarlı bir sisteme güvenebilme
imkânına ve özellikle haklarına doğrudan müdahale teşkil eden ilgili idari
işleme itiraz edebilecek açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olması önem
taşımaktadır (Geffre/Fransa (k.k.),
B. No: 51307/99, 23/1/2003).
26. AİHM, dava hakkını süre koşuluna bağlayan iç hukuk
hükümlerinin yorumlanmasının öncelikli olarak kamu otoritelerinin ve özellikle
mahkemelerin görevi olduğunu belirtmekte; AİHM'in
rolünün bu yorumun etkilerinin Sözleşme ile uyumlu olup olmadığının tespitiyle
sınırlı olduğunu ifade etmektedir. Süre sınırı getiren kuralların uygun adalet
yönetiminin güvence altına alınması amacına dayandığına işaret eden AİHM, bu
kuralların veya bunların uygulanmasının ilgililerin ulaşılabilir başvuru
yollarına müracaatlarını engelleyecek mahiyette olmaması gerektiğini
değerlendirmektedir. AİHM, bu bağlamda her bir olayın somut başvuru yolunun
özellikleri ışığında ve Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının amaç ve
hedefleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmektedir (Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2013,
§ 20).
27. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava
açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun
yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da
içerir (Bayar ve Gürbüz/Türkiye,
B. No: 37569/06, 27/11/2012, § 42).
28. AİHM'e göre temyiz için öngörülen
süre sınırlarına ilişkin kurallar, adaletin iyi yönetimini ve bilhassa hukuki
belirlilik ilkesine riayet edilmesini sağlamayı hedefler. Bu kuralların
uygulanması beklenir. Ancak söz konusu kurallar veya bu kuralların uygulanması,
davacıların mevcut bir başvuru yolundan faydalanmalarına engel teşkil
etmemelidir. Ayrıca 6. madde istinaf veya temyiz mahkemeleri bakımından
uygulanırken ilgili yargılama sürecinin özel koşullarına bağlı kalınmalı ve
ulusal yasal düzende yapılan yargılamaların bütünlüğü ile temyiz mahkemesinin
bu yargılamalardaki rolü dikkate alınmalıdır. Usulen temyize ilişkin kabul
edilebilirlik koşulları, sıradan bir temyize kıyasla daha katı olabilir (Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §§
32, 33).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 22/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
30. Başvurucu, hakkındaki ceza davasında verilen karara karşı
yaptığı UYAP ortamından güvenli elektronik imza ile gönderdiği temyiz
dilekçesinin işleme konulduğu tarih yerine hâkimin havale tarihi esas alınarak
talebinin süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ve yeniden yargılama taleplerinde
bulunmuştur.
31. Bakanlık tarafından sunulan görüşte; temyiz isteminin
reddine ilişkin kararın yasal süre içinde temyiz edildiği, temyiz talebinin
reddine dair ilk derece mahkemesi kararının mahkemeye erişim hakkının özünü etkileyip
etkilemediği hususunda takdirin Anayasa Mahkemesinde olduğu ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
32.Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar
başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve
Müdahalenin Varlığı
34. Anayasa'nın 36. maddesinin birici
fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada
bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye
erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün
bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil
yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf
olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma
hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi
yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye
erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd.
Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).
35. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
36. Öte yandan mahkemeye erişim hakkı ilk derece mahkemesine dava
açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına
başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).Bu hak, suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklarda da
uygulanabilir bir haktır. Bu bağlamda mahkemeye erişme hakkı, hakkında suç
isnadı bulunan bir kimsenin bu isnat hakkında bir mahkeme tarafından bu isnadın
yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar verilmesini isteme; itiraz,
istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan
yollara başvurma hakkını da içerir.
37. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına yönelik
uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması “kanun yolu”na başvurma olarak nitelendirilmektedir. Anayasa'nın
36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın
yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve
bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Adil yargılanma
hakkı bir mahkeme kararına karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence
altına almamakla birlikte gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi
kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil
yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerekir.
38. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan
temyiz başvurusunun süre aşımından reddedilmesi nedeniyle başvurucunun
mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
39. Anayasa'nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
40. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.
41. Bu sebeple müdahalenin somut başvuruya ilişkin olarak
Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, haklı
bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
42. Başvurucunun ilk derece mahkemesi kararına karşı yaptığı
temyizin hükmün tefhiminden bir haftalık temyiz süresinin geçirildiği
gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin ek kararın 1412 sayılı mülga Kanun'un 310.
maddesine dayandığı görülmektedir. Bu kapsamda somut olayda başvurucunun
mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu
anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
43. Yargısal başvuruların bir süreye bağlanmasının meşru
amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi
tarafından incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde, kanun yolu
başvurularında süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle hukuki güvenlik
ve istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacının bulunduğuna işaret etmiştir
(Daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ertuğrul
Dalbaş, B. No: 2014/7805, 25/10/2017, §
59).
iii. Ölçülülük
(1)Genel İlkeler
44. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa'nın 13.
maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye
erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir.
Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya fiilî sınırlamalar
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan
Şen, § 52).
45. Yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi
kılınması tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemez. Bununla birlikte
yargısal başvuru usullerinin belirli ve öngörülebilir olması gerekir. Dava
açılmasına veya diğer kanun yollarına başvurulmasına ilişkin dilekçelerin
yetkili mahkemelere sunulma yöntemine dair kanuni veya fiilî belirsizliklerin
bulunması, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.
46. Öte yandan mahkemelerin dilekçelerin sunulması yöntemine
ilişkin usul kurallarını uygularken kişilerin mahkemeye erişimlerini
engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde aşırı şekilcilikten
kaçınmaları gerekir. Ayrıca mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki
aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluk, yargısal koruma talep eden
bireylere yüklenmemelidir. Bu bakımdan yargısal başvurulara dair dilekçelerini
ilgili mevzuatta öngörülen usule uygun olarak yetkili yargı merciine sunan
kişilerin kendilerine atfedilemeyen ve tamamen mahkemelerin iç işleyişinden
kaynaklanan hata ve aksamalardan sorumlu tutularak mahkemeye erişimlerinin
engellenmesi bu hakka yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılabilir. Özellikle kanun
yoluna başvurma yönündeki istek ve iradesini ortaya koymuş olan (süre tutum
dilekçesi veren) başvurucular yönünden bu tür müdahaleler, Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlaline sebep
olabilir.
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
47. Somut olayda, Batman 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2/12/2013
tarihli kararı başvurucu ve müdafiinin yüzüne karşı
verilmiştir. Anılan karar, başvurucu müdafii
tarafından 9/12/2013 tarihinde güvenli elektronik imza ile imzalanarak UYAP
üzerinden ilk derece mahkemesine elektronik ortamda gönderilen dilekçeyle
temyiz edilmiştir. İlk derece mahkemesi, fiziki evrak üzerinde bulunan
10/12/2013 tarihli hâkim havalesini esas alarak temyiz istemini, süresinde
yapılmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.
48. Anılan karar, Yargıtay 8. Ceza Dairesince sanık ve müdafiinin yüzüne karşı 2/12/2013 tarihinde tefhim olunduğu
ve hükmün bir haftalık süre geçtikten sonra 10/12/2013 tarihinde temyiz
edildiği gerekçesiyle onanmıştır. 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesinde; temyiz
edilen kararlar hakkında 1412 sayılı mülga Kanun'un 322. maddesinin dördüncü,
beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere 305 ila 326. maddelerinin
uygulanacağı belirtilmiştir. Bu düzenlemeye göre temyiz talebi, hükmün
tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya
zabıt kâtibine yapılacak beyanla olur. 5271 sayılı Kanun'un 38/A maddesinin (2)
numaralı fıkrasında ise kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere
dosyaların güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP'tan
incelenebileceği ve her türlü ceza muhakemesi işleminin yapılabileceği
belirtilmiştir.
49. Anılan düzenlemelere göre dosyanın temyiz incelemesi için
merciine gönderilmesi gerekirken adliyenin iç işleyişinden kaynaklanan
sebeplerden dolayı fiziki evrak üzerinde bulunan 10/12/2013 tarihli hâkim
havalesi nazara alınarak sanık müdafii tarafından
yapılan temyizin süre yönünden reddine karar verilmiş; anılan karar aynı
gerekçeyle onanmıştır.
50. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar çerçevesinde söz
konu karara yönelik olarak süresinde temyiz talebinde bulunulup bulunulmadığına
ilişkin hiçbir araştırma yoluna gidilmeksizin ya da değerlendirmede
bulunulmaksızın hâkim havale tarihinden itibaren temyiz süresi başlatılmıştır.
Mevzuatta güvenli elektronik imzayla ilgili öngörülen kurallara açıkça aykırı
şekilde yapılan bu yorumun başvurucunun mahkemeye erişimini aşırı derecede
zorlaştırdığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim
hakkına yönelik müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
51. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
52. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
53. Başvurucu, 5.000 TL manevi tazminata ve yeniden yargılama
yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
54. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
55. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Yargıtay 8. Ceza
Dairesine (E.2014/20447, K.2014/25705) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
56. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir
57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında
mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmak üzere Yargıtay 8. Ceza Dairesine (E.2014/20447,
K.2014/25705) GÖNDERİLMESİNE,
D. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
22/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.