TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN YALÇİN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15360)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ramazan
YALÇİN
|
|
|
2. Salih
YALÇİN
|
|
|
3. Mehdin
YALÇİN
|
|
|
4. Salih
AYTEKİN
|
|
|
5. Mehmet
AYTEKİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mahmut
VEFA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurular, terör olayları nedeniyle köyü terk etmeye mecbur
kalınması sonucu 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvurular
neticesinde hükmedilen tazminat miktarının yeterli olmadığı gerekçesiyle açılan
davaların reddedilmesi sonucu adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 17/9/2014 tarihinde Diyarbakır Bölge İdare
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvuruların Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 18/3/2015 tarihinde,
başvuruların kabul edilebilirlik incelemelerinin Bölümler tarafından
yapılmasına karar verilmiştir.
4. Anayasa Mahkemesi tarafından 7/1/2015 tarihinde, ekli
tablonun A satırında başvuru numaraları belirtilen dosyaların konu yönünden
hukuki irtibat nedeniyle 2014/15360 başvuru numaralı dosya ile
birleştirilmesine; incelemenin 2014/15360 başvuru numaralı dosya üzerinden
yürütülmesine ve diğer bireysel başvuru dosyalarının kapatılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular, Diyarbakır ili Lice ilçesi Sığınak köyünde
ikamet etmekte iken meydana gelen terör olayları neticesinde köyün
boşaltılmasıyla yerleşim yerlerinden göç etmek zorunda kaldıklarını iddia
etmişlerdir.
7. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının
karşılanması talebiyle Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon)
başvurmuşlardır.
8. Ekli tablonun C satırında tarih ve sayıları belirtilen
Komisyon kararlarında, başvuruculara belirlenen miktarlarda tazminat ödenmesine
karar verilmiştir.
9. Başvurucular tarafından tazminat miktarları kabul edilmeyerek
uyuşmazlık tutanağı imzalanmış, Komisyon kararına karşı Diyarbakır İdare
Mahkemesinde iptal davası açılmıştır.
10. Belirtilen Komisyon kararları aleyhine başvurucular
tarafından açılan iptal davalarında, ekli tablonun D satırında tarihleri
gösterilen Diyarbakır İdare Mahkemeleri kararları ile davanın reddine karar
verilmiştir. Kararların gerekçelerinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Dava dosyasının incelenmesinden;
Diyarbakır İli, Lice İlçesi, Sığınak Köyü'nde ikamet eden davacının, yaşanan
yoğun terör eylemleri nedeniyle köyünü terk ettiğini belirterek, bu nedenle
uğradığını ileri sürdüğü zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin
edilmesi istemiyle davalı idareye başvurduğu, başvurunun kısmen reddine karar
verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava dosyasında ve Mahkememizde bulunan bilgi
ve belgelerin incelenmesinden; yapılan nüfus sayımları sonuçlarına göre,
Sığınak Köyü'nde 1985 yılında 488 kişi, 1990 yılında 494 kişi, 1997 yılında 214
kişi, 2000 yılında 259 kişinin yaşadığı, geçici köy koruculuğu uygulamasının
olmadığı, davacının şahsına ve ailesine yönelik bir terör tehdidinin meydana
gelmediği görülmektedir.
Bu durumda, yukarıda yer verilen açıklamalara
göre nüfusunda belli bir oranda azalma olsa da, asgari güvenlik düzeyinin var
olduğu sonucuna varılan Sığınak Köyü halkının bir kısmının subjektif
güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik ve sosyal sebeplerle köyden göç etmelerinden
dolayı uğradıkları zararın, 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre idarece
karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığından, tesis edilen dava konusu işlemde hukuka
aykırılık görülmemiştir."
11. Başvurucuların temyizi üzerine ekli tablonun E satırında
gösterilen tarihlerde Danıştay Onbeşinci Dairesi
ilamları ile kararların usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçelerde ileri sürülen
temyiz nedenlerinin kararların bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği
belirtilerek hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.
12. Başvurucular tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuş,
ekli tablonun F satırında belirtilen tarihlerde karar düzeltme talepleri
Danıştay Onbeşinci Dairesinin ilamları ile
reddedilmiştir.
13. Karar düzeltme isteminin reddi kararları başvuruculara
tebliğ edilmiş ve başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
14. 5233 sayılı Kanun’un 2., 6., geçici 1., geçici 3., geçici 4.
maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki
kararın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve
E.2008/6679, K. 2009/1227 sayılı kararı (Celal
Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-28).
15. 5233 sayılı Kanun'un 1. maddesi şöyledir:
"Bu
Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle
mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara
uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri
belirlemektir."
16. Aynı Kanun'un 4. maddesi şöyledir:
“Zarar tespit komisyonları illerde; bu Kanun
kapsamında yapılacak başvurular üzerine on gün içinde kurulur. Komisyon, bir
başkan ve altı üyeden oluşur. Valinin görevlendireceği vali yardımcısı
komisyonun başkanı; maliye, bayındırlık ve iskân, tarım ve köyişleri,
sağlık, sanayi ve ticaret konularında uzman ve o ilde görev yapan kamu
görevlilerinden vali tarafından belirlenecek birer kişi ile baro yönetim
kurulunca baroya kayıtlı olanlar arasından görevlendirilecek bir avukat
komisyonun üyesidir. Komisyonun başkan ve üyeleri her yıl ocak ayının ilk
haftasında yeniden belirlenir. Eski üyeler yeniden görevlendirilebilirler. İş
yoğunluğuna göre aynı ilde birden fazla komisyon kurulabilir.”
17. Aynı Kanun'un 7. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla
karşılanabilecek zararlar şunlardır:
a)
Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her
türlü zararlar.
b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm
hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.
c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan
maddî zararlar."
18. Aynı Kanun'un 8. maddesi şöyledir:
"7
nci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı,
adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak
olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa
kusur veya ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve
günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya
veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurular incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
20. Başvurucular, ikamet ettikleri Diyarbakır ili Lice ilçesi
Sığınak köyünde terör olaylarının yoğunlaşması nedeniyle köyden ayrılmak
zorunda kaldıklarını, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları talep neticesinde
hükmedilen tazminat miktarlarının zararlarını karşılamadığını, mal
varlıklarının zarara uğradığını, İdare Mahkemesinde Komisyon kararlarına karşı
açtıkları davalarda köylerinin tamamen boşalan yerleşim yerlerinden biri
olmadığı gerekçesiyle reddedildiği için bir sonuç alamadıklarını, mal varlıklarına
ulaşamamaktan dolayı oluşan maddi zararlarının hâlâ tazmin edilmediğini
belirterek Anayasa'nın 17., 21., 23., 36. ve 41. maddelerinde düzenlenen kişi
dokunulmazlığı, konut dokunulmazlığı, yerleşme ve seyahat hürriyeti, adil
yargılanma ve ailenin korunması haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler;
tazminat talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
21. Başvuru formları ve ekleri incelendiğinde başvurucular 5233
sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini amacıyla açtıkları davaların
reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 17., 21., 23., 36. ve 41. maddelerinde
tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı
olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucuların ihlal iddiaları aşağıdaki başlıklar altında incelenmiştir:
1. Başvurucu Mehdin Yalçin Açısından
22. Başvurucu; meydana gelen terör olayları neticesinde köyün
boşaltılmasıyla yerleşim yerinden göç etmek zorunda kaldığını ve oluşan
zararlarının karşılanmaması neticesinde Anayasa’nın 17., 21., 23., 36. ve 41.
maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
23. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır."
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
25. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler
tarafından yapılabilir."
26. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun'un
45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa'da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
(Sözleşme) ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese,
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla
medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava
ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22,
25/12/2012, § 24).
27. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 34.
maddesinde yer alan "mağdur" kelimesi ile ihtilaf konusu eylem ya da
ihmalden doğrudan etkilenen kişinin kast edildiğini belirtmiş (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95,
28/10/1999, § 50); hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce
ölmesi durumunda mağdurluk durumunun ortadan kalkması nedeniyle hukuken bir
başkasının ölen kişi adına bireysel başvuruda bulunamayacağına karar vermiştir
(Davut Kaya, Zöhre
Polat/Türkiye, B. No: 2794/05, 40345/05, 21/10/2008).
28. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 28.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla
doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer."
29. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 43.
maddesi şöyledir:
"Hukuki işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca
kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın
veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi
veya iflas etmesi durumlarında sona erer.
Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır.
Tarafların karşılıklı kişisel hakları saklıdır."
30. 6098 sayılı Kanun'un 513. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi şöyledir:
"Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme,
vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile
kendiliğinden sona ermiş olur."
31. 4721 sayılı Kanun'un 28. maddesine göre gerçek kişiler
hakkında sağ doğmakla başlayan kişilik ölümle sona ermekte olup ölüm ile
kişiliği sona erenler için artık hak ve fiil ehliyetine sahip olduklarından söz
etmeye olanak bulunmamaktadır. 6098 sayılı Kanun'un anılan hükümlerinden
anlaşıldığı üzere ise hukuki işlemden doğan vekâlet veren ile vekil arasında
temsil yetkisine dair sözleşme, aksi kararlaştırılmadıkça veya işin
niteliğinden aksi anlaşılmadıkça taraflarının birinin ölümü, ehliyetini
kaybetmesi veya iflası ile hiçbir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden son
bulacaktır (Abdurrehman URAY, B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 28).
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi şöyledir:
"Bireysel
başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine,
yargılama giderlerinin dışında, ayrıca ikibin Türk
Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasına hükmedilebilir."
33. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 83. maddesi şöyledir:
“Başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki
davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit
edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para
cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.”
34. İlgili düzenlemeler vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir
kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça
öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının
hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının
bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda
bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Mahkemenin başvuruyu
gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye
kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (Mehmet Güven Ulusoy, [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31;
S.Ö., B. No: 2013/7087,
18/9/2014, § 28).
35. Bu kapsamda özellikle mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek
olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması,
başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi
verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu
değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında
mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat
oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak
kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya
tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında
ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla
bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru
hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (Mehmet Güven Ulusoy, § 32; S.Ö.,
§ 29).
36. Başvuru konusu olayda başvurucu Mehdin Yalçin
13/2/2006 tarihinde Avukat Mahmut Vefa'ya vekâlet vermiştir. Başvurucu, nüfus
kayıtlarına göre 19/8/2011 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucu vekili
tarafından 17/9/2014 tarihinde başvurucunun adil yargılanma ve mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuru yapılmış, başvuru formunda
başvurucunun öldüğü konusunda bir bilgiye yer verilmemiştir.
37. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel
başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından
bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman URAY, § 30).
38. Açıklanan nedenlerle başvuru tarihinden önce vefat etmiş
başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan
bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye
kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
39. Bu durumda Avukat Mahmut Vefa aleyhine, Anayasa Mahkemesini
yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi
ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca takdiren 1.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi
gerekir.
2. Diğer Başvurucular
Açısından
40. Başvurucular, Komisyonlarca verilen kararın akabinde
açtıkları davadan sonuç alamadıklarını, göç etmeye mecbur kalmaları nedeni ile
mal varlıklarına ulaşamadıklarını, zararlarının yeterli oranda tazmin
edilmediğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyetçi olmuş;
yargılama sürecinde yapılan incelemeler ve lehlerine olmayan yargı kararı
temeline dayandırıldığı tespit edilen bu iddiaların Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
41. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin
incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi
tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz
ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).
42. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası içermesidir. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki
başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden
incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz,
§ 26).
43. Başvurucular, maddi vakıa ve delillerin hatalı takdiri
neticesinde zararlarının yeterli oranda karşılanmadığını, bu kapsamda derece
mahkemelerince delillerin takdirinin hatalı ve hükmün sonuç itibarıyla hukuka
aykırı olduğunu belirtmekte olup başvurucuların iddialarının özünün Derece
Mahkemelerince delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
44. Başvuru konusu İdare Mahkemesi kararlarında, başvurucuların
5233 sayılı Kanun kapsamındaki zararlarının tazmini istemiyle yapmış oldukları
başvuru üzerine bilgi ve belgelerin incelenmesinden yapılan nüfus sayımları
sonuçlarına göre Sığınak köyünde 1985 yılında 488 kişi, 1990 yılında 494 kişi,
1997 yılında 214 kişi, 2000 yılında 259 kişinin yaşadığı, köyde geçici köy koruculuğu
uygulamasının olmadığı, başvurucuların şahsına ve ailesine yönelik bir terör
tehdidinin meydana gelmediği, bu durumda nüfusunda belli bir oranda azalma olsa
da asgari güvenlik düzeyinin var olduğu sonucuna varılan Sığınak köyü halkının
bir kısmının subjektif güvenlik kaygısıyla ya da
ekonomik ve sosyal sebeplerle köyden göç etmesinden dolayı uğradığı zararın
5233 sayılı Kanun hükümlerine göre idarece karşılanmasına hukuki olanak
bulunmadığından tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı
sonucuna ulaşıldığı belirtilerek davaların reddine karar verilmiştir.
Başvurucuların iddiaları, temyiz merciince de incelenip reddedilmek suretiyle
yerel Mahkeme kararları onanmış; karar düzeltme talepleri ise reddedilmiştir.
45. Açıklanan nedenlerle başvurucular tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvuruların
bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
46. Başvurucular ayrıca idarenin, can ve mal güvenliğini sağlama
yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini
iddia etmektedirler.
47. Başvuru dilekçeleri incelendiğinde başvurucuların Anayasa’nın
35. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürdükleri bölümde, 5233 sayılı Kanun
kapsamında tanzim edilen belgelerde maddi zararlarının mevcut olduğu iddia
edilmiş fakat idari yargı makamlarının tazminat başvurularına ilişkin söz
konusu düzenlemeleri dar ve aleyhe yorumlanarak Anayasa’nın 35. maddesinin
ihlal edildiği ileri sürülmüştür.
48. Başvurucular tarafından mülkiyet haklarının ihlal edildiği
hususundaki iddiaların yargılamanın sonucuna dayandırıldığı ve yargılama
sürecine ilişkin olarak yukarıda yapılan değerlendirme neticesinde
başvurucuların delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına ve
yargılamaya etkin olarak katılma imkânlarının ellerinden alındığına dair bir
bulgu da saptanmadığı anlaşılan somut yargılama faaliyetlerinin Derece Mahkemelerince
adil yargılanma hakkının gereklerine uygun şekilde yerine getirildiği tespit
edilmiş olduğundan mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaların ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir (Ülkü
Özgür, B. No: 2013/2263, 26/6/2014, § 43).
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucu Mehdin Yalçin yönünden
yapılan başvurunun başvuru hakkının kötüye
kullanılması nedeniyle REDDİNE,
B. Diğer başvurucular açısından yargılamanın sonucu itibarıyla
adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca Avukat Mahmut Vefa'nın
1.000 TL disiplin para cezası ile CEZALANDIRILMASINA,
D. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Diyarbakır Barosuna GÖNDERİLMESİNE
12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
|
Sıra
|
1
|
2
|
3
|
4
|
5
|
A
|
Başvuru
Numarası
|
2014/15360
|
2014/15361
|
2014/15362
|
2014/15363
|
2014/15364
|
B
|
Başvurucu
ve
T.C.
Kimlik No
|
Ramazan Yalçin
|
Salih Yalçin
|
Mehdin Yalçin
|
Salih Aytekin
|
Mehmet Aytekin
|
C
|
Komisyon Karar Tarihi ve Numarası
|
4/9/2009
2009/1636
|
4/9/2009
2009/1656
|
4/9/2009
2009/1624
|
4/9/2009
2009/1652
|
6/7/2011
2011/5-414
|
D
|
Yerel Mahkeme
Karar Tarihi
|
4/10/2012
|
4/10/2012
|
4/10/2012
|
4/10/2012
|
29/2/2012
|
E
|
Temyiz Yolu Karar Tarihi
|
7/10/2013
|
7/10/2013
|
7/10/2013
|
7/10/2013
|
7/10/2013
|
F
|
Karar Düzeltme Yolu Karar Tarihi
|
22/5/2014
|
22/5/2014
|
22/5/2014
|
22/5/2014
|
22/5/2014
|