TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ANIL UYGAR GÖKÇEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/1532)
Karar Tarihi: 21/6/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Recai AKYEL
Raportör
Aydın ŞİMŞEK
Başvurucu
Anıl Uygar GÖKÇEN
Vekili
Av. Şeyhmus TAŞKIN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun kanunda öngörülen azmi süreyi ve makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında 21/12/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve Mardin Sulh Ceza Mahkemesinin 25/12/2009 tarihli kararı ile silahlı terör örgütü adına suç işleme suçundan tutuklanmıştır.
10. Başvurucu hakkındaki soruşturma dosyası, isnat edilen suçların terör suçu niteliğinde olması nedeniyle Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının 8/1/2010 tarihli fezlekesi ile Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK mülga 250. madde ile görevli) gönderilmiştir.
11. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 3/3/2010 tarihli iddianamesi ile başvurucunun PKK terör örgütünün üyesi olma, PKK terör örgütünün propagandasını yapma, 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplanti ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurup kullanma suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
12. Dava, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. maddeyle görevli) E.2010/228 sayılı dosya üzerinden ve başvurucu yönünden tutuklu olarak görülmüştür.
13. Mahkeme 20/1/2014 tarihinde başvurucunun da aralarında olduğu tutuklu sanıkların tutukluluk durumu resen incelemiş ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
14. Başvurucu 21/1/2014 tarihinde karara itiraz etmiş; Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. maddeyle görevli) 27/1/2014 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
15. Başvurucu, anılan kararı 27/1/2014 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
16 Başvurucu 5/2/2014 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) mülga 250. maddeyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/3/2014 tarihli kararı ile dosya, Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/139) devredilmiştir.
18. Anılan Mahkemece 14/4/2014 tarihinde yapılan tensip incelemesinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiş, başvurucu aynı gün serbest bırakılmıştır.
19. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla İlk Derece Mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklulukta geçecek süre" kenar başlıklı 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez."
21. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."
22. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 21/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
24. Başvurucu, demokratik hakkını kullanarak katıldığı bazı toplantı ve gösteriler nedeniyle yargılandığı davada kuvvetli suç şüphesi olmamasına rağmen tutukluluğunun dört yılı aşkın bir süredir devam ettirildiğini, yargılama aşamasında aleyhine yeni bir elde edilmediğini, aksine isnat edilen bazı eylemler bakımından lehine delillerin ortaya çıktığını, yine de mahkemelerce tahliye taleplerinin ve tutukluluğa yönelik itirazlarının reddedildiğini, sonuçta geçici bir tedbir olması gereken tutukluluğun 5271 sayılı Kanun'da öngörülen azami süreyi ve makul süreyi aştığını belirterek anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; hak ihlalinin tespiti ile birlikte tazminat talebinde bulunmuştur.
25. Bakanlık görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) benzer kararları hatırlatılmış ve suç işlediği şüphesiyle bir kişinin hürriyetinden yoksun bırakılabilmesi için atılı suçu işlediği yönünde makul şüphenin ya da inandırıcı nedenlerin bulunmasının yeterli olduğu belirtilmiştir.
26. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda dile getirdiği iddialarını tekrar etmiştir.
B. Değerlendirme
27. Başvuru formu ve eklerinde Anayasa ile güvence altına alınan hangi temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiği açıkça belirtilmemiştir. Bununla birilikte Anayasa Mahkemesi, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun tutukluluğunun süresinin uzunluğuna ilişkin iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
28. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
30. Yukarıda belirilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
31. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddialarıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
32. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 14/4/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen ve aynı gün serbest bırakılan başvurucunun tutukluluğun Kanun'da öngörülen azami süreyi ve makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun Kanun'da öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddialarına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.