logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Güven Ersoy (2) [2.B.], B. No: 2014/15388, 23/3/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜVEN ERSOY BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2014/15388)

 

Karar Tarihi: 23/3/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Gökçe GÜLTEKİN

Başvurucu

:

Güven ERSOY

Vekili

:

Av. Yusuf Ziya GÖKLÜ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa itiraz yolunun etkin olarak kullanılamaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; çelişkili tanık beyanları esas alınarak hukuka aykırı karar verilmesi, başvurucu lehine olan delillere itibar edilmemesi ve makul sürede yargılama yapılamaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/9/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilir olduğuna, esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Osmaniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2/4/2008 tarihli kararı ile kasten insan öldürme suçundan tutuklanmıştır. Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının 18/4/2008 tarihli iddianamesi ile kasten insan öldürme, kasten insan öldürmeye teşebbüs, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçlarını işlediği iddiasıyla başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.

8. Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 22/12/2011 tarihli kararı ile kasten insan öldürme, kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiştir. Mahkeme, hüküm ile birlikte başvurucunun tutukluluğunun devamına da karar vermiştir. Temyiz incelemesi sonucunda hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 5/11/2012 tarihli kararıyla bozulmuştur.

9. Bozma sonrasında yargılamaya devam eden Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 5/3/2013 tarihli kararı ile başvurucunun, 2 ayrı kasten insan öldürme suçundan toplam 40 yıl hapis, kasten yaralama suçundan 2 yıl 6 ay hapis, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan 10 ay hapis ve 500 TL adli para cezaları ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkemece hüküm ile birlikte “verilen ceza miktarı,  sanıkların işlediği iddia edilen suçun 5271 Sayılı CMK’nın 100. maddesinde sayılan suçlardan oluşu, sanıkların tevkif tarihleri ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı dikkate alınarak” başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

"Tüm dosya kapsamı, sanık savunmaları, katılanların iddiası, tanık beyanları, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlar, otopsi tutanakları, silah ve parmak izlerine ilişkin ekspertiz raporları, Osmaniye 1. Asliye Ceza Mahkememiz dosyası ile birleştirilen 2007/488 esas 2008/303 karar sayılı dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;

...

maktul N.nin Saray Kıraathanesi yakınlarında olduğunu haber alan sanıklar Güven ERSOY, K.B., M.B. ve K.B.nin babası olup, olayda ölen; İ.B.nin silahlarını alarak beklemeye başladıkları, maktul Z. ve N.nin içinde bulundukları oto, sokağın köşesine geldiğinde, sanık Güven ERSOY tarafından durdurulduğu, sanık Güven’in ele geçirilemeyen tabancası ile aracın arka koltuğunda oturan N.nin kolundan tutarak 'aşağı in lan' şeklinde bağırıp silah zoruyla dışarıya çıkardığı, bu hususun taraflar ile husumeti bulunmayan müşteki H.Ç.nin beyanı ile sabit olduğu, bunun üzerine araçta bulunan Maktul Z.nin bu olaya müdahale ederek aralarına girdiği, “Güven abi yapma, biz namusuz, tepelemeyelim birbirimizi, boş ver, barışın gitsin” şeklinde sözler söylemesine rağmen, sanık Güven’in; N.yi arabadan indirme konusunda ısrarcı olduğu, bu sırada diğer sanıklar K. ve M. ile olayda ölen İ.B.nin de kendilerinin bulunduğu kahvehaneden çıkarak tartışmanın olduğu yöne doğru yöneldikleri, bu sırada Güven’in N.ye ateş ettiği, yaralanan N. ile olayda ölen; maktul Z. ve geldikleri aracın sürücüsü olan müşteki H.Ç.nin, hemen aracın arkasına doğru geçerek siper aldıkları, ancak Güven ve diğer sanıklar K., M. ve olayda ölen İ.B.nin de ellerinde silahla olaya karıştıkları, karşı taraftan yani bu kişilerin bulunduğu taraftan otonun arkasına gizlenen N., Z. ve H.ye doğru ateş edilmeye başladıkları, bu ateş edilme üzerine maktul Z.nin de daha önce N.den almış olduğu tabancayı çekerek karşılık verdiği, bu çatışma sonrasında maktul Z., maktul N., müşteki H. ve olayın karşı tarafında bulunan daha sonradan ölen İ.B.nin yaralandıkları, olay yerinden hastaneye kaldırılan bu yaralılardan N.C. ve İ.B.nin 9/12/2007 tarihinde Z.K.nin ise 10/12/2007 tarihinde hastanede tedavileri yapılırken vefat ettikleri anlaşılmıştır. Olaydan hemen sonra K.B., M.B. olay yerinden ayrılmış, Güven Ersoy firar etmiştir.

...

Her ne kadar sanıklardan Güven Ersoy olay yerinde bulunmadığını ileri sürmüş ise de soruşturma aşamasında olaydan hemen sonra ifade veren A.R.U. ilk ifadesinde K. ve M.yi teşhis etmiş, ancak görse tanıyabileceği orta boyda, şişman, 30 – 35 yaşlarında bir şahsın daha karşı tarafa ateş ettiğini belirtmesi üzerine Güven Ersoy’un yakalanmasından sonra teşhis yaptırıldığında şahsın teşhise katılan 5 kişi arasında olmadığını belirtmiş, Güven Ersoy’un fotoğrafı gösterildiğinde Güven’i teşhis ettiği, 10 dakika sonra yeniden Cumhuriyet Başsavcılığına giderek canlı teşhis işlemi yaptırıldığında Güven Ersoy’u teşhis ettiğini ancak korkmasından dolayı o şekilde ifade verdiğini belirtmesi dikkate alındığında tanığın soruşturma aşamasındaki ifadesine itibar edilmiş, ayrıca Güven’in kardeşi M.E.nin olaydan hemen sonra Güven’in telaşlı ve tedirgin bir şekilde eve geldiğini, çocuklarını arayamadığını bu nedenle çocuklarını getirmesini söylediğini belirtmesi, bu sanığın olaydan hemen sonra firar etmesi, akabinde Ö.K. adına düzenlenmiş kendi resminin yapıştırıldığı sahte sürücü belgesi ile yakalanması, ilk olayda N. ve O. tarafından ateş edildiğinde yaralanması dikkate alındığında Güven’in de ateş eden sanıklar içerisinde bulunduğu ve suça doğrudan katıldığı mahkememizce kabul edilmiştir. "

10. Anılan karar, başvurucuya duruşmada tefhim edilmiştir.

11. Başvuru formu ve eklerinde, hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına karşı itiraz yoluna gidildiğine dair bilgi ve/veya belge sunulmamıştır.

12. Başvurucu, hakkında verilen mahkûmiyet hükmünü temyiz etmiştir. Başvurucu, Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderdiği 5/7/2013 tarihli dilekçesi ile tahliyesine de karar verilmesini talep etmiştir.

13. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 23/6/2014 tarihli ve E.2014/2329, K.2014/3591 sayılı kararıyla başvurucu hakkında kasten insan öldürme ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına; kasten yaralama suçundan verilen hükmün ise “kullanılan silahın elverişliliği, sanıkların maktüller ve mağdur arasında ayrım yapmaksızın üçünün üzerine doğru çok sayıda ateş etmeleri ve aynı olayda N. ve Z.'yi öldürmeleri hususları birlikte dikkate alındığında, açığa çıkan kastlarının öldürmeye yönelik olduğu anlaşıldığı halde, kasten öldürme suçuna teşebbüs yerine yazılı şekilde suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek kasten yaralamadan hüküm kurulması” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir. Anılan Yargıtay kararında, ayrıca başvurucunun tahliye talebinin reddine de karar verilmiştir.

14. Bozma sonrasında yapılan yargılamada Mahkemenin 18/11/2014 tarihli kararıyla başvurucunun hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 9/11/2016 tarihli kararıyla düzeltilerek onanmıştır.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 23/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

16. İkinci Bölüm Birinci Komisyonu tarafından 29/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına; dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmişse de başvuru dilekçesi ve eklerinin incelenmesi neticesinde Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 28. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Bölümler, kabul edilebilirliğe ilişkin bir engelin varlığını tespit etmeleri ya da bu durumun sonradan ortaya çıkması halinde incelemenin her aşamasında kabul edilemezlik kararı verebilir. Bu çerçevede kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilerek değerlendirme yapılmıştır.

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

17. Başvurucu; hakkında yürütülen yargılamada kanuni tutukluluk süresinin aşıldığını, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini, tutukluluğa itiraz yolunu etkin olarak kullanamadığını, kararların gerekçesiz olduğunu belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Başvurucunun 23/12/2013 tarihinde aynı konuya ilişkin olarak ileri sürdüğü ihlal iddiaları ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu, Birinci Bölümün 4/2/2016 tarihli ve 2014/126 başvuru numaralı kararıyla başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verildiği anlaşılmıştır.

19. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru niteliğinde olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

20. Başvurucu; yargılandığı ceza davasına konu olaya katılmadığını, olay yerinde olmadığını, kendisini teşhis eden tanığın tarafsız olmayan beyanına dayanıldığını, Mahkemenin gerekçesinin kasten öldürme suçundan cezalandırılması için yeterli olmadığını iddia etmiştir.

21. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri gereği mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde davanın sonucuna etkili olması hâlinde mahkeme bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir(Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).

22. Somut olayda, yapılan yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları ile dosya kapsamının dikkate alındığı; verilen kararda, hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görüldüğünden gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

24. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

26. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).

27. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).

28. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 8 yıl 7 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”

31. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

32. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

33. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında -yargılamadaki taraf sayısı da dikkate alınarak- başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

34. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın mükerrer başvuru olması nedeniyle REDDİNE,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/313, K.2014,383) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Güven Ersoy (2) [2.B.], B. No: 2014/15388, 23/3/2017, § …)
   
Başvuru Adı GÜVEN ERSOY (2)
Başvuru No 2014/15388
Başvuru Tarihi 12/9/2014
Karar Tarihi 23/3/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa itiraz yolunun etkin olarak kullanılamaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; çelişkili tanık beyanları esas alınarak hukuka aykırı karar verilmesi, başvurucu lehine olan delillere itibar edilmemesi ve makul sürede yargılama yapılamaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Başvurunun Reddi
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi